1984 Cilt 5 Sayı 1

Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/20274

Browse

collection.page.browse.recent.head

Now showing 1 - 20 of 26
  • Item
    Ekonomik istikrar aracı olarak gelirler politikası ve yöntemleri
    (Uludağ Üniversitesi, 1984) Aykaç, Mustafa; Uludağ Üniversitesi/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi.
    Her iktisat politikasının bilindiği gibi, bir iktisat teorisine dayanması gerekir. Teoriler ise, karşılaşılan ya da karşılaşılacak olayları açıklamak amacıyla geliştirilir. Bununla beraber, teorilerin iki yöntemle geliştirildiği gözden uzak tutulmamalıdır. Biri, sadece zihni muhakeme tarzına dayalıdır (soyut). Diğeri ise gözlemlere daha fazla ağırlık verir. Yani bu yöntemde gözlemlenerek konuyla ilgili teoriler geliştirilmektedir. II. Dünya Savaşından sonraki dönemlerde, özellikle gelişmiş ülkeler, değişik bir enflasyon tipiyle karşılaşmıştır. Bu enflasyon tipiyle ilgili olarak da değişik teoriler geliştirilmiştir. Söz konusu teorilere göre "yeni enflasyon" adı verilen bu enflasyon tipi, şu faktörlerden kaynaklanmaktadır: Modern toplumlarda kişi başına üretim artışını aşan ücret artışı eğilimi vardır. Rekabetçi endüstrilerde dahi ücret artışlarının fiyat artışına dönüşmesini engelleyici herhangi bir mekanizma yoktur. Ekonomik birimlerin bekleyişlerini gerçekleştirmede hayli ısrarlı davranmaları ve fiyatların en düşük maliyetli firmalardan ziyade yüksek maliyetli firmalar tarafından belirlenmesi gibi faktörler, ücret artışından kaynaklanmayan fiyat artışlarının ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Ekonomik faaliyet hacmini etkilemek amacıyla fiyatların kullanılması durumunda rijiditelerle karşılaşılmaktadır. Öte yandan, işsizliğin önemli boyutlara (ekonominin tahammül edemeyeceği) ulaşması halinde, enflasyon-işsizlik arasındaki ilişki bilinen klasik politika yöntemleriyle daha iyi bir duruma getirilememektedir. Yeni enflasyonun bu faktörlerden kaynaklandığını ileri süren teorileri dikkate alarak geliştirilmiş olan gelirler politikası, özde, tam istihdama yakın bir istihdam durumunda fiyat artışlarını (enflasyonu) kontrol altına almanın mümkün olup olmadığı, mümkünse hangi tür yöntemlerle bu uygulamanın topluma maliyetinin minimuma indirilebileceğiyle ilgilidir. Kaldı ki, klasik anti-enflasyonist politikalar, enflasyonu işsizlik pahasına çözmektedir. Gelirler politikasının aynı zamanda nisbi gelir dağılımını da etkilediğini gözden kaçırmamak gerekir. Çünkü gelirler politikası enflasyonun kaynağını maliyetlerde aramaktadır. Maliyeti oluşturan faktörlerin payının arzu edilebilir bir istihdam-enflasyon düzeyini oluşturacak şekilde belirlenmesi, nisbi gelir dağılımının da belirlenmesi anlamına gelmektedir.
  • Item
    Das recht des arbeitnehmers auf ruhegeld
    (Uludağ Üniversitesi, 1984) Karapınar, İsmail; Uludağ Üniversitesi/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi.
    Die Sicherung der Beschaeftigten gegen Wechselfaelle des Lebens (zB. Altern, Invaliditaet, Tod) erfolgt im deutschen Sozialrecht im wesentlichen auf vier Arten, naemlich durch die private Vorsorge bzw. Selbstvorsorge (Sparen, private Lebensversicherung), durch die gesetzliche Sozialversicherung; durch die betriebliche Altersversorgung und durch die staatliche Alterversorgung (für Beamte) sowie die sie ergaenzende Fürsorge. Das Schwergewicht liegt eindeutig bei der gesetzlichen Sozialversicherung (bzw. gesetzliche Rentenversicherungen ). Private Eigenvorsorge, gesetzliche Rentenversicherung und betriebliche Versorgung (d.h. betriebliche Altersversorgung bzw. Ruhegeld) koliidieren nicht miteinander, sondem ergaenzen sich. Zur Sicherung der Ruhegeldzahlung gegen Zahlungsunfaehigkeit des Arbeitgebers wurde im Oktober 1974 durch die Wirtschaft ein Pensions-Sicherungs-Verein gegründet. Wird über das Vermögen des Arbeitgebers oder über seinen Nacblass das Konkursverfahren eröffnet, dann haben die Versorgungsempfaenger und ihre Hinterbliebenen gegen den Traeger der Insolvenzsicherung (Pensions-Sicherungs-Verein a.G.) einen Anspruch in Höhe der Leistung, die der Arbeitgeber aufgrund der Versorgungszusage ohne Konkurseröffnung zu erbringen haette.
  • Item
    Üçüncü kişiyi koruyucu etkili sözleşme ve yeni sorunları
    (Uludağ Üniversitesi, 1984) Sonnenschein, Jürgen; Karapınar, İsmail; Uludağ Üniversitesi/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi.
    Üçüncü kişiyi koruyucu etkili sözleşme, uzun zamandan beri yargısal içtihatlarda kabul edilmiş bir müessesedir. Bununla beraber, bu konuda sürpriz mahiyetinde değişik mahkeme kararlarına ve ilmi tartışmalara yol açan daima yeni sorunlar ortaya çıkmaktadır. Problemin esasını, bu hukuki müessesenin yasal bir tanzimi bulunmadığından, korunan kişi kapsamının soyut olarak kesinlikle ve güvenle tayin ve tespit edilememesi teşkil etmektedir.
  • Item
    Yargıtay kararları ışığında şuf'a hakkının kullanılmasına ilişkin bazı sorunlar
    (Uludağ Üniversitesi, 1984) Pulaşlı, Hasan; Uludağ Üniversitesi/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi.
    Önalım hakkı, Medeni Kanunumuzun 658. (akdi önalım) ve 659 (Kanuni önalım) maddelerinde düzenlenmiş bulunmaktadır1. Fakat bu hakkın tanımı ve mahiyetle ilgili herhangi bir yasal hüküm yoktur. Bu bakımdan önalım hakkının tanımı öğretiye bırakılmakta ve burada da çeşitli tanımlara rastlanmakta, ancak hepsi de hemen hemen aynı ortak noktayı yansıtmaktadır. Önalım hakkı, mükellefin hakkın konusu olan şeyi (taşınır veya taşınmaz malı) bir üçüncü kişiye satması halinde, hak sahibine (şefie) tek yanlı bir irade beyanıyla satılan şeyin mülkiyetinin öncelikle kendisine naklini talep yetkisini veren, yenilik doğuran kurucu (inşai) bir haktır.
  • Item
    Şirketlerde tür değiştirme
    (Uludağ Üniversitesi, 1984) Ünal, Mustafa; Uludağ Üniversitesi/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi.
    İki veya daha fazla kişinin mal ve/veya emeklerini müşterek bir gayeye ulaşmak için bir sözleşmeyle birleştirerek faaliyette bulunmak amacı ile oluşturabilecekleri şirket türleri, Borçlar Kanunu (BK) ve Ticaret Kanunu'nda (TK) belirlenmiştir. BK adi şirketi (m. 520 vd.), TK ise Kollektif, Komandit, Anonim, Limited ve Sermayesi paylara bölünmüş Komandit Şirketi (m. 1 36 vd.) düzenlemiş bulunmaktadır. Her iki kanuna da göz attığımızda, bu şirket türlerinden her birinde, ortakların kendi aralarındaki ve üçüncü kişilerle ilişkilerinin değişik hükümlere bağlandığı ve bu ortaklıkların çok çeşitli ihtiyaçlara cevap verebilecek, birbirinden farklı ve kendine özgü niteliklere sahip olduğu hemen görülmektedir, Nitekim, gerek BK'da ve gerekse TK'da düzenlenmiş olan şirket türleri, hem kuruluş ve hem de ortaklar arasındaki ilişkiler, ortakların ortaklık borçlarından dolayı sorumlulukları, şirket ve ortakların vergi yükümlülükleri gibi konularda farklılıklar arz etmektedir. Bu farklılıklardan bazılarını, şahıs ve sermaye şirketi ayrımından hareketle, aşağıdaki gibi özetlemek mümkündür.
  • Item
    İngiltere'de sendikacılık ve toplu pazarlık sistemi
    (Uludağ Üniversitesi, 1984) Tokol, Aysen; Uludağ Üniversitesi/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi.
    Sendikal hareketin ortaya çıkması için gerekli iki koşuldan biri sanayileşme, diğeri ise demokrasinin varlığıdır. Bu iki koşulun gerçekleştiği ilk ülke olan İngiltere'de XVIII. yüzyıldan itibaren modern endüstrinin doğuşu ile birlikte ilk işçi hareketleri de başlamıştır. İngiltere'de bütün ortaçağ boyunca parlamento tarafından saptanan ücret ve çalışma koşullan, sanayi devriminden sonra bireysel anlaşmalarla saptanmaya başlanmıştır. Ancak bireysel anlaşmaların genelde işçilerin aleyhine hükümler içermesi üzerine işçiler birleşmek, birlikte hareket etmek ihtiyacını duymuşlardır. Bu birleşmelerin yaygınlık kazanmasını takiben hükümet 1799-1800 yıllarında Koalisyon yasalan (Combination Act) çıkartmıştır. Ancak getirilen yasaklamalar işçilerin bir araya gelerek örgütlenmelerine engel olmamış ve bunun üzerine 1824 yılında koalisyon yasaklan kaldırılmıştır. Koalisyon yasaklarının kaldırılmasıyla işçiler hızla örgütlenmeye bağlamış ve bu arada grevler artmış, işverenlerle işçiler arasındaki uyuşmazlıklar büyük boyutlara varmıştır. İngiliz parlamentosu artan bu huzursuzlukları gidermek amacıyla 1825 yılında sendikaların faaliyetlerini düzenleyen yeni bir sendikalar yasası kabul etmiştir.
  • Item
    An overall view of structural changes in Turkey: The republican era (1923-1983) - I. The Ottoman heritage
    (Uludağ Üniversitesi, 1984) Sezal, İhsan; Uludağ Üniversitesi/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi.
    Any comprehensive research about The Republican Turkey has got to start off with a brief analysis of the Ottoman Turkey for the very simple reason that the contemporary Turkey is what is left, both geographically and historically-and for that matter in its entirety-out of the Ottoman Empire, after the decisive defeat of World War I. With this contention before concentrating fully on our selected focal point, namely that of structural changes in the Republican Turkey it is apt to mention briefly some of the salient features of the later years of the Ottoman Empire. An Empire which had reached its peak in the XVI. Century, surpassed the other majour European powers economically, militarily, technologically and culturally, but lost its superiority in the last two centuries of its 627 years reign due to maltifarious factors generated both within and without and finally disintegrated into more than two dozen nation states, The Republican Turkey being one of them.
  • Item
    İki parti sistemi
    (Uludağ Üniversitesi, 1984) Schattschneider, E. E.; Kar, Bülent; Uludağ Üniversitesi/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi/Uluslararası İlişkiler Bölümü.
    İki parti sistemi, Amerikan siyasal sisteminin en belirgin özelliğidir. Amerika Birleşik Devletleri 'nde bu sistem nasıl oluşmuştur? Nasıl ki, savaş öncesi Fransa 'da çok partili sistem Fransızların "ulusal karakterini" simgelemekteyse, günümüzde iki parti sistemi de Anglo - Amerikan halkının siyasal olgunluğunun bir işareti olarak açıklanabilir. Bu gerçeğe rağmen, kesinlikle söyleyebiliriz ki; kolaylıkla ifade edilebilecek belirli şartlar ve bazı kişisel tercih ve eleştiriler dikkate alınmaksızın, bu sistem Amerika Birleşik Devletleri için kaçınılmaz olmuştur. Amerika Birleşik Devletleri 'n deki bu sistemi gözardı edip, çok partili sistemi uygulayamayız. Parti tipleri konusunda ise, beklentilerimizle elde ettiklerimiz arasındaki benzerlikler oldukça azdır.
  • Item
    Eşit olmayan grup varyansları için benzer t ve F testleri
    (Uludağ Üniversitesi, 1984) Li, C.C.; Aytaç, Mustafa; Uludağ Üniversitesi/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi.
    Birden fazla grupla ilgili olarak yapılan analizlerde, t ve F testlerinin geçerli olmasının koşullarından birisi de grup varyanslarının aynı olmasıdır. Bir başka deyişle, yukarıdaki testler grup varyanslarının eşit olduğunu varsayar. Bununla beraber, grup varyansları çok farklı olmadığı zaman, kullandığımız F testinin geçerli olduğu çok geniş bir alan vardır. Eşit olmayan gruplar için matematik olarak uygun testin sonuçlandırılması çok karmaşıktır. Matematiksel istatistikçiler, bunlar için öyle yöntemler geliştirmişlerdir ki, uygulayıcıların onları standart bir hale koyup ele almaları çok zordur. Bu bölümde göreli olarak bir yöntem açıklanacaktır. Ayrıca bu yöntemin özellikleri, limitleri ve pratik uygulamalardaki zorlukları da ele alınacaktır.
  • Item
    Bankalar ve uluslararası borç
    (Uludağ Üniversitesi, 1984) Morse, Sir Jeremy; Akat, Ömer; Uludağ Üniversitesi/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi.
    1973 yılından beri büyük bir enflasyon dünya ekonomisini etkisi altında tuttu. Bu dönem içerisinde Avrupa Kalkınma ve Dayanışma Birliği'ni (OECD'yi) oluşturan 24 ülkede ortalama yıllık enflasyon oranı % 13,5 ile% 8 arasında değişirken, birlik içinde ve dışındaki bazı ülkelerde de bu oran oldukça yüksek rakamlara ulaştı. Enflasyon genellikle, daha önceki yıllarda gerçekleştirilen büyüme hızlarından daha düşük büyüme oranları ile birlikte ortaya çıktı.
  • Item
    A summary of normative beliefs and behaviors as cultural barriers to international marketing communication
    (Uludağ Üniversitesi, 1984) Türtat, Ş. Bülent; Uludağ Üniversitesi/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi.
    The subject of international marketing communication encompasses many facets. Communication is a major part of marketing activities. By our definition, international marketing communication is usually cross-cultural communication that is, communication between a person in one culture and a person or persons in another culture. However, international marketing communication is not synonymous with cross-cultural communication. In fact, it is possible that insofar as culturaL differences occur within a single nation, advertising within that nation might also be cross-cultural in varying degrees. For example, at least 14 major languages are spoken in lndia; and, since language is an important part of the culture, cross-cultural communication can occur within the political boundaries of a single nation.
  • Item
    İşletme için input - output muhasebesi
    (Uludağ Üniversitesi, 1984) Richards, Allen B.; Öztürk, Ahmet; Uludağ Üniversitesi/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi.
    Son yıllarda dikkatler, matematik modeller ve kavramlar kullanarak muhasebe sistemlerinin şekillenmesine yöneltildi. Ek olarak, sosyal ve işletme muhasebe sistemlerinin benzerlikleri ve bütünleşmesi tartışıldı. Her iki durumda Leontief input-output analizi ile alışılmış işletme muhasebe sistemi arasındaki ilişki gösterildi. Profesör Mattessich özellikle input-output analizi ve onun klasik muhasebe sistemleri için genel ilişkisine değindi. Powelson aynı zamanda ikisi arasındaki benzerliği işaret etti. Lakin, bilgime göre, işletme muhasebe sisteminin, input-output çatısına doğrudan doğruya bir geçişi yapılmadı. Bu makalenin amacı iki yönlüdür. Gerçek muhasebe verisinin kullanımı ile klasik muhasebe sistemini, Leontief input-output çatısını naklederek, işletme muhasebesi ve input-output arasındaki ilişkiyi açıklamak; finansal analiz ve planlama için input-output muhasebesinin bir alet olarak nasıl kullanılabildiğini göstermektir. Bu çalışmada kullanılan veri, 1951 ve 1957 yılları arası için Moody'de verilmiş Swift ve şirketinin finansal verisidir.
  • Item
    Toplam prodüktivite fazlası ve bölüşümü
    (Uludağ Üniversitesi, 1984) Gülçimen, Nihat; Uludağ Üniversitesi/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi.
    Ekonomik açıdan bir işletmenin faaliyetleri iki farklı görünüm altında incelenebilir. Bir taraftan işletmeler mal ve hizmetlerin şeklini, yapısını diğer mal ve hizmetler üretmek üzere değiştirmektedir. Öte yandan işletme üretim faaliyeti neticesinde elde edilen gelirin bölüşüldüğü yerdir. Bu ekonomik gerçek biri statik diğeri dinamik olmak üzere iki şekilde incelenebilir. Birinci şekilde belirli bir andaki maliyetlerin yapısı ve elde edilen gelirin bölüşümü incelenir. İkinci şekilde ise maliyetlerin ve elde edilen gelirin bölüşümündeki gelişimlerin incelenmesi söz konusudur. Mal ve hizmetlerin diğer mal ve hizmetler üretmek üzere değiştirilmesi işleminin gelişimi bir işletmenin ekonomik başarısının ölçülmesi için incelenebilir. Bu başarı aynı zamanda işletmenin üretmiş olduğu mamullerin fiyatları ve işletmenin elde ettiği gelir üzerinde de bir gelişime sahiptir. Böyle bir inceleme sırasında farklı tekniklerden ve tanımlamalardan yararlanılabilir. Bu amaçla en fazla kar, katma değer ve emek prodüktivitesi gibi kavramlara başvurulduğu görülmektedir. Kar kavramı ile işletmenin ekonomik başarısının değerlendirilmiş olması halinde; işletme yönetiminin elde ettiği sonuçların sadece bir kısmı ile ilgilenilmiş olur. İşletmenin bu başarıyı elde etmesine katkıda bulunan tarafların durumları ihmal edilmektedir. Örneğin aynı karı elde etmiş iki işletmeden birincisi rakiplerine nazaran işgörenlerine daha fazla ücret ödemiş olabilir (işgörenler lehine davranış). Kar kavramının analizi yoluyla başarının ölçülmesi durumunda bu tür değerlemeler gösterilememektedir. Katma değer, kar kavramına nazaran işletme ile ilgili taraflara (işgören, devlet, kredi verenler, ortaklar) yer verdiğinden daha geniş bir çerçeve çizmektedir. Bununla beraber fiyat ve miktarlardaki gelişmeler konusunda bir ayırım yapmamaktadır. Emek prodüktivitesi miktar gelişimlerini göstermektedir. Ancak aynı sektörde bile olsa işletmelerin üretim faktörleri bileşimindeki farklılıklar bu yöntemin işletmelerin başarısının değerlendirilmesi amacıyla kullanılmasını sınırlandırarak bazen yanlış sonuçlar elde edilmesine neden olmaktadır. Bir işletmenin ekonomik başarısının değerlendirilmesinde, bu başarının sağlanmasına katkıda bulunan üretim faktörlerinin ve işletme başarısından olumlu veya olumsuz pay alan müşterilerin analize dahil edilmesi gerekir. Prodüktivite fazlası hesapları bu amaçla geliştirilmiş bir analiz aracıdır.
  • Item
    Türk bankacılık sisteminde mevduat sigortası
    (Uludağ Üniversitesi, 1984) Ceylan, Ali; Uludağ Üniversitesi/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi.
    Türkiye'de para ve sermaye piyasasında 1970-1980 yılları arasında önemli gelişmeler gözlenmiştir. Başta banker iflasları ve daha sonra bazı bankaların finansman sıkıntısı çekmeleri sonucu yönetimlerine el konulması, ekonomiyi ve toplumu önemli ölçüde etkilemiştir. Sözkonusu kurumlara güven sarsılmış, hükümet tekrar güven sağlamak amacıyla bir dizi önlemler almıştır. Sermaye Piyasası Kanunu, bankalar ve borsalarla ilgili kanun hükmündeki kararnameler yapılan çalışmalara örnek olarak gösterilebilir. Tasarruf mevduatına güven vererek, tasarrufların bankalara akışını sağlamak için 22 Temmuz 1983 tarih ve 181'12 sayılı Resmi Gazete'nin mükerrer sayısında "Bankalar Hakkında Kanun Hükmünde Kararname" yayınlanmıştır. Sözkonusu kararnameyle bankalarla ilgili yeni düzenlemeler getirilmiştir. Bu yeni düzenlemeyle eski bankalar kanununda yer almayan "Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu" oluşturulmuştur. Mevduat Sigortası Türkiye'de bankacılık sektöründe güven sağlayıcı ve banka iflasını önleyici bir araç olarak getirilmiştir. Bu yazının amacı tasarrufların sigortalanarak korunması amacıyla getirilen yeni uygulama konusunda bilgi vermektir.
  • Item
    Küçük işletmelerin pazarlama sorunları
    (Uludağ Üniversitesi, 1984) Tokol, Tuncer; Uludağ Üniversitesi/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi.
    Türkiye ekonomisinde gerek sayı, istihdam olanakları ve gerekse milli gelire katkıları bakımından küçük işletmelerin önemli bir yeri vardır. 1980 Devlet İstatistik Enstitüsü Genel Sanayi ve İşyeri sayımına göre, tüm işletmelerin% 93'ü küçük işletmelerdir. Bu rakam küçük işletmelerin tüm işletmeler topluluğunun temel öğesi olduğunu ve bugünkü varlığını gelecekte de sürdüreceğini açıkça göstermektedir. Bu çalışmada amacımız, küçük işletmelerin genelde karşılaştıkları pazarlama sorunlarını tanımlamak ve bunlara çözümler getirmektir.
  • Item
    Tourism in Turkey: The past, present and the future
    (Uludağ Üniversitesi, 1984) Barutçugil, İsmet S.; Uludağ Üniversitesi/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi.
    Turkey lies in the northern hemisphere between 36th and 42 nd parallels. It's a country of 780.000 so.km. surrounded on three'sides by a 8350 km. long coastline and situated on two continents at the junction point of Asia, Europe and Africa. European Turkey known as Trace is a smail part of the country. Asian Turkey li es in a peninsula known as Anatolia or Asia minor which is also considered as the "Cradie of Civilizations". In Anatolia history reaches as far back as Paleolithic age and Mesolithic age. The most outstanding remains of Neolithic and Calceolithic ages in the world are in Anatolia. In Addition, there are at least three important sites which are considered as striking examples of the Bronze age. The Troyians, Assyrian trading colonies, Hitites, Phrygians, Greek Colonies in Ephesus, Miletus and Pryene, Lydians and the Kingdom of Urartu in the east come into the scene of history in Asia minor.
  • Item
    Cumhuriyet Döneminde sermaye piyasasının gelişimi
    (Uludağ Üniversitesi, 1984) Kotar, Erhan; Uludağ Üniversitesi/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi.
    Sermaye piyasası; en geniş anlamıyla örgütlenmiş finansman sisteminin tümüdür. Diğer bir deyişle kısa vadeli kredi arz ve talebini karşılaştıran para piyasası ile uzun vadeli kredi arz ve talebini bir araya getiren mali piyasayı ve bu arada tahvil veya hisse senetlerinin kolaylıkla el değiştirmesini sağlayan menkul kıymetler borsasını da kapsar. Daha kısa bir tanımla sermaye piyasası uzun vadeli yatırım ve finansman faaliyetleri ile bu faaliyetleri yürüten mali aracı kuruluşları içerir. Sermaye piyasasını orta ve uzun vadeli kaynak arayan girişimci ve yatırımcılarla, tasarruflarını arz edenlerin karşılaştığı, diğer bir deyimle orta ve uzun vadeli parasal ve mali aktiflerin piyasası olarak da tanımlayabiliriz. Sermaye piyasası aslında yasal düzenlemeler sonucu ortaya çıkan bir olgu değildir. Paralı ekonomiden finans ekonomisine geçerken, diğer 'bir deyişle ekonomik gelişmenin belirli bir aşamasında ortaya çıkan ekonomik ilişkilerin oluşturduğu bir üst yapı kurumudur. Sermaye piyasası kurumlan arz ve talep kurumlan diye ikili bir ayırım ile belirtilebilir. Arz kurumları, tasarruf bankaları, ticaret bankaları, yatırım bankaları, yatırım tröstleri, sigorta şirketleri, sosyal sigortalar ve emekli sandıklarıdır. Talep kurumları ise, anonim şirketler, devlet, kamu kuruluşları ve tasarruf sahipleridir. Bu makalede sermaye piyasasının Türkiye'de gelişimi, Sermaye Piyasası Kanunu ve son düzenlemeler üzerinde durulacaktır.
  • Item
    Gelişmekte olan ülkelerde devalüasyon ve kur ayarlaması
    (Uludağ Üniversitesi, 1984) Kaldor, Nicholas; Eren, Ercan; Uludağ Üniversitesi/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi.
    Gelişmekte olan ülkeler, 1970'lerin başından bu yana büyük miktarlara ulaşan dış ödeme sorunlarıyla karşı karşıyadır. Dış ödeme sorunlarından dolayı, bu ülkeler resmi ve/veya gayri resmi kaynaklara başvurmak zorunda kaldılar. Gelişmekte olan ülkelerin dış ödeme açıkları petrol ihraç eden ülkelerin ödemeler dengesi fazlalıklarına aşağı yukarı eşittir. Petrol ihraç eden ülkelerin 1980 yılı itibariyle ödemeler dengesi fazlası, 100 milyar dolardan daha çoktur. Petrol ihraç eden ülkelerde görülen, ödemeler dengesi fazlasının nedeni petrol fiyatlarındaki artıştır. Petrol fiyatlarındaki artış, çeşitli ülkeleri petrol ithal paylarına bağlı olarak farklı oranda etkilemiş olabilir. Gelişmiş ülkelerin kendi ödemeler dengesini korumak için aldıkları koruyucu tedbirler de az gelişmiş ülkelerde bazı cari hesapları fazlasıyla etkilemiştir. Gelişmekte olan ülkeler açısından bir diğer dezavantaj petrol ihraç eden ülkelerle ilişkiler açısındandır. Gelişmiş ülkeler bu ülkelere ihracat yapabilmektedirler. Buna karşın, petrol üretmeyen az gelişmiş ülkelerin petrol ihracatçısı ülkelere ihracat yapma olanağı fazla değildir. Petrol fiyatlarındaki artış ve gelişmiş ülkelerin aldığı tedbirler yanında, gelişmekte olan ülkelerin kendi iç politikalarındaki bir takım yanlışlıklar da ödemeler dengesi açığının büyümesine etki etmiştir. Son belirtilen güçlüğün ortak nedenleri;-en azından bazı otoritelere göre-a) devlet harcamalarındaki fazlalıktır. Harcama fazlası bütçe açıklarıyla karşılanmıştır. Harcamalardaki artış talep artışına neden olmuştur. b) Talep fazlası olmasa bile, parasal ücretlerdeki artışlardır. Talep ve maliyetlerin artması, dış dengesizlikler yanında fiyatlardaki enflasyonist artışlara neden olmuştur.
  • Item
    Cross-industry and simple location quotient techniques for constructing regional input -output models
    (Uludağ Üniversitesi, 1984) Öztürk, Ahmet; Uludağ Üniversitesi/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi.
    Within the last twenty years, an increasing number of policy decisions at all levels of governmental and business enterprises have required on extensive knowledge of regional economic conditions. A regional input-output or inte industry model can help business firms and govermental bodies to take decisions about investments and development projects in a region. As we know, a regional input-output model represents the structure of a regional economy at sectoral !evel. So an analyst or a manager by using the model can understand the potentiality of a regional sector and its production flow in monetary or physical terms. This information can help the managers to take decisions in their investment projects. A regional input-output model can assist in other studies by collecting and presenting regional data in analytically useful form. Especially, it is chosen as a main planning tool for regional development. On the other hand, a regional input-output model can be useful in the analysis of environmental and ecological problems in a region. The purpose of this paper is to explain cross-industry and simple location quotient techniques in it construction of a regional input-output models.
  • Item
    The efficiency illusion of gross margin analysis: A case for value added comparison
    (Uludağ Üniversitesi, 1984) Okuneye, P. A.
    One of the issues that should guide agricultural planners in the formulation of policies is efficiency measurement. Policies that centre on the efficient use of resources will aid the achievement of a rapid agricultural development. Planners usually adopt the price or allocative efficiency and technical efficiency as criteria for choosing between projects and policies. Price efficiency is based on a measure of marginal product and the opportunity cost. A resource is efficiently utilised if its marginal value product is equal to its marginal factor cost.