2022 Cilt 41 Sayı 1
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/28135
Browse
collection.page.browse.recent.head
Item L-Karnitin ilave edilmiş sulandırıcıların dondurma-çözdürme sonrası teke spermasının spermatolojik parametleri üzerine etkisis(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-07-26) Aktar, Ahmet; Alçay, Selim; Bursa Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi/Dölerme ve Suni Tohumlama Anabilim Dalı.; 0000-0002-2975-2594; 0000-0002-2472-8157Bu çalışmada, L-karnitinin (LC) dondurma-eritme sonrası teke sperması üzerindeki etkilerinin değerlendirilmesi amaçlandı. Ergin tekelerden elde edilen sperma örnekleri pooling yapıldı ve beş eşit hacme bölündü. Farklı konsantrasyonlarda LC içeren (2.5mM /5mM/ 7.5mM/ 10 mM) ve içermeyen (kontrol) sulandırıcılar ile sulandırıldı ve donduruldu. Gruplara ait spermatozoa motilitesi, plazma membran fonksiyonel bütünlüğü (HOST), akrozomal bütünlük (PSA-FITC) ve malondialdehit konsantrasyonu belirlendi. Eritme sonrası motilite değerleri; LC5 (L-karnitin 5mMol) ve LC7,5 (L-karnitin 7,5mMol) gruplarında kontrol grubuna göre daha üstün bulundu (P<0.05). Plazma membran bütünlüğü değerlendirildiğinde LC5 grubu kontrol grubu ve diğer LC gruplarına göre membran bütünlüğünü daha iyi koruduğu görüldü (P<0.05). Akrozomal bütünlük oranları LC5 ve LC7,5 gruplarında diğer tüm gruplara göre daha iyi bulundu (P<0.05). Malondialdehit (MDA) konsantrasyonu, membran lipid peroksidasyonunu analiz etmek için kullanıldı ve eritme sonrası kontrol grubuna kıyasla LC5 grubunda daha iyi bir sonuç elde edildi (P<0.05). Çalışmada, sulandırıcıya LC ilave edilmesinin teke spermatolojik parametreleri üzerinde faydalı etkisi olduğu görüldü. Ayrıca, L-karnitinin 5mM dozda kullanımının, diğer dozlara göre daha etkin koruma sağladığı sonucuna varılmıştır.Item Gebe kısrak serum Gonadotropini (PMSG)’nin sütçü ineklerde senkronizasyon ve gebelik oranları üzerine etkileri(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-07-26) Toker, Mehmet Berk; Alçay, Selim; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sağlık Bilimleri Enstitüsü.; Bursa Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi/Dölerme ve Suni Tohumlama Anabilim Dalı.; 0000-0003-4033-9749; 0000-0002-2472-8157Suni tohumlama yönteminin başarısı, birçok diğer etken ile birlikte, uygulayıcının spermayı doğru zamanda genital kanala vermesinden geçmektedir. Süt hayvancılığında ıslah sonucu meydana gelen metabolizma artışı, üreme hormonlarının miktarında ve yarılanma sürelerinde değişikliklere sebep olmaktadır. Bu durum, östrus bulgularının ve dolayısıyla elde edilecek gebelik sonuçlarının doğrudan azalmasına neden olmaktadır. Sürü devamlılığı ve üretim verimliliği açısından son derece önemli olan gebelik, en ideal ve kısa yoldan ulaşılması gereken nihai hedeftir. Bu amaçla sabit zamanlı suni tohumlama için kullanılan yöntemler (presynch, ovsynch, ve ovsynch modifikasyonları olan G6G, G7G, v.b.) yıllar boyunca araştırılmış ve günümüzde geliştirilmeye devam etmektedir. Bu çalışmada, progesteron destekli ovsynch senkronizasyonu ile aynı planının ilk hormonu olan GnRH enjeksiyonu yerine PMSG ile gerçekleştirilen indüksiyon sonrasında elde edilecek östrus cevapları ve buna bağlı olarak elde edilecek gebelik oranlarının araştırılması planlanmıştır. Bu amaçla ticari olarak süt üretimi yapan entansif bir işletmede, aynı koşullarda bakım, besleme ve barındırılması gerçekleştirilen toplam 139 baş sütçü Simmental inek kullanıldı. Çalışmaya dâhil edilen hayvanlar; üretim kayıtları bilinen, düzenli olarak cinsel aktivite gösteren, en az bir doğum geçmişi olan ve herhangi bir hastalık geçmişi bulunmayan hayvanlar arasından seçildi. Çalışma sonucunda, PMSG grubunda (68 baş) iç ve dış östrus bulguları gösteren hayvanların sayısı 61 baş (%89,71) olarak tespit edilmiş; östrus bulguları gösteren hayvanların da 55 tanesinde (%90,16) gebelik sonucu elde edilmiştir. GnRH ile başlanan senkronizasyon grubunda (71 baş) ise; toplam östrus tespit edilen hayvan sayısı 56 (%78,87), gebelik elde edilen hayvan sayısı 45 (%80,35) olarak belirlenmiştir. Gerçekleştirilen istatistiki analiz sonucunda, iki senkronizasyon modelinde de östrus yanıt oranları ve östrusa gelen hayvanlardaki gebelik oranları arasında istatistiksel anlamlılık değerinde fark bulunamamıştır (P>0,05). Bu sonuçlar, ovsynch yönteminde kullanılan ilk GnRH yerine PMSG’nin başarı ile kullanılabileceğini ortaya koymaktadır. Gerçekleştirilen bu çalışmanın, PMSG kullanılarak planlanacak çeşitli senkronizasyon yöntemlerinin daha fazla hayvana uygulanması ile, elde edilecek yeni metotlara yol gösterici nitelikte olacağı öngörülmektedir.Item Comparison of egg quality characteristics of different quail lines(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-07-26) Petek, Metin; Çavuşoğlu, Enver; Odabaşı, Fulya; Yeşilbağ, Derya; Bursa Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi/Zootekni Anabilim Dalı.; Bursa Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi/Hayvan Besleme Ve Beslenme Hastalıkları Anabilim Dalı.; 0000-0003-4560-2438; 0000-0002-9018-3511; 0000-0001-9174-0079; 0000-0003-1816-2684This study was carried out to investigate external and internal egg quality traits of different quail lines housed in a multitier cage system. The study was performed on eggs of three different lines of quail as wild type, recessive white and black cross-line stock raised for commercial production. All flocks in the experiment were housed in the same environmental conditions for quail and fed the same diets during the experiment. A total of 60 eggs from each quail line were used to determine internal and external egg quality traits. The eggs from cross-line black coloured quails had significantly greater weight (P<0.01) and it needs more force to crack significantly than the other eggs to break (P<0.012). The black line of quails had significantly greater egg shell thickness than the other line quails (P<0.001). The white line quail eggs had significantly lowest egg length and highest shape index values (P<0.001, P<0.001). The egg yolk of white lines had a significantly lighter yellow than wild and black lines (P<0.003). In conclusion, it seems that the eggs of black coloured quails were relatively superior to wild and white coloured quail groups.Item Allometric growth of non-carcass components and hind limb tissue composition in saanen goat kids reared under natural and artificial systems(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-07-26) Keçici, Pembe Dilara; Yalçıntan, Hülya; Ekiz, BülentThe aim was to investigate the growth of certain non-carcass components and hind limb tissues using allometric coefficients in Saanen goat kids reared under natural and artificial systems and slaughtered at 80 days or 120 days of age. 42 Saanen kids were used in the study [(24 artificial reared kids (SA-80: 12 kids, SA-120: 12 kids), 18 natural reared kids (SA-80: 9 kids, SA-120: 9 kids)] for determination of indicated parameters. The effects of rearing system were not significant in weights of non-carcass components and hind limb tissue compositions, which indicate that, even though they were fed with milk replacers, artificial reared kids can have similar growth performance when they are slaughtered at similar age with natural raised kids. However, slaughter age had significant effect on many non-carcass components, since the weight of the organs increases in parallel with animal’s live weight. It is seen that allometric growth of non-carcass parameters, except skin and testis in both rearing groups and stomach and intestines in natural rearing, was slower (b<1) than EBW of kids slaughtered at 120th days of age. This result shows that when the Saanen kids will be slaughtered at later ages, the increase of live weight will be mainly due to the increased saleable carcass components. Additionally, tissue compositions showed that muscle growth continued rapidly (b=1.494 for natural and b= 1.251 for artificial reared) in both groups on the 120th day of age. This situation reveals that prolonging the fattening period with Saanen kids can increase meat production for both rearing systems. On the other hand, it is observed that the amount of both subcutaneous and intermuscular fat increased more rapidly at the 120th day of age in both groups. Therefore, the optimal slaughter age at 120th days should be determined by taking into account the possible increasing amount of fat.Item Brezilya’dan ithal edilen Brangus ırkı besi danalarında fermente toplam karma rasyon kullanımının besi performansı üzerine etkisi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-07-26) Gençoğlu, Hıdır; Bursa Uludağ Üniversitesi/Veterinerlik Fakültesi/Hayvan Besleme ve Beslenme Hastalıkları Anabilim Dalı.; 0000-0003-1067-2874Bu araştırmanın amacı; toplam karma rasyon (Kontrol, K), fermente olmuş toplam karma rasyon (Kontrol Fermente, KF) ve yan ürünlerle hazırlanmış fermente besi yeminin (Yan ürün Fermente, YF) Brangus ırkı erkek danalarında besi performansı üzerindeki etkilerini incelemektir. Araştırmada toplam 114 Brangus ırkı besi danası kullanılmış ve 3 ana gruba ayrılmış ve her bir ana grubun altında 5 adet alt grup oluşturulmuştur. Bütün danalar besi başlangıcında ve daha sonra aylık olarak tartılmış, kuru madde tüketimleri, günlük canlı ağırlık artışları ve yemden yararlanma oranları hesaplanmıştır. Hayvanların başlangıç ve bitiş canlı ağırlıklarında gruplar arasında istatistiki bir farklılık saptanmamıştır (P>0.05). Danaların günlük canlı ağırlık artışları yaklaşık 1.50 kg bandında tespit edilmiş ve gruplar arasında istatistiki bir fark bulunmamıştır (P>0.05). Diğer taraftan günlük kuru madde tüketimlerinde ise K, KF ve YF gruplarında sırasıyla 10.68, 11.66 ve 10.64 kg/gün olarak tespit edilmiş olup gruplar arasında bir eğilim saptanmıştır (P=0.08). Aynı şekilde yemden yararlanma oranlarında da K, KF ve YF gruplarında sırasıyla 6.93, 7.52 ve 7.09 olarak tespit edilmiş olup gruplara arasında bir eğilim saptanmıştır (P=0.08). Diğer yandan YF grubu ile beslenen danalar; K ile beslenen gruba göre aynı canlı ağırlığa aynı günlerde ulaşabilmekte ve günlük hayvan başına 2.81 TL daha ucuza beslenmektedirler. Sonuç olarak bu araştırmadan; yan ürünlerin fermente edilip Brangus besi danalarına verilmesi durumunda besi performansında diğer gruplara göre farklılık yaratmadığı ancak ekonomik olarak büyük fayda sağladığı sonucu çıkarılabilmektedir.Item Boz ve yerli kara sığır ırklarında kalpain 1 p.ala316gly genotiplerine ait genetik varyasyonun belirlenmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-07-26) Ardıçlı, Sena; Çobanoğlu, Özden; Bursa Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi/Genetik Anabilim Dalı.; 0000-0003-2758-5945; 0000-0001-9633-634XKalpain 1 (CAPN1) geni, mikromolar kalsiyum–aktive nötral proteaz geni olarak bilinir ve postmortem koşullarda miyofibriler proteinleri indirgeyen kalsiyum bağımlı sistein proteazı, μ-kalpaini ayrıştırır. Bu genin kas metabolizması ve gelişimi üzerinde önemli etkileri vardır. Bu gen, çeşitli sığır ırkları arasında geniş çapta çalışılmış olmasına rağmen, Türk yerli sığırları hakkında sınırlı bilgi bulunmaktadır. Bu nedenle bu çalışma, bazı Türk yerli sığır ırklarında CAPN1 p.Ala316Gly polimorfizmine ait genetik varyasyonu belirlemeyi amaçlamıştır. Bu kapsamda 99 Boz ve 41 Yerli Kara ırkı erkek sığır PCR-RFLP metodu kullanılarak genotiplendirilmiştir. Genotipik ve alelik frekanslar, Hardy-Weinberg dengesi (HWE), heterozigotluk (He), polimorfizm bilgi içeriği (PIC), efektif alel sayısı (Ne), fiksasyon indeksi (Fıs), olası varyasyon gerçekleşme düzeyi (%V) dahil olmak üzere popülasyon genetik parametreleri değerlendirilmiştir. Ayrıca Shannon-Weaver indeksi, Simpson dominantlık indeksi ve Gini katsayısını içeren biyoçeşitlilik indeksleri hesaplanmıştır. Sonuçlar, GG genotipinin her iki yerli ırkta da oldukça baskın olduğunu ortaya koydu. Öte yandan, toplam popülasyonda CC genotipinin bulunmadığı gözlenmiştir. Bu durum dikkate değer düzeyde düşük C alel frekansıyla sonuçlanmıştır (Boz ve Yerli Kara için sırasıyla 0.13 ve 0.12). Fisher’ın kesin testi, HWE’den sapma oldğunu, popülasyon genetiği parametreleri ise, incelenen ırklarda oldukça düşük bir genetik varyasyon düzeyi olduğunu göstermiştir. Bu gözlem, düşük seviyedeki biyolojik çeşitlilik seviyeleri ile desteklenmiştir. Nitekim CAPN1 markörü, Boz ve Yerli Kara sığırları için düşük seviyede bilgilendiricilik göstermiştir ancak Türkiye’deki yerli sığır ırklarının genetik karakteri hakkında ileride yapılacak çalışmalara ihtiyaç vardır. Yerli ırklarda yapılacak moleküler genetik çalışmalar, önemli biyolojik süreçlerle ilgili daha geniş perspektifleri ortaya koymak ve büyüme, kas gelişimi ve yemden yararlanma gibi kompleks özelliklerin daha iyi anlaşılmasını sağlamak için teşvik edilmelidir.Item Determination of the effect of green extraction solvents on the phenolic acids and flavonoids of propolis(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-07-26) Kekeçoğlu, Meral; Sorucu, AliPropolis is an important bee product with many biological activities due to its containing phenolic compounds. The phenolic compounds of propolis vary depending on the plant source, season, altitude, extraction method and solvent. The present study investigated the extraction of phenolic compounds from propolis according to solvent factors. The propolis samples were extracted in four different solvents, which were water, ethanol-water (70%), dimethyl sulfoxide (DMSO), and L-lysine (8%), and were analyzed 36 phenolic compounds by HPLCDAD. Statistically significant differences in solubility of the phenolic compound at various levels were detected among the solvents (P <0.05). Only water and ethanol-water (70%) more successful than the other solvents were determined in the extraction of phenolic components of propolis. Phenolic acids generally dissolved higher in water, while flavonoids dissolved higher in ethanol were determined. Certain phenolic compounds were detected only in some of the propolis extract: syringic acid and daidzein in water, vitexin, rutin, and epigallocatechin in ethanol, and emodin in DMSO. Consequently, the chemical content is affected significantly depending on the extraction solvent of propolis. Therefore, it is essential to determine the extraction solvent and analyses of propolis before application for therapeutic purposes.Item Immunohistochemical investigation of TNF-a expression in sheep and goat lung paraffin blocks infected with natural respiratory syncytial virus(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-07-26) Terzi, Funda; Ulusoy, Yavuz; Kılınç, Bahadır; Tabağ, Ayşe Gül Dal; Salik, RabiRespiratory Syncytial Virus (RSV) is an important viral agent of sheep and goat respiratory tract infections. RSV usually replicates in airway epithelium, inducing proinflammatory cytokines and chemokines. In this study, it was aimed to investigate TNF-α expression in natural RSV-infected sheep and goat lung paraffin blocks by immunohistochemical method. The material of the study consisted of 29 lung paraffin blocks (19 sheep and 10 goats), which were admitted to Etlik Veterinary Control and Research Institute with the suspicion of pneumonia from Ankara and surrounding provinces between 2015 and 2020. Histopathological findings such as degeneration and desquamation in the bronchial and bronchial epithelium, fibromuscular hypertrophy, hyperplasia in the peribronchial lymphoid tissue, cell infiltration in the interalveolar septum were common in sheep and goat lung paraffin block tissues. Immunohistochemically, RSV reaction was not statistically significant in sheep and goats in bronchial and bronchial epithelium and cell debris, bronchial glands, interalveolar septum inflammatory cells and cytoplasm of alveolar macrophages (p> 0.05). A statistically significant increase in TNF-α expression was determined in goat lung paraffin blocks compared to sheep (p<0.05). In conclusion, an increase in TNFα expression was detected in native RSV-infected sheep and goat lung tissue. It is thought that the results of the study will contribute to the treatment of sheep and goat respiratory tract RSV infections.Item First record of Gordius sp. (Nematomorpha: Gordioidea) from Balıkesir Province, Türkiye(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-07-26) Schmidt-Rhaesa, Andreas; Yıldız, Kader; Çırak, Veli Yilgör; Bursa Uludağ Üniversitesi/Veterinerlik Fakültesi/Parazitoloji Anabilim Dalı.; 0000-0003-0570-2514The nematode phylum Nematomorpha contains organisms which are also known as horsehair worms or Gordian worms. We report here a male specimen of Gordian worm from a horse farm in Balıkesir province, Turkey. The body of the specimen was brown in color and the length was about 38 cm. After fixed in ethyl alcohol (80%) scanning electron microscopic (SEM) observations were carried out. Based on macroscopic and SEM findings the specimen was identified as Gordius sp. As merely little data is available on these organisms in Turkey, our finding will contribute to the existing knowledge in terms of the local diversity of this taxon.