Studien zur literadur und kultur auffassung Friedrich Nietzsche und ihre wiederspiegelung in der Deutschen literadur anhand von Thomas Manns "Doktor Faustus"
Files
Date
1995
Authors
Türker, Nilgün Manisa
Journal Title
Journal ISSN
Volume Title
Publisher
Uludağ Üniversitesi
Abstract
Avrupa düşüncesinde felsefeci Nietzsche'nin ayrı bir özelliği vardır. 19. yüzyıl Avrupası'nın bir geçiş döneminde yaşadı, geleneksel değerlerin ağından kurtulmak için eskimiş düşüncelerden sıyrılmanın, yeniyi yaşatmak için eskiyi öldürmenin gereğine inandı, bu görüşü savundu.._Nietzschexye göre yeni olan herşey sürekli bir değişim, gelişim içindedir. Şimdiye kadar düşünceler belli kurallara ve felsefe sistemle¬ rine bağlı kalıyordu ve bu da düşüncenin yerinde durması ve ilerlememesi demektir. 19. yüzyıla kadar Avrupa düşüncesinde önemli olan belli bir düzene, bir sisteme bağlı kalmak, bütün olayları, varlık oluşumlarını o açıdan görmektir. Değişmez değerler vardı Avrupa düşüncesinde ve görüşlerinde. Nietzsche bu değerleri kabul etmek istemedi, ona göre doğa olayları, insan düşüncelerinde düzenlenen ilkelere göre oluşmuyor. Düzenli düşünmek, belli ölçüler dışına çıkmamak yaratıcı bir insan için bir engel teşkil eder. İnsan yaşamında birtakım düzen dışı, yaratıcı, geliştirici atılımlar vardır. Bu ileri doğru atılımlar önceden belirlenmeyle bağdaşmaz. Avrupa'da NietzscheMen önce pek böyle düşünen olmadı. Spinoza, Kant, Hegel gibi düşünürler belli bir görüşle, değişmez bir düzene bağlanmakla düşünmenin en açık örneğini verdiler. Spinoza"nın, Kantsın, Hegel"in inandıkları gerçeklerin bir teki yoktur yaşadığımız olayların akışı içinde. Onlar düşünce evreninde vardırlar. Daha doğrusu, insan düşündükçe vardır onlar. Oysa, insan düşünse de, düşünmesede yaşam olayları kendi kendine gerçekleştiriyor. Doğa olayları insanlarla, insan düşüncelerine bağımlı değil-dir. Ancak, büyük düşünürler bu olayları neredeyse insana bağımlı kılmaya değin götürdüler. Berkley böyle yaptı. Düşündükçe var saydı evreni. İnsan düşüncesinin dışında, kendi başına buyruk bir nesnenin varlığına, gerçekliğine inanmadı. 19. yüzyıla gelinceye değin bunlar insanı etkiledi. Nietzsche ise, böyle bir düşünce akımının dışında kaldı. Nietzsche"nin düşüncelerinde bir çok iniş çıkışlar, sapmalar görülür. Onun düşüncelerindeki değişiklik, bol.. renklilik, belli bir ilkeye bağlanmasına engeldi. Nietzsche"nin yaşamı üç döneme ayrılır. Birinci, ikinci, üçüncü dönem adı verilen bir ayırım, kesin çizgilere, genel geçerliliği olan ölçülere dayanmaz. Antik çağla ilgili yapıtlarının yazıldığı döneme birinci ("Die Geburt der Tragödie aus dem Geiste der Musik", "Die Philosophie im tragischen Zeitalter der Griechen"), Schopenhauer, Wagner etkisi altında kaldığı dönem ikinci ("Jenseits von Gut und Böse"), son yapıtlarını ortaya koyduğu dönem de üçüncü dönem olarak adlandırılır ("Also sprach Zarathustra" gibi). Nietzschexnin düşüncelerini içeren bütün yapıtları, yaşamın girinti çıkıntıları ile sıkı sıkıya ilgilidir. Bu bakımdan, onun yapıtlarını yaşamından, yaşamını yapıtlarından ayrı düşünemeyiz. Nietzsche Leipzig Üniversitesinde okurken Schopenhauersin "Die Welt als Wille und Vorstellung" (İstenç ve Tasarım Olarak Evren) adlı yapıtıyla tanışıyor. Bu yapıt, genç NietzscheNnin yaşamında en önemli dönemlerden birinin başlangıcıdır. Nietzsche büyük bir tutkuyla sarılıyor bu yapıta ve derinden etkisi altında kalıyor Schopenhauer"in. Nietzsche"de artık Schopenhauer gibi bir iyi-kötü çatışması olarak görüyor evreni, insanları ve olayları. Evren iki çelişik gücün boğuşma yeridir. Bu yapıtın etkisiyle kötümserliğe kapılıyorNietzsche; Dünya"ya, yaşama ve insanlara karamsar gözlerle bakıyor. Aşırı bir ulusçu oluyor. Felsefecinin gençlik yıllarında etkisi altında kaldığı başka bir isim de büyük müzisyen Richard Wagner dir. Bu olay Nietzsche için başka bir dönemdir. Ulusçuluğun yerini, sanat"in, felsefe"nin, insan yaratmalarının büyülü ışıkları alıyor. Bu yıllarda (1872) "Die Geburt der Tragödie aus dem Geiste der Musik" (Musikinin Özünden Tragedyanın "Doğuşu) adlı yapıtını yayımlıyor. Bu yapıtta Nietzsche tragedyanın doğuşunu araştırıyor. Greklerin Apollo ve Dionysos adında iki tanrısı bu sanat türünün yaratıcısıdır. Dionysos bayramlarında, insanlar içer, eğlenir, kendilerinden geçer, önü alınmaz bir coşkunluğa kapılırlar. Bu coşkunluk içkiyle (şarapla) başlar. Coşkunluğa kapılan insan derin bir müzik uyumu içinde yaratıcılığın son sınırına varır, duyduğu acıyı, üzüntüyü, sevinci, bütün varlığını sarar, eyleme iten bir davranışla ortaya koyar. İnsan bu sınırsız, derin coşkunluğa iten müziktir. Müzik bu durumda bir yandan yaratıcı, bir yandan da insanın iç dünyasını aydınlatıcı, doğa düzeni içinde gerçekleştirici niteliktedir. İşte tragedyanın kaynağı bu sonsuz coşma, içerek kendin¬ den geçmedir. Zamanla tragedya gelişti, özünden uzaklaştı ve akıl ilkelerine dayanan bir sanat niteliği kazandı. Başlangıçta akıl ilkesi yoktu, sadece doğaya karşı sonsuz bir özenme, Dionysosça davranma vardı. İkinci sanat tanrısı Apollo dur. Apollo yontu sanatın dışa dönük, özünü biçimde bulan sanatın tanışıdır. Müzik içe dönüktü, uyumdu, yontu ise dışa dönüktü, özü biçimdir, görünüştür. Apollo için önemli olan ikinci ilke ölçüdür. Ölçü ile biçim, yontuda birleşen, onun gelişmesini sağlayan iki ana ilkedir. Tragedya"da müzikle heykel ayrılmaz bir bütünlük içerisindedir.Yaratmanın özünde acı duyma, sancı çekme (trajik olm) vardır. Ancak acı duyan, sancı çeken yaratabilir. Heykelle müzik, acı çeken, trajik olan insanın eserleridir. însan tragedyamda Apollo, Dionysos gibi tanrısal bir güçle donanır, kendi varlığının sınırlarını aşar. Nietzsche de insanlardan sınırlarını aşmalarını bekler. Bu bağlamda Nietzsche"ye göre sanatın iki kaynağı vardır. Biri eski anadolu tanrısı Dionysos"a, öteki Apollo"ya varır. Bu iki tanrı sanatın, yaratmanın, bilginin ana kaynağıdır. Nietzsche bu tür bir sanat anlayışına etkisi altında kaldığı Schopenhauer felsefesinden varır. Evreni bir tasarım olarak gören, onu bilinçsiz, göğü kapalı bir istencin yönetimi altına koyan, öyle yorumlayan Schopenhauer*e insanın kendi özünün bilincine varması, mutluluğa ulaşması için Dionysosça kendini aşması gerekir. Bu kolay bir iş değil. Bunu gerçek¬ leştirmenin yolu Nietzsche"ye göre ancak sanat yoluyla mümkün. İnsan, sanatla, güzellik eğilimiyle bu evreni yöneten bilinçsiz istencin egemenliğinden, yani kilisenin egemenliğin¬ den kurtulur. Sanatlar arasında insan en kolay bir atılımla kendini aşmayı sağlayan müziktir. Müzik, insanı kendi varlık sınırların ötesine geçirir, insan müzik ile kendini aşar ve istencin bütün baskılarından sıyrılır. istenç dışı bir uyum içinde kendi özüne ve mutluluğa ulaşır. Nietzsche"nin bu insan anlayışı,, en açık örneğini "Böyle söyledi Zerdüşt" adlı eserindeki "üstinsan" ("Übermensch") kavramında bulur. Üstinsan, çağını aşan, çevresini aydınla¬ tan, geleneksel iyi-kötü ahlak anlayışının dışında olan, gelecek kuşaklara ışık tutan bir aydınlık kaynağıdır, Nietz¬ sche "nin deyimiyle bir "şimşek" tir. Ancak üstinsanın ortaya çıkışı, birçokların batışını gerekli kılar. Nietzsche "Zerdüşt""ün başında, üstinsanın ortaya çıkışını açıklarken:"Ben, batmak ve kurban almak için ilkin yıldızların ötesinde bir neden aramayanları, günün birinde yeryüzü üstinsana kalsın diye kendilerini yeryüzüne kurban edenleri severim" (NIETZSCHE 1969a, 64), diyor. Üstinsanın ortaya çıkışı, eyleme atılışı, onun yolunda birçoklarının kendilerini adamalarına, onun uğrunda yok olmalarına bağlıdır. "Böyle söyledi Zerdüşt" adlı yapıtta işlenen konu bu üstinsan dır. Eser dört ana bölüme ayrılır. Her bölümde değişik insan davranışlarını konu edinen başlıkların toplamı seksen üçtür. Nietzsche, bu yapıtında Doğumdan aldığı bir konuyu (Zerdüşt eski bir İran peygamberi ve din kurucusudur) Batı'ya, yaşadığı çağa ve kendi düşüncelerine uygulayarak işlemiştir. Zerdüşt sıradan, başarısız, beceriksiz, güçsüz ve aptal insanlardan bıkmış, gönlünün uyarınca yaşamak, içini, yüreğinin sesini dinlemek için dağlara çekilmiştir. Bu süre içerisinde Zerdüşt kendini, yaratıcı gücünün özünü bulmuştur ve artık insanların arasına girmenin onlara yol göstermenin zamanı gelmiştir. Ancak insanlara yaptığı ilk konuşması başarısızlıkla sonuçlanmıştır. İnsanları oturmuş değer yargılardan uzaklaştırmak çok zor olacaktır ve Zerdüşt bu yolunda çok acı çekecektir. Nietzsche"nin "Üstinsan" anlayışı önce sanat sonra felsefe alanında etkili olmuştur. Görüşü, özellikle sanatı, özgün ve yüce yaratma eylemi diye gören düşüncelerin gelişmesine olanak sağlamış, ama öte yandan da, "Üstinsan" kavramını toplumsal bir görüşün, nasyonalsosyalizmin, odağı durumuna getirerek, başka ulusları küçümseyen, yalnız kendi ulusunu ve154 ırkını "dünya efendisi" olarak gören bir anlayışın ortaya çıkmasına neden olduğunu idda eden olmuştur. Nietzsche 'nin bu "Üstinsan" kuramının Darwin" in görüşleriyle hiç bir ilgisi yoktur. Nietzsche düşünceleri sanatsaldır. Üstinsanı sadece sanat dünyasında görmeliyiz, aksi taktirde Nietzsche "yi anlamamış oluruz. Nietzsche bu kavramıyla, güçlü tutkuları ve içgüdüleriyle bütün engelleri aşarak bizde hayranlık ve aynı zamanda dehşet uyandıran, önlerinde ürkmek mi, yoksa hayran olmak mı gerek tiğini kestiremediğimiz insanlardan sözediyor. Bu insanlar diğer insanların kendilerini aşmalarını ve gelişmelerini sağlayabilirler. Bu şekilde de modern bir sanat anlayışı ortaya çıkacaktır, evren gelişecektir ve tarih yenilenecektir. Nietzsche "ye göre yaşamın asıl amacı yaşamın sürdürülme sinde değil, ama yükseltilmesindedir. Bu da ancak sanat ile gerçekleşir. Ne var ki Nietzsche 'nin felsefesi birçok kişi tarafından yanlış anlaşılmıştır ve eleştirilmiştir. Lukac ve Adorno gibi isimler Nietzsche 'yi faşizme ve nasyonalsosyalizme ön ayak olmakla suçlamışlardır. Nitekim Hitler de Nietzsche 'nin "Üstinsan" gibi kavramlarından yararlanarak politikasını sürdürmüştür. İşte bu yanlışı ortaya koymak, Nietzsche "yi daha iyi ve doğru tanıtabilmek bu tezin başlıca amacıdır. Somut yaşamı en üstün değerlerden biri olarak benimseyen Nietzsche tüm batı metafiziğine mantıksal bakımdan son vermiştir. Nietzsche ile beraber yeni bir edebiyat anlayışı oluşmuştur. Schnitzler, Hoffmannstahl, Kraus, Rilke, Kafka ve Th. Mann gibi yazarlar kuşkusuz onun izinden yürümüşlerdir. Bu anlamda Nietzsche 20. yüzyıl modern edebiyatın öncüsüdür.155 Tezin 5. bölümü Th. Mann"ın "Doktor Faustus" adlı eseri ele alınmıştır. Schopenhauer ve Nietzsche "nin felsefesinden, Wagner "in müziğinden ve Tolstoi" un roman sanatından etkilenen Th. Mann bu romanıyla Nazi Almanyasını kınamaktadır. Kahra manının karakterini Nietzsche 'nin biyografisinden yararlanarak çizmiştir. Adrian Lever kühn ve Fr. Nietzsche 'nin birçok yönleri benzemektedir. Ancak Th. Mann 'ın başlıca amacı bir Nietzsche 'nin yaşantısını sunmaktan çok, tarihi yaşatmak ve faşizmin ortaya koyduğu manzarayı çizmek olmuştur. Faşizm şeytanca insan ruhunu ve böylece her türlü gelişimi yok etmektedir. Th. Mann Wagner ve Schopenhauer 'in etkisi altında kalan genç Nietzsche 'nin savunucusudur, ancak Nietzsche 'nin "Böyle sööyledi Zerdüşt" adlı yapıtında sergilediği "Ja-Philoso- phie'nin karşısında olduğunu açıkça ortaya koymaktadır, çünkü Th. Mann halen burjuvazinin ahlak kurallarına ve değer yargılarına bağlıdır. Bu bağlamda Th. Mann Nietzsche "nin Zerdüşt'ünü anlayamamıştır ve Nietzsche "den uzaklaşmıştır. Nietzsche kuşkusuz yirminci yüzyılın en önemli ve etkin isimlerden biridir. Nietzsche olmasaydı modern alman ede biyatı da olmazdı. Nietzsche "yi salt bir filozof olarak görmek yanlış olur, o herşeyden önce bir psikolog, bir tarih adamı, bir aforizma yazarı, bir denemeci ve ozandır. Her görüşü rağmen yaşama istenciyle dopdolu olan Nietz sche "nin düşüncelerinde bir tutarlılık, bir sistem aramak boşunadır. Onda durup dinlenmeyen bir düşünce devingenliği ve en son hakikate ve inanca bağlanmayışını görüyoruz. Onunla birlikte düşünmek de bu bakımdan hiç durmadan ve bağlanmadan düşünmek anlamına geliyor.
Description
Keywords
Alman Dili ve Edebiyatı, German Linguistics and Literature, Alman edebiyatı, German literature, Faustus, Johann, Mann, Thomas, Nietzsche, Friedrich Wilhem
Citation
Türker, N. M. (1995). Studien zur literadur und kultur auffassung Friedrich Nietzsche und ihre wiederspiegelung in der Deutschen literadur anhand von Thomas Manns "Doktor Faustus". Yayınlanmamış doktora tezi. Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.