Türkiye’de insan ticaretine konu olan Fas uyruklu kadınlar

Abstract

Tarihte insanlığın varlığıyla beraber gelişen ve artarak devam eden göç kavramı özellikle yirmi birinci yüzyılda devletler için sorun ve önem teşkil etmektedir. II. Dünya Savaşı sonrası insan hareketliliğinin önem kazanması devletlerin işgücüne ihtiyacı popüler ve planlı bir şekilde göç politikaları uygulamaları geliştirmişlerini sağlamıştır. Ancak uygulan göç politikaları Dünya da yaşanan siyasi ve ekonomik istikrarsızlıklar, savaşlar, iç karışıklıklar, doğal afetler, işsizlik ve yoksulluk gibi nedenlerle planlı göçlerin yerini zorunlu ve kitlesel göçe bırakmasına neden olmuştur. Bu süreçte yerinden edinilen veya bireysel olarak göç etme kararı alan insanlar ağır insan hakları ihlallerine uğramalarına sebep olmuştur. Modern kölelik olarak adlandırılan ve en ağır insan hakları ihlali olduğu savunulan insan ticareti kavramı devletler için araştırılma ve tartışma konusu haline gelmiştir. Günümüzde insanlar için tehdit ve acımasız bir gerçek olan bu kavram milyonlarca insanın kölelik benzeri uygulamalarla insan ticaretine konu olmalarına neden olmaktadır. Bir suç türü olarak devletler tarafından kabul edilen bu kavram, en çok gelir getiren suçlar arasından olması ve konusun insan bedeni olması nedeniyle tercih edilmektedir. İnsan ticareti suçunda piyasa oluşturularak arz talep dengesinde bu suçun faili tacirlerin amacı yüksek kar sağlayarak kazanç elde etmek olurken, mağdurlar ise daha iyi yaşama arzusu ve verilen vaatler ile hareket etmektedir. Bu çalışmada Türkiye’de insan ticaretine konu olan mağdurlar içerisinde dikkat çeken ve önemli bir yere sahip olan Fas uyruklu kadınların nasıl insan ticaretine konu olduğunu anlamak amacıyla Türkiye’ye gelme nedenleri, geliş güzergahları, tacirlerle nasıl ilişki kurdukları, hangi sömürü türüne maruz kaldıkları, mağduriyet süreçleri ve sunulan destek hizmetlerini kabul edip etmedikleri üzerine bir araştırma yapılmıştır.The concept of migration, which has developed and continues to increase with the existence of humanity in history, poses a problem and importance for states, especially in the twenty-first century. II. The importance of human mobility after World War II led states to develop popular and planned migration policies in need of labor force. However, the migration policies implemented have caused planned migrations to be replaced by forced and mass migration due to reasons such as political and economic instability, wars, civil unrest, natural disasters, unemployment and poverty in the world. In this process, people who were displaced or decided to migrate individually were subjected to serious human rights violations. The concept of human trafficking, which is called modern slavery and is argued to be the most severe human rights violation, has become a subject of research and discussion for states. This concept, which is a threat and a cruel reality for people today, causes millions of people to be subjected to human trafficking through slavery-like practices. This concept, accepted by states as a type of crime, is preferred because it is among the most profitable crimes and the subject is the human body. In the crime of human trafficking, the aim of the traffickers who perpetrate this crime is to make a profit by making high profits by creating a market in the balance of supply and demand, while the victims act with the desire for a better life and the promises made. In this study, in order to understand how Moroccan women, who stand out and have an important place among the victims of human trafficking in Turkey, became subject to human trafficking, their reasons for coming to Turkey, their route of arrival, how they established relationships with the traffickers, what type of exploitation they were exposed to, and their victimization characteristics were examined. A research was conducted on whether they accepted the processes and the support services offered.