Kaygı. Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Felsefe Dergisi
Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/11452/5060
Browse
Browsing by Author "0000-0001-7169-5944"
Now showing 1 - 3 of 3
- Results Per Page
- Sort Options
Item “Evrensel pragmatik nedir?” iletişim eyleminin dilbilimsel temelleri(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-07-29) Torun, Tayfun; Uludağ Üniversitesi/Fen-Edebiyat Fakültesi/Felsefe Bölümü.; 0000-0001-7169-5944Habermas’ın İletişimsel Eylem Kuramı’nın en provakatif ve en can alıcı argümanı, iletişim eylemine katılan tarafların, şayet amaçları “birbirleri üzerinde tahakküm/baskı kurmak ya da birbirlerini manipüle etmek değil de anlaşmaya varmak ise, her hâlükârda karşılıklı ortak bir anlaşmaya ve uzlaşıma varabileceği iddiasıdır. Onun bir bütün olarak toplum felsefesinin temelinde yer alan bu iddia, iletişim eyleminde anlaşmaya varmanın koşullarının bir analizini gerektirir. Bu bağlamda Habermas söz konusu koşullara ilişkin en detaylı analizi dilbilimsel açından “Evrensel Pragmatik Nedir?” adlı metininde gerçekleştirir. Bu makale, “Evrensel Pragmatik Nedir?” adlı metninin ayrıntılı bir okuması üzerinden Habermas’ın İletişimsel Eylem Kuramı’na getirdiği dilbilimsel temellendirmeyi tartışmaktadır.Item Jürgen Habermas’ın kamusal alan kavrayışı: Rasyonel politik irade oluşumu(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-03-25) Torun, Tayfun; Uludağ Üniversitesi/Fen-Edebiyat Fakültesi/Felsefe Bölümü.; 0000-0001-7169-5944Kamusallığın Yapısal Dönüşümü, felsefe, sosyoloji, tarih, iletişim gibi farklı disiplinlerin verilerini sentezleyerek demokrasilerin örgütlenme ya da meşruiyet ilkesi olarak kamusal alanın jeneolojisini yapan olağanüstü kapsamlı, paradigmatik bir eserdir. Bu eserin önemi, her şeyden önce, Eleştirel Teori’nin normatif bir temelde yeniden yapılandırılmasına imkan veren “tahakkümden bağımsız iletişim” düşüncesinin ele alındığı ilk yer olmasıdır. Habermas’ın felsefesinde kamusal alan, bireylerin özel alanlarından çıkarak eşit yurttaşlar olarak tartışmaya katılabildikleri, toplumsal, kültürel ve politik her türlü mesele üzerine söz söyleyebildikleri, özgür tartışmanın alanı olarak tanımlanır. Ona göre, burjuva toplumuna özgü tarihsel bir kategori olarak ortaya çıkan ve gelişen bu alan, rasyonel tartışma yoluyla yurttaşlar arasında mevcut problemlerin çözümü için rasyonel bir uzlaşmanın tesis edilebilmesini mümkün kılması anlamında demokrasilerin kurucu/normatif unsurlarından birini oluşturur. Bu anlamda, kamusal alan, yurttaşların kendi kaderlerini özgür tartışma yoluyla belirleyebildikleri, rasyonel politik irade oluşumu alanı olarak kavranır. Eserin son bölümünde, 19. Yüzyıldan itibaren bu yapıların çözülme eğiliminde olduğunu, kamusal alanın bireylerin tahakküm altına alınmasına götüren yapısal bir dönüşüme uğradığını ileri sürse de, Habermas’ın felsefesinin evriminde (farklı teorik çerçeveler içerisinde de olsa) rasyonel politik irade oluşumunun mekanı olarak kamusal alanın ideal bir şekilde nasıl tesis edileceği daima merkezi bir tema olarak kalır. Bu makalede, ilk olarak Kamusallığın Yapısal Dönüşümü’nde hem tarihsel hem de normatif bir kategori olarak kamusal alanın ele alınış biçimi tartışılmaktadır. İkinci olarak Habermas’ın, kamusal alanın yapısal dönüşümüne ilişkin yorumunun açmış olduğu temel tartışmalar ele alınmaktadır.Item Yaşam-dünyasının sömürgeleştirilmesi olarak modernitenin krizi(Uludağ Üniversitesi, 2017-03-09) Torun, Tayfun; Uludağ Üniversitesi/Fen-Edebiyat Fakültesi/Felsefe Bölümü.; 0000-0001-7169-5944Habermas’ın İletişimsel Eylem Teorisi modern kapitalist toplumda baskı ve tahakkümden özgürleşimin mümkün olduğu iddiasına dayanır. Bu teoride, toplum, “yaşam-dünyası” ve “sistem”in birleşiminden meydana gelen iki katmanlı bir yapı olarak kavranır. Yaşam-dünyası, bireyler arasında anlaşma yönelimli etkileşimlerin meydana geldiği alanın sınırlarını çizer. Dolayısıyla bu alan iletişimsel rasyonelliğe dayanan iletişim eyleminin alanıdır. Buna karşın amaçrasyonel eylem üzerinden koordine edilen sistem, ekonomi ve devlet (para ve güç ilişkileri) yapısal bileşenlerinden meydana gelir. Habermas’a göre, modern toplumların temel problemi, yaşam-dünyasının sistem tarafından sömürgeleştirilmesinin kaynaklanmaktadır. Anlaşma yönelimli etkileşimler üzerinden işleyen bir alanın, giderek artan ölçüde sistemik unsurların zorunluluklarına tabi kılınması modernitenin krizidir. Modernitenin krizi, bu bağlamda, üstesinden gelinebilecek tarihsel-olgusal bir durumdur. Sonuç olarak Habermas’ın teorisi özgürleşim problemini, yaşam-dünyasını sistem yapıları karşısında güvence altına alacak kurumsal yapıların geliştirilmesine bağlar. Dolayısıyla modernite projesi, modernitenin sonuna gelindiğini iddia eden postmodern teorilerin aksine, henüz tamamlanmamış ve kendi kaynaklarına dayanılarak yeniden yapılandırılabilecek bir projedir. Bu makale, modernitenin krizi olarak sömürgeleştirme tezinin “İdeoloji Olarak Teknik ve Bilim” adlı metninde yer alan ilk versiyonunu açıklamayı ve Habermas’ın kariyerinin başından itibaren aynı tezi farklı bir perspektiften savunduğunu göstermeyi amaçlamaktadır.