1991 Cilt 18 Sayı 1
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/22050
Browse
Browsing by Issue Date
Now showing 1 - 20 of 25
- Results Per Page
- Sort Options
Item Yaşlılık çağı üriner sistem enfeksiyonlarında günde tek doz Seftriakson kullanılması ve sonuçları(Uludağ Üniversitesi, 1991) Yurtkuran, Mustafa; Dilek, Kamil; Ertürk, Erdinç; Yavuz, Mahmut; Güllülü, Mustafa; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/İç Hastalıkları Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/İç Hastalıkları Anabilim Dalı/Nefroloji Bilim Dalı.Bu çalışmada üriner sistem enfeksiyonu tanısı konulan 30 yaşlı hastada (Ortalama Yaş: 69.4) günde tek doz 1 gr (im) Seftriakson 10 gün süre ile kullanımının bakteriyolojik ve klinik etkinliği araştırıldı. Olguların tamamında tedavinin sonunda ateş, dizüri, pollaküri, niktüri, lökositüri değerlerinde anlamlı azalma bulunurken idrar kültürlerinde bakteri üremedi. Yine olgularımızda çalışma periyodunda herhangi bir yan etkiye rastlanmadı.Item Anorektal malformasyonlarda radyodiagnostik yaklaşım(Uludağ Üniversitesi, 1991) Parlak, Müfit; Elçin, Fadıl; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Radyoloji Anabilim Dalı.Anorektal malformasyonlarda 1980'li yıllara gelinceye kadar konvansiyonel radyolojik yöntemler kullanılmıştır. 1980'li yıllarda yaygınlaşan US, BT ve MR görüntüleme yöntemleri ile anorektal yapılar ve eşlik eden oluşumlar direkt olarak görüntülenmekte, bu yöntemler postoperatif değerlendirmede de yararlı olmaktadır. Bu yazıda modern görüntüleme yöntemleri ile ilgili literatür özetlenmekte, US, BT ve MR görüntüleme yöntemlerinin konvansiyonel yöntemlere üstünlüğü vurgulanmaktadır.Item Harlequin fetus(Uludağ Üniversitesi, 1991) Kayıhan, Günseli; Eralp, Özgen; Hacımustafaoğlu, Mustafa; Köksal, Nilgün; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı.Ichthyosiform dermatazlar klinik olarak kuru ve soyulan deri ile karakterli bir deri hastalığı grubudur. Harlequin fetus tüm ichthyosislerden en ağır şeklidir, nadir görülür ve otosomal resesif geçer. Kliniğimizde yatan harlequin ichthyosisli olgu sunuldu. Hastalığın klinik özelikleri ve gelişimi gözden geçirildi.Item Frozen kesitlerde güvenilirlik derecesi(Uludağ Üniversitesi, 1991) Yerci, Ömer; Gücin, Zuhal; Erol, Oktan; Tolunay, Şahsine; Özuysal, Sema; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Patoloji Anabilim Dalı.1980-1990 yılları arasında laboratuvarımızda yapılan 774 Frozen kesit yeniden gözden geçirildi. Sonuçlar olguların permanant kesitleri ile karşılaştırıldı. Frozen kesitlerin doğrulukları organ ve sistemlere göre sınıflandırıldı . Sonuçlar kaynaklarla karşılaştırıldı. Sonuç olarak en yüksek doğru tanı oranı (% 100) ile deri ve paratiroid biopsilerinde, en düşük (% 77) doğru tanı pankreas ve koledok dokularında gözlendi. Ortalama doğruluk oranı 774 olguda % 89,9 idi.Item Bilateral pulmoner arter anevrizması (Olgu sunumu)(Uludağ Üniversitesi, 1991) Parlak, Müfit; Adapınar, Baki; Sadıkoğlu, Yurtkuran; Tuncel, Ercan; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Radyoloji Anabilim Dalı.Behçet hastalığı nedeniyle takip edilen hasta öksürük, hemoptizi, nefes darlığı yakınmaları ile göğüs hastalıkları kliniğine başvurdu. Göğüs röntgenogramında her iki hilusta uniform yapıda yer kaplayan kitle lezyonları dikkati çekmekteydi. "Hilum overlie sign" pozitif olarak saptandı. Daha sonra yapılan toraks BT incelemesinde her iki pulmoner arter anevrizması olabileceği düşünüldü. Hastanın genel durumunun çok kötü olması nedeniyle pulmoner anjiografi yapılamadı. Ancak BT incelemesi yapılarak bilateral pulmoner arter anevrizma tanısı desteklendi. Bilateral pulmoner arter anevrizmasının çok nadir görülmesi nedeniyle olgumuzu sunmayı amaçladık.Item Beyin sapı hemorajileri (Klinik, CT lokalizasyonları ve prognoz açısından yaklaşım)(Uludağ Üniversitesi, 1991) Bora, İbrahim; Turan, Faruk; Zarifoğlu, Mehmet; Balkır, Nihat; Oğul, Erhan; Sadıkoğlu, Sadık; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Nöroloji Anabilim Dalı.Bu çalışmada, CT ile beyin sapı hematomu tanısı konulan 24 olgu klinik, CT lokalizasyonları ve prognoz açısından incelenmiş ve sonuçlar literatür ışığı altında tartışılmıştır.Item Çocuklarda üriner sistem enfeksiyonun radyolojik incelenmesinde ultrasonografinin değeri(Uludağ Üniversitesi, 1991) Fidansoy, Bülent; Eralp, Özgen; Köksal, Nilgün; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı.Bu çalışmada 65 üriner enfeksiyonlu olgunun 130 böbreği ultrason (US) ve intravenöz pyelografiyle (IVP) incelenmiş, bulunan patolojiler açısından her iki yöntem karşılaştırılmıştır. Bulunan patolojiler incelendiğinde US'nin, IVP'ye göre sensitifliği % 46.8, spesifitesi % 91.8 olarak bulunmuştur. Gros patolojilerden hidronefrozda US'nin sensitifliği % 100, atrofik böbrekde % 50 bulunmuştur. Minör patolojilerde ise US'nin IVP'ye göre sensitifliği % 19 olarak tespit edilmiştir. Minör patolojilerde US'nin yetersiz kaldığı ancak noninvazif olması nedeniyle başlangıçta tarama yöntemi olarak kullanılmasının yararlı olacağı kanısına varılmıştır.Item Dermatomyozitte distrofik kalsifikasyonlar (Bir olgu bildirimi)(Uludağ Üniversitesi, 1991) Köksal, Nilgün; Eralp, Özgen; Okan, Mehmet; Gülen, Ahmet; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı.Juvenil dermatomyozitis iskelet kaslarını ve deriyi tutan nonsupuratif enflamatuar bir kollagen doku hastalığıdır. Juvenil dermatomyozitisin seyri sırasında % 40-70 oranında distrofik kalsifikasyonlar görülür. Kliniğimizde yatan distrofik kalsifikasyonlar ve eklem kontraktürleriyle komplike bir dermatomyozit olgusu sunuldu ve kaynaklar taranarak tartışıldı.Item İntravezikal BCG tedavisi ile mesanede meydana gelen histopatolojik değişiklikler(Uludağ Üniversitesi, 1991) Yerci, Ömer; Gücin, Zuhal; Erol, Oktan; Bağcıoğlu, Ahmet; Oktay, Bülent; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Patoloji Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Üroloji Anabilim Dalı.Yüzeyel mesane tümörlerinin tedavisinde intravezikal BCG uygulamasının tümör nükslerini azalttığı bilinmektedir. Fakat bu uygulama sonucu mesane epitelinde ve subepitetial bağ dokusu ile adale tabakasında bazı histopatolojik değişiklikler meydana gelmektedir. Laboratuvarımızda 1989 ve 1990 yıllarında intravezikal BCG tedavisi görmüş 25 hastanın biopsi slaytları incelendi ve histopatolojik değişiklikler kaynaklarla karşılaştırıldı.Item Yeni tümör markırlar olan MCA ve CA 15-3 düzeylerinin metastatik meme karsinemalarında karşılaştırılmalı değerlendirilmesi(Uludağ Üniversitesi, 1991) Brand, Jan Müller; Miserez, Andrea; Güneş, İlknur; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Nükleer Tıp Anabilim Dalı.Mevcut diyagnostik metodlarla metastatik meme karsinoma tanısı almış 35 olgu, yeni tümör markırlar olan MCA ve CA 15-3 düzeyleri yönünden değerlendirildi. Olguların in vitro serum MCA ve CA 15-3 konsantrasyonları, değişen zaman aralıklarıyla seri olarak saptandı. 17 olguda metastaz saptanmadı önceki MCA ve CA 15-3 konsantrasyonları da çalışıldı ve bu değerlendirme kapsamına alındı. Olguların genel değerlendirilmesi ile MCA sensitivitesi % 80, CA 15-3 sensitivities % 77 bulundu. Her iki markınn birlikte değerlendirilmesi ile sensitivitenin % 85'e ulaştığı görüldü. Çalışma sanucunda metastatik meme karsinomalarının in vitro manitorize edilmesinde MCA 'nin daha sensitif bir markır olduğu kanısına varıldı.Item Plevral tabanlı toraks kitlelerinde US eşliğinde perkütan iğne biyopsisi(Uludağ Üniversitesi, 1991) Sadıkoğlu, M. Yurtkuran; Savcı, Gürsel; Parlak, Müfit; Sivri, Zafer; Tuncel, Ercan; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Radyoloji Anabilim Dalı.Torakal lezyonların tanısında perkütan transtorasik iğne biyopsisi (PTİB) iyi bilinen ve yaygın olarak kullanılan girişimsel bir tanı yöntemidir. Kullanılan iğneler, kesici ve ince aspirasyon iğnesi olmak üzere iki arklı tiptedir. PTİB nin yapılabilmesi için lezyonun kılavuz görüntüleme tekniği ile görülebilmesi gerekir. Çalışmamızda göğüs duvarına komşu lezyonu olan 39 olguya US eşliğinde kesici iğne biyopsisi, aspirasyon biyopsisi veya aynı seansta her ikisi de yapıldı. Doğru tanı oranını kesici iğne biyopsisi uyguladığımız olgularda % 86, aspirasyon biyopsilerinde % 80 olarak bulduk. Komplikasyon saptamadık. Kanımızca US göğüs duvarına komşu ve kemik yapılar tarafından maskelenmeyen kitle lezyonlarının tanısında güvenli ve kolay uygulanabilir olması nedeniyle seçilecek kılavuz görüntüleme yöntemi olmalıdır.Item Menisküs yırtıklarında bilgisayarlı tomografinin tanı değeri(Uludağ Üniversitesi, 1991) Kaya, Tamer; Sadıkoğlu, M. Yurtkuran; Sivri, Zafer; Savcı, Gürsel; Tuncel, Ercan; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Radyoloji Anabilim Dalı.Çift kontrastlı artrografi menisküs yırtıklarında tanı değeri yüksek bir yöntemdir. İnvaziv bir yöntem olmakla birlikte günümüzde menisküs yırtığı şüphesi olan olgularda sıklıkla kullanılmaktadır. Son zamanlarda birçok araştırıcı tüm dizin anatomisini detaylı olarak gösteren ve non invaziv bir yöntem olan Bilgisayarlı Tomografinin (BT) menisküs yırtıklarında diğer bir değerli yöntem olduğunu göstermiştir. BT nin tam değerini saptamak ve menisküs yırtığı şüphesi olan olgularda meniskleri demonstre etmek amacıyla çalışmamızda 25 olguya prospektif olarak BT, artrografi ve artrografi sonrası BT tetkikleri uygulandı. Kullanılan üç tanı yöntemi ile 19 olguda menisküs yırtığı saptandı. Bu olgularda menisküs yırtıklarının lokalizasyonu ve şekli belirlendi. Diğer altı olguda radyolojik bulgular normal idi. Doğruluk oranı kontrastsız BT de % 96, kontrastlı BT de (postartrografik BT) ise % 92 olarak saptandı. Bu bulgular literatür verileri ile uyumlu bulundu. Sonuçta; artrografi her ne kadar yüksek doğruluk oranına sahip olsa da, BT'nin non invaziv olması nedeniyle menisküs yırtıklarının araştırılmasında tercih edilebilecek değerli bir alternatif yöntem olduğu kanısına vardık.Item Toxoplasmosis tedavisi esnasında kullanılan pyrimethaminein (Daraprim) insan lenfasit kromozomlan üzerine etkisi(Uludağ Üniversitesi, 1991) Egeli, Ünal; Erdoğan, GültenBu çalışmada toxoplasmosis tedavisinde kullanılan ve bir folik asit antagonisti olan Pyrimethamine'in (Daraprim) insan kromozomları üzerine klastogenik etkisi araştırılmıştır. Bu amaçla toxoplasmosis testleri müspet çıkmış 10 hastamızın Pyrimethamine ile tedavi edilmeden önce ve tedavi edildikten sonra lenfosit kültürlerinden sitogenetik inceleme yapılarak kromozomlardaki sayı ve yapı kusurları değerlendirilmiştir. Sitogenetik değerlendirme sonucu tedaviden sonraki grupta sayısal bir arıomaliye rastlanmamasına rağmen yapısal kusurlar bakımından gap ve kırık sayısının tedaviden önceki gruba nazaran anlamlı bir şekilde arttığı gözlenmiştir. Fakat bu anlamlılığın özellikle tedavi esnasında folbiol kullanmayan iki hastadan kaynaklandığı dikkati çekmiştir. Özet olarak bu araştırmada Pyrimethamine'in insan kromozomları üzerine klastogenik etkisinin olduğu, kırık ve gap şeklinde yapısal kromozom kusurları oluşturduğu belirlenmiştir.Item Genel anestezi sırasında göz içi basıncındaki artış önlenmesinde Pankuronyum ve Lidokain'in ön tedavi (pretreatment) etkilerinin karşılaştırılması(Uludağ Üniversitesi, 1991) Şahin, Şükran; Avcı, Remzi; Özcan, Berin; Sevdar, Mustafa; Kan, İsmet; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Göz Hastalıkları Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Biyoistatistik Anabilim Dalı.Onar olguluk 3 gruptan oluşan 30 hastanın 60 gözünde yapılan bu çalışmada Pankuronyum 0.01 mg/kg, Lidokain 1 mg/kg. ve Serum Fizyolojik (2 ml), Sodyum thiopental (6 mg/kg) ve Suksinilkolin (1.5 mg/kg) ile yapılan indüksiyondan 3 dakika önce ön tedavi olarak uygulanmış ve göz içi basıncı anestezi öncesi (I), ön tedaviden önce (II), tiopental ve sulesinilkolinden sonra (III), entübasyondan hemen sonra (IV) ve entübasyondan 2 dakika sonra (V) ölçülmüştür. Her üç ilaç da intübasyondan sonra göz içi basıncında görülen yükselmeyi önlememişler, pankuronyum ve lidokain arasında bu bakımdan anlamlı bir fark bulunamamıştır.Item Tümör invazyon ve metastazları(Uludağ Üniversitesi, 1991) Güler, Asuman H.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Biyokimya Anabilim Dalı.İnsanlardaki "malign" olayların çoğunda başlıca ölüm sebebi metastazlardır. Metastaz yapan tümör hücresi, invazyon ve metastazlarının birçok devresinde hücre dışı matriks'le ilişki kurmak zorunda kalır. Matriks'in özel bir kısmı olan bazal membran (BM), invaziv tümörlerin ilerlemesinde ve hematojen yayımında çok önemli bir rol oynar. Tümör hücrelerinin matriks'le olan biyokimyasal ilişkileri tam olarak açıklandığı zaman, invazyon ve metastazların da esas mekanizması anlaşılacaktır. "Malign" hastalıklarda rol oynayan özgün biyokimyasal faktörlerin saptanması olasıdır. Bunların belirlenmesi ile, bu hastalıkların tanı ve tedavisinde daha başarılı sonuçlar elde edilebilir.Item Klinik biyokimyada yöntemlerin kalite kontrolü(Uludağ Üniversitesi, 1991) Güler, Asuman H.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Biyokimya Anabilim Dalı.Bir laboratuvarın verdiği sonuçların güvenilirliği, öncelikle o laboratuvarda kullanılan yöntemlerin belirli kurallara göre, kalite kontroldan geçmesine bağlıdır. Klinik biyokimyacı ister yeni bir yöntem oluştururken, isterse hazır kitleri değerlendirirken, bazı analitik işlemleri yapmak ve sonuçlarını değerlendirmek zorundadır. Ancak bundan sonra o yöntemin kabulü ve laboratuvarda kullanılması uygun olur. Burada bir klinik biyokimya laboratuvarında yeni kurulan yöntemlerin kalite kontrolunu yaparken nasıl bir yol izlenmesi gerektiği kısaca anlatılmaya çalışılmıştır. Aynı kriterler, hazır biyokimyasal kitlerin yöntemlerinin irdelenmesinde de kullanılmalıdır.Item Vekuronyum ve Pankuronyumun çocuklarda entübasyon dozlarının karşılaştırılması(Uludağ Üniversitesi, 1991) Özcan, Berin; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı.Bu çalışmada çocuklara endotrakeal entübasyon için yeni bir non depolarizan kas gevşetici olan Vekuronyum Bromür (Norcuron ORG NC 45) 0.07 mg/kg. ve Pankuronyum Bromür (PAVULON) 0.12 mg/kg. dozlarında verilmiştir. Her iki kas gevşeticinin etki başlama ve devam süreleri ile hemodinamik etkileri karşılaştırmalı olarak incelenmiştir. Sonuçlar, literatür bilgileri gözden geçirilerek tartışılmıştır.Item Milroy hastalığı (Bir olgu bildirimi)(Uludağ Üniversitesi, 1991) Hacımustafaoğlu, Mustafa; Köksal, Nilgün; Eralp, Özgen; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı.Milroy hastalığı başlıca klinik özelliği alt ekstremitelerin bir veya ikisinde kronik lenfödem olan nadir bir durumdur. Yeni doğan döneminde tanı koyduğumuz ve 12 ay izlediğimiz bir Milroy hastalığı olgusu sunuldu ve kaynaklar taranarak tartışıldı.Item Atopinin in vitro tanısında phadiatop(Uludağ Üniversitesi, 1991) Sapan, Nihat; Tunalı, Şükran; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Dermatoloji Anabilim Dalı.Allerjik yakınmalan olan olgularda tanı amacıyla çeşitli laboratuvar testleri yapılmaktadır. Bunlardan total lg E tayini parazitlerin yaygın olarak bulunduğu bölgelerde yanlış sonuçlar verebilmektedir. Deri testlerinin değeri ortaya konmuştur, ancak, küçük çocuklarda, yaygın atopik dennalitli ve dennograjizmi olan olgularda yapılması güçlükler göstermektedir. Son yıllarda atopinin tanısında yeni bir in vitro test olan Phadiatop'un kullanılabileceği ileri sürülmektedir. Phadiatop değişik alerjenleri içeren kağıt diskler yardımıyla serumdaki spesifik lg E antikorlarının bağlanması esasına dayanmaktadır. Bu çalışmada üst ve alt solunum yolları ile ilgili alerjik yakınmalan olan 106 olguda total lg E, deri testleri ve Phadiatop testi yapıldı ve sonuçlar karşılaştırıldı. 106 olgudan 81'i pediatrik, 25'i ise erişkin yaş grubundaydı. Olgulardan 71'inde total lg E yüksek olarak bulundu (% 67). Deri testleri 69 olguda pozitif sonuç verdi (% 65 ). Phadiatop testi ise 65 olguda pozitif olarak bulundu (% 61). Deri testleri ile Phadiatop'un uyumu % 85, deri testleri esas alınarak Phadiatop'un spesifikliği % 86, sensitivitesi % 92 ve etkinliği % 85 olarak bulundu. Bu sonuçlarla Phadiatop'un atopi tanısında in vitro test olarak kullanılabileceği düşünüldü.Item İsofluran'ın bazı karaciğer fonksiyon testleri üzerine etkileri(Uludağ Üniversitesi, 1991) Tokat, Oğuz; Özcan, Berin; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı.Bu çalışmada, Isofluran 'ın bazı karaciğer fonksiyon testleri üzerine olan etkileri değişik zaman dilimlerinde kıyaslamalı olarak incelenmiş ve elde edilen sonuçlar tartışılmıştır.