2010 Cilt 29 Sayı 2
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/13939
Browse
Browsing by Issue Date
Now showing 1 - 12 of 12
- Results Per Page
- Sort Options
Item Hayvansal gıdalarda hormon kalıntıları, tüketici sağlığına yönelik riskler ve ilgili yasal düzenlemeler(Uludağ Üniversitesi, 2010-03-09) Çetinkaya, Figen; Muş, Tülay Elal; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Doğal ve sentetik hormonlardan, gelişimin ve yemden yararlanma kabiliyetinin arttırılması gibi etkileri nedeniyle hayvancılıkta yaygın olarak yararlanılmaktadır. Aralarında 17β-östradiol, progesteron ve testesteron gibi doğal steroidler ile bunların sentetik türevleri zeranol, melengestrol asetat ve trenbolon asetat’ın yer aldığı bu ajanlar tek başına ya da kombine halde kullanılmaktadır. Bununla birlikte halk sağlığına yönelik olası toksik etkileri nedeniyle, gıda elde edilen hayvanlarda kullanılmaları Avrupa Birliği tarafından 96/22/EC nolu direktifle yasaklanmıştır. Bu maddeler insanlarda göğüs kanseri ve yabani hayvanlarda hermafroditizm gibi pek çok hastalıkla ilişkilidir. Doğal ve sentetik hormonal kimyasalların tüketici sağlığına yönelik muhtemel riskleri göz önünde bulundurulursa, yemlerde, hayvanlarda ve hayvansal kaynaklı gıdalarda bu maddelerin kalıntılarının güvenilir biçimde test edilmesini ve bunun için uygun analitik metodların geliştirilmesi, optimizasyonu ve validasyonunu sağlamak gerektiği açıktır. Bu derleme yazısında hormon ve hormon benzeri maddelerin gıda elde edilen hayvanlarda gelişimi arttırmak amacıyla kullanımları, hormon kullanılan hayvanlardan elde edilen gıdalardaki kalıntılarının insan sağlığına yönelik başlıca etkileri ile şimdilerde kalıntıların belirlenmesinde kullanılan hızlı analiz metodlarına ilişkin literatür bilgiler sunulmaktadır.Item Vibrio anguillarum ile infekte edilmiş gökkuşağı alabalıklarında (oncorhynchus mykiss) hematolojik incelemeler(Uludağ Üniversitesi, 2010-03-25) Ceylan, Mustafa; Altun, Soner; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Bu çalışmada Vibrio anguillarum ile deneysel yolla infekte edilerek oluşturulan vibriozis infeksiyonunun gökkuşağı alabalıklarında (Oncorhynchus mykiss) meydana getirdiği hematolojik değişimler incelenmiştir. Araştırmada 208.7±8.11 gr. ağırlığında 300 adet gökkuşağı alabalığı kullanılmıştır. Bunlardan 100 adet balığa, mililitrede 102 Vibrio anguillarum bakterisi içeren inokulum periton içine 0.2 ml dozunda enjekte edilerek infekte grup oluşturulmuştur. İnfeksiyonun 1, 2, 3, 4, 5, 7, 9, 11, 13 ve 15. günlerinde 5’er adet (iki tekerrür) olmak üzere infekte ve kontrol (100 adet gökkuşağı alabalığına 0.2 ml PBS çözeltisi periton içi enjekte edilerek oluşturulmuş) grubu balıkların kuyruk venasından enjektörle alınan kan örnekleri eritrosit, trombosit ve lökosit sayımları, lökosit tipleri, hemoglobin, hematokrit, eritrosit indeksleri (MCV, MCH, MCHC), total plazma proteini, albümin miktarları ve kortizol seviyeleri yönünden incelenmiştir. İnceleme neticesinde infekte grup balıklarda eritrosit, hemoglobin, hematokrit, albümin ve toplam plazma proteini değerlerinde (11.günden sonra) istatistiki olarak azalma görülürken, kortizol seviyesi ve trombosit sayısında ise istatistiksel olarak artış tespit edilmiştir. İnfekte balıklarda, toplam lökosit sayıları hastalığın seyrine bağlı olarak 10.güne kadar artış gösterirken 11.günden sonra azalma göstermiş ve lökosit yüzde değerlerinde farklılıklar (nötrofil ve monosit hücrelerinde artış lenfosit hücrelerinde ise azalma) olduğu görülmüştür. Eritrosit, hematokrit, hemoglobin, eritrosit indeks (MCV, MCH,MCHC) değerleri ile total plazma proteini ve albumin miktarlarına yönelik hematolojik sonuçların değerlendirilmesinde ise infekte balıklarda mikrositer normokrom anemi ve hipoproteinemi şekillendiği kanısına varılmıştır.Item Comparison of the effects of prednisolon, danazol and testosteron propionat therapy in dogs with immune mediated hemolytic anemia and thrombocytopenia(Uludağ Üniversitesi, 2010-04-05) Şentürk, Sezgin; Temizel, Mutlu; Cihan, Hüseyin; Aytuğ, Nilüfer; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.The purpose of the study was to determine and compare the effectiveness of Prednisolon, Danazol and Testosteron propionate in the treatment of 45 dogs with IMHA and IMT. All dogs were selected from dogs diagnosed IMHA and IMT at the Uludag University Faculty of Veternary Medicine, Internal Medicine Clinic, 2003 and 2007 years comprised the animal population of the study. Clinical, biochemical and hematological examination were performed to all dogs during 3 weeks. Dogs in the present study were divided into 3 groups which consisted of 15 dogs. Group I received prednisolone at immunosuppressive doses. Group II received Danazol and also group III received testosterone propionate. The mainly manifesting disturbances in presentation were exercise intolerans, pale mucous membranes, icterus, hemoglobinuria, petechiae and ecchymosis, melena and epistaxis. Hemoglobin and hematocrit levels were significantly higher in group I and II compared with group III at the end of treatment (P=0.05). Thrombocyte counts were within normal reference limits in group I and II at the end of the therapy. In conclusion in this study, despite the normal response to conventional treatment, prednisolone therapy and danazol as synthetic androgen, it was deterimined that there were no anticipated effects by testosterone propionate for treatment of AIHA in dogs.Item Clinical and biochemical evaluation of cows occurring severe weight loss after calving(Uludağ Üniversitesi, 2010-04-05) Şentürk, Sezgin; Mecitoğlu, Zafer; Temizel, Mutlu; Cihan, Hüseyin; Kasap, Sevim; Demir, Gülşah; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.This study was designed to observe the biochemical and clinical changes in Holstein cows suffering from severe weight loss after calving. Clinically, out of the 75 milking cows in the first 8 week postpartum examined, 25 cows aged 4– 8 years were found to be suffering from decreased milk production, severe body weight loss. 25 healthy cows in the same period after calving, aged 4 – 8 years, were also used as a control group. Serum biochemistry analyses including potassium (K), sodium ( Na), calcium (Ca), phosphorus (P), magnesium (mg), albumin, alkaline phosphatase (ALP), gamma-glutamyltransferase (GGT), aspartate aminotransferase (AST), total biluribin, (TBIL) total protein (TP), creatinine (Cre), blood urea nitrogen (BUN), and β-Hydroxybutyrate (BHBA) were evaluated. Body condition score (BCS) of 17 of 25 cows, severe weight loss after calving cows, was ≤ 2.0 and BCS of 8 cows was between 2.0 and 3.0. BCS of Animals in the control group were determined as range: 3.5 -4.0. Endometritis in 11 cows, subclinical mastitis in 8 cows, clinical ketosis in 5 cows, sub clinical ketosis in 20 cows, and left displaced abomasum in 3 cows were determined. Identical points of 25 animals were higher BHB, GGT, AST, total globulin, and total protein levels according to healthy cows and references values. In addition, these cows had hypoalbunemi and hypocalcaemia, when compared with healthy cows. The results of the study reported here indicated that metabolic profile including serum BHBA, calcium, albumin, GGT, AST, total protein, should be evaluated to determine the causes of severe weight loss, and decreased yield in cows after calving.Item Effect of calcium propionate administration in first week postpartum of dairy cows on subclinical ketosi(Uludağ Üniversitesi, 2010-09-28) Kara, Çağdaş; Orman, Abdülkadir; Gençoğlu, Hıdır; Yavuz, Melih; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.This study was conducted to evaluate the effect of calcium propionate administrations on serum ßhydroxybutyrate (BHBA) concentration and subclinical ketosis occurrence in dairy cows. Twenty four multiparous Holstein cows were sorted by parity, body condition score and dry matter intake in close-up period, average milk production of previous lactation and season of calving and assigned to one of the three groups. Each group consisted of eight cows. The cows in group 1 (G1) received two drenches at calving and 24h after calving. The cows in group 2 (G2) received three drenches at calving, 24h after calving and 7 days after calving. The cows in group 3 (G3) were the control (no drench). Each drench contained 0.68kg of calcium propionate. There were no statistical differences for serum BHBA concentrations at all times among groups (P>0.05), except for the difference at calving between G1 and G3 (P<0.05). Two drenches of calcium propionate tended to decrease serum BHBA concentration and the incidence of subclinical ketosis during first 4 weeks of lactation.Item Siklik ve siklik olmayan sütçü ineklerde ovsynch protokolüne verilen yanıtın karşılaştırılması(Uludağ Üniversitesi, 2010-11-26) Taşdemir, Umut; Alkan, Ali; Okut, Hayrettin; Keskin, Abdulkadir; Mecitoğlu, Gülnaz Yılmazbaş; Karakaya, Ebru; Gümen, Ahmet; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Ovsynch protokolü, iki GnRH ve bir PGF2α uygulamasından oluşan ve ovulasyonu sinkronize eden zaman ayarlı suni tohumlama (ST) protokolüdür (GnRH–7gün-PGF2α–56saat–GnRH–18 saat-ST). Bu protokolün avantajı, östrus tespitine gerek kalmadan ST’ye olanak sağlamasıdır. Yapılan çalışmalarda Ovsynch protokolü hem siklik hem de siklik olmayan ineklerde ovulasyonu başarılı bir şekilde sinkronize etmesine rağmen, elde edilen gebelik oranlarında farklılıklar mevcuttur. Bu çalışmanın amaçları; 1) siklik olmayan ineklerde Ovsynch öncesi en büyük follikül çapını belirlemek 2) siklik olmayan ineklerde follikül çapının Ovsynch sonuçları üzerine etkisini saptamak 3) siklik ve siklik olmayan ineklerde Ovsynch protokolüne verilen yanıtı karşılaştırmaktı. İneklerin siklik olup olmadıklarını saptamak amacıyla 7 gün arayla iki kez ovaryumların ultrasonografik muayenesi yapıldı. Çalışma, 181 baş siklik, 69 baş ise siklik olmayan toplam 250 baş inekte gerçekleştirildi. Siklik olmayan ineklerde Ovsynch öncesi en büyük follikül çapı 16-24 mm olan inek oranı (%44.9), 9-15 mm (P<0.05; %28.9) ve ≥ 25 mm (P<0.01; %26.0) follikül çaplarına sahip ineklerin oranından daha yüksek saptandı. Ovsynch’in ilk GnRH’na alınan yanıt, siklik olmayan ineklerde (%97.1, 67/69) siklik ineklere (%57.5, 104/181) göre daha fazla saptandı (P<0.0004). Ovsynch’in ikinci GnRH’ına yanıt, siklik (%88.4,160/181) ve siklik olmayan (%85.5, 59/69) ineklerde benzer tespit edildi. Aynı zamanda 31. gün gebelik oranında siklik (%39.8, 72/181) ve siklik olmayan (%31.9, 22/69) inekler arasında fark bulunmadı. Bununla birlikte ≥25 mm follikül çapına sahip siklik olmayan ineklerin Ovsynch’in ikinci GnRH’ına yanıtı ve gebelik oranı (sırasıyla; %100 ve %55.5), follikül çapı 9-15 mm (sırasıyla; %75.0 ve %15.0) ve 16-24 mm (sırasıyla; %83.8 ve %29.0) olan ineklere göre daha yüksek saptandı. Sonuç olarak, siklik olmayan ineklerin Ovsynch protokolüne en az siklik inekler kadar yanıt verdiği ve Ovsynch başlangıcında siklik olmayan ineklerde en büyük follikül çapının ikinci GnRH’a yanıtı ve gebelik oranını etkilediği saptandı.Item Van ve yöresi içme sularında koliform ve e. coli araştırılması(Uludağ Üniversitesi, 2010-12-21) Ekici, Kamil; Körkoca, Hanifi; Sancak, Yakup Can; Atalan, EkremBu çalışma Van ve yöresindeki içme ve doğal kaynak sularının koliform grubu ve Escherichia coli yönünden incelenmesi amacıyla yapıldı. Bu amaçla 24 doğal kaynak ve 176 şebeke suyu olmak üzere değişik yerlerden toplam 200 su örneği toplandı. Koliform bakteri ve E. coli’nin aranmasında membran filtrasyon tekniği kullanıldı. Değişik kaynaklardan toplanan içme suyu örneklerinde % 17.5 koliform ve %10 E. coli bulundu. Sonuç olarak; incelenen içme suyu örneklerinde E. coli’nin bulunmasının halk sağlığı açısından potansiyel bir sağlık tehlikesi oluşturabileceği kanaatine varıldı.Item Sıçanlarda pilocarpin ile oluşturulan epilepside topiramatın nöronlar üzerine etkisi(Uludağ Üniversitesi, 2010-12-21) Sonat, Füsun Ak; Balcı, Faruk; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Nöbetler tıbbın bütün alanlarında karşımıza çıkan, oldukça sık görülen bir durumdur. İnsanların yaklaşık % 2’si yaşamları boyunca bir veya daha fazla sayıda nöbet geçirmişlerdir. Epilepsi, beyindeki nöronların ani, aşırı ve düzensiz deşarjları sonucu meydana gelen sinir sistemi rahatsızlığıdır. Bilinç, davranış ve motor aktivitelerde önceden tahmin edilemeyen düzensizlikler görülebilmektedir. İnsan hekimliğinde olduğu kadar veteriner hekimlikte de epilepsi önemli bir yer tutar. Hayvanların yaşam kalitesini düşüren bir hastalıktır. Topiramat (TPM), 1990’lı yıllarda üretilen birkaç yeni antiepileptik ilaçtan biridir. TPM’nin etki mekanizması tam olarak anlaşılamamış olmasına rağmen, çok sayıda etki mekanizmasına sahiptir. Bunlardan birisi α-amino-3- hydroxy-5-methyl-4-isoxazole propionic acid (AMPA) ve kainat reseptörleri yoluyla glutamat aktivitesinin inhibisyonudur ve nöbetleri takiben nöroprotektif ajan olarak değerlendirilir. Farklı reseptörler üzerine etki etmesi nedeniyle epilepsi ve farklı hastalıkların tedavisinde TPM’nin muhtemel etkisi hala pek çok çalışmaya konu olmaktadır. Bu çalışmada pilokarpinle oluşturulan deneysel epilepside, TPM tedavisinin, nöronlar üzerine olan nöroprotektif etkisinin araştırılması amaçlanmıştır. Ayrıca bu çalışmanın yapılmasının bir diğer amacı da veteriner hekimlikte TPM ve onun gibi diğer yeni kuşak antiepileptiklerin kullanımının arttırılması ve avantajlarının vurgulanmasına katkıda bulunmaktır. TPM veteriner hekimlikte tedavi amaçlı olarak henüz kullanılmamaktadır. Bu çalışma hayvan sağlığı alanında, epilepsinin tedavisinde TPM kullanılması açısından yeni bir başlangıç olabilir.Item Silent threat: subclinical canine monocytic ehrlichiosis in stray dogs in Turkey(Uludağ Üniversitesi, 2010-12-28) Davoust, Bernard; Marie, Jean-Lou; Casalı, Fanny; Parzy, Daniel; Cihan, Hüseyin; Temizel, E. Mutlu; Aytuğ, Nilüfer; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Canine monocytic ehrlichiosis has been recognized as an important world-wide canine infectious disease. Thrombocytopenia, leucopenia and normocytic, normochromic anemia are among the major laboratory findings. In this study, 160 stray dogs randomly selected to represent the stray dog population in Ayvalik, Burhaniye, Dikili, Edremit, Bergama region, were tested using IFA to detect antibodies against Ehrlichia canis. The development of methods of in vitro cultivation of E. canis led to the use of the IFA serologic test for detection and titration of anti-E. canis antibodies in dogs. One hundred and eleven of 160 dogs were found seropositive (69.4%) including 69.9% (65/93) of the males and 68.7% (46/67) of the females. There were no significant sex differences. All the dogs were clinically healthy. Thrombocytopenia (<200000 µl-1) was the most common hematological abnormality (p<0,001) (80 %). Total leukocyte counts of the seropositive dogs were lower than in seronegative dogs (p < 0.001), although none of the dogs were leukopenic except in two cases. The results of the present study highlight the importance of canine monocytic ehrlichiosis in Aegean region of Turkey and suggest the need for further impact studies.Item Replacement of fetal calf serum with two different synthetic sera in in vitro maturation medium: effects on maturation, fertilization and subsequent development of cattle oocytes in vitro(Uludağ Üniversitesi, 2010-12-29) Sağırkaya, Hakan; Üstüner, BurcuThe aim of this study was to investigate the effect of using synthetic sera (synthetic serum substitute, SSS and serum replacement 1, SR1) instead of fetal calf serum (FCS) in in vitro maturation medium on in vitro maturation (IVM), fertilization (IVF) and subsequent development of bovine oocytes. Selected oocytes collected from ovaries obtained from a local slaughterhouse were matured in tissue culture medium 199 (TCM-199) supplemented with 2 mM glutamine, 0.25 mM Na-pyruvate, 0.5 g/ml FSH, 5 g/ml LH, 100 U/ml penicillin, 100 µg/ml streptomycin and 10% FCS, SSS or SR1 (FCS, SSS and SR1 groups, respectively) for 22 hours. Matured oocytes were in vitro fertilized using frozen bull sperm. Fertilization day was considered as day 0 in the present study. Eighteen hours after IVF, fertilized oocytes were transferred into synthetic oviduct fluid (SOF) culture medium for in vitro culture. Two cell, 8-cell, morulae and blastocyst numbers were recorded. A total of 238, 243 and 200 oocytes were used for FCS, SSS and SR1 groups, respectively. In FCS, SSS and SR1 groups, 179 (75.21%), 177 (72.84%) and 80 (40.00%); 121 (50.84%), 114 (46.91%) and 38 (19.00%); 97 (40.76%), 98 (40.03%) and 21 (10.50%); and 71 (29.83%), 69 (28.40%) and 10 (5.00%) oocytes developed to 2-cell, 8-cell, morulae and blastocyst stage embryos, respectively. The development rates of SR1 group at all recorded stages were significantly lower than those of FCS and SSS groups. There was no significant difference between FCS and SSS groups in terms of the developmental rates at any stage recorded. As a result, SSS is a good alternative for FCS replacement in in vitro maturation of bovine oocytes, however, SR1 is not a good alternative for FCS replacement in in vitro maturation medium.Item The effect of progesterone based ovsynch protocol and gnrh treatment after artificial insemination on conception rate in repeat breeder cows(Uludağ Üniversitesi, 2010-12-30) Taşdemir, Umut; Çelik, Yakup; Okut, Hayrettin; Keskin, Abdulkadir; Gümen, Ahmet; Mecitoğlu, Gülnaz Yılmazbaş; Karakaya, Ebru; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.The aim of this study was to test the combined treatment protocol for improving fertility in repeat breeder cows by eliminating most of the hormonal etiological factors. Total 238 clinically healthy lactating dairy cows were included in the study; 175 dairy cows had more than three services (Repeat Breeder Cows) and 63 dairy cows had less than three services (Normal Cows). Ovsynch protocol was applied at random stages of the estrous cycle to all cows and exogenous progesterone (ear implant) was applied between GnRH and PGF2α of Ovsynch. In addition, GnRH was administrated seven days after artificial insemination (GnRH–progesterone– 7d–PGF2α–2d–GnRH–16h–AI–7d–GnRH). Response to the first GnRH of Ovsynch was greater (P<0.003) in repeat breeders (70.9%) than in normal cows (49.2%). However percentages of cows to responded to 2nd and 3rd GnRH were not different between groups (97.1%, 83.9% in repeat breeders and 98.4%, 87.1% in normal cows, respectively). Conception rates were similar at 31 and 62 d between groups (44.0%, 40.6% in repeat breeders and 47.6%, 42.9% in normal cows, respectively). In addition, embryonic loss was also similar in groups (7.8% in repeat breeders and 10.0% in normal cows). Thus, conception rate and response to hormonal treatments of the combined protocol except first GnRH were found to be similar in both repeat breeder and normal cows. So the combined protocol could be effective treatment for improving conception rate in repeat breeder cows.Item Use of fructans in dogs(Uludağ Üniversitesi, 2011-01-19) Kara, Çağdaş; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Fructans are classified as prebiotic, which is defined as nondigestible food ingredients that beneficially affect the host by selectively stimulating the growth and/or activity of one or a limited number of bacteria in the colon, and thus improve host health. In addition to their intestinal health benefits by increasing beneficial microbial populations, fructans have been shown to decrease fecal odor components, reduce blood cholesterol, prevent or inhibit the occurrence of some types of cancer, enhance vitamin synthesis, increase mineral absorption, and stimulate the immune system. Different forms of fructans can have different physiological effects in dogs. Specific effects may vary due to fructan chain length and/or rate of fermentation. The type of diet utilized (plant-based or animal-based and level of crude protein) and variation among individual animals might greatly affect the efficacy of fructans supplementation. The full beneficial effects of fructans probably will not be experienced unless dietary concentrations are above 0.4% of dry food. In this review, the importance and effects of fructans were emphasized and the studies investigating use of fructans in dogs were summarized.