2013 Cilt 32 Sayı 1
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/14261
Browse
Browsing by Issue Date
Now showing 1 - 11 of 11
- Results Per Page
- Sort Options
Item İn vitro fertilizasyon ve intrastoplazmik sperm enjeksiyonu için hyaluronik asit’e bağlanma ile sperm seçme tekniği(Uludağ Üniversitesi, 2013-05-09) Yagcı, Artayİn vitro fertilizasyon (IVF) ve intrasitoplazmik sperm enjeksiyonu (ICSI) için kullanılan spermin kalitesi, bu teknikler ile kaliteli embriyo üretiminin başarı oranını büyük oranda arttırmaktadır. ICSI operatörü tarafından sadece morfolojiye dayalı seçilen sperm, anormal kromozomlu embriyo gelişimine, yüksek oranda aborta ve ciddi gelişim riskine yol açabilmektedir. Spermin hyaluronik asit’e (HA) bağlanması ile sperm olgunluğunu ve fonksiyonunu değerlendiren yeni bir teknik geliştirilmiştir. İn vitro olarak hyaluronik aside bağlanan spermler, düşük anöploidi ve apoptozis gösteren, normal morfolojiye sahip canlı ve olgun spermlerdir. HA ile seçilen sperm ile fertilizasyon, implantasyon, gebelik oranı ve embriyo kalitesi artmaktadır. Spermin HA’ya bağlanması, erkek infertilitesinin klinik tanısında, rutin semen analizi, IVF ve ICSI için yararlı bir şekilde kullanılabilmektedir. Sonuçta üstün niteliklere sahip ırklarda HA’ya bağlanarak seçilen olgun ve DNA bütünlüğüne sahip spermler ile IVF ve ICSI yöntemleri geliştirilebilir ve kaliteli embriyo üretilebilir.Item Polimeraz zincir reaksiyonu (pcr) optimizasyonu(Uludağ Üniversitesi, 2013-06-26) Kahya, Serpil; Büyükcangaz, Esra; Carlı, K. Tayfun; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Polimeraz zincir reaksiyonu (PCR), bir deoksiribo nükleik asit (DNA) zincirinin bilinen iki parçası arasında uzanan özel bir DNA bölümünün enzimatik olarak çoğaltıldığı in vitro bir teknik olarak her geçen gün yaygınlaşmaktadır. PCR metodu, teşhis, epidemiyolojik ve DNA miktarı belirleme çalışmaları gibi birçok amaçla kullanılmakta ve geliştirilmeye devam edilmektedir. PCR’ın kullanıldığı tüm alanlarda meydana gelen gelişmelerden, mikrobiyoloji alanı da önemli oranda payını alarak gelişmeye devam etmektedir. İnsan ve hayvan kaynaklı patojenik mikroorganizmalar için pek çok amaçla kullanılan PCR aynı zamanda günümüzde kullanılan birçok moleküler metodun temelini oluşturmaktadır. Reaksiyon her ne amaçla çalışılırsa çalışılsın, her gen bölgesi için, kullanılacak reagent ve PCR parametrelerinin optimizasyonunun yapılması gerekmektedir. Hatta yapılan optimizasyonun, PCR’ın gerçekleştirileceği farklı aletler ve laboratuvarlar arasında bile tekrar yapılması gerekebilmektedir. Bu derlemede, kısaca PCR’ın mikrobiyolojide kullanımı, PCR dizayn edilirken ve PCR’ın tüm aşamalarında kullanılan reagentler ve malzemelerde uyulması gereken ana standartlardan bahsedilecektir.Item Sazan balığı (cyprinus carpio) yüzgeçlerindeki bazı hücrelerin glikokonjugat içerikleri(Uludağ Üniversitesi, 2013-08-05) Çınar, Kenan; Türk, Seval; Önal, ÖznurBu çalışmada Sazan balığı (Cyprinus carpio) yüzgeçlerindeki (dorsal, pektoral, pelvik, anal ve kaudal) mukus, club, granular, yüzey epitel hücrelerin glikokonjugat içeriklerinin belirlenmesi amaçlandı. Dokular %10’luk formaldehit solüsyonunda iki gece tespit edildi. dokular rutin histolojik takipten geçirilerek parafinde bloklandı. Parafin bloklardan 6–7μm kalınlığında alınan kesitlere genel histolojik yapının belirlenmesi için Hematoksilen-Eosin ve gikokonjugat özelliklerinin belirlenmesi için histokimyasal boyama yöntemleri uygulandı. Gözlenen sonuçlar club hücrelerin pelvik, pektoral, anal ve dorsal yüzgeçlerde sadece asidik glikokonjugat içerdiği, kaudal yüzgeçte ise herhangi bir boyama yöntemine karşı reaksiyon göstermediği tespit edildi. Granular hücrelerin de bütün yüzgeçlerde genellikle nötral glikokonjugat içerdiği belirlendi.Item Bir köpekte pancarpal artrodez uygulaması(Uludağ Üniversitesi, 2013-08-13) Yanık, Kemal; Akgül, M. Barış; Gül-Satar, Nihal Y.; Batmaz, Elçin; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Bu olguda; U.Ü Veteriner Fakültesi Cerrahi Kliniğine ısırılma şikâyeti ile getirilen bir köpeğin sağ art. carpi’sinde oluşan Panartritis Purulenta olgusu ve sağaltımı sunulmuştur. Sağaltıma enfeksiyon kontrol altına alınıncaya kadar medikal olarak devam edildi. Yaklaşık 20 günde bölgedeki mortifiye kemik ve yumuşak dokular elimine olup sağlıklı granülasyon dokusu oluştuktan sonra Radius’un distal ucu ve mtc II, III, IV, V’ in proximal uçları kesilerek Rezeksiyon Artrodez operasyonu gerçekleştirildi. Karpal sıra kemikler nekroze olup bölgeden elimine edildikleri için II., III. ve V. metacarpus kemikleri rush pin fiksasyon yöntemi ile IV. metacarpus ise plaka tekniği ile Radius’ tespit edildiler. Postoperatif olarak tedavisine devam edildi ve hastada 1,5 ay sonra klinik iyileşme gerçekleşti. Sonuç olarak, böyle bir Panartritis Purulenta olgusunda sağaltım uzun sürede gerçekleştirilse de uygun medikal ve operatif girişimler ile fonksiyonel bir iyileşmenin olabileceği kanısına varıldı.Item Perakende su ürünlerinde aeromonas hydrophila varlığının araştırılması(Uludağ Üniversitesi, 2013-09-02) Muş, Tülay Elal; Çetinkaya, Figen; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Mevcut çalışma, Bursa’da perakende satışa sunulan çeşitli su ürünlerinde (balık, midye, karides) tehlikeli gıda patojenlerinden A. hydrophila’nın insidensini ortaya koymak amacıyla gerçekleştirildi. Etkenin örneklerden izolasyonu, Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) tarafından önerilen standart prosedürlerden yararlanılarak sağlandı. Örneklerden alınan Aeromonas izolatları API 20E bakteri tanımlama sistemi ile tür düzeyinde identifiye edildi. Çalışmanın sonuçları, analiz edilen 100 örnekten 14’ünün A. hydrophila ile kontamine olduğunu ve su ürünlerinin A. hydrophila’nın insanlara bulaşmasında potansiyel bir araç olabileceğini gösterdi.Item Süt sığırlarında sıcak stresinin tespiti, verim özellikleri üzerine etkileri ve korunma yöntemleri(Uludağ Üniversitesi, 2013-10-09) Dinçel, Deniz; Dikmen, Serdal; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.; Uludağ Üniversitesi/Sağlık Bilimleri Enstitüsü.Son yıllarda, süt sığırı yetiştiriciliğinde hem verim özellikleri hem de fonksiyonel özellikler sıcak stresinden artan oranda ve olumsuz yönde etkilendiği görülmektedir. Son yıllarda artan küresel sıcaklıklar ile birlikte tüm dünyadaki oldukça önemli bir konu haline gelmiştir. Ülkemizde de, süt sığırı yetiştiriciliğinin sıklıkla yapıldığı (Marmara, Ege, Akdeniz, Güneydoğu Anadolu) bölgelerde sıcak stresinin etkisi yoğun bir şekilde hissedilmektedir. Sıcak stresinin temel etkisi; yem tüketiminin azalması, verim özelliklerindeki düşüş ve bazı yetiştiricilik hastalıklarının görülme sıklığının artması şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Ayak hastalıkları ve mastitis gibi hastalıkların daha sık görülmesi ve süt kalitesini belirleyen faktörlerden biri olan somatik hücre sayısındaki artış ile buna bağlı olarak süt kalitesinin bozulması gibi yetiştiriciye doğrudan ve dolaylı birçok zararı olmaktadır. Çevre sıcaklıkları ve nem oranının yıl boyunca yüksek olduğu bölgelerde (Marmara, Ege ve Akdeniz) sıcak stresi etkileri daha sık ve yoğun bir şekilde görülür. Yüksek sıcaklıklara, yüksek nem oranının da eşlik ettiği bölgelerde yetiştirilen ineklerde terleme yolu ile ısı kaybı mekanizmasının da etkinliğini kaybetmesi sonucu sıcak stresinin etkisi daha belirgin bir şekilde görülmektedir. Gündüzleri yüksek düzeyde sıcak stresine maruz kalan inekler gece boyunca sıcaklıkların uygun düzeye düştüğü durumlarda sıcak stresinin etkilerini tolare edebilirler. Ancak, gece sıcaklıklarının da yüksek olduğu durumlarda inekler sıcak stresinden daha fazla etkilenirler. Son yıllarda yapılan çalışmalarda, sıcak stresinin etkilerinin azaltılmasında etkili olabilecek genler araştırılmaktadır. Bu derlemede, süt sığırlarında sıcak stresinin tespitinde kullanılan yöntemler, verim özellikleri ile ilişkisi ve etkilerini azaltma yöntemleri üzerinde durulmuşturItem Geçiş dönemindeki süt sığırlarında karaciğer yağlanması ve kolinin önemi(Uludağ Üniversitesi, 2013-10-22) Meral, Yavuz; Kara, Çağdaş; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Artan dünya nüfusu ve gelişen süt sığırcılığı endüstrisine paralel olarak, süt sığırlarının beslenmesinde yem katkı maddelerinin kullanım alanı ve miktarı artmıştır. Metabolik ve reprodüktif bozuklukların en çok gözlendiği dönem, doğum öncesi ve sonrasındaki 3 haftayı kapsayan geçiş dönemidir ve bu süreç, bir süt sığırının yaşam döngüsü içerisindeki en önemli dönem olarak kabul edilmektedir. Günden güne büyüyen süt sığırcılığı endüstrisinde hastalıkları tedavi etmekten çok hastalığın ortaya çıkışını önlemek önem kazanmıştır. Büyük verim kayıplarına ve tedavi maliyetlerine yol açan özellikle geçiş döneminde gözlenen yağlı karaciğer sendromunun önlenmesinde, geçiş dönemindeki yüksek verimli süt sığırı rasyonlarına rumenden korunmuş kolin ilavesi umut verici bir besleme stratejisi olarak değerlendirilmektedirItem Sığırlarda respiratorik distrese ve asfeksiye yol açan önemli zehirlenmeler(Uludağ Üniversitesi, 2013-10-24) Akgül, Gülşah; Mecitoğlu, Zafer; Şentürk, Sezgin; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Sunulan derlemede, sığırlarda akut solunum stresi ve asfeksiye neden olan NO2, H2S, 4-Ipomeanol, Organik Fosforlu İnsektisitler, Karbamatlar, Nitrit, Nitrat, Siyanür ve Arsenik gibi zehirlenmelerin etiyolojileri, klinik ve başlıca patolojik bulguları ile tedavileri hakkında bilgiler verilmiştir.Item Tavuk karkas ve işlenmiş ürünlerinin dekontaminasyonunda güncel yaklaşımlar(Uludağ Üniversitesi, 2013-10-30) Şen, Mehmet Kurtuluş Cem; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Günümüzde modern kanatlı kesimhanelerinin varlığına ve bu işletmelerde uygulanan yüksek hijyen ve sanitasyon önlemlerine rağmen tavuk etine bağlı infeksiyonlar ve toksikasyonlar hala en önemli halk sağlığı problemlerinin başında gelmektedir. Tavuk eti ve işlenmiş ürünlerinin dekontaminasyonu konusunda farklı uygulamalar bulunmaktadır. Bu makalede kimyasal, fiziksel dekontaminasyon metotları ile bu metotların farklı kombinasyonlarını içeren yöntemler güncel bilgiler ışığında derlenmiştir.Item Holstein-friesian ırkı bir sığırda gözlenen pulmoner tüberküloz ve hepatik telengiektazi olgusu(Uludağ Üniversitesi, 2013-10-30) İpek, Volkan; Akkoç, Ahmet; Kahraman, M. Müfit; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Sığırlarda karaciğer telengiektazisi etiyolojisi ve patogenezisi henüz net olarak ortaya konulamamıştır ve mikroskobik görünümüyle hepatosit kaybı şekillenen bölgelerde içleri eritrositler ile dolu sinuzoid genişlemeleri olarak tanımlanır. Lezyonun makroskobik görünümü nedeniyle karaciğerin insan tüketimine sunulamaması ve organın şiddetli olarak etkilendiği olgularda da et ve süt veriminde düşüşe yol açması nedeniyle ekonomik önemi olan bir durumdur. Peliozis hepatis insan ve hayvanlarda gözlenen ve karaciğerde içi kan dolu kistik boşluklarla karakterize bir durumdur. İnsanlarda gözlenen peliozis hepatis akciğer tüberkülozu ile ilişkilendirilmiştir. Sığırların karaciğer telengiektazisi ile insanlarda gözlenen peliozis hepatis arasında da patojenez benzerliği mevcuttur. Sunulan bu vakada 3 yaşlı, Holstein-Friesian ırkı bir inekte gözlenen akciğer tüberkülozu ve karaciğer telengiektazisi mikroskobik olarak değerlendirilmiş, insanlardaki peliozis hepatis-akciğer tüberkülozu arasındaki ilişkiye benzerliğe dikkat çekilmesi amaçlanmıştır.Item Bir koyun-keçi sürüsünde gözlenen dermatophilus congolensis infeksiyonu(Uludağ Üniversitesi, 2013-10-30) Göçmen, Hüban; Şen, Ayşin; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Bursa ili İznik ilçesinde 120 adet koyun ve keçinin birarada yetiştirildiği bir işletmede akut eksudatif dermatitis olgusu gözlendi. Sürüdeki 50 adet keçinin yaklaşık %70’i, 70 adet koyunun ise %25’inde semptomlar gözlendi. Lezyonların genellikle baş bölgesinde olduğu saptandı. Deri lezyonlarından alınan kabuk örnekleri bakteriyolojik ve mikolojik yönden incelendi. Bakteriyoskopide; örneklere Giemsa boyama uygulandı ve ardışık dizili koklar düzensiz, uzun ve büyük filamentler halinde gözlendi. Kabuklarda %10 KOH ile yapılan incelemede, mikolojik bulguya rastlanmadı. Bakteriyolojik tanı amacıyla %5 koyun kanlı agara yapılan ekimler 37°C’de, %5-10 CO2 ‘li ortamda 24-48 saat inkübe edildi. İnkübasyon süresi sonunda; ilk 24 saatte çapı 1 mm’nin altında olan ince koloniler, 48 saat sonunda ise yaklaşık 1 mm çapında β-hemolizli, kuru, agara gömülü koloniler gözlendi. Gram boyama sonucunda koloniler Gram pozitif kokoid formda görüldü. Bakteriyoskopi ve kültür incelemeleri sonucunda yapılan değerlendirmede etken Dermatophilus congolensis olarak