Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi / Journal of Uludag University Medical Faculty
Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/11452/5066
Browse
Browsing by Department "Acil Tıp Ana Bilim Dalı"
Now showing 1 - 20 of 26
- Results Per Page
- Sort Options
Item 1996-2004 yılları arasındaki erişkin zehirlenme olguları(Uludağ Üniversitesi, 2006-07-28) Aydın, Şule Akköse; Köksal, Özlem; Fedakar, Recep; Emircan, Şadiye; Durmuş, Oya; Tıp Fakültesi; Acil Tıp Ana Bilim DalıAcil servislere akut zehirlenme nedeniyle başvuru sık görülmektedir. Zehirlenme olguları ciddi mortalite ve morbiditeye yol açabilirler. Çalışmamızda Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi (U.Ü.T.F) acil servisine Ocak 1996 – Aralık 2004 tarihleri arasında başvuran 3384 zehirlenme olgusu geriye dönük olarak taranmış ve olgular yaş, cinsiyet, zehirlenme türü ve prognoz açısından incelenmiştir. Olguların % 62.5’i kadın (yaş ortalaması 27.3±12.1), % 37.5’i ise erkektir (yaş ortalaması 31±14.5). Zehirlenme türü açısından % 58.6 olguyla ilaçla zehirlenme ilk sırayı almaktadır. Besin reaksiyonları % 10.5 olguda, karbonmonoksit zehirlenmesi % 8.3 olguda, tarım ilacı ile zehirlenme % 4.1 olguda, koroziv maddelerle zehirlenme % 3.5 olguda mantar zehirlenmesi % 2.5 olguda, metanol zehirlenmesi % 0.5 olguda görülmüştür. Olguların % 56.4’ü acil servisten taburcu edilmiş, % 20.2’si yatarak tedavi görmüş, % 21.6’sı başka bir hastaneye sevk edilmiş ve % 2.5’i ise ölmüştür. Sonuç olarak; zehirlenme olgularında genç yaş grubu ve kadınların yüksek risk taşıyan grupları oluşturdukları, ilaç ile zehirlenmenin en yaygın tür olduğu saptanmıştır.Item 2011-2021 Yılları arasında acil servise başvuran pelvik fraktür tanısı alan hastaların analizi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-02-22) Aydın, Burçin; Çelebi, Hakan; Aslan, Şahin; Durak, Vahide Aslıhan; Tıp Fakültesi; Acil Tıp Ana Bilim Dalı; 0000-0001-7327-4342; 0000-0003-0836-7862Pelvis travmaları travmayı oluşturan mekanizma ve enerjiye bağlı olarak mortalitesi ve morbiditesi yüksek olan travmalardır. Eşlik eden organ yaralanmaları, travmanın şiddeti, kafa travması, koagülopati, ileri yaş, kanama varlığı mortaliteyi arttıran nedenlerdir. Çalışmamızın amacı acil servislerde sık görülen ve çok ciddi sonuçlara yol açan pelvis fraktürlerinin demografik özelliklerini, morbidite ve mortaliteye etki eden faktörleri saptamaktır. Çalışmamızda 01.01.2011-01.01.2021 tarihleri arasında Acil Servise başvuran hastalardan travmaya bağlı pelvis kırığı olan 18 yaş üstü olanlar çalışmaya dahil edilmiştir. Hastaların demografik verileri, ek hastalıkları, pelvis kırığı ve Tile sınıflamasına göre tipi, eşlik eden patolojiler, acil serviste yapılan işlemler, sonlanım şekli, hastanede yatış süresi, mortalite, yatışında uygulanan tedavi şekli kayıt altına alınmıştır. Yaş gruplarına göre Tile sınıflamasının dağılımına bakıldığında ise 18-30 yaş grubunda en sık Tip 3 kırıklar görülürken, 70 yaş ve üzerinde ise Tip 2 kırıklar görülmektedir. Travma mekanizmasına göre Tile sınıflamasının dağılımı incelendiğinde, tüm gruplarda en sık Tip 2 kırıkların olduğu ve düşme ile başvuran hastalarda bu oranın en yüksek olduğu görülmektedir. Sonuç olarak pelvis kırıkları ile yaş, ek hastalık, travmanın enerji düzeyi ile ilişkisinin tespiti, hastalarda gelişebilen ek yaralanmaların ve bu yaralanmalara bağlı gelişebilecek komplikasyonların anlaşılmasında fayda sağlayacaktır.Item 2011-2021 Yılları arasında acil servise fasiyal kemiklerde fraktür sebebi ile başvuran hastaların retrospektif analizi(2024-04-03) Bostancı, Nihal Akçalı; Cander, Sümeyye Tuğba Sarkı; Şentürk, Büşra Altınkök; Çavdar, Orhan; Şentürk, Buşra Altınkök; Durak, Vahide Aslıhan; Çıkrıklar, Halil İbrahim; Tıp Fakültesi; Acil Tıp Ana Bilim Dalı; 0000-0003-0836-7862; 0000-0002-8073-6207Bu çalışmada fasiyal yaralanma nedeniyle Acil Servise başvuran olguların klinik özellikleri ve klinik sonlanımları ile ilişkili parametrelerin belirlenmesi amaçlanmıştır. Kesitsel tipte olan bu çalışmada 2011-2021 yılları arasında Bursa Uludağ Üniversitesi Acil Servisine fasiyal yaralanma sebebi ile başvuran ve plastik ve rekonstrüktif cerrahi anabilim dalına fasiyal kemiklerde fraktür sebebi ile konsülte edilen hastaların klinik özellikleri hastane kayıtlarından retrospektif olarak taranmıştır. Olguların %80,5’i erkekti, en sık travma nedenleri %26,1 darp, %25,7 düşme ve %14,0 araç içi trafik kazasıydı. En sık başvuru yaz aylarında yapılmıştı (%34,5). En sık yaralanan fasiyal kemikler %43,6 nazal kemik, %32,4 maksilla ve %31,8 orbitaydı. Olguların %72,6’sı taburcu edilirken, %14,3’ü kliniğe, %4,8’i YBÜ’ye yatırıldı, %3,7’si sevk edildi ve %0,3’ü eksitus oldu. Kadınlarda ateşli silah yaralanması, yüksekten düşme ve trafik kazaları kaynaklı travmalara maruz kalan olgular arasında YBÜ’ye yatış/ eksitus sıklığı anlamlı düzeyde daha fazlaydı (p<0,05). Yaralanma saptanan fasiyal kemiğe göre YBÜ’ye yatış/ eksitus durumu sıklık sırasına göre şu şekildeydi: frontal (%19,0), orbita (%9,0), maksilla (%8,3), zigoma (%8,1), mandibula (%8,0) ve nazal (%3,6) kemik. Herhangi tipte fasiyal kemik fraktürü saptanması YBÜ’ye yatış/ eksitus ile ilişkili bulundu (p<0,05). Sonuç olarak fasiyal yaralanmalı olgular daha çok erkeklerden oluşmakta, yaz aylarında, darp ya da düşme kaynaklı nazal fraktürle acil servise başvuru yapmaktadır. Kadınlar, daha yüksek enerjili travmaya maruz kalanlar ve fasiyal kemik fraktürü saptananlar arasında klinik sonlanım daha olumsuz olmaktadır. Bu özelliklere sahip olguların daha sıkı takip edilmesi ve erken dönemde uygun tedavinin sağlanması sağkalım ve sekel sıklığını azaltacak müdahaleler arasında değerlendirilebilir.Item Acil servis çalışanlarının delici kesici aletler ile yaralanmaları ve önleme yöntemlerinin incelenmesi(Uludağ Üniversitesi, 2017-03-13) Güney, Sabahat Burcu; Köksal, Özlem; Durak, Vahide Aslıhan; Tıp Fakültesi; Acil Tıp Ana Bilim DalıAcil Servis (AS) çalışanları Delici/Kesici Alet Yaralanması (DKAY) sonucunda bulaşıcı hastalık riskiyle karşılaşmaktadırlar. Bu çalışmada İlimizde yer alan hastanelerdeki AS çalışanlarının yaralanmaları ve önleme yöntemlerinin artırılması amaçlanmıştır. Araştırma anket yöntemiyle yapıldı. İl içerisindeki hastanelerde çalışan; Acil Tıp Uzmanı (ATU), Acil Tıp Araştırma (ATA) Görevlisi, Pratisyen Hekim, HemşireAcil Tıp Teknisyeni (ATT)-Paramedik, Acil Personeli, Temizlik Personeli dahil edilmiştir. Delici/Kesici aletler; enjektör iğnesi, sütür iğnesi, ampul, flakon, bistüri ve diğer şeklinde tanımlanmıştır. Hazırlanan anket formu aracılığıyla AS sağlık çalışanlarına maruz kaldıkları DKAY ile ilgili ayrıntılı sorgulama yapılmış ve son olarak önerileri alınmıştır. Çalışmaya 183 kadın ve 143 erkek olmak üzere toplam 326 kişi katıldı ve cinsiyet dağılımına göre hastaneler arasında fark saptanmadı (p>0.05). En sık yaralanan grubun Hemşire-ATT-Paramedik (%58.1) olduğu görüldü. Yaralanmalara en çok neden olan alet enjektör iğnesi iken, yaralanmaların çoğunlukla hafta içi ve sabah saatlerinde olduğu görüldü. Sonuç olarak, sağlık çalışanlarının DKAY sıklığı özellikle AS’lerde yüksek olup; çalışma koşullarının düzeltilmesi, koruyucu önlemlerin alınmasıyla bu yaralanmaların sayısının azaltılabileceği düşüncesindeyiz.Item Acil servise başvuran hasta özelliklerine göre uygun acil servis tasarımının belirlenmesi(Uludağ Üniversitesi, 2017-03-15) Sert, Pınar Çınar; Durak, Vahide Aslıhan; Özdemir, Fatma; Armağan, Erol; Tıp Fakültesi; Acil Tıp Ana Bilim DalıÇalışmamız hastanemiz acil servisine başvuran hastaların klinik özelliklerine göre ideal acil servis tasarımının ve ihtiyaç duyulan uygun bakım alanlarının belirlenmesi amaçlanmıştır Çalışmaya 12550 hasta alındı. Hastaların yaş, cinsiyet, başvuru şikayeti, triaj kategorileri, yandaş hastalıklar, konsültasyonlar, tanılar ve sonuçlanma şekilleri değerlendirildi. Çalışmamız sonucunda acil servisimizin toplam 150 m²lik 6 yataklı resüsitasyon odasına, 180 m²’lik triaj ve resepsiyon alanına, 1 adet dekontaminasyon odasına, 25 adet hızı bakı birimine, 25 m²’lik 2 tane izolasyon odasına, 16 m²‘lik psikiatri odasına, her biri 16 m² olacak şekilde KBB/ Göz odası, jinekoloji odası gibi özel odalara, 10 adet tek kişilik odaya, 20 m²’lik bir adet alçı odası ve 20 m²’lik bir adet girişim odasına, 12 m²’lik konsültasyon odasına, her biri en az 12 m² olan ve az 45 tanesi monitörlü 90 adet tedavi alanına ve 10 m²’lik çalışan istasyonuna ihtiyaç duyulduğu saptandı. Bu bilgiler doğrultusunda yıllık 100.000 hasta başvurusu için acil servisimizin toplam 5000 m²’lik bir alana ihtiyacı olduğu belirlendi. Acil servislerin daha iyi hizmet verebilmesi için her hastane kendi fiziki şartları, bütçe ve ihtiyaçlarını göz önüne alarak kılavuzlar ışığında kendisine en uygun acil servisi planlamalıdır.Item Acil servise başvuran hasta ve yakınlarının sosyokültürel ve sosyoekonomik düzeylerinin ambulans kullanımına etkisinin araştırılması(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019-09-04) Ongun, Yıldız Ulkat; Durak, Vahide Aslıhan; Çıkrıklar, Halil İbrahim; Tıp Fakültesi; Acil Tıp Ana Bilim DalıAcil ambulans sisteminin ve sevk zincirinin uygunsuz olarak kullanılması günümüz modern sağlık sisteminin sorunlarından biridir. Halkın bu hizmeti kullanım oranı kişilerin sosyoekonomik şartlarına, sağlık hizmetlerine ulaşım süresine, yaşına ve geçirdiği kazanın veya hastalığının derecesine göre değişebilir. Çalışmamızda; üniversitemiz acil servisine 112 acil ambulans hizmetleri aracılığı ile başvuran hastaların ve hasta yakınlarının sosyokültürel, sosyoekonomik ve eğitim durumlarının incelenmesi amaçlanmıştır. Acil servisimize 112 ambulansı ile başvuran 500 hasta prospektif olarak çalışmaya dahil edildi. Hastalar, hasta yakınları ve 112 ekipleri ile görüşülerek hastaların verileri toplandı. Cinsiyet, yaş, eğitim durumu, gelir durumu, önceki ambulans kullanımları, sağlık güvencesi, çalışma durumu, şikayetleri ve tanısı gibi bilgileri toplanarak istatistiksel analizi yapıldı. Çalışmamızda ambulans kullanımının erkeklerde daha fazla olduğu ve 65 yaş üstü grupta fazla olduğu saptanmıştır. Gelir düzeyi artışının uygunsuz ambulans kullanımını azalttığı görülmüştür. Daha önceden ambulans kullanımı olmayan hasta grubunun daha fazla oranda olduğu görülmüştür. Yine bu grupta uygunsuz kullanım oranı daha yüksek oranda saptanmıştır. 112 aramalarında en yüksek oranın hasta yakınları tarafından aranma olduğu ve en düşük oranın ise hastanın kendisi tarafından aranması olduğu görülmüştür. Sonuç olarak; uygun ambulans kullanımı için hastaların bilinçlendirilmesi ve hastaların acil servis başvurularında kullanabilecekleri alternatif ulaşım sistemleri gerekmektedir.Item Acil servise epigastrik ağrı yakınmasıyla başvuran hastalarda helicobacter pylori sıklığı ve tanıda kalitatif serum Ig G testinin yeri(Uludağ Üniversitesi, 2004-02-25) Bulut, Mehtap; Armağan, Erol; Kıyıcı, Murat; Balcı, Veysel; Atar, Nurşen; Gürel, Selim; Tıp Fakültesi; Acil Tıp Ana Bilim DalıÇalışmamızın amacı acil servise epigastrik ağrı ile başvuran hastalarda H. pylori sıklığını saptamada Rapid H. pylori cassette testi ile üreaz testinin sensitivite ve spesifisitesini karşılaştırmaktır. Bu çalışma, ocak 2000 ile şubat 2001 tarihleri arasında prospektif olarak yapıldı. Hastalardan alınan 2-3 cc kanın santrifüj edilmesiyle hazırlanan serum, Rapid H. pylori cassette testi için kullanıldı. Sonra hastalara endoskopi yapıldı ve ayrıca H. Pylori üreaz testine bakıldı. Toplam olgu sayısı 47 olup (21 erkek, 26 kadın) yaş ortalaması 38.5 (16-71) yıl idi. Endoskopi ile 19 hastaya gastrit, 10 hastaya peptik ülser tanısı kondu H. pyloriyi saptamada üreaz testi ile Rapid H. pylori testi arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmadı. Üreaz testi ile karşılaştırıldığında Rapid H. pylori testinin spesifisite, sensitivitesi sırasıyla %81.4 ve %95 olarak saptandı. Non-invazif bir yöntem olan ve kolaylıkla uygulanabilen serum Rapid H. pylori cassette testinin spesifisite ve sensitivitesi invazif H. pylori üreaz testi ile karşılaştırıldığında kabul edilebilir sonuçlar ortaya koymuştur. Bu nedenle endoskopi yapma imkanı olmadığı durumlarda bu testin kullanılması önerilebilir.Item Acil servise göz yakınmaları ile başvuran hastaların demografik analizi(Uludağ Üniversitesi, 2017-01-31) Karasu, Özlem; Durak, Vahide Aslıhan; Armağan, Erol; Tıp Fakültesi; Acil Tıp Ana Bilim DalıÇalışmamızda acil servise göz yakınmaları ile başvuran hastaların demografik özellikleri araştırılmış ve bu hastaların 3. basamak hastaneye başvuru gerekliliği değerlendirilmiştir. Çalışmaya 2378 hasta alındı. Hastaların demografik özellikleri, başvuru şikayetleri, sevkli veya direkt gelişleri, daha önceden tanı konmuş göz hastalığı olup olmaması, travma faktörü olup olmaması, mevcut tanıları, acil serviste aldıkları tanılar, radyolojik tetkikleri, konsültasyon istenip istenmediği, hastaneye izlem veya yatış, taburculuk sonlanma durumlarını içeren bilgiler değerlendirildi. Çalışmamızda yer alan hastaların %2.6 kadarı göz acili olarak başvurmuş olup, büyük çoğunluğu (%72.8) 21 ile 50 yaş arasında idi. Hastaların %87.8’i acil servise direkt başvuru biçiminde olup, %95.3’ünün tanı almış göz poliklinik takibi gereksinimi olan hastalığı bulunmamaktaydı, %85.9’unun yakınmaları tek göz organı sınırlı olup travma oranı %71.2 olarak saptandı. En sık göz yakınması ise (%64.4) gözlerde yanma olarak tariflendi. Hastaların yalnızca %6.7’sine acilde muayene dışında ek radyolojik tetkik istenmiş olup %85.1’i konsülte edilmişti. Konsültasyon sonuçlarına göre ise %52.8’i kornea ve kornea dışı yabancı cisim tanısı almıştı. Sonuç olarak; göz hastalıkları hekimi tarafından acil cerrahi işlem açısından değerlendirilmesine gerek olmayan hastalıkların uygun eğitim ve biyomikroskop, tonometri gibi uygun ek donanım desteğiyle acil serviste yönetimi yapılarak taburculuğu sağlanabilir.Item Acil servise karın ağrısı şikayeti ile başvuran 45-64 yaş ile 65 yaş ve üzeri hastaların karşılaştırılması ve tanılarının fizyolojik değişikliklerle ilişkisinin değerlendirilmesi(Uludağ Üniversitesi, 2017-03-06) Mert, Dilek Kostak; Durak, Vahide Aslıhan; Özdemir, Fatma; Armağan, Erol; Tıp Fakültesi; Acil Tıp Ana Bilim DalıÇalışmamız, acil servise travmaya bağlı olmayan karın ağrısı ile başvuran farklı yaş gruplarında; tanıları ve fizyolojik değişikliklerle ilişkisini değerlendirmeyi amaçlamaktadır. Çalışmaya 1607 hasta alındı ve yaş grupları ile karın ağrısına eşlik eden şikayetler, vital bulgular, ek hastalıkları, konsültasyonlar, tanılar ve sonuçlar karşılaştırıldı. 65 yaş ve üzeri grupta vital bulgulardaki değişikliklerin ve konsültasyon isteminin 45-64 yaş grubuna göre daha fazla olduğu görüldü(p<0.001).65 yaş ve üzeri hasta grubunda karın ağrısıyla birlikte vücut ısısı veya nabız yüksekliğinin olması cerrahi nedenli olmayan tanılarda daha fazla bulundu (p<0.05) ve her iki yaş grubunda karın ağrısı ile birlikte gaz-gaita çıkaramama cerrahi nedenli tanılarda daha fazlaydı(p<0.05).Yaşlı grupta hastaneye yatış daha fazlayken, 45-64 yaş grubunda taburculuk daha fazla görüldü (p<0.001). Karın ağrısı ile gelen hastaları acil patolojik durumlardan ayırabilmek için hekimlerin yaşla birlikte olan fizyolojik değişiklikleri bilmesi gerektiğini düşünmekteyiz.Item Acil servise travma dışı nedenlerle başvuran ve konsültasyon istenen 65 yaş üstü ve altı hastaların epidemiyolojik incelenmesi(Uludağ Üniversitesi, 2018-10-17) Koçak, Yasin; Durak, Vahide Aslıhan; Çıkrıklar, Halil İbrahim; Tıp Fakültesi; Acil Tıp Ana Bilim DalıYaşlı bireyler, birbiri ile etkileşim gösteren birçok faktörün, sağlık hali ve fonksiyonel kapasite üzerine kompleks etkilerinin yoğun olarak hissedildiği kişiler olup, bu yaş grubuna yaklaşım, diğer branşlardan biraz farklı olarak, sadece tıbbi değil, psikolojik, sosyoekonomik, çevresel ve ailesel değerlendirmeleri de gerektirir. Bu çalışmada acil servisimize başvuran ve herhangi bir bölümden konsültasyon istenen 65 yaş ve üzeri hastalar ile 65 yaş altı hastaların; cinsiyeti, acil servise başvuru nedeni, başvuru saati, kronik hastalıkların varlığı, istenilen konsültasyonlar ve sayıları, acil serviste kalış süreleri ve sonuçlanma biçimleri karşılaştırılmıştır. Araştırma retrospektif olarak yapılmış; geriatrik hastaların acil servis başvurularının incelenmesi ve kronik hastalıklarının yansımalarının ortaya çıkarılması hedeflenmiştir. Çalışmamızda geriatrik hastaların acil serviste genellikle birden fazla branşı ilgilendiren hastalıklarının olduğu ve genellikle acil kliniğinde birden fazla konsültasyon ihtiyacı duyulduğu tespit edildi. Ayrıca yaşlı hastaların acil serviste kalış süreleri, servis ve yoğun bakım yatış oranlarının da daha yüksek olduğu tespit edildi. Ülkemizde 65 yaş ve üzeri nüfusun artmasına paralel sağlık hizmetlerini kullanımdaki oranları artmaktadır. Bu hastaların değerlendirilmesi 65 yaş altı hastalara göre multidisipliner bir yaklaşım gerektirmektedir. Bu yaş grubunun eşlik eden kronik hastalıklarının daha fazla olması nedeniyle hastane personeline gerekli eğitimin verilmesi, geriatri yan dal uzmanlığının yaygınlaştırılması, hastanelerde geriatri kliniklerinin artırılması önerilir.Item Acil servise vertigo şikayeti ile başvuran hastaların prospektif incelenmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019-01-31) Aktaş, Ayşegül; Durak, Vahide Aslıhan; Aydın, Şule Akköse; Tıp Fakültesi; Acil Tıp Ana Bilim DalıVertigo toplumda hem en sık görülen şikayetlerden hem de acil servis ve polikliniklere en sık başvuru nedenlerinden biridir ve etyolojisine yönelik yapılan çalışmalar önem taşımaktadır. Bu çalışmada, bir üniversite hastanesi acil servisine başvuran hastalar, 24.10.2017 – 01.05.2018 tarihleri arasında prospektif olarak incelenmiştir. Vertigo ile başvuran hastalardaki santral etyolojilerin tespit edilmesi amaçlanmıştır. Çalışmamızda nörolojik sistemi değerlendirmek için kullanılan muayene, testler ve tetkikler açısından hastalar incelendiğinde; Romberg testi pozitif olan hastaların %7,7’de, dismetrisi olan hastaların %15,8’de ve disdiadokinezisi olan hastaların %16,7’de beyin magnetik rezonans görüntülemede akut-subakut enfarkt saptanmıştır. Muayenede horizontal nistagmusu olan 5 hastanın hiçbirinde akut- subakut enfarkt saptanmazken (%0), nistagmusu olmayan 45 hastanın 3’ünde (%6,7) akut-subakut enfarkt saptanmıştır. Sonuç olarak vertigo hastalarını değerlendirirken, santral vertigo nedenlerini atlamamak için nörolojik semptomların sorgulanması ve eksiksiz bir nörolojik muayene yapılması gereklidir.Item Acil serviste gerçekleştirilen konsültasyon sürecinin incelenmesi(Uludağ Üniversitesi, 2017-03-07) Dönmez, Serdar Süha; Torun, Gökhan; Durak, Vahide Aslıhan; Köksal, Özlem; Aydın, Şule; Tıp Fakültesi; Acil Tıp Ana Bilim DalıÇalışmamızda Acil Servise başvuran ve herhangi bir bölüme konsültasyonu yapılan hastaların epidemiyolojik özelliklerinin belirlenmesi ve konsültasyon sürecinin incelenmesi amaçlanmıştır. Çalışmaya 2013 hasta dahil edildi. Hastaların yaş ve cinsiyet özellikleri, ön tanı/tanıları, hastaneye yatış veya sevk ve mortalite oranları gibi epidemiyolojik özellikleri ile konsülte edildiği bölümler, acil serviste kalış süreleri ve konsültasyon süreçleri araştırıldı. Hastaların 521 (%25.9)’i 16:00-19:59 saatleri arasında başvurmuş olup, en sık başvuru saatlerinin de bu saatler arasında olduğu saptandı. Acil serviste en sık konsültasyon isteme nedenleri; basit travma(%33.5) ve kardiyo-vasküler hastalıklardı (%9.5). Hastaların %58.6’sı acil servisten taburcu edilirken, %27.9’u değişik kliniklere yatırıldı ve %9.1’i başka bir sağlık kuruluşuna sevk edildi. Acil serviste 8 saatten uzun süre kalan hasta sayısı 407(%20.21) idi. Konsültasyon süresini uzatan nedenler arasında; en sık herhangi bir bölüm tarafınca uygulanan ek tedavi veya tanısal girişimlerin (%2.8) olduğu görüldü. Hastaların yaşı ile konsültasyon istenme sayısı ve hastaların acil servise başvurduğu saat ile konsültasyon istenme sayısı arasında anlamlı ilişki saptandı (p<0.05). Acil servislerin işleyişinde konsültasyonlar önemli yer tutmaktadır. Hızlı ve etkin bir konsültasyon işleyiş sistemi için acil servis hekimi ve konsültan hekimin işbirliği gerekli olup, bu süreç içerisinde rol alan tüm etkenlerin hasta yararına odaklı olması sağlanmalıdır.Item Acil serviste kritik hastaların değerlendirilmesinde kullanılan skorlama sistemlerinin geriatrik hasta popülasyonunda değerliliği(Uludağ Üniversitesi, 2017-03-17) Çetinkaya, Hasan Basri; Köksal, Özlem; Tıp Fakültesi; Acil Tıp Ana Bilim DalıBu çalışmada acil servis (AS)’e başvuran kritik hastaların değerlendirilmesinde kullanılan çeşitli skorlama sistemlerinin geriatrik hasta popülasyonu için değerliliğinin araştırılması amaçlanmıştır. Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi AS`ine başvuran, 65 yaş ve üstü hastalar çalışmaya dahil edilerek, tüm hastalar için HOTEL, ViEWS, ViEWS-L, MEWS, RAPS, REMS skorları hesaplanarak kaydedilmiştir. Çalışmaya 350’si erkek (%56.8), ve 266’sı (%43.2) kadın olmak üzere toplam 616 hasta alındı. Hastaların sonuçlanma şekillerine göre yapılan karşılaştırılmalarında; ilk 24 saatte mortalite açısından tüm skorlar anlamlı saptandı. İkili karşılaştırılmalarında; yatış-taburculuk açısından tüm skorlar, yatış-eksitus açısından VIEWS-L ve RAPS skorları, taburcu-eksitus açısından ise, HOTEL skoru dışındaki tüm skorlar istatistiksel olarak anlamlıydı. 24 saatlik mortaliteyi etkileyen risk faktörlerinin belirlenmesi için HOTEL, ViEWS-L, ViEWS, RAPS, REMS ve MEWS skorları bağımsız değişkenler alınarak geriye doğru adımsal lojistik regresyon analizi yapıldığında elde edilen son modelde VİEWS, VİEWS-L ve RAPS değişkenleri anlamlı bulundu. Bu çalışma sonucunda AS’e başvuran geriatrik hastaların değerlendirilmesinde ve mortalite riskinin belirlenmesinde, kritik hastalarda kullanılan skorlama sistemlerinin kullanılmasının etkin olduğu kanısına varılmıştır.Item Acil serviste patoloji saptanmayan elektrokardiyografilerin tekrar yorumlanması ve çıkan sonuçların analizi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019-02-25) Katı, Yalçın; Kaya, Halil; Durak, Vahide Aslıhan; Armağan, Erol; Tıp Fakültesi; Acil Tıp Ana Bilim DalıAcil servise başvuran hastaların patolojilerinin değerlendirilmesinde elektrokardiyografi önemli bir unsurdur. Elektrokardiyografinin doğru ve zamanında yorumlanması, potansiyel olarak yaşamı tehdit eden kardiyovasküler hastalıklar ve elektrolit değişiklikleri için önemlidir. Tanıda yeni ve pahalı teknolojik gelişmelere karşın, elektrokardiyografi, akut miyokard infarktüsü tanısında hem invaziv olmaması hem de ucuz olması nedeniyle belirgin ve hayati rolünü sürdürmektedir. Çalışmamıza 01.12.2015 – 30.05.2016 tarihleri arasında bir Eğitim ve Araştırma Hastanesi Acil Tıp Kliniği’ne başvuran, triaj alanı dikkate alınmaksızın değerlendiren doktoru tarafından elektrokardiyografi çekilmesi uygun görülmüş ve elektrokardiyografilerinde acil patoloji saptanmayan hastalar dahil edilmiştir. Çalışma protokolü prospektif, tanımlayıcı ve gözlemsel olarak tasarlanmıştır. Çalışmaya dahil edilen hastaların %93.6’sında herhangi bir kronik hastalık bulunmadığı, %4.9’unun hipertansiyon hastası olduğu sonucuna varılmıştır. Çalışmaya alınan elektrokardiyografilerin %96.1 oranında sinüs ritminde olduğu saptanmıştır. En sık olarak %9,8 oranla P dalga morfolojisinde patolojik bulgular tespit edilmiştir. En sık saptanan patolojik tanı %9,2 ile P mitrale olmuştur. Değerlendiren doktorlar bakımından ritm, hız, PR, QTc, Aks, P dalgası ve ST segmenti değerlendirmeleri oranları arasındaki farklılığın istatistiksel olarak anlamlı olduğu görülmüştür. Acil servislerde çalışmakta olan tüm hekimlerin için elektrokardiyografi değerlendirme eğitimi almış olmak son derece önemlidir. Bu eğitimler hem atlanabilecek veya yanlış tanı koyulabilecek elektrokardiyografilerin daha doğru değerlendirilmesini hem de klinik olarak önemsenmeyecek patolojik bulguların hakkında farkındalık sağlayarak doğru polikliniklere yönlendirip koruyucu sağlık hizmeti verilmesini sağlamaya yardımcı olacaktır.Item Akut serebrovasküler hastalık tanısı ile takip edilen hastalardaki sıvı elektrolit dengesizliklerinin analizi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-11-01) Sezer, Onur; Armağan, Erol; Durak, Vahide Aslan; Çıkrıklar, Halil İbrahim; Çelebi, Hakan; Tıp Fakültesi; Acil Tıp Ana Bilim Dalı; 0000-0002-5122-2127; 0000-0002-4641-9873; 0000-0003-0836-7862; 0000-0002-6253-3350; 0000-0002-4377-2639Serebrovasküler hastalık; aniden ortaya çıkan fokal ya da global serebral disfonksiyona yol açan, vasküler neden dışında görünen farklı bir sebebi olmayan, yirmi dört saat veya daha uzun süren ya da ölüme sebep olan klinik durum olarak tanımlanmaktadır. Elektrolit bozuklukları akut fazın sonuçları üzerinde olumsuz etkilere sahip olabilmekte ve bu sebeple elektrolit bozukluğunun erken tespiti ve tedavi edilmesi son derece önemli olarak görülmektedir. Çalışmamızın amacı serebrovasküler hastalık alt tipleri ile elektrolit dengesizlikleri arasındaki ilişkiyi incelemektir. Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Servisi’ne 1.03.2017-1.03.2022 arasında başvurup akut serebrovasküler hastalık tanısı alan 128 hasta çalışmamıza dahil edilmiştir. Hastaların demografik özellikleri, hastane başvuru saatleri, radyolojik görüntülemeleri, sodyum, potasyum, klor, glukoz, üre, kreatinin, hemogram, ek hastalıkları, vital bulguları (ateş, nabız, tansiyon değerleri, parmak ucu saturasyonu, solunum sayısı ve GKS Skoru) ve klinik seyirleri retrospektif olarak incelenmiştir. Çalışmamızda hiponatremik olan hastaların 11 tanesi (%57,9) iskemik, 8 tanesi (%42,1) hemorajik serebrovasküler hastalığı olan grupta olup her iki hasta grubunda ortalama sodyum değerleri karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı bir fark çıkmamıştır. Hipokalemik hastaların 3 tanesi (%75) iskemik grupta, 1 tanesi (%25) hemorajik grupta olup her iki hasta grubunda ortalama potasyum değerleri karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı bir fark çıkmamıştır. Hipokloremi saptanan hastaların ise 5 tanesi (%62,5) iskemik, 3 tanesi (%37,5) hemorajik grupta yer almakta olup her iki hasta grubunda ortalama klor değerleri karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı bir fark çıkmamıştır. Sonuç olarak akut serebrovasküler hastalıklarda elektrolit değişikliklerini incelediğimiz bu çalışmada hemorajik tip ve iskemik tipteki serebrovasküler hastalıklarda elektrolit dengesizliklerinin klinik seyir ve mortalite üzerinde etkisi olmadığı görülmektedir.Item Çocukluk çağı kafa travmalarında kan glukoz düzeyi ve vücut sıcaklığının prognoza etkisi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-06-14) Çakır, Ayşen; Durak, Vahide Aslıhan; Taşkapılıoğlu, M. Özgün; Özkaya, Güven; Kahveci, Nevzat; Tıp Fakültesi; Beyin ve Sinir Cerrahisi Ana Bilim Dalı; 0000-0001-7729-7373; 0000-0003-0836-7862; 0000-0001-5472-9065; 0000-0003-0297-846X; 0000-0003-0841-8201Pediatrik kafa travması çocukluk çağının önemli mortalite ve morbidite sebepleri arasındadır. Acil servise başvuru anındaki parametrelere göre prognozun önceden bilinmesi tedavi ve yakın takip için uyarıcı olabilecektir. Bu çalışmada başvuru anındaki kan glukoz değerinin ve vücut sıcaklığının prognoz üzerine etkisinin Modifiye Rankin Skoru ile değerlendirilmesi planlanmıştır. Çalışmada Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Servisi’ne başvuran 0-16 yaş aralığındaki 301 olgu incelenmiştir. Başvuru anındaki Glasgow Koma Skoru ile kan glukoz değeri arasında ters yönde korelasyon saptanmıştır. Ayrıca Glasgow Koma Skoru ile Modifiye Rankin Skoru arasında da ters yönde korelasyon gözlenirken, kan glukoz değeri ile Modifiye Rankin Skoru arasında pozitif yönde zayıf korelasyon saptanmıştır. Başvuru anında saptanan hiperterminin prognoz üzerine etkisinin olmadığı gözlenmiştir. Bu sonuçlar başvuru anındaki Glasgow Koma Skorunun yanı sıra kan glukoz değerinin yüksekliğinin prognoz tayininde önemli olabileceğini göstermiştir.Item COVID-19 Pandemi öncesive sonrası dönemde acil servise aynı seviyeden düşme ile başvuran hastaların değerlendirilmesi(2024-05-08) Bodur, Neslihan; Cander, Sümeyye Tuğba Sarkı; Aydın, Şule Akköse; Durak, Vahide Aslıhan; Aslan, Şahin; Tıp Fakültesi; Acil Tıp Ana Bilim Dalı; 0000-0002-5336-8621; 0000-0003-0836-7862; 0000-0001-7327-4342Travma dünya genelinde ölümlerin başlıca nedenlerinden olup düşmeler ise acil servislere travma nedenli başvuruların önemli bir kısmını oluşturmaktadır. Düşme; dikkatsizlik, kaza nedenleriyle olabileceği gibi çeşitli metabolik sorunlara veya hastalıklara bağlı olarak da meydana gelebilir. Çalışmamızda pandemi öncesi ve sonrası dönemde bir üniversite hastanesine aynı seviyeden düşme nedeniyle başvuran olguların değerlendirilmesi amaçlanmış ve literatüre katkı sağlamak hedeflenmiştir.. Kesitsel tipte olan bu çalışmaya bir üniversite hastanesi acil servisine aynı seviyeden düşme nedeniyle pandemi öncesinde başvuran 1073 ve pandemi döneminde başvuran 1857 hasta retrospektif olarak dahil edilmiştir. Olguların %50’si erkekti ve yaş ortalaması 59,04 ± 20,87 yıldı. En sık düşme nedenleri %36,2 ile mekanik düşme, %27,6 ile nörolojik nedenlere bağlı düşme ve %26,2 ile vazovagal senkop olarak belirlendi. Olguların %61,1’i taburcu olurken, %24,2’si kliniğe, %7,6’sı yoğun bakım ünitesine yatırıldı ve %1,4’ü eksitus oldu. Sonuç olarak; pandemi döneminde aynı seviyeden düşme ile başvuran olguların daha genç olduğu, ek hastalık ve ek ilaç kullanım sıklığının arttığı ve acil serviste geçirilen sürenin azaldığı gözlenmiştir.Item COVID-19 salgını süresince hasta ve yakınlarının acil servis ile ilgili şikayetlerinin değerlendirilmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-10-25) Mutlu, Hilal; Uzun, Ziyaettin; Çıkrıklar, Halil İbrahim; Durak, Vahide Aslıhan; Armağan, Erol; Tıp Fakültesi; Acil Tıp Ana Bilim Dalı; 0000-0002-6253-3350; 0000-0003-0836-7862; 0000-0002-4641-9873Sağlık hizmetlerinin başlıca hedefleri; sunulan sağlık hizmeti kalitesini arttırmak, toplumun her yerine ve tüm bireylerine eşit, etkili, kaliteli sağlık hizmeti sunmak, hasta memnuniyetini yükseltmek, sağlık hizmetlerinin verimliliğini ve etkinliğini daha yüksek seviyelere ulaştırmaktır. Sağlık sektöründe sunulan hizmetin kalitesini belirlemek için hizmet kalitesini oluşturan bileşenleri incelemek gereklidir. Ülkemizde Covid-19 pandemisi sürecinde özellikle randevu sistemlerindeki yoğunluk, muayene olamayan hastaların şikâyetlerinde artışa neden olmuştur. Bu çalışmanın amacı, Covid-19 pandemisi öncesi ve pandemi döneminde hasta ve hasta yakınlarının acil servis ile ilişkili şikayetlerinde anlamlı bir farklılık olup olmadığının araştırılmasıdır. Çalışmamızda bir üniversite hastanesi Acil Servisine Mart-Kasım 2019 ve Mart-Kasım 2020 tarihleri arasında başvuran hasta ve yakınları dahil edilmiştir. Başlangıç tarihi olarak Türkiye’de ilk Covid-19 vakasının görüldüğü tarih olan 11 Mart 2020 esas alınmış ve 1 yıl önce aynı ayları kapsayan zaman aralığı içerisindeki hasta şikayetlerinin karşılaştırılması hedeflenmiştir. Çalışmamızda toplamda 1508 başvuru incelenmiş olup pandemi süresince genel olarak hasta şikayetlerinin azaldığı görülmüştür. Değerlendirmeye alınan şikayetlerden acil servis ilişkili ve doktor kaynaklı olanlarda ise pandemi süresince azalma saptanmıştır. Şikâyet konusu olarak bakıldığında ise temizlik kaynaklı şikayetlerin pandemi süresince arttığı görülmüştür. Sonuç olarak çalışmamızda Covid-19 pandemisi döneminde hasta şikayetlerinin genel olarak azaldığı gözlenmiştir.Item Datura stramonium alımına bağlı antikolinerjik intoksikasyon(Uludağ Üniversitesi, 2012-08-22) Köse, Ataman; Sert, Pınar Çınar; İnal, Taylan; Armağan, Erol; Akköse, Şule; Tıp Fakültesi; Acil Tıp Ana Bilim DalıDatura stramonium ülkemizde birçok isimle anılmakla birlikte en sık tatula kullanılmaktadır. Bu bitki atropin, hiyosiyamin ve skopolamin içerdiği için, uygunsuz ve bilinçsiz kullanıldığında ciddi antikolinerjik zehirlenmeye neden olabilmektedir. Bu çalışmada Tatula çayı içtikten sonra şuur bulanıklığı, ajitasyon şikayeti ile hastanemize başvuran 69 yaşında erkek hastada görülen antikolinejik zehirlenmeye yaklaşımı literatür eşliğinde sunmak istedik. Sonuç olarak acil servislere açıklanamayan antikolinerjik belirti ve şikayetlerle başvuran her hastada yabani bitki zehirlenmesi düşünülmeli, hasta bu açıdan sorgulanmalı ve değerlendirmelidir.Item Deneysel kafa travması oluşturulan sıçanlarda nöronal hasarı belirlemede alfa-sinüklein protein etkinliğinin araştırılması(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2021-12-17) Aydın, Birnur; Şentürk, Buşra Altınkök; Çıkrıklar, Halil İbrahim; Durak, Vahide Aslıhan; Armağan, Erol; Tıp Fakültesi; Acil Tıp Ana Bilim Dalı; 0000-0002-6077-4396; 0000-0002-6253-3350; 0000-0003-0836-7862; 0000-0002-4641-9873Çalışmamızın amacı deneysel olarak hafif travmatik beyin hasarı oluşturulan kafa travması modelinde sıçanlardan alınan serum örneklerinde alfa-sinüklein (α-syn) düzeyinin akut dönemde travmatik beyin hasarını göstermede tanısal değerini araştırmaktır. Çalışmamızda toplam 40 adet erişkin Spraque-Dawley cinsi sıçan kullanılmıştır. Denekler kontrol grubu (n=8) ve 4 ayrı deney grubu (n=8) olarak 5 gruba ayrıl dılar. Çalışmamızda Marmarou ve ark.’nın tanımladığı model modifiye edilerek uygulandı. Bu modelde farklı yüksekliklerden farklı ağı rlıklarda bilyeler serbest düşme yöntemiyle bırakılarak sırayla 0,05, 0,1, 0.2 ve 0,4 Newton şiddetinde travma oluşturulması hedeflendi. Travmanın indüksiyonundan 2 saat sonra sıçanların kalbinden alınan kanlarda α-syn düzeyi araştırıldı. Kontrol grubuna göre kan α-syn düzeyleri ölçül- düğünde, 0,05 ve 0,2 Newton şiddetinde travma oluşturduğumuz gruplarda düşüş görülmüştür. Daha şiddetli travma oluşturduğumuz (0,2 Newton) grup, az şiddetli oluşturduğumuz gruba (0,05 Newton) göre anlamlı olarak daha düşük bulunmuştur. Sonuç olarak farklı şiddetlerde kafa travması oluşturduğumuz sıçanlardan ikinci saatte alınan kan örneklerinden α-syn düzeylerinde anlamlı bir yükselme görülmemiştir. Aksine iki travma grubunda kontrol grubu ile kıyaslandığında düşme görülmüştür. Bu sonuçlar kafa travması sonrası ikinci saatte alınan kanlardan bakılan α-syn düzeyinin TBY için erken dönemde tanısal olarak etkin olmadığını düşündürmektedir.