Sağlık Bilimleri Doktora Tezleri / PhD Dissertations
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/25
Browse
Browsing by Department "Dölerme ve Suni Tohumlama Ana Bilim Dalı"
Now showing 1 - 11 of 11
- Results Per Page
- Sort Options
Item +4 °C ve +38 °C taşıma ve depolama sıcaklıklarında köpek oositlerinin in vitro olgunlaştırılmasına BSA ve FCS'nin etkileri(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-07-10) Çetinkaya, Mehmet; Sağırkaya, Hakan; Sağlık Bilimleri Enstitüsü; Dölerme ve Suni Tohumlama Ana Bilim DalıBu çalışma iki temel bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde ovariohisterektomi yöntemiyle elde edilen köpek ovaryumlarının +4 °C ve +38,5 °C taşıma sıcaklığında transportunun maturasyona üzerine etkilerinin neler olduğu hedeflenmiştir. Çalışmanın ikinci bölümünde ise köpek oositlerinin in vitro olgunlaştırılması için medyumuna katılan %0,3 BSA ve % 5 FCS protein kaynaklarının etkilerinin karşılaştırılması amacıyla planlanmıştır. Ovario-histerektomi yapılmış köpeklerden alınan ovaryum çiftlerinden biri +4 °C'da diğeri +38,5 °C'da antibiyotik katkılı (Gentamisin Sülfat, 50 mg/ml) PBS solüsyonunu içeren iki farklı kab içersinde 2 saat süresinde laboratuvar ortamına getirilmiştir. Ovaryumlar çevresindeki fazla yağ ve dokudan arındırıldıktan sonra yıkanıp (+38 ºC) PBS içine konuldu. Slicing yöntemiyle elde edilen oositler yıkama petrilerine aktarıldı. In vitro olgunlaştırma için ayrılacak oositlerin seçiminde sağlam bir zona pellusida, en az 3-4 sıra kumulus hücresi, homojen ve zona içini dolduran koyu renkli vitellüs varlığı kriterleri göz önünde bulunarak oosit seçimleri yapıldı. Her iki ısı derecesi içinde üçerli çalışma grupları en az iki saat öncesinden hazırlanmış, üzeri mineral yağ (Sigma) ile örtülmüş, antibiyotik katılmış (Gentamisin Sülfat, 50 mg/ml) +38 °C ve %5 CO2 'liinkübatör ortamında bekletilmiş bulunan altı farklı olgunlaşma medyumuna (Hepes Modifikasyonlu TCM 199, Sigma M-2520) aktarılmıştır. +4 ºC Taşıma Sıcaklığı İçin; 1. Grup (Kontrol):TCM 199+2,2 gr/lt NaHCO3+0,23 mM Na Pyruvate (pH: 7,3; Ozmalite:288 mOsmol), 2. Grup (BSA):TCM199+% 0,3 BSA (Fraction V, Sigma A8806)+ 2,2 gr/lt NaHCO3+0,23 mM Na Pyruvate (pH: 7,3; Ozmalite:288 mOsmol), 3. Grup(FCS):TCM199+%5 FCS (Fetal Calf Serum Biochrom S 0115)+ 2,2 gr/lt NaHCO3+0,23 mM Na Pyruvate (pH: 7,3; Ozmalite:288 mOsmol) +38,5 ºC Taşıma Sıcaklığı İçin; 4. Grup (Kontrol):TCM 199+2,2 gr/lt NaHCO3+0,23 mM Na Pyruvate (pH: 7,3; Ozmalite:288 mOsmol), 5. Grup (BSA):TCM199+% 0,3 BSA (Fraction V ,Sigma A8806)+ 2,2 gr/lt NaHCO3+0,23 mM Na Pyruvate (pH: 7,3; Ozmalite:288 mOsmol), 6. Grup (FCS):TCM199+%5 FCS (Fetal Calf Serum Biochrom S 0115)+ 2,2 gr/lt NaHCO3+0,23 mM Na Pyruvate (pH: 7,3; Ozmalite:288 mOsmol) Daha sonra oositler Germinal Vezikül (GV) aşamasından MII aşamasına gelebilmesi için % 5 CO2 ve % 100'e yakın nemin sağlandığı +38,5 ºC'lık inkübatör ortamında 72 saat olgunlaştırıldı. Olgunlaşma süresinin sonunda oositlerin kumulüs hücreleri vorteks kullanılarak mekanik olarak uzaklaştırıldı. Ardından % 0,7 lik KCl solüsyonunda 4-5 dakika bekletildikten sonra lam-lamel arasında sıkıştırılarak sabitlendi. Hoechst 33258 solüsyonu ile boyandı. Oositlerin değerlendirilmesinde Ki Kare testi kullanıldı. P<0,05 düzeyinin istatistiksel fark bakımından önemli olduğu kabul edildi. Gruplar arasında bir tek (M II) aşamasını tamamlamış olanların istatiksel karşılaştırılmasında; +4 °C'da ki BSA grubu diğer kontrol gruplarından +4 °C ve +38 °C daki FCS gruplarından daha üstün olduğu belirlenmiştir (p<0,05). Sonuç olarak, yapılan çalışmada elde edilen sonuçlar doğrultusunda, köpek oositlerinin in vitro olgunlaşma çalışmalarında medyum proteininin katılmasının gerekli olduğu; olgunlaşmayı destekleyici olarak protein kaynağı olarak % 0,3 BSA 'nın, % 5 FCS' a göre ve +4 °C 'deki taşıma sıcaklığının + 38,5 °C 'da kinden daha etkili olduğu söylenebilir.Item Alabalık seminal plazmasının koç spermasının spermatolojik özellikleri ve viabilitesi üzerine etkisi(Uludağ Üniversitesi, 2006) Gökdağ, Meral; Soylu, Mustafa Kemal; Sağlık Bilimleri Enstitüsü; Dölerme ve Suni Tohumlama Ana Bilim DalıDeğişik oranlarda alabalık seminal plazması içeren koç sperması TRİS ile sulandırılarak 40C’ta 72 saat süresince spermatozoon viabilitesi, motilite ve akrozom bütünlüğü yönünden incelendi. Pooling yapılan sperma TALP ile sulandırıldıktan sonra santrifüj yapılarak TALP ve koç seminal plazması ortamdan uzaklaştırıldı. Kalan sperma 4 gruba bölündü. Birinci grup sperma miktarına göre oranlanan TRİS ile diğer 3 grup ise sperma miktarına göre %20, %40, %60 oranlarda alabalık seminal sıvısı ve ardında TRİS ile sulandırıldı. Sulandırma sonrası bütün gruplar 2 saatte +4°C’ye düşürüldü. Pooling,santrifüj ve sulandırma sonrası 4°C sonrasında ve 72. saatin sonuna kadar 12 saatte bir örnekler alındı. Bu örneklerde motilite, ölü spermatozoon ve akrozom bozuklukları oranına bakıldı. Çalışma sonucunda elde edilen verilerin istatistiksel açıdan değerlendirilmeleri için Statistica programı kullanıldı. Sonuçlar ortalama ve standart hata (±SEM) değerleri olarak sunuldu ve ortalamaların güvenilirlikleri açısından t-Test uygulandı. Aynı zamanda fark analizi olan Confidence Interval Test uygulandı ve sonuçlar grafikler halinde sunuldu. Kontrol, %20, %40 ve %60 seminal sıvı ilaveli grupların arasındaki farklar için varyans analizi (ANOVA) uygulandı ve sonuçlar LSD ile test edildi. 10 tekrarlı yapılan çalışmanın sonucunda motilite değerlendirildiğinde 24. saate kadar kontrol, 24. saatten sonra %20 alabalık seminal plazmalı grup daha iyi sonuç verdi. Canlı spermatozoon oranı 24. saatten sonra %40 grubunda diğer gruplara göre daha iyi sonuçlar verdi. Akrozom yönünden %20 ve %40 alabalık seminal sıvısı içeren gruplarda diğer gruplara göre olumlu sonuçlar alındı. Alabalık seminal plazmasının farklı sulandırıcılarla ve farklı oranlar denenerek yeni çalışmaların yapılmasında ve bu çalışmaların in vivo ortamda dondurma ve fertilite denemeleriyle desteklenmesinin yararlı olabileceği düşünülmektedir.Item Değişik gelişim dönemlerinde bulunan hibrit fare embriyolarının vitrifikasyon yöntemiyle dondurulması(Uludağ Üniversitesi, 2001-04-27) Sağırkaya, Hakan; Doğan, İbrahim; Bağış, Haydar; Sağlık Bilimleri Enstitüsü; Dölerme ve Suni Tohumlama Ana Bilim DalıBu çalışmanın amacı, morula ve blastosist aşamasındaki fare embriyolarının vitrifikasyonla dondurulmasında vitrifikasyon solüsyonu 3 (VS3) ve etilen glikol (EG) vitrifikasyon solüsyonlarının etkinliğini karşılaştırmaktır. Embriyolar ya 10 dakika süreyle 1.625 M gliserol + %1.5 polietilen glikol (PEG) içeren %25 VS3 içerisinde ya da 2 dakika süreyle 2 M etilen glikol (EG) + %10 fötal buzağı serumu (FCS) içerisinde oda ısısında ekilibre edilmiştir. Vitrifikasyon için M2 vasatı içerisinde hazırlanmış %100 VS3 (6.5 M gliserol + %6 PEG) veya 7 M EG solüsyonları kullanılmıştır. %25 VS3 içerisinde ekilibre edilen embriyolar %100 VS3 içerisine transfer edilmiş ve orada 30 saniye süre ile bekletilmiştir. Daha sonra, embriyolar 0.25 ml'lik payetler içerisine aktarılmıştır. Payetler yaklaşık 1 dakika süreyle sıvı azot buharında bekletilmiş ve sonrasında zaman geçirmeden sıvı azot içerisine daldırılmıştır. İki M EG + %10 FCS içerisinde ekilibre edilen embriyolar 7 M EG içerisine transfer edilmiş ve orada 2 dakika süre ile bekletilmiştir. Daha sonra, embriyolar 0.25 ml'lik payetler içerisine aktarılmış ve payetler yaklaşık 1 dakika sıvı azot buharında bekletildikten sonra sıvı azot içerisine daldırılmıştır. Her iki gruptaki embriyolar 25°C'deki sıcak su banyosunda 20 saniye bekletilerek çözündürülmüş ve M2 içerisinde hazırlanan 1 M'lık sükroz solüsyonu içersine aktarılarak 5 dakika süreyle bekletilmiştir. Daha sonra embriyolar 24-48 saat süreyle yüksek nemli, %5 CO2 ve 37°C'lik etüv şartlarında CZB kültür vasatı içerisinde kültüre edilmiştir. VS3 ve EG içerisinde vitrifiye edilen morukların gelişim oranlan (sırasıyla %71.42 ve %28.97), VS3 ve EG içerisinde vitrifiye edilen blastosistlerin gelişim oranlarından (sırasıyla %4.76 ve %3. 12) daha yüksek bulunmuştur. VS3 ve EG içerisinde vitrifiye edilen morula dönemindeki embriyoların gelişim oranları arasındaki fark önemli bulunmuştur (sırasıyla 80/1 12, %71.42 ve 31/107, %28.97; P<0.001). Bununla birlikte, VS3 ve EG içerisinde vitrifiye edilen blastosist dönemindeki embriyoların gelişim oranları arasında önemli bir fark bulunmamıştır (sırasıyla 5/105, %4.76 ve 3/96, %3.12; P>0.05). Sonuç olarak, iki embriyonik gelişim dönemi açısından, morula dönemindeki embriyoların vitrifikasyon işlemine blastosist dönemindeki embriyolara oranla daha iyi dayandığı ve morula dönemindeki embriyoların vitrifikasyon işlemi için VS3 vitrifikasyon yönteminin EG vitrifikasyon yönteminden daha üstün olduğu sonucuna varılmıştır. Bu nsonuçlara göre, fare embriyolarının başarılı kriyoprezervasyonu için morula dönemindeki embriyoların VS3 vitrifikasyon yöntemiyle dondurulması önerilebilir.Item Embriyo transfer uygulamaları ile repeat breeder ineklerde gebelik oranlarının araştırılması(Uludağ Üniversitesi, 2018-06-20) Say, Erkan; Sağırkaya, Hakan; Sağlık Bilimleri Enstitüsü; Dölerme ve Suni Tohumlama Ana Bilim DalıBu çalışmanın amacı tekrarlayan tohumlamalara rağmen, gebe kalmayan ve bu nedenle sürüden çıkarılması gereken döl tutmayan (repeat breeder) olarak tanımlanan ineklerde uygulanacak embriyo transferi sonucunda elde edilecek gebelik oranlarının araştırılmasıdır. Ayrıca, taşıyıcı olarak kullanılacak ineklerde korpus luteum kalitesi, embriyo gelişim safhası-kalitesi ve kan progesteron seviyelerinin gebe kalma üzerindeki etkisinin belirlenmesi de hedeflenmiştir. Çalışmada Holstein ırkından yaşları 3-8 arası değişen, rastgele seçilmiş 87 baş inek kullanılmıştır. Döl tutmayan inekler (n=45); en az bir doğum yapmış, seksüel siklusları düzenli olan, genital organlarında klinik bir bozukluk bulunmayan ve anormal bir akıntı göstermeyen, ancak en az üç defa veya daha fazla sayıda suni tohumlama yapılmasına rağmen gebe kalmayan ineklerden seçilmiştir. Kontrol grubunu (n=42) oluşturacak inekler ise, doğum sonrası hiç suni tohumlama işlemine tabi tutulmayan hayvanlardan oluşturulmuştur. Taşıyıcı ineklere transferden 24 gün önce PGF2α uygulaması yapılmıştır. Bu uygulamadan sonra, inekler takibe alınmış ve östrus belirtileri gösteren hayvanlar kayıt altına alınıp taşıyıcı adayı olarak belirlenmiştir. Deneme grubunda transfer yapılan toplam 45 taşıyıcı döl tutmayan inekten 16'sı gebe kalmıştır. Kontrol grubunda ise, 42 taşıyıcı ineğe yapılan embriyo transfer işleminden sonra 21 inek gebe kalmıştır. Yapılan istatistiksel analiz sonucu deneme ve kontrol gruplarında gebelik oranları sırasıyla %35,6 ve %50 olarak belirlenmiştir. İki grup arasında istatistksel fark bulunmuştur (p<0,05). Çalışmada bunun dışında korpus luteum yapısı ile gebe kalma arasındaki ilişki incelenmiş olup, yapılan istatistiksel analizde korpus luteum büyüklüğünün gebe kalma üzerine etkisi olmadığı tespit edilmiştir (p>0,05). Ayrıca embriyo safha ve kaliteleri de değerlendirilmiştir. Buna göre embriyo safha ve kalitesinin gebelik üzerinde önemli bir etkisi olmadığı görülmüştür (p>0,05). Her iki grup içerisinde örneklem gruplar oluşturularak kan progesteron değerlerine bakılmıştır. Kan progesteron seviyesinin de gebelik üzerinde etkisi olmadığı saptanmıştır (p>0,05). Sonuç olarak döl tutmayan inekler için embriyo transferinin bir tedavi yöntemi olarak uygulanabileceği, özellikle yüksek süt verimli ineklerin gebe bırakılmasında kullanılabileceği kanısına varılmıştır. Böylece tercihen üstün özelliklere sahip ineklerin embriyolarının döl tutma problemi yaşayan özellikle yüksek süt verimli ineklere transferi ile bu hayvanların gebe bırakılarak sonraki laktasyondada yüksek süt veriminden yararlanılarak ekonomik fayda sağlanabileceği kanısına varılmıştır. Bunun yanı sıra, taze embriyo transferi için taşıyıcı olarak kullanılacak ineklerde korpus luteum büyüklüğü ile kan progesteron değerinin ve transfer edilen embriyo safha-kalitesinin gebelik oranları üzerinde etkisi olmadığı tespit edilmiştir.Item Hücre içine girebilen bazı kriyoprotektanlarla dondurulan koç spermasının in vitro embriyonik gelişim üzerine etkisi(Uludağ Üniversitesi, 2015-03-27) Alçay, Selim; Nur, Zekariya; Sağlık Bilimleri Enstitüsü; Dölerme ve Suni Tohumlama Ana Bilim DalıBu araştırma, gliserol, DMSO, 1,2 propanediol ve etilen glikol içeren sulandırıcılarla dondurulan koç spermasının değerlendirilmesi ve koyun embriyonik gelişimi üzerine etkilerinin karşılaştırılması amacıyla planlanmıştır. Araştırmada koçlardan sperma elektroejakülasyon yöntemi ile alınmıştır. Sperma alma işlemi aşım mevsimi içinde 5 kez tekrarlanmıştır. Sperma örneklerinin spermatolojik özellikleri incelendikten sonra örnekler bir tüpte toplanmıştır (pooling). Pooling yapılan sperma 1:1 oranında sulandırıcı A ile sulandırıldıktan sonra 4 eşit hacme bölünmüştür ve sulandırıcı B ile 1:1 oranında sulandırılmıştır. Eritme sonrası; motilite, HOST, akrozomal bozukluk (FITC-PSA), akrozomal bozukluk (Gimza) ve DMB oranlarına ait ortalama spermatolojik değerler %6 gliserol içeren grupta sırasıyla 53.3±0.9, 68.3±0.8, 55.3±0.9, 50.5±1.3 ve 3.6±0.3; %6 DMSO içeren grupta sırasıyla 15.3±0.9, 30.4±0.8, 55.6±1.0, 51.7±1.6 ve 3.6±0.2; %6 1,2 propanadiol içeren grupta sırasıyla 40.6±0.8, 52.2±0.8, 49.7±0.9, 44.6±1.3 ve 3.8±0.2; %6 etilen glikol içeren grupta sırasıyla 43.3±0.9, 56.7±0.71, 51.3±0.5, 47.5±0.8 ve 3.9±0.2 olarak tespit edilmiştir. Gruplar arasında motilite, HOST ve akrozomal bozukluk oranları yönünden istatistiksel farklılık önemli bulunmuş (P<0.05), DMB oranlarında ise farklılık bulunamamıştır (P>0.05). %6 Gliserol içeren sulandırıcılarla dondurulmuş koç spermasıyla yapılan IVF'de, 2-4 hücre, 8-16 hücre, morula ve blastosist oranları sırasıyla %79.25, %65.87, %41.27 ve %25.40 bulunmuştur. %6 DMSO grubunda sırasıyla, %38.16, %24.14, %6.90 ve %0 , %6 1,2 propanediol grubunda sırasıyla %72.19, %57.80, %25.69 ve %15.60 ve etilen glikol grubunda ise sırasıyla, %61.94, %56.25, %21.89 ve %11.46 saptanmıştır. %6 Gliserol grubu diğer gruplara göre eritme sonrası motilite ve plazma membran fonksiyonel bütünlüğü daha iyi korumuştur. %40 ve üzerinde motiliteye sahip sperma kullanılarak yapılan IVF sonrası taze spermaya benzer düzeyde bölünme oranı elde edilmiştir.Item Implantasyon öncesi fare embriyolarindan farkli biyopsi teknikleri ile biyopsi örneği alinmasi sonrasinda embriyo gelişiminin in vitro ve in vivo incelenmesi(Uludağ Üniversitesi, 2012) Taşkın, Ali Cihan; Sağırkaya, Hakan; Bağış, Haydar; Sağlık Bilimleri Enstitüsü; Dölerme ve Suni Tohumlama Ana Bilim DalıBu çalışmada sekiz blastomerli fare embriyolarında aspirasyon biyopsisi ve sekiz hücre aşamasından in vitro gelişen blastosistlerde trofektoderm biyopsisi yapıldıktan sonra, manipüle edilen embriyoların in vitro gelişim oranları, kalite değerlendirmesi ve alıcı farelere transferden sonra in vivo implantasyon ve fetal gelişim oranları araştırıldı.CB6F1 (C57BL ?6 X BALB?C) dişi farelere 10 IU gebe kısrak serum gonadotropini (SIGMA- PMSG) intraperitoneal (i.p) enjeksiyonla uygulandı. Enjeksiyondan 48 saat sonra, 7,5 IU insan koriyonik gonadotropini (Organon-hCG) i.p. yolla verilerek süperovulasyon protokolü tamamlandı ve dişi fareler erkek CB6F1 (C57BL ?6 X BALB?C) fareler ile çiftleştirildi. Süperovule dişiler hCG uygulamasından 68-72 saat sonra, sakrifiye edildi. Sakrifiye edilen farelerin oviduktları HEPES tamponlu ve 3 mg/ml BSA ile takviye edilmiş HTF medyumu ile yıkanarak 8 hücreli embriyolar elde edildi.Biyopsi işlemleri içerisinde Ca2+/Mg2+ bulunmayan HEPES tamponlu ve 3 mg/ml BSA + 5 µg/ml sitohalazin B içeren Quinn's HTF medyumunun 50 µl'lik damlalarında yapıldı. Blastomer ve trofektoderm biyopsi gruplarındaki embriyolar sırasıyla 48 saat ve 24 saat süre ile 4 mg/ml BSA içeren Quinn's blastosist medyumunda %5 CO2, %5 O2 ve 37°C yüksek nemli inkübatör içerisinde blastosist aşamasına kadar kültür edildi ve stereo mikroskop altında in vitro gelişim oranları değerlendirildi. Gelişen blastosistlerden bazılarında toplam hücre sayısı belirlenirken, bazılarıda alıcı CD-1 farelere transfer edildi ve 13-15 gün sonra in vivo gelişim oranları saptandı. Sonuçlar SPSS 17.0 istatistik programında bağımsız T-Testi ve ANOVA ile değerlendirildi.Blastomer aspirasyon grubunda 152 ve kontrol grubunda 63 sekiz hücreli embriyo kullanıldı ve in vivo gelişimi değerlendirmek için blastomer grubundan 36 ve kontrol grubundan 30 embriyo transferi yapıldı. Trofektoderm grubunda 79 ve kontrol grubunda 28 blastosist kullanıldı ve in vitro kültür sonrası in vivo gelişimi değerlendirmek için, trofektoderm grubundan 32 ve kontrol grubundan 22 embriyo transferi yapıldı. Gelişen blastosistlerden bazıları floresan boyama tekniği ile boyandıktan sonra, toplam hücre sayıları belirlendi.Blastomer biyopsi grubunda gelişim oranı %81,02 (121/152) ve toplam hücre sayısı 50 olarak saptanırken, kontrol grubunda ise gelişim oranı %96,37 (62/63) ve ortalama toplam hücre sayısı 50 olarak saptandı. Blastomer biyopsi ve kontrol gruplarının gelişim oranları arasında anlamlı bir fark bulunmadı. Gelişen blastosistlerin toplam hücre sayıları karşılaştırıldığında da gruplar arasında benzer biçimde anlamlı bir farka rastlanmadı. Blastomer biyopsi grubunda uygulanan embriyo transferi sonucunda %25 (9/36) oranında implantasyon bölgesi saptandı ve bu bölgelerde %19,44 (7/36) oranında fetal gelişim saptandı. Kontrol grubunda yapılan embriyo transferi sonucunda ise %26 (8/30) oranında implantasyon saptandı ve bu bölgelerde % 20 (6/30) oranında fetal gelişim belirlendi. İn vivo gelişimi değerlendirmek için yapılan embriyo transferi sonuçları karşılaştırıldığında, implantasyon alanları ve fetal gelişim oranları bakımından gruplar arasında istatistiksel bir fark saptanmadı.Trofektoderm biyopsi grubunda gelişim oranı %86,96 (69/79) ve toplam hücre sayısı 26,66 olarak saptanırken, kontrol grubunda gelişim oranı %93,33 (23/28) ve toplam hücre sayısı 55,33 olarak saptandı. Trofektoderm biyopsi ve kontrol gruplarının gelişim oranları arasında anlamlı bir fark saptanamamıştır. Gelişen blastosistlerin toplam hücre sayıları karşılaştırıldığında gruplar arasında anlamlı bir fark bulunmuştur (P<0,05). Trofektorderm biyopsi grubunda yapılan embriyo transferi sonucunda %21,88 (7/32) oranında implantasyon bölgesi saptandı fakat bu bölgelerde fetal gelişim oluşumu gözlenmedi. Kontrol grubunda yapılan embriyo transferi sonucunda ise %59,09 (13/22) oranında implantasyon bölgesi saptandı ve bu bölgelerden % 18,18 (4/22) oranında fetal gelişim saptandı. İn vivo gelişimi değerlendirmek için yapılan embriyo transferi sonuçları karşılaştırıldığında, implantasyon alanları bakımından gruplar arasında fark bulunmazken, fetal gelişim oranları bakımından gruplar arasında anlamlı bir fark bulundu (P<0,05).Çalışma sonucunda trofektoderm biyopsi grubunda in vitro gelişim ve in vivo implantasyon oluşumunun olumsuz etkilenmemesine karşın, in vivo fötal gelişim olumsuz yönde etkilenmiştir. Bunun olası nedeninin biyopsi sürecinde oluşan fazla sayıdaki hücre kaybı düşünülmektedir. Oysa, blastomer biyopsi grubunda fetal gelişim de dahil kontrol grubu ile aralarında anlamlı fark bulunmadı. Dolayısıyla, erken gelişim döneminde yapılacak biyopsi işlemlerinin embriyo gelişimini olumsuz yönde etkilemediği ve özellikle hızlı gelişen ve toplam hücre sayısı daha düşük olan fare gibi türlerde yapılacak biyopsi uygulamalarının erken gelişim dönemlerinde yapılmasının daha avantajlı olacağı sonucuna varıldı.Item Köpek oositlerinin vitrifikasyon yöntemiyle dondurulması ve partenogenez aktivasyonu(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020) Özalp, R. Gözde; Sağırkaya, Hakan; Sağlık Bilimleri Enstitüsü; Dölerme ve Suni Tohumlama Ana Bilim DalıPet hayvanlarında biyoteknolojik çalışmalar son yıllarda hız kazanmaya başlamıştır. Köpeklerde başarısız yardımcı üreme teknikleriyle ilgili oluşan sorular, muhtemelen köpek türlerinin reproduktif fizyolojisine ait yetersiz bilgiden kaynaklanmaktadır. Bu konuda yapılan araştırmaların hız kazanmasında duygusal nedenler önemlidir. Fakat diğer taraftan pet biyolojisindeki uygulamalar, insan hastalıkları için model oluşturmaktadır. Bunun ötesinde gamet kriyopreservasyonunun gelişmesi, nesli tükenmekte olan türlerin korunması ve genetik banka oluşturulması için önemlidir. Köpek oositlerindeki düşük maturasyon oranlarına rağmen, bu tezde, partenogenetik aktivasyonun etkileri, vitrifiye matur oositlerde test edilmiştir. Köpek oositleri, Yıldırım Belediyesi Sokak Hayvanları Bakım ve Rehabilitasyon merkezinden alınan, 10 adet sağlıklı köpekten toplanmıştır. Ovaryumların tekrarlı parçalanmasından sonra, seçilen kumulus oosit kompleksleri, 5%CO2 inkübatörde, mineral yağla kaplanmış 500 µl TCM-199 içeren dört-gözlü petrilerde, 39°C'de, 72 saat boyunca maturasyona bırakılmıştır. Maturasyondan sonra oositler, 0%, 10%, 20% etilen glikol içeren 50 ml PBl içinde sırasıyla, 10, 10 dakika ve 30 saniye muamele edilmiştir. Oositler, 30 µl VS3 içeren kriyoviallere yerleştirilerek sıvı nitrojende dondurulmuştur. Bu grubun oositleri (n=257) vitrfiye oosit 'VO' olarak gruplanmıştır. Çözdürme sonrasında, oositler ionomisinle 5 dakika ve sikloheksimid ile 3 saat muamele ederek partenogenetik aktivasyona bırakılmıştır. Sonrasında oositler 72 saat kültüre edilerek nükleer maturasyon değerlendirilmiştir. Kontrol grubu olarak kullanılan oositler (n=257), 'FO' olarak gruplandırılmıştır. maturasyondan sonra, oositler direkt olarak ionomisin ve sikloheksimid ile muamele edilerek aktivasyona bıkarılmıştır ve 72 saat kültüre edilmiştir. Tüm oositler Hoechst33342 ile 30 dakika boyandıktan sonra nükleer maturasyon oranları faz kontrast mikroskopta değerlendirilmiştir. Maturasyon oranları (MI+MII) gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bulunamamıştır (p>0,05). Maturasyon sonrasında, vitrifiye köpek oositlerinde partenogenetik aktivasyona bağlı nükleer değerlendirmeye çalışması bulunmamaktadır. Fakat bu uygulamada elde edilen düşük maturasyon oranlarının, ileri moleküler çalışmalarla açıklanması gerektiği kanısındayız.Item L-karnitin ve alfa lipoik asitin koç sperması dondurulabilirliği üzerine ve çözdürme sonrası yaşam süresi üzerine etkileri(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019-09-18) Önder, Nail Tekin; Nur, Zekariya; Sağlık Bilimleri Enstitüsü; Dölerme ve Suni Tohumlama Ana Bilim DalıSunulan çalışmada; koç sperma sulandırıcısına eklenen 25 mM, 50 mM ve 100 mM L-karnitin ve 0,25 mM, 0,50 mM ve 1 mM Alfa lipoik asitin bireysel ve birlikte kullanılarak, inkübasyon boyunca spermanın yaşam süresini nasıl etkileyeceği ve spermatozoonların dişi genital kanaldaki olası ömrünün artırılabilmesi amaçlanmıştır. Sperma, beş adet Kıvırcık ırkı koçtan elektro-ejakülatör yöntemi kullanılarak alındı. En az +++ mass aktivite, %70 motililite ve 1,5 x109 spermatozoon/ml özelliğinde olan sperma örnekleri birleştirilerek (pooling) 16 eşit hacme bölündü. Biri kontrol olmak üzere içinde L-karnitin, Alfa lipoik asit veya her ikisinin karışımlarının farklı yoğunluklarını içeren sulandırıcılardan biri ile iki aşamalı sulandırma tekniğine göre sulandırılarak payet yöntemine göre donduruldu. Pooling, sulandırma, ekilibrasyon, eritme sonrası (0. saat) ve inkübasyon sonrası 3. ve 6. saatlerde spermanın motilite, plazma membran fonksiyon bütünlüğü (HOST) ve akrozomal bütünlüğü (PSA) değerlendirildi. Dondurma-eritme ve inkübasyon aşamalarına bağlı olarak, motilite, plazma membran fonksiyonel ve akrozom bütünlüğünün her işlemde azaldığı görüldü. Eritme sonrası aşamada sadece Alfa lipoik asit içeren grupların spermatolojik değerlerinin kontrol grubu ile benzerlik gösterdiği (P>0.05), L-karnitin eklenmesinin akrozomal bütünlüğü anlamlı bir şekilde koruduğu (P<0.05), diğer gruplara ait spermatolojik bulguların ise genellikle daha düşük olduğu bulundu. İnkübasyon sonrası aşamada antioksidan içeren grupların motilite ve plazma membran bütünlüğünün kontrol grubuna göre olumsuz etkilendiği, genellikle L-karnitin içeren gruplarda akrozomal bütünlüğün daha iyi korunduğu belirlendi. Koç sperması sulandırıcılarına L-karnitin ve Alfa lipoik asit eklenmesinin zamana bağlı olarak motilite ve plazma membran fonksiyonel bütünlüğünün hızlıca düşmesine yol açarak birlikte kullanıma uygun olmadığı sonucuna varıldı.Item Methionine, cysteine ve BHT ilave edilmiş TRIS-yumurta sarısı ile dondurulan koç spermasının IN-vitro olarak değerlendirilmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2018-12-21) Toker, Mehmed Berk; Doğan, İbrahim; Sağlık Bilimleri Enstitüsü; Dölerme ve Suni Tohumlama Ana Bilim DalıBu çalışmada TRIS-sitrik asit yumurta sarısı (%20) temel sulandırıcısına 2,5mM, 5mM metiyonin, 1mM, 2mM sistein, 1mM, 2mM bütil hidroksitolüen (BHT) eklenerek sulandırılan ve dondurulan koç spermasında çözüm sonrası bazı spermatolojik parametreler üzerine antioksidanların etkileri ve karşılaştırılması amaçlandı. Sperma, beş baş Kıvırcık ırkı koçtan üreme sezonunda, elektro-ejakülatör ile haftada iki kez alındı ve birleştirildi. Pooling sonrası ortalama hacim (ml), motilite (%), yoğunluk (x109/ml), plazma membran bütünlüğü (HOST, %), akrozomal (%), diğer morfolojik (%) ve toplam morfolojik (%) bozukluk oranları sırasıyla 3,92, 84,0, 1,96, 93,8, 5,60, 0,4 ve 6,0 bulundu. Sulandırılan sperma örnekleri bir saat içinde 5ºC'a indirildi ve %6 gliserol eklendikten sonra iki saat boyunca ekilibrasyona tabi tutuldu. Sperma, payette (0,25ml) 200x106 spermatozoon olacak şekilde çekildi ve dondurma cihazıyla dondurularak (-120 oC) analize kadar sıvı azotun içinde saklandı. Çözdürme sonrası motilite, HOST, akrozomal bozukluk, diğer ve toplam morfolojik bozukluk muayeneleri yapıldı. Motilite ve HOST oranları, kontrol ile tüm antioksidan grupları arasında fark (P<0,05) ve pozitif korelasyon tespit edildi (r=0,880). Akrozomal bozukluk oranlarında kontrol ile 2,5mM, 5mM metiyonin ve 1mM, 2mM sistein grupları arasında fark saptandı (P<0,05). Ayrıca metiyonin ve sistein grupları kendi dozları arasında da farklıydı (P<0,05). Diğer morfolojik bozukluk oranlarında ise fark yalnızca 1mM sistein ile 2mM BHT grupları arasında tespit edildi (P<0,05). Toplam morfolojik bozukluk oranlarında ise 1mM, 2mM BHT ve 1mM sistein grupları hariç, kontrol ve diğer deneme grupları arasında fark görüldü (P<0,05). Sonuç olarak, koç sperma sulandırıcısına çeşitli dozlarda eklenen antioksidanların çözüm sonrası incelenen spermatolojik parametreler üzerine koruyucu etkilerde bulunduğu kanaatine varıldı.Item Saanen ırkı tekelerde seminal plazma ve yumurta sarısının spermanın dondurulabilirliği üzerine etkileri(Uludağ Üniversitesi, 2008) Üstüner, Burcu; Günay, Ülgen; Sağlık Bilimleri Enstitüsü; Dölerme ve Suni Tohumlama Ana Bilim DalıBu araştırma, Saanen ırkı tekelerde seminal plazma ve yumurta sarısının spermanın dondurulabilirliği üzerine etkilerini incelemek amacı ile yapılmıştır.Araştırmada hayvan materyali olarak, Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi Araştırma ve Uygulama Merkezi Keçi Yetiştirme Ünitesi'nde bulunan 2-3 yaşlı 4 adet Saanen ırkı teke kullanılmıştır. Çalışmada kullanılan tekelerin beslenmesinde işletmede uygulanan besleme programı izlenmiştir.Araştırmada tekelerden sperma elektroejakülatör yöntemi ile alınmıştır. Sperma alma işlemi haftada bir kez aşım mevsimi dışında (Şubat-Mart 2006) ve içinde (Eylül-Ekim 2006) olmak üzere 5'er kez tekrarlanarak toplam 10 seferde tamamlanmıştır. Sperma örneklerinin spermatolojik özellikleri incelendikten sonra tüm örnekler bir tüpte toplanmıştır (pooling). Pooling yapılan sperma, seminal plazmanın ayrılıp, ayrılmamasına göre 2 ana gruba ve her ana grup ta, üç farklı yumurta sarısı oranı içeren Tris-sitrik asit-glikoz sulandırıcısı (%6, %12, %18) ile sulandırılmasına göre kendi içinde 3 alt gruba ayrılarak payet yöntemine göre sıvı azotta dondurulmuştur.Taze spermada, motilite, ölü spermatozoon, akrozomal bozukluk ve diğer morfolojik bozukluk (DMB) oranlarına ait ortalama spermatolojik değerler sırasıyla aşım mevsimi içinde %75.0±2.2, %17.2±1.3, % 7.4±0.5 ve % 2.5±0.7, aşım mevsimi dışında ise % 71.0±1.0, %17.1±2.9, %7.0±0.7 ve % 3.9±0.7 olarak bulunmuştur. Aşım mevsimi içinde ve dışında taze spermada tespit edilen her bir spermatolojik bulgunun ortalama değerleri arasında istatistiksel önemde bir fark saptanmamıştır (P> 0.05).Sulandırma sonrası yumurta sarısı oranları ve seminal plazmanın etkisi dikkate alınmadan genel ortalama motilite, ölü spermatozoon, akrozomal bozukluk ve DMB oranları sırasıyla aşım mevsimi içinde %72.2±0.7, %15.6±0.7, %7.8±0.3 ve %2.8±0.2, aşım mevsimi dışında ise %70.3±0.6, %23.3±1.6, %8.4±0.4 ve %3.7±0.4 tespit edilmiştir. Sulandırma sonrası yumurta sarısı oranlarının ve seminal plazmanın incelen tüm spermatolojik özellikler üzerine etkisi önemsiz bulunmuştur (P>0.05). Mevsimin ise yalnızca ölü spermatozoon ve DMB üzerine etkisi istatistiksel yönden önemli bulunmuştur (P<0.05, P<0.001).+5oC'de yumurta sarısı oranları ve seminal plazmanın etkisi dikkate alınmadan genel ortalama motilite, ölü spermatozoon, akrozomal bozukluk ve DMB oranları sırasıyla aşım mevsimi içinde %62.8±0.7, %21.9±1.0, %10.6±0.3 ve %2.6±0.2, aşım mevsimi dışında ise %55.2±2.5, %35.6±3.1, %11.7±0.6 ve %4.8±0.7 olarak saptanmıştır. +5oC'de yumurta sarısı oranlarının incelen tüm spermatolojik özellikler üzerine etkisi önemsiz bulunmuştur (P>0.05). Seminal plazmanın akrozomal bozukluk ve DMB dışında motilite ve ölü spermatozoon üzerine etkisi istatistiksel önemde bulunmuştur (P<0.01). Mevsimin ise akrozomal bozukluk dışında incelenen diğer spermatolojik özellikler üzerine etkisi istatistiksel önemde tespit edilmiştir (P<0.01, P<0.001).Ekilibrasyon sonrası yumurta sarısı oranları ve seminal plazmanın etkisi dikkate alınmadan genel ortalama motilite, ölü spermatozoon, akrozomal bozukluk ve DMB oranları sırasıyla aşım mevsimi içinde %55.8±0.8, %28.0±1.5, %13.4±0.3 ve %3.0±0.2, aşım mevsimi dışında ise %38.8±3.2, %53.8±3.9, %17.1±0.6 ve %4.3±0.4 olarak saptanmıştır. Ekilibrasyon sonrası yumurta sarısı oranlarının incelen tüm spermatolojik özellikler üzerine etkisi önemsiz bulunmuştur (P>0.05). Seminal plazmanın motilite ve ölü spermatozoon üzerine etkisi istatistiksel önemde bulunmuştur (P<0.001). Mevsimin ise incelenen tüm spermatolojik özellikler üzerine etkisi istatistiksel önemde saptanmıştır (P<0.01, P<0.001).Eritme sonrası yumurta sarısı oranları ve seminal plazmanın etkisi dikkate alınmadan genel ortalama motilite, ölü spermatozoon, akrozomal bozukluk ve DMB oranları sırasıyla aşım mevsimi içinde %40.2±1.9, %52.4±2.2, %29.9±1.7 ve %4.2±0.3, aşım mevsimi dışında ise %21.5±2.3, %73.8±2.8, %62.6±2.2 ve %1.7±0.2 tespit edilmiştir. Eritme sonrası yumurta sarısı oranlarının motilite üzerine etkisi istatistiksel önemde saptanmıştır (P<0.05), incelenen diğer spermatolojik özellikler üzerine etkisi önemsiz bulunmuştur (P>0.05). Seminal plazmanın DMB dışında incelenen diğer spermatolojik özellikler üzerine etkisi istatistiksel önemde bulunmuştur (P<0.001). Mevsimin ise incelenen tüm spermatolojik özellikler üzerine etkisi istatistiksel önemde bulunmuştur (P<0.001).Aşım mevsiminde ve aşım mevsimi dışında seminal plazmanın ayrılmasının, seminal plazması ayrılmayan gruplara göre eritme sonrası daha iyi spermatolojik özelliklerin elde edilmesinde yararlı olabileceğini göstermiştir. Aşım mevsiminde alınan sperma örneklerinin aşım mevsimi dışı alınan sperma örneklerine göre eritme sonrası daha üstün spermatolojik özelliklere sahip olduğu belirlenmiştir. Aşım mevsimi içinde sperma örneklerinin dondurulmasında seminal plazmanın ayrılarak %18 yumurta sarısı oranına sahip sulandırıcı kullanılması ve aşım mevsimi dışında ise seminal plazmanın ayrılarak sperma örneklerinin dondurulmasında %12 ve %18 yumurta sarısı oranına sahip sulandırıcıların kullanılmasının en uygun protokol olduğu sonucuna varılmıştır.Item Sığırlarda embriyo kültür medyumuna ilave edilen protein kaynaklarının embriyonik gelişim üzerine etkileri(Uludağ Üniversitesi, 2005) Yağmur, Mehmet; Soylu, M. Kemal; Sağlık Bilimleri Enstitüsü; Dölerme ve Suni Tohumlama Ana Bilim DalıBu çalışmanın amacı, birçok araştırıcı tarafından kullanılmakta olan CR1aa kültür medyumunda protein kaynağı olarak kullanılan sığır serum albumininin (BSA) yerine sentetik bir madde olan polivinilpirolidon (PVP) maddesinin kullanılıp kullanılamayacağının belirlenmesi ve normal şartlarda 4. günde kültür ortamına katılan fötal buzağı serumunun (FCS) embriyonik gelişim üzerindeki etkisinin incelenmesidir. Bu amaçla lokal bir mezbahadan elde edilen ovaryumlardan toplanan oositler in vitro şartlarda mature ve fertilize edildi. Fertilizasyondan 24 saat sonra, embriyolar rasgele iki gruba bölündükten sonra grubun birinde embriyolar içerisinde 3 mg/ml oranında BSA bulunan CR1aa medyumunda kültür edilirken, diğerinde embriyolar içerisinde 3 mg/ml oranında PVP bulunan CR1aa medyumunda kültür edildi. Kültürün 4. gününde (fertilizasyon 0. gün) de ayrıca her iki grupta yer alan embriyoların bir kısmına %10 oranında FCS ilave edilirken, geriye kalan embriyoların bulunduğu ortama FCS ilavesi yapılmadı. Embriyoların gelişimleri takip edildi ve özellikle embriyoların 2 hücre aşamasına ulaştıkları dönemde (kültürün 2. günü) ve blastosit aşamasına ulaştıkları 7. günde embriyolar sayılarak gelişim oranları belirlendi. İki hücreye bölünme ve morulaya gelişim oranları FCS ilavesi yapılan grup için sırasıyla BSA’lı grupta %61,60 ve %32,32 iken, PVP’li grupta %55,56 ve %25,40 bulundu; FCS ilavesi yapılmayan grup içinse BSA’lı grupta %60,95 ve %27,89 iken, PVP’li grupta %55,73 ve %21,34 bulundu. İkiye bölünme oranları bakımından gruplar arasında istatistiksel fark bulunmamış olsa da (P>0,05), BSA’lı grupların PVP’li gruplardan daha yüksek oranda bölünme gözlendiği tespit edildi. Morula gelişim oranları bakımından da gruplar içinde sadece FCS katılan BSA’lı ve FCS katılmayan PVP’li gruplar arasında istatistiksel fark bulundu (P<0,01). Sonuç olarak, CR1aa embriyo kültür ortamında BSA kullanılmasının gelişim oranlarını olumlu yönde etkilediği sonucuna varıldı. Ayrıca, kültürün 4. gününde kültür ortamına FCS ilavesinin yapılmasının embriyonik gelişimi pozitif yönde etkilediği gözlendi.