Sosyal Bilimler Doktora Tezleri / PhD Dissertations
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/27
Browse
Browsing by Department "Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Ana Bilim Dalı"
Now showing 1 - 20 of 42
- Results Per Page
- Sort Options
Item Ahıska türkü kadınların işgücü piyasasına katılım ve uyumlarının analizi: Güzellik ve kişisel bakım sektörü – Bursa ili örneği(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-07-11) Şahin, Tamilla; Alper, Yusuf; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Ana Bilim Dalı; Çalışma Ekonomisi Bilim Dalı; 0000-0003-0998-6104Ahıska Türkleri, 1944 yılında Stalin yönetimi tarafından Özvatanlarından koparıldıktan bu yana sürgün hayatı yaşayan ve dünyanın dört bir yanında dağınık halde bulunan bir Türk topluluğudur. Haksız politik gerekçelerle göçe zorlanan Ahıskalılar, her ne kadar çalışkan bir grup olarak bilinseler de çoğu göçmen gibi varış noktasının işgücü piyasasına uyum sağlamada bir takım zorluklar yaşamaktadırlar. Göç, sürgün ve işgücü piyasası olguları bir arada değerlendirildiğinde ise kadınlara atfedilen dezavantajlı konumun mahiyeti genişlemektedir. Böylesi zorluklarla bütünleşmiş bir alanda Ahıska Türkü kadınların iş hayatlarında yaşadıkları zorlukları ile uyumlarını kolaylaştırıcı etkenleri ve politika yapıcılardan beklentilerini açığa çıkarmak ise işgücü piyasasına katılım ve uyum sürecini anlamayı kolaylaştırabilir. Ahıska Türkü kadınların işgücü piyasasına katılım ve uyumlarını ortaya koymayı amaçlayan bu çalışma, nitel araştırma yöntemlerinden biri olan ve deneyimlere odaklanan Fenomenoloji yöntemiyle yürütülmüştür. Çalışmada, Güzellik ve Kişisel Bakım Sektöründe çalışan 20 Ahıska Türkü kadınla yarı yapılandırılmış görüşme formu kullanılarak görüşmeler gerçekleştirilmiş, toplanan veriler içerik analizine tabi tutulmuş ve katılımcıların işgücü piyasasına uyumlarını açıklayan kodlar kategorize edilmiştir. Ahıska Türkü kadınların vatandaşlığa geçmelerinin veya çalışma izni almalarının zaman alması ve diploma denkliğindeki engellere bağlı olarak başlarda izinsiz veya vasıfsız işlerde çalışmaları ile sektörün Türkiye’de yeni yeni gelişmeye başaması, işgücü piyasasına uyumlarını zorlaştırsa da menşe ülkelerinden aldıkları nitelikli eğitim, yaptıkları işle ilgili becerilere sahip olmaları, işlerini severek yapmaları, anadillerinin Türkiye resmi diliyle benzerlik göstermesi ve sektörde çalışanlarla daha önceden bağlantılı olmaları, işgücü piyasasına katılımlarını ve uyumlarını kolaylaştırmıştır.Item Amartya Sen'de özgürlük, eşitlik ve adalet: Sosyal haklar açısından bir değerlendirme(Uludağ Üniversitesi, 2017-11-24) Çetin Aydın, Gülşen; Kaya, Pir Ali; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Ana Bilim Dalı; İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Bilim DalıBu çalışma özgürlük, eşitlik, adalet ve sosyal hak kavramlarını Amartya Sen'in bakış açısıyla irdelemeyi amaçlamaktadır. Çalışma, insanı esas alan bu kavramları hümanist ve etik bir bakış açısı olan Sen'in görüş ve düşünceleri çerçevesinde anlama çabasını içermektedir. Çalışmada özgürlük, eşitlik, adalet ve sosyal hak kavramlarının literatürdeki yeri ve Sen'in bu kavramlarla ilişkilendirilebilecek olan yaklaşımları ele alınmaktadır. Tezde Sen'in yaklaşımları özgürlük, eşitlik, adalet ve sosyal hak kavramları çerçevesinde irdelenmektedir. Bu doğrultuda Sen'in özgürlük görüşünün pozitif özgürlük, eşitlik düşüncesinin faydacı eşitlik, adalet görüşünün tarafsız seyirci ve sosyal hak düşüncesinin yapabilirlikler üzerine şekillendiğini söylemek mümkündür. Sen'in bu kavramlara ilişkin görüşü toplumsal düzenlemeler için geniş bir bakış açısı sunmaktadır.Item Avrupa Sosyal Modeli'nin bir parçası olarak Avrupa Sendikalar Konfederasyonu: Kuruluşu, sendikal anlayışı ve sosyal Avrupa'nın şekillenmesine etkisi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019-02-13) Güler, Ceyhun; Tokol, Aysen; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Ana Bilim DalıDemokrasi, serbest toplu pazarlık, sendikal haklar, sosyal refah, piyasa ekonomisi gibi kimi kavramlar Avrupa sosyal boyutu ile ilgili değerler manzumesi içinde yer alan unsurlar arasındadır. Bu değerlerin başarılı bir şekilde hayata geçebilmesi için Avrupa Birliği tarafından doğrudan veya dolaylı olarak oluşturulan ve desteklenen kurum ve örgütler önemli roller üstlenmektedir. Özellikle sendikal haklar ve serbest toplu pazarlık gibi kimi değerlerin şekillendirilmesinde sendikaların rolü de son derece önemlidir. Bu doğrultuda Avrupa'da bölgesel bir üst örgüt olarak faaliyet gösteren Avrupa Sendikalar Konfederasyonu'nun Avrupa Sosyal Modeli'nin oluşturulmasında ne ölçüde etkili olduğunu sorgulamak yerinde olacaktır. Öncelikle belirtmek gerekir ki ETUC, 1973 yılında 15 ülkeden 17 üye örgütün bir araya gelmesi ile kurulmuştur. ETUC, AB politikalarının sosyal yönlerinin güçlendirilmesini, AB karar ve politikalarını işçiler lehine etkilemeyi önemli hedefleri arasında saymaktadır. Fırsat eşitliği, adil ücret politikası, insan onuruna yakışır iş, sosyal içerme, temel haklar, Avrupalı işçilerin serbest dolaşımı, iklim değişiklikleriyle mücadele, yüksek kaliteli kamu hizmetlerine erişim, işçi sağlığı ve iş güvenliği ve Avrupa sosyal değerlerinin dünyanın diğer bölgelerinde de geliştirimesi ETUC tarafından sıralanan diğer temel hedefler arasında yer almaktadır. Bu doğrultuda bir sorgulama yapıldığında Avrupa sosyal modeli içinde dile getirilen temel değerler ile ETUC tarafından ortaya konulan temel hedeflerin kesiştiği dikkat çekmektedir. Bu durum Avrupa sosyal modeli ve ETUC ilişkisinin tartışmaya açılmasını daha anlamlı hale getirmektedir. Dolayısıyla tarihsel arka planda Avrupa Sendikacılığı'nın kısa tarihi, ETUC'un Sosyal Avrupa tartışmaları ve Avrupa sendikal hareketi içindeki yeri ve etkisi de tartışma konuları arasına eklenerek çok boyutlu bir sorgulama ve tartışma ortaya konulması amaçlanmaktadır. Anahtar Kelimeler: ETUC, Avurpa Birliği Sosyal Politikası, Sosyal Diyalog, Avrupa Sendikal Hareketi, Avrupa Bütünleşme Süreci.Item Çağrı merkezlerinde denetim-direniş ilişkileri bağlamında enformel örgütlenmenin koşulları ve sonuçları: Çağrı merkezi çalışanları derneği örneği(Uludağ Üniversitesi, 2014-09-29) Tartanoğlu, Şafak; Zencirkıran, Memet; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Ana Bilim Dalı; Yönetim ve Çalışma Sosyolojisi Bilim DalıÇağrı merkezleri 1990'lı yılların başından beri çalışma hayatında oldukça önemli bir yer tutmaktadır. Çoğu zaman modern işyerleri olarakda tanımlanan çağrı merkezlerinde işin doğası, emek sürecinin her aşamasının izlenmesine ve denetlenmesine imkan vermektedir. Tam gözetim olanağı, çağrı merkezlerinde mükemmel bir denetim mekanizması kurmayı kolaylaştırmakta, yeni yönetim mekanizmalarıyla çalışanın da rızasının alınmasıyla, burada işyeri direnişine yer kalmadığı savunulmaktadır. Araştırmanın temel sorunsalı, Türkiye'de çağrı merkezlerinde çalışanların farklı boyutlarda direniş gösterdikleri ve bu direniş mekanizmalarını ortaya çıkaran nedenlerin çok boyutlu olduğundan hareketle, özellikle emek süreci perspektifinde denetim-direniş ilişkisinin ortaya konması üzerine kurulmuştur. Burada önemli soru, denetim mekanizmalarına karşı geliştirilen işçi direnişinin kolektif eylem veya örgütlenmeye nasıl dönüştüğü noktasında sorulabilir. Son dönemde çatışma ve direniş biçimlerinin farklı boyutlarda ortaya çıktığından hareketle, konunun incelenmesi gelişmekte olan ülkeler açısından literatür açığının da kapatılması anlamına gelecektir. Emek süreci teorisinin bu noktada ihmal ettiği bir konu işyerinde işçi temsiliyeti üzerinedir. Geleneksel olarak işçi temsiliyeti toplu pazarlık ve sendikalar yoluyla sağlanmaktadır. Ancak post-endüstriyel ekonomide, geleneksel sendikacılığın giderek zayıfladığı bilinmektedir. Literatürde sıklıkla sendikasız işyerlerinden bahsedilmektedir. Bu ortamda işçi temsiliyeti sendika dışı, alternatif örgütlenmeler yoluyla sağlanmaktadır. Sendika dışı işçi örgütlenmeleri geçmişin geleneksel sendika ve kolektif örgütlenmelerinin yerini almaktadır. Bu çerçevede çalışmada Türkiye'de çağrı merkezi çalışanlarını örgütleyen ilk kolektif deneyim olan 'Çağrı Merkezi Çalışanları Derneği'nin etkinliği ve sürdürülebilirliği çeşitli boyutlarıyla incelenmiştir.Item Çalışma hayatında anneliğin dönüşümü: Bursa ölçeğinde çalışan anneler üzerine bir uygulama araştırması(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-05-21) Kılıç, Eda; Zencirkıran, Memet; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Ana Bilim Dalı; Yönetim ve Çalışma Sosyolojisi Bilim DalıAnnelik ve çalışma hayatı, sanayileşme döneminden itibaren etkileşim içerisinde olmuş ve her iki kurum da birbirini dönüşüme uğratmıştır. Ücretli çalışma, tarihsel olarak anneliğe nazaran oldukça geç bir dönemde kadınların yaşamının bir parçası haline gelmeye başlamıştır. Bununla birlikte annelik ve annelik faaliyetleri, kadınların toplumsal konumunun belirleyicisi olarak görülmeyi sürdürmüştür. Bu konum, tarihsel olarak ve toplumdan topluma değişikliğe uğrasa da anneliğe atfedilen değerin yüceltilmesi ya da anneliğin aşınması, ideolojik arka plana sahiptir. Çalışan annelik olgusu, feminist hareketler, sosyal politikalar ve çalışma hayatına yönelik düzenlemeler doğrultusunda dönüşüm geçirmiştir. Ancak annelik faaliyetleri, aile ve toplum içerisinde hâlâ önemli bir yere sahiptir. Annelik faaliyetleri, literatürde, çalışma hayatında kadınların karşı karşıya kaldığı sorunlardan yalnızca biri olarak ele alınmıştır. Bu nedenle çalışmada anneliğin bir kurum olarak inşa edilerek yüzyıllar boyunca uğradığı toplumsal, ekonomik, siyasi ve hukuki dönüşüm, çalışma hayatında anneliğin tarihsel arka planı ve özellikleri ve çalışan annelerin yaşadıkları sorunlar tüm yönleriyle ortaya konmaya çalışılmıştır. Bu çalışma, Türkiye'de anneliğe dair ideolojilerin ve çalışma hayatının annelik ile birlikte sürdürülmesine olanak tanıyan yasal düzenlemelerin çalışma hayatında anneliğin dönüşümü üzerindeki etkisini ortaya koymayı amaçlamaktadır. Çalışmada Bursa ölçeğinde amaçlı örnekleme ile seçilen 502 anneye uygulanan anketin değerlendirilmesi sonucu ilişkisel tarama modeli ile kadınların annelik ve çalışma hayatına yönelik tercihlerinde tam zamanlı annelikten çalışma hayatı ve anneliği bir arada sürdürme eğilimine doğru bir dönüşümün söz konusu olduğu ortaya çıkmıştır.Item Çalışma hayatında etnik ayrımcılık eğilimlerinin istihdam sürecine etkisi: "Geçit Bekçileri" kavramı üzerinden sosyal psikolojik bir analiz(Uludağ Üniversitesi, 2015-06-02) Yıldırım, Zehra Maviş; Baştaymaz, Tahir; Kuşdil, M. Ersin; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Ana Bilim Dalı; Yönetim ve Çalışma Psikolojisi Bilim DalıBu doktora çalışması, kurumsal etnik ayrımcılık pratiklerinin nedenlerine ve toplumsal sonuçlarına yönelik bir araştırmadır. Günümüzün endüstriyel toplumsal yapısının kurumlara vermiş olduğu toplumsal hiyerarşiyi inşa etme gücü, aynı zamanda toplumda var olan tüm farklı grupların da toplumsal yapı içindeki yerini belirlemektedir. Kurumlar, eşitlik ya da ayrımcılık pratikleri üzerine toplumun tüm üyeleri ile ilişki kurarken, bu durum da toplumsal hiyerarşinin tekrar-tekrar ya eşitlik ya da ayrımcılık temelinde şekillenmesi anlamına gelmektedir. Kurumlar ise, kişi ve grupların toplumsal rollerini, karar alma yetkisi verdikleri insan kaynakları ile gerçekleştirirler. Bu araştırma, kişi ve gruplar üzerinde söz sahibi olan bu insan kaynaklarına geçit bekçileri olarak yaklaşmış ve yeni bir kavram çalışması olarak bu grubun davranışları temelinde eşitlik gözcüleri ve ayrımcılık gözcüleri olarak iki farklı gruba ayrıştırmıştır. Çalışmanın ana hedefi ise, toplumsal yaşamda tüm toplum üyeleri için bu denli önemli rolü olan geçit bekçilerinin, etnik ayrımcılık eğilimlerinin arkasında yatan bilişsel sosyal psikolojik nedenlerin araştırılmasıdır. Ayrımcılık ve etnik ayrımcılık pratiklerinin bilişsel düzeyde inşa edilip daha sonra kurumsal ayrımcılık pratikleri olarak ortaya çıkmasındaki sebepler, sosyal psikoloji disiplini içinde yaygın kabul gören Sosyal Kimlik Kuramı ve Sosyal Baskınlık Kuramı ile ilişkilendirilerek açıklanmış, geçit bekçilerinin etnisite faktörlerden neden ve nasıl beslendikleri ayrıntılı olarak aktarılmıştır. Geçit bekçilerinin muhtemel etnik ayrımcılık pratikleri ise, Türkiye'de ikinci büyük etnik grup olan Kürtlerin çalışma yaşamında eşit çalışma hakkı bulup bulamadıkları üzerinden incelenmiştir. Araştırma, Bursa sanayiinde ve özel istihdam bürolarında güncel olarak çalışan geçit bekçileri üzerinde gerçekleştirilmiştir. Geçit bekçilerinin, Kürt etnik grubuna yüksek düzeyde sosyal mesafe içinde oldukları görülmüştür. Kurumsal pratikler ve geçit bekçilerinin bireysel kararları düzleminde, Güneydoğu kökenli adayların işe alınma olasılıklarının diğer coğrafya kökenli adaylara oranla anlamlı olarak daha düşük olarak saptanmıştır. Geçit bekçilerinin istihdam kararlarında sosyal baskınlık yöneliminin ve eşit fırsatlar algısının anlamlı bir etkiye sahip olduğu görülmüştür.Item Çalışma ilişkilerinde güven: Yönetim politikaları, güven ve bağlılık ilişkisi konusunda bir Türkiye ve Kırgızistan uygulaması(Uludağ Üniversitesi, 2006-09-07) Özbek, Mehmet Ferhat; Bozkurt, Veysel; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Ana Bilim Dalı; Yönetim ve Çalışma Sosyolojisi Bilim DalıGüven çalışma yaşamını etkileyen önemli bir değişkendir. Bu açıdan güven hem işçileri hem de yöneticileri etkileyen bir faktördür. Bu bağlamda çalışmanın amaçları şu şekilde ifade edilebilir. Evrensel personel politikaları ile dış ödül ve yükseltme politikalarının örgüt içerisinde güveni ve üst yönetime güven üzerinde ne düzeyde bir etkiye sahip olduğunu açıklamak, örgüt içerisinde güvenin ve üst yönetime güvenin örgütsel bağlılık üzerindeki etkisini araştırmak ve demografik faktörlerin güven üzerindeki etkilerini açıklamaktır. Bu çalışma Kırgızistan ve Türkiye’de gerçekleştirilmiştir. Kırgızistan’daki anket petrol, tekstil ve gıda sektöründe faaliyet gösteren fabrikalarda yapılmıştır. Türkiye ise gıda ve tekstil sektöründe faaliyet gösteren fabrikalarda yapılmıştır. Kırgızistan’da toplam 250, Türkiye’de 300 işçiye anketler ulaştırılmış, bunlardan Kırgızistan’dan 188 (%75,2’si) ve Türkiye’den 239 (%79,6’sı) değerlendirilmeye alınmıştır. Araştırmanın Türkiye sonuçlarına göre evresel personel uygulamaları ile dış ödüller ve yükseltme politikaları örgüt içerisinde güveni ve üst yönetime güveni doğrudan etkilemektedir. Kırgızistan sonuçlarına göre ise sadece ödül ve yükseltme politikaları örgüt içerisinde güveni ve üst yönetime güveni doğrudan etkilemektedir. Araştırmada hem Türkiye hem de Kırgızistan sonuçlarına göre örgüt içerisinde güven ve üst yönetime güven örgütsel bağlılık özerinde doğrudan etkili değişkenlerdir. Araştırmada demografik verilerden olan eğitim düzeyi, örgütte geçen süreler ve yaş değişkeni güveni açıklamada etkili bir değişken olduğu sonucuna ulaşılmıştır.Item Dördüncü Sanayi Devrimi ve sendikal stratejiler(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-09-19) Kuru, Resmiye Demet; Baştaymaz, Tahir; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Ana Bilim Dalı; Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bilim Dalı; 0000-0002-0042-09671990'lı yıllardan bu yana güç kaybı yaşayan sendikaların yaşanan yeni teknolojik gelişmelerle birlikte nasıl konumlanacağı birçok tartışmayı beraberinde getirmektedir. Değişen ve dönüşen dünyamız gelinen noktada yeni bir çağın eşiğinde büyük sancılar içine girmiştir. Dördüncü Sanayi Devrimi süreci, çalışma hayatını ve sendikaları köklerinden etkileyecek değişimlere gebedir. Bu değişim dar bir sınırda kalmaktan uzak yapısıyla insan hayatının bütün alanlarına dokunan, baş döndürücü hızıyla kendini gerçekleştiren özellikler taşımaktadır. Çalışma hayatının dönüşümüne geniş bir perspektiften bakıldığında, Dördüncü Sanayi Devrimi dönüşümünün getireceği risklere karşı küresel ölçüde önlemlerin alınması, güçlü sendikalar ve güçlü sendikal faaliyetlerin gerekliliği açık bir biçimde görülmektedir. İşçilerin çıkarlarının gözetilmesi bağlamında bu değişim ve dönüşüme eşlik etmek, olumlu etkileri azami düzeye çıkararak olumsuz etkileri asgari seviyeye indirmek sendikalar için hayati önem taşımaktadır. Sendikacılık toplumsal, ekonomik yapılar, teknoloji ve üretim tekniklerindeki değişimlerle sürekli bir etkileşim halindedir. Değişimlerle beraber ortaya çıkan yeni ihtiyaçlar yeni kurumları ortaya çıkarmakta ve var olanları evrimleştirmektedir. Dördüncü Sanayi Devrimi ile yaşanan köklü değişimlerin sendikacılığı da farklı bir boyuta taşıması kaçınılmazdır. Değişimi iyi analiz etmek, doğru tahminlerle doğru çözüm önerileri üretmek yarınki sorunlara bugünden önlem almak adına önemlidir. Sendikalar geleneksel yapılarından sıyrılarak, kendi durumlarını gözden geçirmeli, yeni çalışma hayatına uygun misyon ve vizyon belirlemeli, yeni bir aksiyon sistemi ve yeni duruma uygun farklı stratejiler geliştirmelidir. Bu çalışmanın amacı da Dördüncü Sanayi Devrimi döneminde yaşanan dönüşümün emeğin ve emeğin temsilcilerinin üzerindeki etkilerini inceleyerek dönüşen dünyaya nasıl ayak uyduracaklarını araştırmaktır. Buna göre çalışmada sanayi devrimleri ve teknolojik gelişmeler çerçevesinde emeğin ve emeğin temsilcilerinin ortaya çıkış aşamasından günümüze kadar olan süreçte geçirdiği dönüşümün izi sürülmüş, Dördüncü Sanayi Devrimi ile değişen çalışma hayatı ele alınarak sendikaların mevcut durumu incelenmiş ve uluslararası ve ulusal sendikaların Dördüncü Sanayi Devrimi ile ilgili izledikleri stratejiler incelenerek bu kapsamda yeni teknolojilerin yarattığı krizin fırsata çevrilmesi amacını taşıyan "Sendika 4.0" önerisi değerlendirilmiştir.Item Dünyadaki çokkültürlülük tartışmaları bağlamında Türkiye'de çokkültürlülük eleştirel bir bakış(Uludağ Üniversitesi, 2012) Yanık, Celalettin; Berkay, A. Fügen; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Ana Bilim Dalı; Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bilim DalıÇokkültürlülük, 1970'li yılların başında gerek küreselleşmenin dünya genelindeki sosyal, politik ve ekonomik alanlarda yarattığı dönüşümlere gerek ulusaşırı göç hareketlerine gerekse de artan etnik çatışmalara bağlı olarak ortaya çıkan ve bugünün politik ve sosyolojik tartışmalarının önemli bir nesnesi haline gelebilen sosyolojik bir olgudur. Ulusaşırı göçlerin ve etnik çatışmaların sonucunda artan kimlik, dil, kültür farklılıklarının üstesinden gelebilmek amaçlı olarak da çokkültürlülük, Batılı ülkeler özelinde uygulanabilir bir politika halini alabilmiştir. Bu çalışma kapsamında amaçlanan, Türkiye'deki çokkültürlülük tartışmalarını şekillendiren, Batılı ülkelerin siyasi ve sosyal alanlarda uygulamaya koyduğu çokkültürlülük düşüncesinin ilk dönemlerdeki farklılıkların tanınmasına ve ulus-devletler içerisinde yer alan azınlıkların, etnik grupların ve göçmenlerin kimliksel, dilsel, kültürel taleplerinin kamusal alandaki görünürlülüklerinin sağlanmasına yönelik politikalarda yaşanan dönüşümü eleştirel bir bakış açısıyla değerlendirmektir. Bu bağlamda, Batılı devletlerin kendi özgül, tarihsel, toplumsal, dönemsel ve aynı zamanda nesnel koşullarına bağlı olan çokkültürlülük, bir olgu olarak Türkiye'deki demokratikleşme, uluslaşma, azınlık hakları gibi genel sorunlar bağlamında entelektüel ve akademik alanlarda nasıl bir tartışma ortamı yaratabildiği çerçevesinde tartışılmaktadır. Bu çalışmada, çokkültürlülük düşüncesinin ve siyasetinin teorik ve pratik alanlarda, özellikle de Batılı ülkelerin kendi özgül şartları bağlamında gelişen azınlıkların, etnilerin ve göçmen grupların taleplerinin gerçekleştirilebilmesinde ve çözümünde ne ölçüde başarılı olabildiği eleştirel bir değerlendirmeye tabi tutularak, Türkiye'deki çokkültürlülük tartışmalarının söylemsel arka planları analiz edilmeye çalışılacaktır.Item Endüstri ilişkileri iklimi ve ikili bağlılık ilişkisi: Bir araştırma(Uludağ Üniversitesi, 2018-02-12) Gökçe, Ahmet; Aytaç, Serpil; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Ana Bilim Dalı; Yönetim ve Çalışma Psikolojisi Bilim DalıEndüstri ilişkileri iklimi, yani yönetim ve sendika arasındaki ilişkilerin uzlaşmacı veya çatışmacı oluşu çalışanların tutum ve davranışları üzerinde doğrudan etkiye sahiptir. Örgütler için önemli bir tutum olan bağlılık davranışı da endüstri ilişkilerinin ikliminden etkilenmektedir. Bu doğrultuda, bu çalışmanın temel amacı, endüstri ilişkileri iklimi ile ikili bağlılık arasındaki ilişkinin incelenmesidir. Çalışmanın ilk bölümünde, kavramsal çerçeve ve de konuyla alakalı olan kavramların açıklamasına yer verilmektedir. İkinci bölümde çalışmanın ana hatlarından birini oluşturan endüstri ilişkileri iklimi kavramı incelenmiştir. Üçüncü bölümde ikili bağlılık kavramı ve bu kavramın boyutları incelenirken, dördüncü ve son bölümde endüstri ilişkileri iklimi ile ikili bağlılık arasındaki ilişkileri incelemek amacıyla gerçekleştirilen araştırma bulunmaktadır. Araştırmada elde edilen veriler İzmir ve Manisa illerindeki metal sanayinde iki çokuluslu işletmede çalışan 400 bireyden toplanmıştır. Elde edilen veriler ile ilgili tüm analizler için "SPSS 15.0 for Windows" programından yararlanılmıştır. Araştırma sonuçlarına göre, uzlaşmacı endüstri ilişkileri iklimi ile, işletmeye bağlılık ve sendikal bağlılık arasında pozitif yönde ve istatistiksel açıdan anlamlı ilişkiler belirlenmiştir. Çatışmacı endüstri ilişkileri iklimi ile işletmeye bağlılık arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir ilişki tespit edilememiştir. Ayrıca yapılan analizlerde çatışmacı ve uzlaşmacı endüstri ilişkileri iklimi bağımsız değişkenlerinin, işletmeye bağlılık bağımlı değişkenini ve sendikal bağlılık bağımlı değişkenini istatistiksel olarak anlamlı düzeyde açıkladığı belirlenmiştir. Ayrıca, endüstri ilişkileri iklimi ile işletmeye ve sendikaya bağlılığın, cinsiyet, yaş, medeni durum, öğrenim durumu ve çalışma süresi demografik değişkenlerine göre farklılık gösterip göstermediğine yönelik analizler yapılmış ve bazı değişkenlere bağlı olarak farklılık sergiledikleri görülmüştür.Item Gelirin yeniden dağılımında bir araç olarak sosyal güvenlik(Uludağ Üniversitesi, 2007-03-08) Arabacı, Rabihan Yüksel; Alper, Yusuf; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Ana Bilim DalıDevlet, toplumda var olan gelir eşitsizliklerini ve yoksulluğu azaltmak amacıyla, çeşitli araçlara başvurarak geliri yeniden dağıtmaktadır. Sosyal güvenlik sistemi, devletin gelirin yeniden dağıtmak amacıyla kullandığı en önemli araçlardan biridir. Sigortalılardan toplanan sosyal güvenlik primleri bazı grupların satın alma gücünü belli bir oranda azaltırken, ödenen ivazlar da bazı grupların satın alma gücünü belli bir oranda artırarak, geliri yeniden dağılımını sağlamaktadır. Sosyal güvenlik sistemleri, benimsedikleri ilkeler ve amaçlar bakımından birbirinden farklılık göstermektedir. Bu farklılıklar nedeniyle, Bismarck, Beveridge, Karma ve Hedefe Yönelik olmak üzere dört farklı sosyal güvenlik modeli sözkonusudur. Her model, gelirin yeniden dağılımı açısından farklı sonuçlar ortaya çıkarmaktadır. Bunun yanında sistemin finansman yapısı ve finansman yöntemi ile ülkenin ekonomik gelişmişlik düzeyi ve nüfus yapısı da meydana gelen gelirin yeniden dağılımı üzerinde etkilidir. Türkiye, Bismarck tipi bir sosyal güvenlik modeline sahip olmakla birlikte, zaman içinde sisteme yapılan müdahaleler nedeniyle Beveridge tipi özellikler de göstermektedir. Son yıllarda sistemin ödediği en düşük ve en yüksek aylıklar arasındaki farkın azalması bunun en önemli göstergesidir. Türk sistemi incelendiğinde, alt gelir grupları lehine güçlü bir yeniden dağılım gerçekleştirdiği ancak bununla birlikte kapsama aldığı tüm gruplar lehine geliri yeniden dağıttığı görülmektedir. Sisteme sıkça yapılan müdaheleler nedeniyle nesiller arası gelirin yeniden dağılımı bakımından kesin bir yorum yapmak mümkün değildir.Item Gelişmekte olan ülkelerde enformel sektörün nitelikleri ve önemi: İstihdam, gelir ve çevresel koşullar(Uludağ Üniversitesi, 1986) Baştaymaz, M. Tahir; Ekin, Nusret; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Ana Bilim DalıItem Göç ve yoksulluk arasındaki ilişki: Bilecik örneği(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-07-05) Kariman, Selami; Işığıçok, Özlem; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Ana Bilim Dalı; 0000-0002-6067-0343Dünya’da, her yıl milyonlarca insan ekonomik, siyasi, sosyal ve doğa olayları gibi pek çok nedenden dolayı göç etmek zorunda kalmaktadır. Bu göçlerden, Türkiye başta olmak üzere pek çok ülke etkilenmektedir. Göçmen grupları, göç ettikleri ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de birçok sorunla karşılaşmaktadır. Bu sorunların başında yoksulluk ve yoksunluk gelmektedir. Dolayısıyla, Türkiye’de göçmen gruplarının üzerinde araştırma yapılması, hem onların yaşadıkları yoksulluk ve yoksunlukların öğrenilmesine, hem de literatüre olumlu bir katkı sağlayacaktır. Bu doktora çalışması, göç ve yoksulluk arasındaki ilişkinin incelenmesine ve göç sürecinin sonunda yaşanan yoksunlukların öğrenilmesine yönelik bir araştırmadır. Çalışmanın ana hedefi ise, zorunlu nedenlerle Türkiye’ye göç etmiş insanların ekonomik ve sosyal yoksunluklarının araştırılmasıdır. Araştırmada nitel araştırma yöntemi ile göç ve yoksulluk arasında nasıl bir ilişki olduğu araştırılmış ve göçmen gruplarının yaşamış oldukları yoksunlukların neler olduğu incelenmiştir. Araştırma Bilecik ilinde ikamet eden göçmen grupları üzerinde gerçekleştirilmiştir. Araştırmada göçmen gruplarının genel olarak yoksullaştıkları sonucuna ulaşılmasının yanı sıra arkadaşlık, sosyal, dil ve kültürel, ekonomik, yasal, aile akraba ve evlilik, sağlık, mesleki, eğitim, insan haklarından mahrum kalma, barınma temaları kapsamında yoksunluk yaşadıkları ve sosyal dışlanmaya maruz kaldıkları saptanmıştır.Item Gönüllü sağlık örgütlerinde çatışma ve çatışma yönetimi: Ulusal Medikal Kurtarma Ekibi'ne yönelik bir uygulama(Uludağ Üniversitesi, 2009-12-31) Ertürk, Elvan Melek; Aytaç, Serpil; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Ana Bilim DalıÇatışma, sosyal yaşamın bir parçası olarak kabul edilmektedir. Özellikle grup çalışmasına dayalı iş hayatında çatışma kaçınılmazdır. Hatta bir grupta çatışmanın hiç olmaması, grupta olumsuz bir etki yaratabilmektedir. Kabul edilebilir düzeylerdeki çatışmanın gruba hareket getirmek gibi olumlu etkileri literatürde yer almakla birlikte, dozunun çok artması, istenmeyen sonuçlara yol açabilmektedir. Dolayısıyla grup içi çatışmanın yönetilmesi, grubun sağlıklı çalışabilmesi açısından oldukça önemlidir. Bu araştırmada, grubu oluşturan bireylerin kullandıkları çatışma yönetimi stillerinin, grup çıktılarından olan performans ve iş tatminini hangi yönde etkilediği incelenmiştir. Zorlama, kaçınma, kabullenme, problem çözme ve uzlaşma olarak ele alınan çatışma yönetim stillerini ölçmek için DUTCH kullanılmıştır. Araştırmanın örneklem grubu, yaşanan afetlerde medikal arama kurtarma çalışmalarını yürütmek üzere bir araya gelmiş olan Sağlık Bakanlığı'na bağlı Ulusal Medikal Kurtarma Ekibi (UMKE)'nin kamplarına katılan gönüllü çalışanlarıdır. Örneklem surveyi yöntemi kullanılarak gerçekleştirilen çalışmaya, 263 UMKE gönüllüsü katılmıştır. Katılımcıların %55,1'i ekip içinde çatışma yaşadıklarını ifade etmişlerdir. Gönüllü çalışanlar arasında uzlaşma stili, hem kadın hem de erkekler için en sık kullanılan çatışma yönetimi stili olarak belirlenmiştir. Çatışma yönetimi stilleri ile iş tatmini arasındaki ilişkiye bakıldığında; uzlaşma ile iş tatmini arasında olumlu ve anlamlı bir ilişki olduğu gözlenmiştir. Zorlama ve kaçınma ile iş tatmini arasında ise olumsuz yönde anlamlı ilişkiler bulunmuştur. Çatışma yönetimi stilleri ile performans arasındaki ilişkiye bakıldığında; kabullenme, uzlaşma, problem çözme ve zorlama ile performans arasında anlamlı bir ilişki olduğu gözlenmişken; kaçınma stilinde anlamlı bir ilişki elde edilememiştir. Ayrıca bazı kişilik özelliklerinin, kişinin kullandığı çatışma yönetimi stillerini etkilediği ve bazı stillerin kişilik ile performans ve iş tatmini arasında mediatör olarak rol oynadığı bulunmuştur.Item Güvenlik kültürünün güvenlik performansı üzerine etkisine yönelik bir uygulama(Uludağ Üniversitesi, 2011-09-30) Dursun, Salih; Aytaç, Serpil; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Ana Bilim Dalı; Yönetim ve Çalışma Psikolojisi Bilim Dalıİş kazaları, çalışma hayatında karşılaşılan en önemli sorun alanlarından biridir. Güvenlik kültürü, iş kazalarının önlenmesi konusunda son yıllarda üzerinde önemle durulan bir kavramdır.Bu çalışmanın amacı, çalışanların güvenlik kültürü düzeylerini tespit etmek ve güvenlik kültürünün çalışanların güvenlik performansı üzerindeki etkisini ortaya koymaktır. Araştırmanın diğer bir amacı da, güvenlik kültürünün farklı demografik değişkenlerle (yaş, cinsiyet, çalışma yılı, iş tecrübesi) olan ilişkisini incelemektir. Çalışmada güvenlik kültürü ve güvenlik performansını ölçmek için anket kullanılmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde, frekans dağılımı, güvenirlik analizi, ki kare testi, t-testi, varyans analizi, korelasyon ve regresyon analizi kullanılmıştır. Çalışmanın örneklemini imalat sektöründe faaliyette bulunan iki farklı firmada çalışan toplam 358 kişi oluşturmaktadır.Çalışmadan elde edilen sonuçlara göre kadercilik dışındaki güvenlik kültürü faktörleri (yöneticilerin tutumları, yöneticilerin davranışları, güvenlik önceliği, güvenlik eğitimi, güvenlik iletişimi, çalışanların katılımı, güvenlik farkındalığı ve yetkinlik, raporlama kültürü) güvenlik performansı üzerinde pozitif yönlü anlamlı bir etkide bulunmaktadır. Kaderciliğin güvenlik performansı üzerine etkisi ise negatif yönlü olarak tespit edilmiştir. Ayrıca, cinsiyet, iş tecrübesi, işteki konum gibi demografik değişkenlerle güvenlik kültürü değişkenleri arasında anlamlı ilişkiler elde edilmiştir. Elde edilen bu sonuçlar doğrultusunda, işyerinde sağlıklı ve güvenli bir çalışma ortamının oluşturulmasında, güvenlik kültürünün sağlanması ve geliştirilmesinin anahtar bir rol oynadığı görülmektedir.Item Hizmetkar liderlik: Çalışan iyilik hali ve çalışma yaşamının kalitesi ile ilişkileri üzerine bir araştırma(Uludağ Üniversitesi, 2012-11-12) Duyan, Emin Cihan; Aytaç, Serpil; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Ana Bilim Dalı; Yönetim ve Çalışma Psikolojisi Bilim DalıGünümüz çalışma hayatında etik değerlere ve çalışanlara verilen değerin artması ile birlikte bu konulara önem veren liderlik teorileri de geliştirilmeye başlanmıştır. Hizmetkar Liderlik teorisi de çalışanları ve onların gelişimlerini ön planda tutan, etik değerlere vurgu yapan önemli teorilerin başında gelmektedir. Hizmetkar liderliğin literatürde son zamanlarda daha çok yer almasına rağmen, konu ile ilgili ampirik araştırmaların yetersiz kaldığı söylenebilir. Bu durum da ölçme araçlarının yeterliliği ve geçerliliği konusunu gündeme getirmektedir. Bu çalışmanın ilk amacı Türkiye'de Hizmetkar Liderlik Anketinin (HLA) kültürlerarası yapısal geçerliliğini ve içsel tutarlılığını araştırmaktır. İkinci amaç ise hizmetkar liderliğin çalışma yaşamının kalitesi ve çalışan iyilik hali üzerine etkilerini incelemektir. Öncelikle 338 otomotiv ve tekstil sektörü çalışanından toplanan veriler kullanılarak uygulanan doğrulayıcı faktör analizleri neticesinde HLA'nın orijinal yapısından farklılık gösterdiği belirlenmiştir. Gerek faktör yükleri gerekse kültürel farklılıklar dikkate alındığında Otantiklik faktörünü oluşturan dört maddenin anket dışında bırakılmasına karar verilmiştir. Türkçe HLA'nın son hali 26 madde ve 7 faktörden oluşmaktadır. Araştırmanın ikinci kısmında ise farklı meslek gruplarından 426 çalışandan toplanan veriler ile yapılan korelasyon ve regresyon analizleri sonucunda cesaret ile işyerinde stres ve hesap verebilirlik ile rahatlama faktörleri arasında ilişki tespit edilemezken hizmetkar liderlik ile işe ilişkin duygusal iyilik hali ve işe ilişkin yaşam kalitesinin diğer tüm faktörleri arasında ilişki bulunmuştur. Son olarak yapısal eşitlik modellemesi ve Sobel testi ile hizmetkar liderlik ile işe ilişkin duygusal iyilik hali arasındaki ilişkiye, işe ilişkin yaşam kalitesinin kısmi dolaylı etki yaptığı tespit edilmiştir.Item İnsan hakları ve sosyal adalet açısından devletin çocuklara ve kadınlara yönelik sunduğu hizmetler: Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı çalışanları örneği(Uludağ Üniversitesi, 2018-04-13) Reçber, Bircan; Aytaç, Sevinç Serpil; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Ana Bilim Dalı; Çalışma Ekonomisi Bilim Dalı"İnsan Hakları ve Sosyal Adalet Açısından Devletin Çocuklara ve Kadınlara Yönelik Sunduğu Hizmetler: Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Çalışanları Örneği" başlığını taşıyan bu çalışma, üç bölümden oluşmaktadır. Çalışmanın birinci bölümünde, konu başlığında yer alan insan hakları ve sosyal adalet olguları teorik nitelikte ele alınmıştır. Ayrıca bu bölümde insan haklarının çocuklarla ve kadınlarla ilgili olan kısımları teorik olarak işlenmiş ve değerlendirilmiştir. Çalışmanın ikinci bölümünde, insan hakları ve sosyal adalet anlayışı açısından Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı (ASPB) 'nın çocuklara ve kadınlara sunduğu hizmetler mevcut mevzuat dikkate alınarak analiz edilmeye çalışılmıştır. Çalışmanın üçüncü yani son bölümünde ise ilk iki bölümdeki teorik bilgiler doğrultusunda özellikle mevzuatı tatbik eden meslek elemanlarının teorik bilgileri de uygulanan anketlerle tespit edilmeye çalışılmıştır. Çalışma itibarıyla Türkiye'de sosyal hizmet alanındaki mevzuatının teorik olarak bazı eksikliklerine rağmen yeterli olduğu, ancak uygulama itibarıyla önemli eksikliklerin bulunduğu sonucuna ulaşılmıştır.Item İş stresinin işe tutkunluğa etkisinde örgüt temelli öz-saygının düzenleyici rolü(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-12-28) Tüllef, Emrecan; Keser, Aşkın; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Ana Bilim Dalı; Yönetim ve Çalışma Psikolojisi Bilim Dalı; 0000-0002-6180-8084Çalışma hayatındaki değişimlerin artış hızı, insana dair çalışmaların sürekli olarak artmasına sebep olmaktadır. İnsanla ilgili çalışmalarda son yıllarda bireylerin kendilerine dair değerlendirmelerinin ne kadar önemli hale geldiği ortaya çıkmaktadır. İnsanın kendisiyle ilgili değerlendirmelerinden bir tanesi olan örgüt temelli öz-saygı kavramı da son 30 sene içerisinde çalışılan önemli konulardan bir tanesi olmuştur. Bu çalışmada hem örgüt temelli öz-saygının hem iş stresi ve işe tutkunluk üzerindeki etkileri araştırılmış hem de iş stresinin işe tutkunluğa etkisinde düzenleyici bir etkiye sahip olup olmadığı sorgulanmıştır. Bursa’da depolama ve lojistik faaliyetleri üzerine hizmet veren kurumsal bir şirketin 252 çalışanından anket yöntemi ile veriler toplanmıştır. Yapılan regresyon analizleri sonucunda iş stresi ile işe tutkunluk arasında olumsuz yönde bir ilişki olduğu, örgüt temelli öz-saygı ile işe tutkunluk arasında olumlu, örgüt temelli öz-saygı ile iş stresi arasında olumsuz yönlü bir ilişki olduğu ortaya çıkmıştır. Düzenleyici etki incelemesi yapılabilmesi için Process Macro programı kullanılmış, yüksek ve orta düzeyde örgüt temelli öz-saygının iş stresinin işe tutkunluğa etkisinde sınırlı ve olumsuz yönde bir düzenleyici etkisi olduğu tespit edilmiştir.Item İşin yeniden örgütlenme sürecinde esneklik(Uludağ Üniversitesi, 1999) Çolak, Aytül; Alper, Yusuf; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Ana Bilim DalıSosyal Bilimlerde model oluşturmada kullanılan ülke örnekleri, tek tek ele alınmak yerine belirli ülkelerdeki gelişmelere konular içinde yer verilmiş ve ülkelerden ziyade olaylar ön plan çıktıkları için ülkelerin geliştirdikleri olgular incelenerek ülkemiz için bir örnek oluşturulmaya çalışılmıştır. Diğer yandan Fordist Üretim sonrası üretimin yeniden yapılanması konusuna sınırlama getirilerek, sadece yalın üretim ele alınmış, yalın üretimde işin esneklik temelinde yeniden örgütlenmesinin çalışma hayatına yansımaları incelenmiştir. Çalışmanın birinci bölümünde, üretim sürecinde yaşanan yeniden yapılanma sonucu işin yeniden örgütlenmesi incelenmiştir. Üretim sürecinde yeniden yapılanmayı ortaya koymak için Fordist üretim, Fordist üretimin özellikleri ve Fordist üretimde işin örgütlenmesi ele alınmıştır. 20.yüzyılda olgunluğa erişen ve hakim üretim şekli haline gelen, 1970'lerde ise krize giren Fordizmin, krize giriş nedenleri, dışsal şartlardan ve üretimin kendi özelliklerinden kaynaklanan nedenleriyle birlikte incelendikten sonra Fordizmin krizi ile ortaya çıkan yeni arayışlar Post-Fordizm adı altında ele alınmıştır. Bu bağlamda yalın üretim ve özellikleri, esneklik temelinde işin yeniden örgütlenmesi adı altında incelenmiş ve bu süreç içerisinde işgücünün konumu ayrıca ele alınmıştır. İkinci bölümde ise, işin esneklik temelinde yeniden örgütlenme sürecinde çalışma hayatında esneklik arayışları incelenmiş, çalışma hayatında esneklik anlayışının ortaya çıkışı ve çalışma hayatında esnekliğin değişik görünümlerine yer verilmiştir. Dolayısıyla ilk önce Atkinson'un geliştirdiği "esnek firma" modeli ele alındıktan sonra, esneklik çeşitleri ve esneklik şekilleri incelenmiştir. Son olarak ise, esnekliğe farklı açıdan bir yaklaşım getirilmiştir. Son bölümde ise, işin yeniden örgütlenme ve çalışma hayatında esnekleşme sürecinde Türkiye'deki esneklik uygulamaları ve bu süreç içerisinde Türkiye'nin konumu ortaya konmaya çalışılmıştır. Bu nedenle ilk önce, dünya da yaşanan bu değişim süreci içinde Türkiye'nin şartlan ve uyumlaşma gereksinimi ortaya konulmuştur. Daha sonra özellikle ekonomik kriz dönemlerinde uygulamalarında artış görülen çalışma hayatında esneklik uygulamaları ve işin yeniden örgütlenme sürecinde yalın üretim ve yalın üretimin esnek iş pratikleri uygulamaları Türkiyedeki bu konuda öncülük eden bazı işletmeler ele alınarak incelenmiştir. Kaliteyle ilgili olarak Avrupa Kalite Ödülü ve ISO 9000 Standartları ve Türkiye'de kaliteyle ilgili kurumlar açıklandıktan sonra esnek istihdam biçimleri için gerekli bir şart olan iş hukukunda esnekleşme gereğine ve dolayısıyla Türkiye'deki hu konudaki hukuki düzenlemelere ve Türk iş hukukunda yeniden düzenleme yapma gereksinimine yer verilmiştir. Esnekleşme sürecinde endüstri ilişkilerinde yaşanan gelişmeler ve Türkiye'de bu gelişmeler paralelinde ihtiyaç duyulan çalışma barışı ve uzlaşma yani sosyal diyolog konuları ele alındıktan sonra, son olarak esnekliğe eleştirel bir yaklaşım getirilerek Türkiye'de sosyal tarafların konuya yaklaşımına ver verilmiştir.Item İstihdam politikalarının oluşturulmasında İş ve İşçi Bulma Kurumu'nun etkinliği 'Küreselleşme sürecinde istihdam kurumları'(Uludağ Üniversitesi, 1997) Fırat, Zerrin; Alper, Yusuf; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Ana Bilim Dalı; Çalışma Ekonomisi Bilim Dalı
- «
- 1 (current)
- 2
- 3
- »