Sosyal Bilimler Doktora Tezleri / PhD Dissertations
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/27
Browse
Browsing by Rights "info:eu-repo/semantics/openAccess"
Now showing 1 - 20 of 1136
- Results Per Page
- Sort Options
Item 10-11 yaş grubundaki öğrencilerin kesirleri kavramaları üzerine deneysel bir çalışma(Uludağ Üniversitesi, 2007-10-22) Yazgan, Yeliz; Altun, Murat; Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/İlköğretim Anabilim Dalı/Sınıf Öğretmenliği Bilim Dalı.Bu çalışmada, eşit dağıtım ve paylaştırma durumlarını, problem çözmeyi, grup ve sınıf tartışmalarını esas alan bir deneysel öğrenme ortamının 4 ve 5. sınıf öğrencilerinin kesir kavramını kazanımları üzerindeki etkisi incelenmektedir. Çalışmayı gerçekleştirmek için deney grubu olarak seçilen bir ilköğretim okulunda 16 ders saati süreyle öğretim yapılmış ve sonuçlar kontrol grubu olarak seçilen başka bir ilköğretim okulundan elde edilen sonuçlarla karşılaştırılmıştır. Öğretimin planlanmasında ve yürütülmesinde Yapılandırmacılık ve Gerçekçi Matematik Eğitimi yaklaşımları esas alınmıştır. Her iki gruba, grupları denkleştirmek ve başarı düzeylerine göre alt gruplara ayırmak amacıyla Genel Matematiksel Başarı Testi (GMBT), öğretimin etkisini ölçmek amacıyla Kesir Kavrayış Ön Testi (KKÖT) ve Kesir Kavrayış Son Testi (KKST) uygulanmıştır. Deney grubundaki öğrenciler öğretime devam ederken, kontrol grubundaki öğrenciler öğretmen merkezli sunumun ve bireysel ödevli çalışmaların ağırlıkta olduğu geleneksel öğretimlerini sürdürmüşlerdir. Çalışmanın nicel sonuçları, öğretimin sonunda deney grubundaki öğrencilerin kontrol grubundaki öğrencilerinkinden daha güçlü ve ilişkisel bir kavrayış kazandıklarını göstermiştir. Bunun yanında öğretimin etkisinin öğrencilerin başarı düzeylerine ve cinsiyetlerine göre farklılaşmadığı da ortaya çıkmıştır. Nitel sonuçlar ise, deney grubundaki öğrencilerin özellikle temel kavramların (birim kesir, kesirlerin denkliği, kesirleri karşılaştırma ve sıralama vs.) anlamlarının kazanımı ve problemleri görselleştirme açısından kontrol grubundakilere göre daha ileri bir düzeye ulaştıklarını göstermiştir.Item 1575-1600 tarihli Bursa Şer`iye sicillerine göre din görevlisinin sosyal hayattaki rolü(Uludağ Üniversitesi, 2002) Akın, Ahmet; Çetin, Osman; Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/İslam Tarihi ve Sanatları Anabilim Dalı/İslam Tarihi Bilim Dalı.Tarihin en uzun ömürlü devletlerinden olan Osmanlı Devleti hakkında son yıllarda birçok araştırma yapılmıştır. Günümüze kadar ulaşan zengin arşivleri ise, henüz tam olarak incelenememiştir. Bu araştırmada da, bahsi geçen arşivlerin bir bölümünü teşkil eden Bursa Şer'iye Sicilleri'nin 1575-1600 yıllarına ait mahkeme kayıtlarından hareket edilerek bu dönemde "din görevlisinin sosyal fonksiyonları" incelenmiştir. Tez, bir giriş, üç bölümden oluşmuştur. Girişte şer'iye sicillerinin ihtiva ettiği konulara, tarihi kıymetine yer verilmiştir. Buna bağlı olarak konunun işlendiği tarih ve sosyal çevre olarak Bursa'nın Osmanlı öncesi ve sonrası tarihi konumu izah edilmiştir. Başta toplum hayatında ve din görevlisinin hizmetinde esaslı yeri olan caminin tarihî gelişimi ve sosyal işlevleri irdelenmiştir. Caminin mimari özellikleri ile toplumsal dayanışmaya ve kaynaşmaya, eğitim, kültür ve sanata katkıları üzerinde durulmuştur. Ayrıca camide görevli imam, hatip ve müezzin hakkında bilgiye yer verilmiştir. Ayrıca din görevliliği kurumunun Osmanlılardaki konumu araştırılmıştır. Burada din görevlisinin yetiştirilmesi mesleki eğitimi ve bazı din görevlilerinin biyografisi ile tayini gibi personel işlemlerine dair bilgiler verilmiştir. Yine din görevlilerinin ekonomik durumları üzerinde değerlendirme yapılmıştır. Din görevlisinin çalışılan dönem içerisinde sosyal hayattaki rolüne dair, örneğin beledî, asayiş adlî ve sosyo-kültürel vazifeleri üzerinde durularak dönemin uygulamalarından örnekler verilmiştir. Sonuç bölümünde araştırmada varılan kanaat ve düşünceler ifade edilmiştir. Tezde başta Şer'iye Sicilleri olmak üzere, Osmanlı dönemi ile ilgili yerli ve yabancı kaynaklardan ve bu sahadaki diğer çalışmalardan yararlanılmıştır. Anahtar Sözcükler : Bursa, Şer'iye sicilleri, 1575-1600, Cami'nin rolü, mahallenin önemi, imamın fonksiyonları, başlıca sosyal, dini ve kültürel boyutları.Item 16. ve 17. yüzyıllarda Safevi Şiiliği(Uludağ Üniversitesi, 2005) Çelenk, Mehmet; Kılavuz, A. Saim; Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı/İslam Mezhepleri Tarihi Bilim Dalı.Safevîler dönemi İran tarihinin en önemli dönüşüm noktalarından birisini oluşturur. Bir tarikattan devlete dönüşen bu yapı birçok açıdan özgün ve orjinaldir. Bu dönemde İran büyük bir dinî/mezhebî değişim geçirmiş, hâkim mezhep olan Sünnîlik yerini Şiîliğe bırakmıştır. Sadece siyasî kurumlar değil, bu dönemin kültürel ve sosyal etkileri de modem İran devletinin teşekkülüne yol açmıştır. Safevi döneminde Şiî ulemanın devlet anlayışı, din-devlet ilişkileri, komşu devletlerle olan münasebetler yeni bir mecraya girmiştir. Bu dönemin Şiîlik uygulamaları adına Safevî Şiîliği diyebileceğimiz bir mahiyet taşımaktadır. İki asırlık sürecin sonunda İran Şiîleştirilmİş ve İslam dünyasından hem kültürel olarak hem de siyasi olarak izole edilmiştir. Çalışmanın ilk bölümü Erdebil Tekkesinin Kuruluşu ve Faaliyetlerini ele almaktadır. Burada bir tarikatın dini geçmişi ve zamanla siyasete doğru kayan politikaları ele alınmıştır. İkinci bölümde ise Safevî Devleti’nin Teşekkülü ve Gelişim Safhaları ele alınmış, buna bağlı olarak Safevî Devleti’nin Kuruluşu, Şiîliğin Resmî Mezhep Olarak İlan Edilmesi ve Safevî Devleti’nin Kurumsallaşma Çabası ve Ulema İthali gibi konular işlenmiştir.Item 16. yüzyılın son çeyreğinde Osmanlı doğu hududunda nüfus ve yerleşme (Küçük Ardahan- Kars)(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-01-24) Karaca, Müjge; Abacı, Nurcan; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/Tarih Anabilim Dalı/Yeniçağ Tarihi Bilim Dalı.; 0000-0003-3611-5101Osmanlı Devleti’nin malî, idarî, siyasi ve sosyal yapısı ile ilgili bilgi sahibi olunabilecek kaynaklardan biri olan tahrir defterleri aynı zamanda önemli birer arşiv malzemesidir. Bununla birlikte devlet içinde teşekkül etmiş bütün yerleşim yerlerinin nüfus ve yerleşme yapılarını ortaya çıkarmada başvurulacak kaynaklar içinde tahrir defterleri öne çıkmaktadır. Öte yandan, defterlerde kayıtlı verilerin, yöreden yöreye değişiklik göstermesi çalışılan bölgeyi özel ve önemli kılmaktadır. 16. Yüzyılın Son Çeyreğinde Osmanlı Doğu Hududunda Nüfus ve Yerleşme (Küçük Ardahan-Kars) adlı çalışmada tahrir defterlerindeki bilgiler ışığında bölgenin nüfus, yerleşme, ekonomik yapı, şahıs ve yer adları gibi sosyal yapısı ortaya konulmaya çalışılmıştır. Tahrir defterleriyle ilgili yapılan çalışmalar ekseriyetle tek bir nahiye ya da sancağı temel alarak hazırlanmıştır. Son yıllarda ise tek merkez üzerinde çalışmaktan ziyade belli bir güzergâhı takip eden yerleşim yerleri ile ilgili çalışmalar artmıştır. Bu amaçla araştırma sahamız olan ve birbirine yakın yerleşim yerlerini ihtiva etmesi bakımından Küçük Ardahan-Kars Sancakları güzergâhı üzerinde çalışmak uygun görülmüştür. Böylece iki sancak arasında benzerlik ya da farklılıklar üzerine karşılaştırma yapılmıştır.Item 17. ve 18. yüzyıl Kıbrıs Şer'iyye sicillerine göre müslüman-zimmî ilişkileri ve İslâm hukuku açısından tahlili(Uludağ Üniversitesi, 2015-02-19) Güler, Ümit; Cici, Recep; Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı/İslam Hukuku Bilim Dalı.Bu tez, Kıbrıs şer'iyye sicillerinde yer alan ve Müslüman-zimmî ilişkileri kapsamına giren hukukî uygulamaları İslâm hukuku açısından tahlil ederek, yaklaşık üç yüzyıl boyunca Osmanlı idaresi altında kalan Kıbrıs adasında birlikte yaşamış Müslüman ve gayri müslim halkların bir arada yaşama tecrübelerine ışık tutmayı amaçlamaktadır. Araştırma dönemi olarak, adadaki ilk ve en eski şer'î mahkeme uygulamalarını ve Tanzimat öncesi hukukî yapıyı yansıtan 17. ve 18. yüzyıllar, araştırma bölgesi olaraksa, gayri müslimlerin nüfusun yaklaşık üçte ikisini oluşturduğu, Müslüman ve gayri müslim halklar arasında yoğun ilişkilerin kurulduğu Kıbrıs adası seçilmiştir. Çalışmada, Müslümanlar ve zimmîler arasında meydana gelen ve şer'î mahkemeye intikal eden hukukî ilişkilerin neler olduğu, ihtilafların nasıl çözüldüğü ve bu çözümlerde İslâm hukukuna ne ölçüde bağlı kalındığı gibi soruların cevapları aranmıştır. Şer'iyye sicillerinden örnekleme yöntemi ile seçilen belgeler, modern hukuk tasnifine uygun olarak medenî hukuk kapsamına giren şahıs, aile, miras, eşya ve borçlar hukuku başlıkları altında ele alınmış ve tahlil edilmiştir. Tez, giriş ve eklerle beraber üç bölümden oluşmaktadır. Giriş kısmında Kıbrıs'ın 17. ve 18. yüzyıllardaki genel durumu üzerinde durulmuş, birinci bölümde ise Osmanlı Devleti'ndeki şer'î mahkemeler ve şer'iyye sicilleri ele alınmıştır. İkinci bölümde şahıs, aile ve miras hukukuna; üçüncü bölümde ise eşya ve borçlar hukukuna dair şer'î mahkeme kayıtlarının İslâm hukuku açısından tahlilleri yapılmıştır. Çalışmanın sonunda yer alan ekler kısmında araştırmada elde edilen istatistiksel veriler ve örnek belgeler paylaşılmıştır.Tezin temel kaynaklarını, 17. ve 18. yüzyılları kapsayan 22 adet Kıbrıs şer'iyye sicil defteri ile klasik ve çağdaş İslâm hukuku çalışmaları oluşturmaktadır.Item 18. yüzyıl Diyarbekir Şer'iyye sicillerine göre din, gelenek ve törelerin kavşağında Osmanlı Âmid Ailesi(Uludağ Üniversitesi, 2016-07-19) Özenç, Ali; Kurt, Abdurrahman; Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı/Din Sosyolojisi Bilim Dalı.Bu tezin amacı, 18. yüzyıl Diyarbekir Şer'iyye Sicilleri'nden elde edilen veriler doğrultusunda, Âmid (günümüzdeki ismiyle Diyarbakır) ailesi üzerinde din, gelenek ve törelerin etkisini incelemektir. İncelenen dönemdeki Âmid ailesinde, kadınların konumunun ortaya konulması, çok eşlilik durumu, çocuk sayıları, aşiretlerin aile üzerindeki etkileri araştırmamızın diğer amaç ve problemleridir. Araştırmanın hazırlanmasında sicillerin yanı sıra 18. yüzyıldan günümüze kadar yapılan ve Diyarbakır ailesine yönelik bilgileri içeren çalışmalardan da yararlanılmıştır.Item 18. yüzyılda Osmanlı taşra yönetim düzeninin sosyo-kültürel yapıya etkileri (Bursa örneği)(Uludağ Üniversitesi, 2010) Güney, Nilüfer Alkan; Oğuzoğlu, Yusuf; Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimleri Enstitüsü/Tarih Anabilim Dalı.18. yüzyıl Osmanlı tarihinde, devlet düzeni ve toplumsal yapı açısından, Osmanlı klasik dönemi kabul edilen 16. yüzyılla Batılılaşma hareketlerinin yoğunlaştığı 19. yüzyıl arasında bir değişim ve geçiş dönemi olarak kabul edilir. Devletin içinde bulunduğu yeni koşulların etkisiyle toprak düzeni, askerî ve malî düzende bir farklılaşma gözlenmektedir. Bu dönemde gerek vergi düzeninde gerekse idarî yapıda taşradaki yerel unsurlar olarak âyan ve eşraf önemli roller üstlenmişlerdir.Araştırmamızda ise 18. yüzyılda Osmanlı taşrasında işleyen yönetim düzeni ile bu düzenin Bursa örneğinde reaya üzerindeki etkileri ele alınmıştır. Bu çalışmada kaynak olarak başta Bursa Kadı Sicilleri olmak üzere Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nden temin edilen belgelere ve 18. yüzyıl Bursası hakkında orijinal veriler sunan yazma eserlere başvurulmuştur.Birinci bölümde öncelikle tez konusu çerçevesinde 18. yüzyıl Osmanlı tarihi araştırmaları ve konuyla ilgili süre giden tartışmalar ele alınmıştır. Bu bölümde tez konumuz açısından bir çerçeve çizilmek istenmiştir. İkinci ve Üçüncü Bölümlerde 18. yüzyıl Bursası'ndaki yönetim düzeni ve araçları ile şehrin gösterdiği demografik özellikler ve toplumsal yapı üzerine analizleri ele alınmıştır. Son bölümde ise özellikle yönetim düzeninde klasik döneme göre görülen farklılıklar ve Bursa yöresinde yaşayan insanlar üzerindeki etkileri ele alınmıştır.Item 1878-1914 yıllarında Balkanlar ve Kafkasya'dan gelen ikinci kuşak göçmen kadınların kültürleşme süreci (Bursa vilayeti İnegöl kazası örneği)(Uludağ Üniversitesi, 2015-04-13) Zafer, Ayşenur Bilge; Abacı, Nurcan; Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/Tarih Anabilim Dalı.1878-1914 yılları Osmanlı Devleti'nin çözüldüğü, savaş ve göç olgusunun yaşandığı bir dönemdir. 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı ve Balkan Savaşları'nın ardından Balkanlar ve Kafkasya'daki topraklarını terk etmek zorunda kalan insanlar Anadolu'nun farklı alanlarına göç etmişlerdir. Bu bağlamda İnegöl ve çevresi de göç eden Müslüman nüfus için yeni bir yurt olmuştur. İnegöl ilçesi Balkan ve Kafkas göçmenlerinden pek çok farklı grubu barındırmaktadır. Araştırmada 1878–1914 yıllarında Balkanlar ve Kafkasya'dan İnegöl'e gelen göçmen kadınların kültürleşme süreci ve bu sürecin sonuçları incelenmiştir. Kültürleşme süreci sonucunda ortaya çıkan "bütünleşme" olgusu ve bu olgunun ortaya çıkmasını sağlayan faktörler ele alınmıştır. İnegöl örneğinde farklı göçmen gruplarının Türk kimliği altında birleştikleri ve yeni bir toplum oluşturdukları vurgulanmıştır. Çalışmada tarihsel veriler ile katılımcı araştırma sonucu elde edilmiş verilerin birlikte kullanıldığı bir yöntem uygulanmıştır. Mevcut literatür ile birlikte Osmanlı arşiv belgeleri ve Salnameler gibi birinci el kaynaklara başvurulmuştur. Ayrıca İnegöl yöresinde yaşayan göçmenlerle sözlü tarih görüşmeleri yapılmıştır. Bu görüşmelerden elde edilen veriler, tarihsel arka plan üzerine yapılan çalışmalar sonucu elde edilmiş veriler ile birlikte değerlendirilmiştir. Birinci bölümde; tezin teorik altyapısı ele alınmış, göç ve kültürleşme kavramları ayrıntılı bir biçimde tanıtılmıştır. İkinci bölümde; göçlerin tarihsel arka planına yer verilmiş, Balkanlar, Kafkasya ve İnegöl'e ilişkin genel bilgiler sunulmuştur. Üçüncü bölümde; 1878-1914 yılları arasında yaşanan göç süreçleri ve gelen göçmenler İnegöl boyutuyla birlikte ele alınmıştır. Dördüncü bölümde ise, önceki bölümlerde elde edilen veriler ışığında, sözlü tarih görüşmeleri yoluyla elde edilen veriler değerlendirilmiş, İnegöl bölgesi göçmenlerinin kültürleşme süreci, bu süreci etkileyen faktörler ve kültürleşme sürecinin sonuçları açıklanmaya çalışılmıştır.Item 19. yüzyıl Osmanlısında ticaret hukukundaki dönüşümün iktisadi ilişkilere yansımaları: Kurumsal bir analiz(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-02-10) Alkan, Halime; Ertürk, Emin; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/İktisat Anabilim Dalı/İktisat Bilim Dalı.; 0000-0002-0484-843419. yüzyıl Osmanlı tarihinde özellikle Tanzimat’ın ilanından itibaren her alanda köklü değişim ve dönüşümlerin yaşandığı bir dönemdir. Tanzimat ismi “nizam” kökünden gelmektedir. Yabancı literatürde ise Tanzimat, legislation olarak da tabir edilmektedir. Bu dönem bu isimlere uygun bir şekilde kanunlaştırma faaliyetlerinin başladığı bir dönem olmuştur. Kanunlaştırmalar ilk olarak Ticaret Hukuku alanında başlamıştır. Osmanlı’nın ilk Ticaret Kanunu 1850 yılında Fransız Ticaret Kanunu’ndan çeviri yoluyla yürürlüğe girmiştir. Yaklaşık 20 yıl sonra Medeni Hukuk ve Borçlar Hukuku alanlarında bu defa İslam hukukunun kodifikasyonu yoluyla Mecelle-i Ahkâm-ı Adliye ilan edilmiştir. Bu dönemde ayrıca kanunlaştırmalar yanında adli teşkilatta da değişiklikler yapılmış ve Osmanlı’nın mevcut yargı kurumlarının yanına ticaret mahkemeleri ve nizamiye mahkemeleri teşkil edilmiştir. Böylece yeni kanunların uygulanacağı yargı kurumları oluşturulmuştur. Bu süreçte bir taraftan birbirlerine zıt kökenlere sahip olan bu kanunlar beraber yürürlükte oldukları dönemde birbirlerinin boşluklarını doldurmuştur. Diğer taraftan faaliyet alanları birbirinden farklı olarak kurgulanan ve bu konuda gerekli düzenlemeler yapılan bu mahkemeler zaman zaman birbirlerini ikame etmiştir. Dolayısıyla Osmanlı hukuk tarihi açısından bu dönem bir yandan “hukukta ikilik” görünümündeyken, aynı zamanda mahkemeleri kullanacak ve kanunlardan yararlanacak kesimler için “hukuki çoğulculuk” ortamı izlenimi vermiştir. Çalışmada bu dönemde çeşitli ihtilaflar nedeniyle söz konusu mahkemelere başvuran taraflar arasında görülen davalardan iktisadi ve ticari olanlar seçilerek ilişki türleri ve tarafları gibi çeşitli açılardan değerlendirilmiştir. Ayrıca dava süreçleri ve sonucu, iktisadi gelişmeyi pek çok boyutu ile ele alan ve özellikle ticaret kanunlarındaki gelişim düzeyine bağlı olarak açıklayan kurumsal iktisadın kavramsal araçlarıyla analiz edilmiştir.Item 1970-2005 yılları arasında yazılan sosyal içerikli çocuk romanlarımızda aile(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2007) İşyar, Nilüfer; Cemiloğlu, Mustafa; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/İlköğretim Anabilim Dalı.1970-2005 arası dönemde yazılan sosyal içerikli Türk çocuk romanlarında aile konusunu incelediğimiz bu tez çalışmasında, betimleme yöntemine göre, telif çocuk romanlarından sosyal içerikli olanları, belirtilen tarihsel dönem içinden seçilerek oluşturulan bir örneklem bağlamında çözümlemeye tâbî tutulmuştur. Tez çalışması, giriş ve sonuç haricinde üç ana bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde; çocuk edebiyatının tanımı, türleri, bunların içinde romanların konumu, Türkiye’de ve dünyadaki gelişimi ve 1970’lere kadarki dönemde ülkemizde yazılan çocuk romanlarında ailenin yeri konuları ele alınmıştır. İkinci bölümde, sosyolojik açıdan ailenin önemi, işlevleri, türleri ve Türkiye’deki yapısal dönüşümü üzerinde durulmuştur. Üçüncü bölüm, tezin ana kısmını oluşturmaktadır. Bu bölümde, çocuk romanlarımıza yansıdığı ölçüde, roman örnekleri içerisinde ailenin değişik işlevleri, çocuk merkezli olarak aile fertleri arasındaki ilişkiler, aile sorunları ve aile kurumunun yakın çevresiyle ilişkileri irdelenmiştir. Sonuç olarak, incelenen dönemlerdeki hâkim sosyal yapı ile bu dönemde yazılan çocuk romanlarına yansıyan aile konusu genel hatlarıyla uyumlu bulunmuştur.Item 1980-1994 dönemi Alman dış politikası ve Avrupa siyasi işbirliği süreci(Uludağ Üniversitesi, 1997) İşyar, Ömer Göksel; Genç, Mehmet; Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı.Item 1982 Anayasası’nın politik psikanalizi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-03-15) Arkan, Alkan Hazar; Gülener, Serdar; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Anabilim Dalı/Hukuk Bilimleri Bilim Dalı.; 0000-0001-5583-01731982 Anayasası, Türkiye’nin bugüne kadar sahip olduğu anayasalar içerisindeki en uzun süre yürürlükte kalan anayasadır. Bu anayasa bir askerî müdahalenin ürünüdür ve birçok kez de değiştirilmiştir; ancak yapılan birçok değişikliğe karşılık anayasanın ruhunu (özünü) oluşturan ilkeler bugün hâlen varlıklarını sürdürmektedirler. Bu nedenle de 1982 Anayasası’nın, üzerindeki tüm tartışmalara rağmen, inşa etmiş olduğu rejimin temel ilkelerinin varlıklarını sürdürüyor olmaları tartışılması gereken bir konu olarak ortaya çıkmaktadır. Bu çalışmada 1982 Anayasası’nın mahiyetine ve yapım sürecine ilişkin tartışmalar, anayasa hukuku literatüründe hâkim olan paradigma üzerinden değil de alternatif bir yöntem izlenmesi suretiyle yapılmaya çalışılacaktır. Özellikle 1982 Anayasası’nın ruhunun anlaşılabilmesi noktasında yapılacak tartışmalar önemsenecektir; çünkü çalışma genel olarak 1982 Anayasası’nın ruhunun Türkiye’deki halkın ruhuna ve devlet aklına hâkim olan ideoloji ile büyük ölçüde uyumlulaştırılmış olması ve bu nedenle de yapılan tüm değişikliklere rağmen anayasaya ruhunu veren temel ilkelerin ortadan kalkmaması üzerinden meseleyi ele almaya çalışacaktır. Yöntemsel anlamda da sadece kronolojik ve sosyolojik değil, aynı zamanda politik psikolojinin de önemsendiği bir yaklaşım kullanılarak Türkiye’nin yıllardır devam eden anayasa tartışmalarının mahiyetinin anlaşılması noktasında literatüre özgün bir katkı sunulmaya çalışılacaktır.Item 20. yüzyıl tıp tarihinde hasta-hekim ilişkisinin fenomenolojik analizi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-07-04) Güzeloğlu, Tuğşat; Küçükalp, Kasım; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı/Felsefe Tarihi Bilim Dalı.; 0000-0002-5004-749420. yüzyıl tıbbı, bilimsel ve teknolojik gelişmeler ile önemli ilerlemeler kaydetmiş olmasına rağmen, söz konusu yüzyılın tıbbi dünya görüşü, hastalık deneyiminin tam olarak anlaşılmasını engelleyen patolojik ve anotomik hastalık görüşüne bağlı olarak, hastalığın belli paradigmalar içerisinde ele alınmasını zorunlu kılmaktadır. Hekimin bir teori içerisinde, hastayı teori nesnesi kılarak hastalığa yaklaşımı, hasta-hekim ilişkisinde birtakım sorunları açığa çıkarmıştır. Bu bağlamda çalışmada, felsefenin tıp tarafından ihmal edildiği modern tıp anlayışında, hasta-hekim ilişkisinin analizi için, fenomenolojik yöntem ve bu yöntemin günümüz tıbbında uygulanabilirliği ve bu uygulanabirliğin hangi boyutlarda olduğu/olabileceği konusu ele alınmıştır. Tıpta fenomenoloji, hasta olan-ın yaşadığı hastalık deneyimin, (birincil şahıs hastalık deneyiminin) betimlenmesine izin veren bir olanak olarak, tıp pratiğinde hastanın hastalığı yaşama şekli ile hekimin hastaya bakış açısının farklılığını ortaya koyma imkânıdır. Böylece tıbbi ilerlemelerdeki tüm olumlu gelişmelere rağmen, hastanın fiziksel bedenine indirgendiği bir tıp yaklaşımını eleştiren ve teori öncesi bir yöntem ve düşünme biçimine işaret eden fenomenoloji, tıbbi fenomenlerin, (hastalık, sağlık vb. gibi) deneyimleyenlerin perspektifinden keşfedilmesini sağlamaktadır. Tıpta felsefe bağlamında konu ile ilgili materyallerin incelendiği (doküman analizi) ve fenomenolojik yöntemin kullanıldığı çalışmada, tıbbi olay ve durumları anlamak için felsefi bir yöntem olan fenomenolojinin tıpta büyük bir olanak olduğu sonucuna varılmıştır.Item 2000 yılı sonrası Türkiye’de gelir üzerinden alınan vergilerdeki değişimin gelir vergisi mükelleflerinin bakış açısından analizi: Tokat örneği(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-02-14) Bodur, Şehnaz; Erdem, Metin; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/Maliye Anabilim Dalı/Maliye Teorisi Bilim Dalı.; 0000-0001-6552-1139Devletler, kamu harcamalarını finanse etmek için vergileri kullanmaktadır. Zamanla, vergiler siyasi ve sosyal amaçları da gerçekleştirmek için alınmaya başlanmıştır. Yasalarla vergileme yetkisi devlete verilmiş olmakla birlikte, vatandaşların hakları da anayasayla güvence altına alınmıştır. Vergilemede, tarafların haklarının anayasal güvence altına alınması, vergi oranlarının ve vergi tahsilatının belirli olması, toplumun vergiye olan tutum ve davranışlarını etkilemektedir. Küreselleşme, 1980'li yıllardan itibaren dünya genelinde ekonomik alanda etkisini göstermeye başlamış ve Türkiye'yi de etkilemiştir. Küreselleşme ile birlikte ekonomik anlamda sınırlar ortadan kalkmış ve neredeyse tek bir pazar oluşmuştur. Bu durumun olumsuz etkilerini en aza indirmek amacıyla uluslararası kuruluşlar, bir dizi çalışma yürütmüş ve vergi politikaları bu çalışmalarda önemli bir yer tutmuştur. Çalışmamızda, 2000 yılından sonra gelir üzerinden alınan vergilerin Nordik, BRICS, NAFTA ve AB seçilmiş üye ülkeleri ile Türkiye'de meydana gelen politika değişiklikleri incelenmiştir. Bu çalışmada, Türkiye’de değişen vergi politikalarının mükellefler bakış açısından analizinin yapılması amacıyla ampirik bir çalışma yapılmıştır. Analiz için, mükellef görüşlerini incelemek amacıyla bağımsız gruplar t testi, Kruskal-Wallis H-testi ve ikili karşılaştırmalı Mann-Whitney U testi gibi istatistiksel teknikler kullanılmıştır. Veri seti, mükelleflerin demografik bilgileri, eğitim seviyeleri, mesleki faaliyet süreleri, gelir düzeyleri ve mükellef görüşlerini içeren anket cevaplarını içermektedir. Bu analizler, vergi politikalarının mükellef üzerindeki etkisini anlamak için kullanılmıştır. Analizlerde çıkan sonuçlarda, eğitim seviyesi ve çalışma süresi arttıkça mükelleflerin vergiye gönüllü uyumu ile vergiye karşı tutum ve davranışlarında anlamlı ve pozitif bir ilişki olduğu saptanmıştır. Yapılan analizde, mükelleflerin gelir düzeyi ile ödemek zorunda kaldığı verginin yaratmış olduğu psikolojik baskı arasında anlamlı ve negatif bir ilişki olduğu saptanmıştır.Item 2001 ekonomik krizinin mala karşı suçlar üzerindeki etkisinin analizi: Bursa örneği(Uludağ Üniversitesi, 2011-09-26) Abanoz, İsmet Nezih; Berkay, Fügen; Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/Sosyoloji Anabilim Dalı/Sosyoloji Bilim Dalı.Kriz kavramı tarih boyunca suç ile ilişkilendirilmiştir. Mala karşı suçlardaki artış ekonomik krizler ile yakından ilişkilidir. Açıktır ki ekonomik krizler insanı sosyal, kültürel ve psikolojik olarak etkilemektedir. Bundan dolayı ekonomik krizlerin insanların yaşamını doğrudan etkilediği ileri sürülebilir. Ekonomik anomi, eşitsiz gelir dağılımı, endüstrileşme ve yaygın işsizlik sonucunda, yabancılaşma ve toplumsal yeni tabakalaşma ile ortaya çıkmaktadır.Çalışmada iki durum incelenmek istenmiştir. Birincisi, anomi kavramı ile ekonomi ilişkisi, ikinci olarak da Bursa'da yaşanan 2001 ekonomik krizi sırasında ve sonrasında mala karşı suç oranlarındaki değişim. Çalışmada kullanılan yöntem literatür taraması ve ikincil kaynakların kullanılması ile oluşturulan bir yöntemdir. Çalışmanın uygulama bölümünde, yüz bin kişi başına düşen suç oranları tek değişkenli zaman serisi analizi perspektifinde ele alınmıştır. Bulgular göstermiştir ki 2001 ekonomik krizi boyunca ve sonrasında Bursa'da mala karşı suçlar, pozitif ve devamlı bir şekilde artmıştır.Item 2001 sonrası ABD ile ilişkiler bağlamında Çin’in değişen güvenlik politikaları(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-02-26) Akpınar, Eyüp; İşyar, Ömer Göksel; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı/Uluslararası İlişkiler Bilim Dalı.; 0000-0001-8540-1548Hint-Pasifik bölgesini öncelikli çıkar alanı olarak ilan eden ABD, yükselen Çin’in güvenlik politikasını şekillendirmektedir. Çin’in yükselişini barışçıl bulmayan ABD Çin’in manevra alanını Hint-Pasifik bölgesinde daraltma niyetindedir. Çin gelişmekte olan bir ülke olmakla birlikte halen askerî, ekonomi, teknoloji vb. alanlarda nispi güç açısından ABD’nin gerisindedir. ABD mevcut konumunun farkında olmasına rağmen Çin’in gelecekte hegemonik bir güç olma potansiyelini kendisi için büyük bir tehdit olarak görmektedir. ABD uluslararası sistemde ve Hint-Pasifik’te baskın güç statükosunu koruma kaygısıyla hareket ederek Çin’e karşı ikili ve çoklu ittifak sistemlerini hayata geçirmiştir. Çin ABD’nin kendisini hedef alan ittifak sistemlerini ve bölgede Çin’in hareket serbestisini kısıtlayan davranışlarını tehdit olarak kabul etmektedir. Çin ABD’nin bu davranışları karşısında herhangi bir ittifak sistemine dâhil olmamış ve tehdidi bertaraf edebilecek düzeyde kapasite geliştirmeye odaklanmıştır. Bu tezde neorealist yaklaşım dikkate alınarak 2001 sonrası ABD’nin saldırgan politikaları karşısında Çin savunmacı politikalar mı uygulamıştır? sorusunun cevabı aranacaktır. Çalışmada Çin’in ABD karşısındaki davranışı savunmacı realizm ve içeriden dengeleme stratejisine göre, ABD’nin Çin karşısındaki davranışı ise saldırgan realizm, offshore ve dışarıdan dengeleme stratejisine göre analiz edilecektir.Item 2011-2021 döneminde Avrupa Birliği'ne yönelik düzensiz göçlerin terörizm ve sınır güvenliği bağlamında analizi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-09-22) Gürel, Onur; Özgöker, Celil Uğur; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı/Uluslararası İlişkiler Bilim Dalı.; 0000-0002-0007-85672011 yılında başlayan Suriye İç Savaşı sonrasında Avrupa Birliği'ne (AB) yönelik düzensiz (yasadışı) göçlerde artış gözlemlenmiştir. Gerçekleşen yoğun düzensiz göçler bağlamında AB ana organlarının belirlediği politikalar ve uygulamalar, üye devletlerin yaklaşımlarıyla karşılaştırıldığında ise uyumsuzluklar gözlemlenmektedir. Bu bağlamda söz konusu uyumsuzluklara temel oluşturan terörizm ve sınır güvenliği konuları açısından ortaya çıkan sorunlar hiç şüphesiz "güvensiz" bir ortamın oluşmasına sebebiyet vermektedir. Yaşanan insanlık dışı trajediler ve kaynak ile transit devletlerle olan problemler ise AB'nin düzensiz göç, terörizm ve sınır güvenliği ekseninde yeni alternatifler oluşturulması gerektiğine işaret etmektedir. Bu doğrultuda çalışmanın amacı, AB ana organlarının uyguladığı düzensiz göç politikalarının, 2011 ile 2021 yılları arası dönemde terörizm ve sınır güvenliği çerçevesinde realist konstrüktivizm perspektifinden analiz edilmesidir. Bu kapsamda AB organlarına ait olan müktesebat, zirveler ile programlarda alınan stratejik kararlar ve yıllık yayınlanan raporlar değerlendirilmiştir. Ayrıca AB kamuoyu tarafından tanımlanan "Avrupa kimliği" inşa süreciyle birlikte ortaya çıkan "kimlik" temelli tartışmaların 2011 Suriye İç Savaşı sonrası etki düzeyinin belirlenmesi de hedeflenmiştir. Çalışmanın temel hipotezi ise yaşanan düzensiz göçler kapsamında terörizm ve sınır güvenliği açısından milliyetçilik ve İslam karşıtı yaklaşımların önümüzdeki bir kaç on yıl içerisinde Avrupa kimliği ile İslamofobi ekseninde yükselişe geçeceğidir.Item 21. yüzyılda Türkiye'nin tehdit algılamaları ve güvenlik açılımları(Uludağ Üniversitesi, 2008) Akçay, Nihat; Arı, Tayyar; Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı.Soğuk savaş sonrası dönemde dünya, kendisini istikrarsızlıklar ve belirsizliklerle dolu yepyeni bir uluslararası ortamda, yeni sorunlar ve tehditlerle karşı karşıya bulmuştur. Bu sorunlu bölgelerin tam ortasında yer alan Türkiye, bu durumdan en çok etkilenen ülkelerden biridir. Soğuk Savaş şartlarının ortadan kalkması, ülkemizin ilgi ve etki alanlarını genişletirken, güvenlik riskleri ve tehdit algılamalarında da önemli değişiklikleri beraberinde getirmiştir. Ancak bu değişiklikler ülkemize yönelik tehditleri ortadan kaldırmamış, bilakis çeşitlendirmiş ve daha karmaşık hale getirmiştir. Türkiye, bölgesel olayları yönlendirme potansiyeline sahip olmasına rağmen, bu güne kadar bu potansiyelini dış politikasına yansıtamamış ve bu nedenle uluslararası politikada kendisini yeterince anlatamamıştır. Türkiye’nin kendisine yönelik tehditleri barışçıl yöntemle bertaraf ederken, yeni dünya düzeninin kendisine sunduğu açılım noktalarını iyi değerlendirerek hem bulunduğu bölgedeki gelişmeleri yönlendirme, hem de uluslararası kamuoyunda kendisini daha iyi tanıtma fırsatlarını değerlendirmelidir.Item Ab üyeliğinin Yunanistan ekonomisine etkileri ve Türkiye'nin üyeliği bakımından bir değerlendirme(Uludağ Üniversitesi, 2008) Serdar, Ahmet; Şahin, Hüseyin; Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/İktisat Anabilim Dalı.Avrupa Birliği Yunanistan'ın genel durumunu hangi yönde etkilemiştir. Kuşkusuz bu soruya olumsuz bir cevap bulmak zordur. Bu çalışmada AB üyeliği öncesi, ağırlıklı olarak da AB üyeliği sonrasında Yunanistan Ekonomisinde meydana gelen gelişmeler analiz edilmiştir. Kuruluşundan itibaren XX. Y.y'ın ilk üççeyreğinde de siyasi çalkantılar içersinde varlık mücadelesi veren Yunanistan bütün olumsuzluklara rağmen 1981 yılında AB ile bütünleşebilmiş, hem siyasi hem de ekonomik istikrarı büyük ölçüde yakalamıştır. Diğer taraftan Türkiye de Yunanistan ile birbirine çok yakın tarihlerde AB ( o günkü adıyla AT) ile ortaklık anlaşması imzalamış olmasına rağmen Yunanistan'ın üyeliğinin 27.nci yılında halen yolun sonunu görememektedir.Dört bölümden oluşan çalışmanın ilk iki bölümünde AB üyeliği öncesinde Yunanistan tablosu ortaya çıkartılmakta ve AB serüveni incelenmektedir. Türkiye'nin de AB ile ilişkilerine Yunanistan ile bir paralellik içersinde yeri geldiğinde vurgu yapılmıştır. Üçüncü bölümde AB Bölgesel Politikası çerçevesinde Yunanistan ekonomisinde yapısal fonların faydaları analiz edilmiş, Yunanistan Ekonomisinin yapısı sektörel olarak incelenmiştir. Son bölümde ise AB ekonomik kriterleri açısından Türkiye Ekonomisi analiz edilerek Yunanistan ekonomisi ile bir karşılaştırması yapılmıştır. Elde edilen bulgular AB üyeliğinden Yunanistan Ekonomisinin genel olarak olumlu yönde etkilendiğini göstermektedir. Ancak bütün ekonomik sorunların da çözüldüğü anlamına gelmemektedir.Item AB ve Türkiye’de Ar-Ge vergi teşviklerinin makroekonomik performans üzerindeki etkisi: Dinamik panel veri yaklaşımı(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-03-11) Öz, Ramazan; Sevüktekin, Mustafa; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/Ekonometri Anabilim Dalı/Yöneylem Bilim Dalı.; 0000-0002-4008-6000Ar-Ge yatırımlarının, teknolojik ilerlemenin ve rekabetçiliğin temel taşları olduğu günümüz ekonomilerinde, vergi teşvikleri önemli bir rol oynar. Ancak, bu teşviklerin etkinliği ve sonuçları sadece ekonomik büyüme ve inovasyon açısından değil, aynı zamanda kamu kaynaklarının etkin kullanımı ve gelir dağılımı açısından da büyük bir öneme sahiptir. Bu doğrultuda bu tez çalışmasında, AB ülkeleri ve Türkiye için 2008-2021 dönemi için Ar-Ge vergi teşviklerinin makroekonomik etkilere olan katkısı araştırılmıştır. Dinamik Panel Veri analizi ile gerçekleştirilen tahminler ile Ar-Ge vergi teşviklerinin ekonomik büyüme, doğrudan yabancı yatırımlar, işsizlik, enflasyon ve bütçe açığı üzerindeki etkileri incelenmiştir. Bulgular, Ar-Ge vergi teşviklerinin ekonomik büyümeyi pozitif yönde etkilediğini, doğrudan yabancı yatırımları arttırdığını ve işsizliği azalttığını göstermektedir. Ayrıca Ar-Ge vergi teşviklerinin bütçe açıklarını üzerinde arttırıcı etkisi olduğu sonucuna da ulaşılmıştır. Ancak, enflasyon üzerinde anlamlı bir etkisinin olmadığı belirlenmiştir. Bu bulgular, Ar-Ge vergi teşviklerinin ekonomik performans üzerindeki etkilerini anlamak ve gelecekteki politika gelişimlerini şekillendirmek açısından önemli bir katkı sunmaktadır.