Veteriner Hekimlikte Araştırma Dergisi / Journal of Research in Veterinary Medicine
Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/11452/5067
Browse
Browsing by Title
Now showing 1 - 20 of 938
- Results Per Page
- Sort Options
Item 18 aylık erkek besi danasında clavicula olgusu(Uludağ Üniversitesi, 1993) Yıldız, Bahri; Bahadır, Ali; Tayyar, Mustafa; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi/Anatomi Bilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi/Besin Hijyeni ve Teknolojisi Ana Bilim Dalı.Fakültemiz et ünitesinde bir besi danasının işlenmesi sırasında scapual ya bağlı olarak sağlı sollu birer rudimenter clavicula ya rastlanmıştır. Söz konusu kemiklerden soldaki işleme sırasında tahrip olduğundan sağdakinin özellikleri tarif edildiği gibidir. 11,4 cm uzunluğunda, belirgin bir başçık, bundan devam eden bir gövde ve bir serbest uçtan oluşan kemiktir.Item 2001–2008 yılları arasında Bursa ili geneli ve Nilüfer İlçesinde kuduz hastalığının durumu ve bildirilen kuduz riskli ısırık vakaları(Uludağ Üniversitesi, 2009-01-17) Kaya, Güney; Dülger, Özlem; Büyükçoban, Mürsel M.Kuduz hastalığı, Rhabdoviridae ailesinden Lyssavirus’un neden olduğu, akut seyreden ve profilaksi yapılmadığında ölümle sonuçlanan viral bir enfeksiyondur. Avrupa ülkeleri arasında Türkiye köpek ilişkili kuduz hastalığının görüldüğü, köpek ve insan populasyonu arasında sıkı bir ilişkinin bulunduğu tek ülkedir. Bildirilen kuduz olgularının 3/4’ünden fazlası köpeklerden, kalan kısmı da diğer evcil hayvanlardan kaynaklanmaktadır. Evcil hayvan kuduzu ülkenin birçok bölgesinde bildirilmiştir. Bunlara ek olarak tilkilerden kaynaklanan kuduz hastalığına ve tilkilerden sığırlara bulaşmış olan kuduz hastalığı vakalarına ülkenin batı kesimlerinde rastlanmıştır. Bölge boyunca ve dışında vahşi hayvan kuduzu ve köpek kuduzuna rastlanmaktadır. Türkiye insanda kuduz olgusunun görüldüğü birkaç Avrupa ülkesinden biri olmakla beraber son yıllarda insan kuduzu olgu sayılarında bir azalma görülmektedir. 2008 yılı Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre Bursa ilinde kuduz vakası bildirilmemiştir. Nilüfer ilçesi sınırları içinde 2002–2008 yılları arasında kuduz vakasına rastlanmamıştır. Ancak kuduz riskli temas olgularında bir azalma meydana gelmemiştir. Kuduz hastalığı ve kuduz riskli temas olgularıyla mücadelede başarılı olabilmek için veterinerlik ve halk sağlığı hizmetleri arasında yoğun ve sürekli işbirliğinin sağlanması gerekmektedir.Item Abort yapan inekte kan değerlerinin incelenmesi(Uludağ Üniversitesi, 2000-06-07) Cengiz, Fahrünisa; Bursa Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Holştayn ırkı 2,5 yaşlı 8 aylık gebe iken yavru atan inekte östradiol, progesteron, hematokrit, hemoglobin, alyuvar sayısı, ortalama alyuvar hacmi (OAH), ortalama alyuvar hemoglobini (OAHb), ortalama alyuvar hemoglobini yoğunluğu (OAHbY), akyuvar sayısı, glikoz, total kolesterol, total protein, albumin ve globulin değerleri incelendi. Yavru atımından 50, 37, 21 ve 7 gün önce alınan kan örneklerinde östradiol değerleri sırasıyla 80, 90, 38, 99 pg/ml, progesteron değerleri ise 7.4, 7.6,. 9.8, 8.6 ng/ml olarak saptandı. Yavru atımından sonra östradiolün 76.5 pg/ml., progesteronun ise 1.3 ng/ml olduğu görüldü. Diğer kan parametreleri, ineklerde gebeliğin kurudaki dönemi için bildirilen değerlerle benzer bulunduItem Acute effect of centrally injected Nesfatin-1 on some blood electrolytes and metabolites in rats(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-11-18) Bayram, Gökçen Güvenç; Ülger, Ebru Yalçın; Yalçın, Murat; Bursa Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi/Fizyoloji Anabilim Dalı.; 0000-0002-1413-3651; 0000-0003-1756-1288; 0000-0002-5600-8162Nesfatin-1 is a newly found food and water intake regulatory neuropeptide. Because it can regulate nutrition and thirst, nesfatin-1 may also have the potential to affect levels of blood electrolytes and metabolites. The current study was intended to resolve the acute influence of intra- cerebroventricularly injected nesfatin-1 on the levels of some blood electrolytes and metabolites in rats. The experiments were conducted on Sprague Dawley male rats. Nesfatin-1 (200 pmol) or saline (5 μL) was given the rats intracerebroven- tricularly. Central nesfatin-1 treatment caused increases in the concentrations of blood glucose, lactate, hematocrit, and hemoglobin without changing the blood pH, creatine, Na, K, Ca, Cl, and HCO3 levels. In conclusion, our findings show that the central nesfatin-1 could affect the concentrations of blood glucose, lactate, hematocrit, and hemo- globin without altering the blood electrolytes. This could be interpreted as the secondary effect of nesfatin-1 as a consequence of centrally injected nesfatin-1-evoked activation of sympathetic nerves.Item Adnan Menderes Üniversitesi (ADÜ) Veteriner Fakültesi Cerrahi Kliniğine getirilen hastalara toplu bir bakış (1999-2003)(Uludağ Üniversitesi, 2003-12-28) Sarıerliler, Murat; Kılıç, NuhBu çalışmada 1999-2003 yılları arasında ADÜ Veteriner Fakültesi Cerrahi Kliniğine getirilen hastaların değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Kliniklerimize başvuran 1918 hastanın % 54,64’ünü köpek, % 26,53’ünü sığır, % 9,38’ini kedi, % 3,64’ünü At, % 2,5’ini kanatlı, % 1,82’sini koyun-keçi ve % 1,45’ini ise deve oluşturmuştur. Hayvan türlerine göre en sık karşılaşılan hastalıklar; köpek, kedi, sığır, at, koyun-keçi ve kanatlılarda kemik doku ve iskelet sistemi lezyonları, develerde ise kas-tendo ve tendovagina hastalıkları (% 21,42) ile eklem hastalıkları (% 21,42) olarak belirlenirken buzağılarda doğmasal anomalilerin önemli derecede yüksek (atresia ani et recti % 11,01, arqure-bouleture % 14,68, atresia coli % 6,21 ve diğer doğmasal anomaliler % 6,77) olduğu görülmüştür.Item Aeromonas hydrophila'nın gelişimini inhibe eden bazı faktörler(Uludağ Üniversitesi, 1998) Anar, Şahsene; Temelli, Seran; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Bu makalede, gıda hijyeni ve halk sağlığı açısından önem taşıyan A. hydrophila'nın gelişimini inhibe eden antibiyotikler, maillard reaksiyonu oluşumu, organik asitler, ısı, klor, laktoperoksidaz sistemi, probiotik bakteriler, bakteriozinler, metanot asetat ekstraktı, bitkisel ekstraktlar gibi faktörlerden bahsedilmiştir.Item Aflatoksin 81 verilmiş newcastle'a aşılı civcivlerde karaciğer paranşimi üzerinde ışık mikroskopik incelemeler(Uludağ Üniversitesi, 1992) Yakışık, Mine; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Araştımıada aşılanmış civcivlerin karaciğerlerinde kronik aflatoksikozisın etkileri incelenmiştir. Bu amaçla, civcivlere 5 mikrogrami civciv gün Aflatoxin B1 2 ay süre ile içme sulannda verilmiştir. Civcivlere New castle hastalığına karşı aşı programlan uygulanmıştır. Aşılamalardan 15'er gün sonra civcivler öldürülerek karaciğerleri almmış ve histolojik yönden incelenmiştir. İncelemeler sonunda karaciğer epitel hücrelerinde vakuoli yon, yağ dejenerasyonu, safra kanallannda proliferasyon ve epitellerinde hiperplazi, aynı . safra kanallan çevresinde yaygın lenf nodülleri teslit edilmiştir. Aşılanmış .aflutuksikozisli civcivlerde karaciğer yapısının, aşılanmış aflatoksin almayanlara göre bozulduğu ve yapı değişikliğinin dikkat çekici olduğu görülmüştür.Item Agresif köpeklerin tedavisinde amitriptilin ve klomipraminin karşılaştırılması(Uludağ Üniversitesi, 2009-03-18) Yalçın, Ebru; Batmaz, Hasan; Bursa Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Bu çalışmanın amacı, agresyon problemi olan köpeklerin sağaltımında amitriptilin ve klomipraminin etkinliğinin karşılaştırılmasıdır. Çalışmada saldırganlık gösteren ve sahibinin sağaltımı kabul ettiği 24 köpek kullanıldı ve köpekler 3 eşit gruba ayrıldı. Altı hafta süresince, ağız yolu ile bir gruba 2 mg/kg dozda amitriptilin hidroklorid, bir gruba 1 mg/kg dozda klomipramin hidroklorid ve diğer gruba da plasebo uygulandı ve ikişer haftalık periyotlarla hasta sahipleriyle görüşülerek davranış değişiklikleri takip edildi. Çalışmanın sonunda, amitriptilin uygulanan grupta, 4 hastada hayvan sahiplerinin şikayetlerinin ortadan kalktığı ve 3 hastada bu durumun kısmi olduğu saptanmış ve grup içinde p<0.01 düzeyinde istatistiki farklılık bulunmuştur. Klomipramin uygulanan grupta 5 hastada hayvan sahiplerinin şikayetlerinin ortadan kalktığı ve 2 hastada da bu durumun kısmi olduğu görülmüş olup, grup içinde p<0.001 düzeyinde istatistiki farklılık gözlenmiştir. Kontrol grubunda ise 2 hastada hayvan sahiplerinin şikayetlerinin ortadan kalktığı, 2 hastada bu durumun kısmi olduğu görülmüş olup, 4 hastada ise şikayetlerin sürdüğü gözlenmiş ve grup içinde istatistiki farklılık saptanmamıştır. Gruplar arasında değerlendirme yapıldığında aynı haftaların karşılaştırılmasında önemli farklılık saptanmamıştır. Agresyon gösteren her 3 gruptaki köpeklerde sağaltım öncesi ve sonrasında total lökosit, hematokrit, üre ve ALT düzeylerinde farklılık tespit edilmemiştir. Sonuç olarak, saldırganlık belirtisi gösteren köpeklerin sağaltımında amitriptilin ve klomipraminin kullanımının etkili olabileceği ve bu iki ilacın birbirlerine belirgin bir üstünlüğünün olmadığı kanısına varılmıştır.Item AIDS çalışmaları için önemli bir model: FIV(feline immunodeficiency virus)(Uludağ Üniversitesi, 1995) Minbay, Ahmet; Çetin, Cengiz; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Recently, FIV which appears to be species specific to the cat has been discovered and it has been considered to be an important model for studies on AIDS because of its many similarities to HIV (Human Immunodeficiency Virus) that causes AIDS in man. FIV is a T-lymphotropic retrovirus with single-stranded RNA and Mg2+ - dependent RT (reverse transcriptase). It belongs to the same lentivirus subfamily of retroviruses as the HIV. FIV infection is widely distributed throught the world.The most common route of transmission seems to be via infected saliva inoculated by bites during cat fights. Infection is found mainly in older, male, free roaming cats. It gives rise to a wide range of symptoms similar to those seen in human patients immunosuppressed by HIV infection. FIV injection is usually diagnosed using an ELISA (Enzyme Linked lmmunosorbent Assay) test for detecting antibodies to the virus. Results of ELISA are confirmed by IFA (Immunofluorescence Antibody) testing or by WB (Westem Blot). lnvestigatians on the therapy and the development of effective vaccine against FIV infection have been continued imensively. Hopefully, the knowledges acquired from these researches will explain to unknown points in respect to FIV and HIV. The aim of this review article is to inform about importance and characteristics of FIV which is an important model for studies on AIDS.Item Akkaraman koyunu ve kıl keçisinde A. mesenterıca cranıalıs ve kolları üzerinde karşılaştırmalı anatomik araştırmalar(Uludağ Üniversitesi, 1987) Karadağ, HüseyinIn this study the cranial mesenteric artery and its branches were comparatively investigated in six male and female of 12 Akkaraman sheep and ordinary goals, obtained from the vicinity of Elazığ. it was observed that tlıe cranial mesenteric artery formed a common trunk with celiac artery in 3 (25 %) sheep and 1 (8.3 %) goal and also gaue off branches to the distal loop of the colon in sheep. The cranial adrenal branclıes arosc from the cranial mesenteric artery in 3 (25 %) sheep and all goals.Item Akut interstisyel nefritis’in immunopatogenezi(Uludağ Üniversitesi, 2001-03-09) Durgut, Ramazan; Çelik, SefaAkut interstisyel nefritis (AIN), difteri ve streptokok enfeksiyonları ile ilişkili olan ve primer mononükleer hücre infiltrasyonu, bakteri içermeyen eksudatın varlığı ve epitel dejenerasyonu ile karakterize edilen bir hastalıktır. Hastalığın etiyolojik faktörleri; enfeksiyonlar, ilaçlar, immun hastalıklar ve idiopatik olmak üzere 4 grup altında incelenir. Lokal immun yanıtta artış enfeksiyon başladıktan sonra görülür. Böbrek tubulus epitel hücreleri antijen sunan hücreler olarak görev yapar. Böbrek interstisyumu, yabancı antijenlere karşı immun yanıtın başlatılmasından sorumlu antijen sunan hücreler ile T lenfositlerden oluşan 2 tip hücre içerir. Makrofajlar ve T lenfositleri akut interstisyel nefritis olgularında böbrek epitellerinde yaygın olarak görülen hücrelerdir. Hastalığın immunopatogenezinde Gell ve Coombs aşırı duyarlılık reaksiyonu etkili olmakta ve antikora bağlı ortaya çıkan aşırı duyarlılık reaksiyonu ise nadiren görülmektedir. Tip I aşırı duyarlılığı veya anaflaktik reaksiyonların şekillenmesi spesifik olarak B lenfositler tarafından üretilen antijenlerden kaynaklanır. Tip II aşırı duyarlılıkta doku antijenlerine karşı gelişen reaksiyon; komplement aktivasyonu ve kemotaktik faktörlerin salınmasına neden olur. Bu reaksiyonda nötrofiller ve eozinofiller yangısel bölgeye infiltre olurlar; immunoglobulin G, komplement (daha çok C5a) ve lökotrienler gibi bir çok faktör ortama salınırlar. Akut interstisyel nefritiste gözlenen semptomlar; proksimal ve distal tubul epitellerinin fonksiyon bozukluğuna bağlı aşırı duyarlılığın ve nadiren de anafilaktik reaksiyonların sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. İmmun sistemin, akut interstisyel nefritisin patogenezinde önemli rol oynadığı düşünülmektedir. Bu nedenle bu derlemede AIN’in immunopatogenezi mevcut literatür ışığı altında tartışılmıştır.Item Akut ve kronik böbrek yetmezliğine sahip köpeklerde lipid profilinin değerlendirilmesi(Uludağ Üniversitesi, 2003-04-24) Şentürk, Sezgin; Çetin, Meltem; Gölcü, Esin; Udum, Duygu; Bursa Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.İnsanlarda serum lipid ve lipoprotein konsantrasyonları böbrek yetmezliği ile ilişkilendirilmiştir. Bu çalışmada total kolesterol, trigliserid, HDL-C, LDL-C’yi kapsayan serum lipidleri ile böbrek yetmezlikleri (akut ve kronik renal yetmezlik) arasındaki ilişkinin araştırılması amaçlanmıştır. Kronik böbrek yetmezliğine sahip olan köpeklerin akut renal yetmezlikli ve sağlıklı köpeklerle karşılaştırılmasında, serum total kolesterol, trigliserid ve LDL-C seviyelerinin istatiksel olarak daha yüksek düzeyde olduğu bulundu (p<0.001). Bununla birlikte serum HDL-C seviyesinin kronik böbrek yetmezliği bulunan köpeklerde akut böbrek yetmezlikli ve sağlıklı köpeklere göre daha düşük düzeyde olduğu belirlendi (p<0.001). Sonuç olarak; köpeklerde total kolesterol, trigliserid, HDL-C, LDL-C’yi kapsayan serum lipidleri ile kronik böbrek yetmezliği arasında ilişki olduğu belirlendi.Item Alabalıkların kuyruk kaslarında motor sinir sonlarının morfolojik ve histoşimik özellikleri üzerinde araştırmalar(Uludağ Üniversitesi, 1995) Erdost, Hatice; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi/Histoloji-Embriyoloji Anabilim Dalı.In this study, structural properties, shapes and types of motor nerve terminals of tail muscles were observed by the light microscopy. In the light of the examinations of slides taken from 7 different muscles of tail region, it was observed that, m. lateralis superficialis was formed by small diameter red muscle fibers whereas the larger part of the other 6 muscles were formed by large diameter white fibers. Meanwhile, intermediate type muscle fibers were found among these muscles. In addition to them, small, triangled myosatellite cells were observed, too. It has been established that the innervation of the red muscle fibers of m. lateralis superficialis occured by multiple and end plate type. White muscle fibers which are extensively found in the other muscles of the tail in trout, except m. lilteralis superficialis are innervated by multiple and end grappe type nerve terminals. Also, it has been determined that endomysium had positive AChE activity only in white muscle fibres in other regions except nerve terminals.Item Alimentary lymphoma in a cat(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2018-05-18) Karakuş, Adil Ömer; Kasap, Sevim; Mutlu, Ayşe Meriç; Tavus, Melike Akbala; Salcı, Hakan; Sönmez, Gürsel; Bursa Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Lymphoma is the most common feline malignant tumor, and the alimentary form is the most common seen form. Alimentary form in the cat typically involves lesions of the small intestine, stomach, mesenteric lymph nodes, and liver. The disease is often reported in cats between 1 and 20 (mean 13 years) years. A 3-year-old domestic male cat was admitted to Uludağ University Animal Hospital due to chronic weight loss, loss of appetite, diarrhea and vomiting traced back to 15 days. Abdominal ultrasonography was performed and a large solid mass was spotted in the cranial abdomen. During the treatment, the cat developed respiratory stress, shock and died 2 days after. In light of the clinical symptoms, ultrasonography, necropsy and histopathological findings; small-cell-alimentary lymphoma was diagnosed for the 3-year-old cat. It can be interpreted that small cell (lymphocytic) alimentary lymphoma is seen rarely in younger cats and seldomItem Alkol (Etanol) kullanımının testis yapı ve işlevi üzerindeki etkileri(Uludağ Üniversitesi, 2001-05-31) Özfiliz, Nesrin; Bursa Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Alkolün sürekli kullanımının yavaş yavaş alışkanlık oluşturduğu, kullanan kişilerin sindirim sistemleri, karaciğer ve böbreklerinde rahatsızlıklar ile cinsel güçlerinde azalma olduğu bildirilmektedir. Gebelikleri sırasında alkol kullanan annelerin fötüslerinin vücut ağırlığının düşük konjenital anomalili ve mental gelişmelerinin yavaş ve yetersiz olduğu da tespit edilmiştir. Alkol kullanımının erkek üreme sistemi üzerindeki çarpıcı etkilerini iki ayrı açıdan incelemek mümkündür. Bunlardan ilki bireyin kendisinin alkol kullanması, ikincisi bireyin maternal dönemde plasenta arcılığı ile alkole maruz kalmasıdır.Item Allometric growth of non-carcass components and hind limb tissue composition in saanen goat kids reared under natural and artificial systems(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-07-26) Keçici, Pembe Dilara; Yalçıntan, Hülya; Ekiz, BülentThe aim was to investigate the growth of certain non-carcass components and hind limb tissues using allometric coefficients in Saanen goat kids reared under natural and artificial systems and slaughtered at 80 days or 120 days of age. 42 Saanen kids were used in the study [(24 artificial reared kids (SA-80: 12 kids, SA-120: 12 kids), 18 natural reared kids (SA-80: 9 kids, SA-120: 9 kids)] for determination of indicated parameters. The effects of rearing system were not significant in weights of non-carcass components and hind limb tissue compositions, which indicate that, even though they were fed with milk replacers, artificial reared kids can have similar growth performance when they are slaughtered at similar age with natural raised kids. However, slaughter age had significant effect on many non-carcass components, since the weight of the organs increases in parallel with animal’s live weight. It is seen that allometric growth of non-carcass parameters, except skin and testis in both rearing groups and stomach and intestines in natural rearing, was slower (b<1) than EBW of kids slaughtered at 120th days of age. This result shows that when the Saanen kids will be slaughtered at later ages, the increase of live weight will be mainly due to the increased saleable carcass components. Additionally, tissue compositions showed that muscle growth continued rapidly (b=1.494 for natural and b= 1.251 for artificial reared) in both groups on the 120th day of age. This situation reveals that prolonging the fattening period with Saanen kids can increase meat production for both rearing systems. On the other hand, it is observed that the amount of both subcutaneous and intermuscular fat increased more rapidly at the 120th day of age in both groups. Therefore, the optimal slaughter age at 120th days should be determined by taking into account the possible increasing amount of fat.Item Alman çoban köpeği ve labrador retriever ırkı köpeklerde başlıca döl verimi özellikleri ile eğitim performansı(Uludağ Üniversitesi, 2009-03-23) Sevimli, Aziz; Petek, Metin; Bursa Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Bu çalışma Gemlik Askeri Veteriner Okulu ve Eğitim Merkez Komutanlığı’ nda yetiştirilmekte olan Alman Çoban Köpeği ve Labrador Retriever ırkı köpeklerde başlıca döl verimi özellikleri ile eğitim performansını araştırmak amacıyla yapılmıştır. Deneme başında 18-24 aylık yaşta 23 Alman Çoban ile 17 Labrador Retriever ırkı damızlık dişi köpekten oluşan toplam 40 dişi köpekte başlıca döl verimi özellikleri izlenmiş, her iki ırktan 16’şar genç köpek (8 erkek, 8 dişi) eğitim performansının belirlenmesi amacı ile kullanılmıştır. Labrador Retriever ırkı köpeklerin ilk kızgınlık gösterme yaşları 15.46 ay bulunmuş ve Alman Çoban Köpeklerine göre daha erken kızgınlık göstermişlerdir. Alman Çoban Köpekleri ilk kızgınlığı 21.86 aylık yaşta göstermişlerdir. Alman Çoban Köpeği ve Labrador Retriever ırkı köpeklerde ilk çiftleştirme yaşı sırası ile, 24.17 ay ve 20.93 ay bulunmuş, ilk kızgınlık gösterme ve ilk çiftleştirme yaşı bakımından ırklar arası farklılıklar önemli bulunmuştur (P<0.05). Alman Çoban ve Labrador Retriever ırkı köpeklerde gebelik başına çiftleştirme sayısı sırası ile 2.80 ve 2.81 bulunmuştur. Đlk çiftleştirmeden doğuma kadar geçen süre olarak hesaplanan ortalama gebelik süresi Alman Çoban Köpeklerinde (61.77 gün) Labrador Retriever ırkı köpeklere (60.63 gün) göre önemsiz düzeyde daha uzun bulunmuştur. Alman Çoban ve Labrador Retriever ırkı köpeklerde bir batında doğan ortalama yavru sayısı sırası ile 5.81 ve 8.22 adet tespit edilmiştir. Labrador retriever ırkı köpeklerin eğitim performansı Alman Çoban Köpeklerine göre daha iyi bulunmuştur. Elde edilen sonuçlar köpeklerin eğitim performansını belirlemede ırkın önemli bir etkisinin olduğunu göstermektedir.Item Bir alman çoban köpeğinde sertoli hücre tümörü ve seminoma nedenli feminizasyon sendromu(Uludağ Üniversitesi, 2014-12-30) Salcı, Hakan; Akdeşir, Ezgi; Çatık, Serkan; Şen, İsmail Altuğ; Salcı, E. Sinem Özdemir; Mecitoğlu, Zafer; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Yedi yaşlı, erkek bir Alman Çoban köpeği testislerinde şişkinlik, meme başlarında genişleme ve tüy dökülmesi şikayetleriyle kliniklerimize getirildi. Klinik muayenede feminizasyon bulguları (alopecia, deri renginde koyulaşma, meme başlarında büyüme) ve skrotal şişkinlik saptandı. Laboratuar muayenesi kronik yangısal bir hastalığı işaret etti. Ultrasonografik olarak karışık ekojenitede solit bir testiküler kitle saptadı ve diğer organlarda metastaz yoktu. Testis tümörü tanısı konulan hastada, genel anestezi altında bilateral orşiektomi operasyonu yapıldı. Çıkarılan testislerin histopatolojik muayenesinde seminoma ve sertoli hücre tümörü ile uyumlu bulgular saptandıItem Alman kısa tüylü pointer ırkı köpeklerde başlıca döl verimi özellikleri, yavrularda ölüm oranı ve beden ölçüleri(Uludağ Üniversitesi, 1999) Kırmızı, Engin; Baran, Alper; Petek, Metin; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi/Zootekni Ana Bilim Dalı.Bu çalışma Alman Kısa Tüylü Pointer ırkı köpeklerin başlıca döl verimi özellikleri, yavrularda ölüm oranı ve beden ölçülerini saptamak amacıyla yapıldı. Bu araştırmada ilk östrüs gösterme ve ilk çiftleştirme yaşı ortalama, sırasıyla; 10.99 ve 19.48 ay saptandı. Ortalama gebelik süresi 62.22 gün, iki östrüs arası geçen süre 7. 72 ay bulundu. Yavru ölümleri erkekler için % 49.90, dişiler için% 65.98 hesaplandı. Erkek ve dişiler için ergin çağda ortalama vücut ağırlığı sırasıyla 22.95 ve 21.57 kg bulundu. Baş uzunluğu, kulak uzunluğu, iki kulak arası mesafe, cidago yüksekliği, göğüs genişliği, göğüs çevresi, bilek çevresi, vücut uzunluğu, sağrı yüksekliği ve sağrı genişliği erkekler için sırasıyla; 23.91, 17. 00, 10.94, 53.00, 16.95, 64.52, 12.95, 54.31, 52.11 ve 15.44 cm, dişiler için sırasıyla; 21.58, 14.13, 11.09, 51.51, 16.41, 60. 75, 11.66, 52.50, 47.54 ve 15.36 cm bulundu. Cidago yüksekliği 1 vücut uzunluğu oranı ve sağrı yüksekliği 1 cidago yüksekliği oranı erkekler için sırasıyla; 9. 68:10 ve 9.84:10, dişiler için sırasıyla; 9.83:10 ve 9.26:10 hesaplandı. Baş uzunluğu, cidago yüksekliği, göğüs çevresi, bi/ek çevresi, vücut uzunluğu, sağrı yüksekliği ve sağrı yüksekliğinin cidago yüksekliğine oranı bakımından erkek ve dişiler arası farklılıklar önemli bulundu. (P<0.001, P<0.01, P<0.001, P<0.001, P<0.05, P<0.001, p<0.05). Vücut ağırlığı ve beden ölçüleri arası ilişkileri tanımlamak için regresyon analizi kullanıldı.Item Alterations in some blood parameters after high level ethanol ıntake(Uludağ Üniversitesi, 2005-06-07) Yağcı, Artay; Yalçın, Murat; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.The effects of high level ethanol intake on some blood parameters over a 50 days period were examined in 36 Sprague Dawley rats divided into 3 treatment groups: Ad libitum fed control group (n=12), sucrose group (n=12) fed with solution of sucrose so calorie intake equated with the ethanol group, and ethanol group (n=12) added ethanol (15 % v/v) in drinking water. Significant decreases (p<0.05) were noted in ethanol group’s white- and red-blood cell counts, haemoglobin concentration, erythrocyte diameter, erythrocyte sodium and potassium levels, while significant (p<0.05) increases were observed in their mean corpuscular volume and mean corpuscular haemoglobin levels. No changes were observed in hematocrit level. Results of this study suggest that high level ethanol intake in rats causes alterations in blood cells count and in erythrocyte diameter and in erythrocyte element composition and this negative effect of ethanol on blood parameters did not stem from the energy of ethanol.