Browsing by Author "Erol, Oktan"
Now showing 1 - 20 of 40
- Results Per Page
- Sort Options
Item 12 yaşında erkek çocukta bronşial karsinoid tümör(Uludağ Üniversitesi, 1986) Tolunay, Şahsine; Erol, Oktan; Cengiz, Mete; Hekimgil, Mine; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Patoloji Anabilim Dalı.Bronşial karsinoid, bronşial adenomaların en sık gözlenen tipini oluşturur ve sıklıkla 45 yaş civarında gözlenir. Çocuklarda bronşial karsinoidler son derece enderdir. Atipik şekillerinin dışında genellikle düşük malignite özelliği taşıyan bu tümörler histogenezisi, histolojisi ve ultrastrüktür bakımından intestinal karsinoidlere benzerler.Item 14 aylık çocukta serviks uterinin mezonefrik karsinoması(Uludağ Üniversitesi, 1986) Tolunay, Şahsine; Erol, Oktan; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Patoloji Anabilim Dalı.Serviks uterinin mezonefrik karsinomaları primer adenokarsinomalarının ortalama % 2-3 'ünü oluşturur ve üçte biri yaşamın ilk yirmi yılında gözlenir. Gebeliği sırasında düşük tehdidine karşı dietilstilbestrol ve benzeri hormonal maddeleri kullanan annelerin çocuklarının çoğunda yaşamlarının 14-22. yıllarında bu tümörün oluştuğu saptanmıştır. Çok küçük yaşlardaki çocuklarda ise servikal mezonefrik karsinomalar enderdir.Item 1977-1990 yılları arasında tanı konan 146 intrakranial meningioma olgusunun retrospektif incelenmesi(Uludağ Üniversitesi, 1991) İnce, İbrahim; Erol, Oktan; Yerci, Ömer; Avşar, T.; Tolunay, Şahsine; Özuysal, Sema; Gücin, Zuhal; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Patoloji Anabilim Dalı.Bu çalışmada Patoloji laboratuvarımıza 1 Ocak 1977-31 Aralık 1990 tarihleri arasında gönderilen ameliyat piyesleri içinde intrakranial tümör tanısı konan 699 olgu materyal olarak kullanılmıştır. Bu tümörler içerisinde yer alan 146 intrakranial meningioma olgusuna ait dökümanlar tekrar gözden geçirilmiştir. Meningiomların yaş ve cinsiyet dağılımı, intrakranial lokalizasyonları, histolojik tipleri ile sekonder değişiklikleri kaynaklardaki bilgi ve bulgularla karşılaştırılarak tartışılmıştır.Item Bazal hücreli karsinamaların histopatolojik özellikleri (1989 yılında tam konan 75 olgunun retrospektif incelenmesi)(Uludağ Üniversitesi, 1991) Gücin, Zuhal; Yerci, Ömer; Erol, Oktan; Tolunay, Şahsine; Özuysal, Sema; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Patoloji Anabilim Dalı.Bazal hücreli karsinoma derinin en yaygın tümörüdür. Klinik seyri iyidir. Fakat rekürrens potansiyelleri yüksektir. Klinik ve histolojik olarak değişik formları vardır. Agresif tümörler belirli histopatolojik özellikler gösterir. Bu çalışmada 75 bazal hücreli karsinoma olgusu gözden geçirildi. Yaş, cinsiyet lokalizasyon ve histolojik türleri gibi özellikleri saptandı. Agresif formlar ve bunların histopatolojik değişiklikleri karşılaştırıldı.Item Benign prostat hiperplazisi, prostatik intraepitelyal neoplazi, düşük ve yüksek grade prostat adenokarsinomalarında Kİ-67 proliferatif indeksinin karşılaştırılması(Uludağ Üniversitesi, 2001) Mutlu, Nazmi; Erol, Oktan; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Patoloji Anabilim Dalı.GİRİŞ: Bu çalışmanın amacı benign prostat hiperplazisi (BPH), prostatik intraepitelyal neoplazi (PİN), düşük ve yüksek grade prostat adenokarsinomalı bir grup hastada proliferatif aktivitenin bir göstergesi olan Kl-67 (MIB-1) antijeni varlığının araştırılıp, bu lezyonlardaki Kİ-67 proliferatif aktivite indeksinin kıyaslanmasıdır. MATERYAL VE METOD: Bu çalışmada Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı'nda, Ocak 1995-Aralık 2000 yılları arasında tanı almış, 25 benign prostat hiperplazisi, 14 prostatik intraepitelyal neoplazi, 17 düşük grade ve 25 yüksek grade prostat adenokarsinoma olgusu incelendi. Bu olguların parafin bloklarından hazırlanan kesitlere immünohistokimyasal olarak Kİ-67 antikoru uygulandı. Bu dört grup lezyonun ortalama Kİ-67 proliferatif aktivite indeksleri bulunup, birbirleriyle kıyaslandı. BULGULAR: Ortalama Kİ-67 proliferasyon indeksi (%o); BPH'ta 24.12 ± 12.59, PİN'de 26 ± 28.44, düşük grade adenokarsinomada 32.17 ± 26.08 ve yüksek grade adenokarsinomada 122.92 ±84.17 olarak belirlendi. BPH, PİN ve düşük grade adenokarsinomaya ait proliferasyon indeksleri arasında anlamlı bir fark bulunmazken, yüksek grade adenokarsinomaya ait proliferasyon indeksinde, diğer üç lezyona göre anlamlı bir fark bulundu. SONUÇ: Kİ-67 proliferasyon indeksinin tümör grade'ini göstermede ve tümöral proliferatif lezyonlan açıklamada yardımcı bir yöntem olarak kullanılabileceği düşünülmüştür.Item Benign ve malign meme lezyonlarının ayırıcı tanısında SMA ve TIVC kullanımı(Uludağ Üniversitesi, 2003) Gergerlioğlu, Nurşadan; Erol, Oktan; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Patoloji Anabilim Dalı.GİRİŞ: Bu çalışmanın amacı, memenin ayırıcı tanısında güçlük çekilen benign ve malign lezyonlarının smooth muscle actin (SMA) ve type IV collogene (TIVC) immunohistokimyasal boyaları kullanılarak ayırt edilmeleri ve bu yöntemin faydalanılabilirliğinin gösterilmesidir. MATERYAL VE METOD: Çalışmada Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı'nda Ocak 1998- Aralık 2002 yılları arasında tanı almış, memenin benign lezyonlan ile in situ ve invaziv tümörlerini içeren 50 olgu incelendi. İnvaziv karsinoma vakalarında in situ komponentin de bulunduğu ve stromal invazyonun tam olarak ayırt edilemediği alanlar seçildi. Bu olguların parafin bloklarından hazırlanan kesitlere SMA ve TIVC immunohistokimyasal boyama yöntemleri uygulandı. Duktuslar ve lobüller çevresinde devamlılık gösteren boyanma şekli pozitif boyanma olarak kabul edildi. Her üç grup lezyonda SMA ve TIVC ile pozitif boyanan vaka sayısı tespit edildi ve gruplardaki pozitiflik oranları saptandı. BULGULAR: 50 olgudan 17 tanesinde normal meme alanları, 14 tanesinde fibrokistik değişiklikler, 15 tanesinde hiperplazik değişiklikler, 5 tanesinde benign papiller proliferasyon, 5 tanesinde fibroadenoma, 17 tanesinde in situ duktal karsinoma, 2 tanesinde in situ lobüler karsinoma, 20 tanesinde invaziv duktal karsinoma, 3 tanesinde invaziv lobüler karsinoma, 1 tanesinde medüller karsinoma, 1 tanesinde müsinöz karsinoma, 1 tanesinde tubuler karsinoma mevcuttu. Olguların yaşları 17-75 arasında değişmekte olup ortalama 48 idi. Benign lezyonlarda SMA ve TIVC ile % 53.7 oranında eş zamanlı pozitiflik saptanırken, in situ lezyonlarda % 47.3 oranında eş zamanlı pozitiflik tespit edildi. İnvaziv tümörlerin hiç birinde SMA ve TIVC ile eş zamanlı pozitiflik gözlenmedi. SONUÇ: SMA ve TIVC ile eşzamanlı pozitiflik saptanan olgularda invazyon kesinlikle ekarte edilebilmektedir. Her iki markerin negatif olduğu durumlarda invaziv tümör tanısı kesinleşmektedir. Bununla birlikte sadece bir markerin pozitif olduğu durumlarda klinik ve histopatolojik bulgular korele edilerek, yardımcı özel ve immün boyalar kullanılarak karar verilmelidir.Item Bilateral müsinöz kistadenom(Uludağ Üniversitesi, 1989) Erdoğan, Eftal; Esmer, Ahmet; Erol, Oktan; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı.Müsinöz kistadenom tüm benign over tümörlerinin % 25'ini teşkil ederler. Sıklıkla 30-40 yaş grubunda görülürler. Bu yazımızda 17 yaşında bir bilateral müsinöz kistadenom olgusu sunulmuş ve literatür gözden geçirilmiştir.Item Böbrekte leiomyosarkoma(Uludağ Üniversitesi, 1989) Yerci, Ömer; Erol, Oktan; Gücin, Zuhal; Tolunay, ŞahsineBöbrek sarkomları nadir görülen ve tüm malign böbrek tümörlerinin % 1-3 ünü oluşturan tümörlerdir. Leiomyosarkomlar ise böbrek sarkomları arasında en fazla görülenleridir. Tümörler genellikle 40 yaş üzerindeki kadınlarda bulunur. En sık rastlanan şikayetler, üst kadran ağrısı, üst kadranda ele gelen kitle, hematüri, kilo kaybı ve gastrointestinal yakınmalardır. Böbrek leiomyosarkomaları malignite dereceleri yüksek tümörlerdendir. Hastalarda tedaviye rağmen prognoz iyi değildir. Tümörlerin histolojik görünümleri fuziform şekilli, eozinofilik sitoplazmalı hücrelerin yaptıkları demet ve palizat yapılarında oluşur, Olgumuz 65 yaşında, sol böbreğinde tümoral kitlesi bulunan kadın hastadır.Item Dalak ve karaciğerin konjenital soliter kistleri(Bursa Üniversitesi, 1989) Doğruyol, Hasan; Gürpınar, Arif; Erol, Oktan; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Çocuk Cerrahisi Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Patolloji Anabilim Dalı.Karaciğer ve dalağın konjenital soliter kistleri son derece nadirdirler. Bu organların hakiki kistleri çoğunlukla paraziterdir. Konjenital soliter kistlerin seyrek görülmesinin yanında birçok diğer bulguları da ortaktır. İsotop, ultrason ve tomografik incelemeler her iki durumda da teşhise yardımcıdır. Biz bu makalede ikisi dalakta, birisi karaciğerde olmak üzere üç adet semptomatik konjenital soliter kist vakası sunduk. Dalak kistlerinden bir tanesine parsiyel splenektomi, diğerine ise bırakılacak sağlam dalak dokusu olmadığı için total splenektomi uyguladık. Karaciğer kisti vakamızda ise parsiyel hepatik rezeksiyon yapıldı. Bu vakalar dolayısıyla hastalıkların klinik, patolojik ve tedavi prensipleri tartışıldı.Item Deri malign melanomları(Uludağ Üniversitesi, 1989) Tolunay, Şahsine; Yerci, Ömer; İnce, İbrahim; Erol, Oktan; Karaca, Ali Rıza; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Patoloji Anabilim Dalı.Malign melanoma, metanin oluşturan hücrelerden gelişen malignite derecesi yüksek olan tümörlerdir. Bu çalışmamızda 1975-1987 yılları arasında Anabilim Dalımızda Malign Metanoma tanısı alan olgular yeniden gözden geçirilerek deride yerleşim gösterenler lokalizasyon, yaş, cinsiyet, histopatolojik özellikleri yönünden incelenmiş ve kaynaklardaki olgularla karşılaştırılmıştır. Bu inceleme sonucunda 12 yıllık periyotta kliniğimizde malign melanoma tanısı alan olguların çoğunluğunda lezyonların deride yerleştiği ve erkeklerde görülme oranının belirgin bir şekilde yüksek olduğu saptanmıştır. Deri malign metanaması tanısı alan hastaların çoğunluğu, kadın ve erkeklerde benzer şekilde olmak üzere 60-80 yaşındadır. Deride yerleşim en sık yüzde olup, bu lokalizasyonu üst ve alt ekstremiteler izlemektedir. Bütün deri malign melanomların en kötü prognoza sahip olan, nodüler malignant melanoma tipindedir. Ayrıca Clark'ın Level tespitine göre tümörlerin deri katlarındaki yayılımı fazla olup, 11 olguda subkutan yağ dokusu, 10 olguda retiküler dermis ve 7 olguda subpapiller damarlar seviyesindedir. Bu bulgular kaynaklardaki bulgularla karşılaştırıldığında bizim serimizde deri malign melanomların erkeklerde ve yüzde yerleşme oranı daha yüksek olup, hastaneye başvurduğunda lezyonlar ilerlemiş durumda ve tümü kötü prognoza sahiptir. Prognozu daha iyi olan histopatolojik tipler ve deri katlanan yayılımı az olan malign melanomaya hiç rastlanılmamıştır.Item Dil kökünde alveolar soft-part sarcoma(Uludağ Üniversitesi, 1986) Tolunay, Şahsine; Erol, Oktan; Hekimgil, Mine; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Patoloji Anabilim Dalı.Yumuşak dokunun ender gözlenen tümörlerinden biri olan "Alveolar Soft Part Sarcoma" histolojisi, sitolojisi ve ultrastrüktürel yapısı iyi tanımlanmış olan, ancak histogenezi halen tartışılan, daima fatal seyir gösteren bir sarkomadır. Bu çalışmada 18 yaşındaki bir kadın hastada gözlediğimiz tümörün çok ender rastlanan dil kökü tutuluşu bildirilmiştir.Item Eksternal iliak arterin fibromüsküler hiperplazisi sonucu alt ekstremite iskarnisi(Uludağ Üniversitesi, 1984) Cengiz, Mete; Sezer, Hüsnü; Özkan, Hayati; Erol, Oktan; Özdemir, İ. Ayhan; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Göğüs Kalp Damar Cerrahi Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Patoloji Anabilim Dalı.Sağ alt ekstremitede iskemi bulguları olan 17 yaşında erkek hastaya, sağ ekstemal iliak arterin fibromuskuler hiperplazisi tanısı, argiograi ve histopatolojik inceleme ile konmuştur. Tedavi, önce eksternal iliak artere endarterektomi ve balon kateter dilatasyonu, 1 yıl sonrise dakron gre{t ile komün iliak -femoral ''bypass" ile gerçekleştirilmiştir.Item Erişkinde multiple juvenil polipozis(Uludağ Üniversitesi, 1989) Yerci, Ömer; Erol, Oktan; Tolunay, Şahsine; Gücin, Zuhal; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Patoloji Anabilim Dalı.Multiple juvenil polipozis çoğunlukla çocuklarda nadir olarakta erişkinlerde görülen iyi huylu tümörlerdir. Hastalarda rektal kanama, ishal ve karın ağrıları en fazla görülen şikayetlerdir. Poliplerin büyüklüğü 1 mm ile 3 cm arasında değişebilir. Büyük polipler saplı küçükler isei sesil oluşumlardır. Mikroskopik olarak bütün polipler birbirlerine benzer. Poliplerin yüzey epitelleri tek katlı olup stroma, bağ dokusundan oluşmuştur. Stromada popiller formasyon göstermeyen bazıları kistik genişlemeler yapmış gudde yapıları ile iltihabi hücre infiltrasyonu mevcuttur. Olgumuz 4 yaşında erkek hasta olup tam kolonu tutan 0.3-2 cm büyüklüklerde polipe oluşumlar mevcuttu. Bunların mikroskopik görünümleri ise juvenil poliplerle uyumludur.Item Frozen kesitlerde güvenilirlik derecesi(Uludağ Üniversitesi, 1991) Yerci, Ömer; Gücin, Zuhal; Erol, Oktan; Tolunay, Şahsine; Özuysal, Sema; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Patoloji Anabilim Dalı.1980-1990 yılları arasında laboratuvarımızda yapılan 774 Frozen kesit yeniden gözden geçirildi. Sonuçlar olguların permanant kesitleri ile karşılaştırıldı. Frozen kesitlerin doğrulukları organ ve sistemlere göre sınıflandırıldı . Sonuçlar kaynaklarla karşılaştırıldı. Sonuç olarak en yüksek doğru tanı oranı (% 100) ile deri ve paratiroid biopsilerinde, en düşük (% 77) doğru tanı pankreas ve koledok dokularında gözlendi. Ortalama doğruluk oranı 774 olguda % 89,9 idi.Item Gonadoblastoma(Uludağ Üniversitesi, 1991) Tolunay, Şahsine; Özuysal, Sema; Erol, Oktan; Yerci, Ömer; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Patoloji Anabilim Dalı.Gonadoblastoma hemen her zaman disgenetik gonadlardan gelişen ve nadir görülen bir tümördür. 15 yaşında ve karyotipi 46 XY olan bir kız hastada gonadektomi materyallerinde bilateral gonadoplastoma tesbit edilmiş ve Anabilim dalımızın 14 senelik kayıtları içerisinde saptadığımız tek olgu olması nedeniyle kaynaklar gözden geçirilerek yayınlanmıştır.Item III. ventrikül kolloid kisti(Uludağ Üniversitesi, 1987) Korfalı, Ender; Aksoy, Kaya; Safi, İmran; Erol, Oktan; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Nöroşirürji Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Patoloji Anabilim Dalı.III. ventrikülün kolloid kistleri benign tümörlerdir. Bütün beyin tümörlerinin % 0.5'ini içerirler. Benign natürde olmalarına rağmen III. ventriküldeki lokalizasyonları dolayısıyla unilateral veya bilateral Foramen Monro 'da blok yapmalarıyla intrakranial basınç artma bulgularına sebep olabilirler. Komputerize tomografi ile tanımlanan ve total olarak transkallozal girişim ile çıkarılan bir vaka takdim edildi.Item İntravezikal BCG tedavisi ile mesanede meydana gelen histopatolojik değişiklikler(Uludağ Üniversitesi, 1991) Yerci, Ömer; Gücin, Zuhal; Erol, Oktan; Bağcıoğlu, Ahmet; Oktay, Bülent; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Patoloji Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Üroloji Anabilim Dalı.Yüzeyel mesane tümörlerinin tedavisinde intravezikal BCG uygulamasının tümör nükslerini azalttığı bilinmektedir. Fakat bu uygulama sonucu mesane epitelinde ve subepitetial bağ dokusu ile adale tabakasında bazı histopatolojik değişiklikler meydana gelmektedir. Laboratuvarımızda 1989 ve 1990 yıllarında intravezikal BCG tedavisi görmüş 25 hastanın biopsi slaytları incelendi ve histopatolojik değişiklikler kaynaklarla karşılaştırıldı.Item Konjenital karın duvarı defektleri (olgu raporu )(Uludağ Üniversitesi, 1987) Sezgen, Melih; Cengiz, Candan; Kavuştu, Emine; Erol, Oktan; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Patoloji Anabilim Dalı.Yassı trilaminar embriyon silindirik fetüs haline dönüşmesini sağlayan sefalik, lateral ve kaudal yaprakların gelişimindeki tek veya kombine yetersizliğe bağlı olarak ortaya çıkan konjenital karın duvarı defektleri, çeşitli yayınlara göre değişmekle beraber, ortalama 3500 canlı doğumda bir görülmektedir. Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalında, 1986 yılında tespit edilen bir olgu sunulmuş ve literatür gözden geçirilmiştir.Item Ksantrogranülamatöz kolesistitis(Uludağ Üniversitesi, 1988) Erol, Oktan; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Patoloji Anabilim Dalı.Ksantogranülomatöz kolesistitis iltihabi safra keselerinde tümör şeklinde bir kütle oluşturabilen az rastlanan bir lezyondur. Lezyonlar makroskopik olarak genellikle yumuşak, sarıdan kahverengiye kadar değişen renklerde ve 2,5 cm 'ye varan büyüklüktedir. Mikroskopik olarak değişen oranda iltihap, ksantoma benzeri köpük hücreleri ve bağ dokusu artışı vardır. Lezyonlar Rokitansky-Aschoff sinuslerinin yırtılmasıyla safranın duvara sızması sonucunda oluşan ksantogranülomatöz reaksiyondur.Item Kutanöz kriptokokkozis(Uludağ Üniversitesi, 1989) Yerci, Ömer; Erol, Oktan; Gücin, Zuhal; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Patoloji Anabilim Dalı.Kriptokokosis, kapsüla maya benzeri bir mantar olan Cryptococcus Neofonnans ile meydana gelen enfeksiyondur. Sıklıkla subakut ya da kronik olan hastalığın ilk önce respiratuar sistem de görüldüğü ve buradan kan yoluyla yayıldığı düşünülmektedir. Kriptokokkal cellulitis ise generalize hastalığın nadir kutanöz bir görünümüdür. Sistemik kriptokokkozis hastaların % 10-15'inde tespit edilmiştir. Yayınlarda bildirilen hastaların tümünde çeşitli hastalıklar nedeniyle sistemik immunsupresif ilaçların kullanıldığı dikkati çekmektedir. Olgumuzda da Juvenil Romatoid Artrit nedeniyle kortikosteroid kullanımı söz konusu idi. Böyle kişilerde antibiyotik tedavisine yanıt vermeyen bir cellulitis, kriptokokal selüliti düşündürmelidir.