Fen Bilimleri Yüksek Lisans Tezleri / Master Degree
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/22
Browse
Browsing by Department "Bitki Koruma Ana Bilim Dalı"
Now showing 1 - 20 of 93
- Results Per Page
- Sort Options
Item Acetamiprid, ımidacloprid ve spinosad etken maddeli insektisitlerin bazı entomopatojen nematodlar üzerine etkilerinin araştırılması(Uludağ Üniversitesi, 2017-06-20) Kwizera, Vital; Susurluk, İsmail Alper; Fen Bilimleri Enstitüsü; Bitki Koruma Ana Bilim DalıEntomopatojen nematodlar (EPN) biyolojik mücadelede zararlı böceklere karşı kullanılan ajanlardan biridir. Zararlı böcekler yaşamlarının bir kısımını toprakta geçirirler. EPN'ler de toprakta yaşarlar ve böceğin larva döneminde etkili olurlar. EPN'ler, Steiner tarafından 1923 yılında ilk kez tanımlanmıştır. O zamandan beri, Entomopatojen Nematoloji alanında birçok gelişme ve yeni bulgular olmuştur. Biyolojik mücadele alanının gelişmesine rağmen, pestisitler hala bitki koruma için yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu pestisitlerin, EPN'ler üzerinde yan etkileri vardır. Bu çalışmada, üç EPN (Steinernema carpocapsae, Steinernema feltiae, Heterorhabditis bacteriofora) üzerine üç insektisit (Asetamiprid, Imidacloprid ve Spinosad)'in etkileri değerlendirilmiştir. Deneyler laboratuarda yürütülmüştür. Ölüm sayımları sırasıyla 24, 48 ve 96 saatlerinde yapılmıştır. Bazı neonikotinoidlerin ve EPN'lerin zararlı böcek larvalarına karşı oluşturduğu sinerjiden esinlenerek, bu insektisitlerin EPN'ler üzerindeki doğrudan etkilerini araştırılmıştır. Elde edilen sonuçlara göre; imidaklopridin daha az ölüme neden olduğu, ancak asetamipridde ise yüksek ölüm oranları gösterdiği anlaşılmıştır. Bu sonuçlar, EPN'ler ile imidaklopridin yüksek sinerjizm ve asetamiprid ile düşük sinerjizm meydana getirdiği ortaya koymaktadır. Ayrıca spinosad daha düşük bir ölüm göstermiştir. Arılar gibi tozlayıcı böcekler ve biyotopun diğer faydalı türler üzerindeki etkilerine rağmen, bu insektisitleri zararlı böceklere karşı EPN'lere zarar verme riski olmadan etkili bir şekilde kullanılabileceği anlaşılmaktadır.Item Azadirachtin’in farklı dozlarının bazı faydalı böcekler üzerine etkileri(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019) Cura, Mehmet Sadık; Gençer, Nimet Sema; Fen Bilimleri Enstitüsü; Bitki Koruma Ana Bilim Dalı; 0000-0001-6480-1913; 0000-0001-8053-5002Azadirachtin’in biyolojik mücadelede kullanılan bazı doğal düşmanlar üzerine olan toksik etkisi laboratuvar koşullarında çalışılmıştır. Pestisit maddesi olan azadirachtin’in Orius laevigatus Fieber (Hemiptera: Anthocoridae) ve Nesidiocoris tenuis Reuter (Heteroptera: Miridae)’in erkekleri, dişileri ve N. tenuis nimflerine karşı kontakt etkisi üç faklı dozda (250, 500, 1000 ml / 100 l su) test edilmiştir. Aynı dozlar beyaz sineğin önemli parazitoidi olan Encarsia formosa Gahan (Hymenoptera: Aphelinidae) pupa ve erginleri üzerine olan toksik etkileri denenmiştir. Ayrıca bu bitkisel pestisitin yaprak biti predatörü, Aphidius colemani Viereck (Hymenoptera: Braconidae)’nin erginlerine olan etkileri de çalışılmıştır. İlacın düşük dozunun 48 saatte iki heteropter predatörün erkekleri ve dişileri üzerine etkisi O. laevigatus için % 86.66, % 80.00, N. tenuis dişileri için % 83.33 olarak tespit edilmiştir. Bununla birlikte önerilen doz olan 500ml/100l’de tüm doğal düşmanlarda ölüm yüzdesi yüksek bulunmuştur. Düşük dozda, ölüm oranı N. tenuis nimf sayıları üzerinde daha az toksik etkilere yol açmıştır. Azadirachtin yüksek ve düşük dozlarda ölüm oranına neden olmaktadır, E. formosa’da pupadan ergin çıkışını ve hayatta kalmasını engellemektedir. Bununla birlikte düşük doz 48 saat içinde A. colemani üzerine düşük toksik (% 28) etki göstermiştir. Yüksek dozda tüm doğal düşmanlar üzerindeki ölüm oranları daha fazla bulunmuştur. Sonuç olarak, pestisitin önerilen dozunun doğal düşmanlar üzerinde olumsuz etkiler gösterdiği anlaşılmaktadır. Entegre zararlı mücadele programlarında, kimyasal ve biyolojik mücadelede Azadirachtin’in zararlılara karşı kullanımının dikkatli bir şekilde yapılması gerektiği önerilmektedir.Item Bağ’da kurşuni küf hastalığı etmeni Botrytis cinerea’ya karşı bazı fungisitlerin in vitro koşullarda etkililikleri(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-07-06) Mohamed, Mohamed Osman; Tezcan, Himmet; Fen Bilimleri Enstitüsü; Bitki Koruma Ana Bilim Dalı; 0009-0004-8692-5641Botrytis cinerea, yaygın olarak gri küf olarak bilinen bir fungal patojendir. Bu patojen genellikle birçok bitki türünde hastalığa neden olur ve meyve, sebze, çiçek ve yapraklarda zararlı etkilere yol açabilir. Bu çalışmada, sebze-meyve yetiştiriciliğinde ve muhafazasında önemli sorunlara neden olan bitki patojeni Botrytis cinerea'ya karşı çeşitli formülasyonlarda Fenhexamid, Cyprodinil ve Pyrimethanil aktif maddelerini içeren ticari bitki koruma ürünlerinin etkililikleri in vitro koşullarda araştırılmıştır. Bu çalışmada, üzüm danelerinden izole edilen bir Botrytis cinerea izolatına karşı üç farklı firmadan ruhsatlı bitki koruma ürününün etkililikleri incelenmiştir. Bu ürünler Fenhexamid 500g/L SC, Cyprodinil 300ml/L EC ve Pyrimethanil 300g/L SC içermektedir. Bu ürünlerin satış fiyatlarının birbirlerinden oldukça farklı olması nedeniyle, bu çalışma gerçekten etkililiklerinde farkı olup olmadığını belirlemeyi amaçlamıştır. Çalışma, Botrytis cinerea izolatının Patates Dekstroz Agar (PDA) ortamında 9 cm çapındaki petrilerde inkübasyonuyla gerçekleştirilmiştir. Etkililikler 7 günlük inkübasyon süresi sonunda fungusun koloni çaplarının gelişiminin ölçülmesi ile saptanmıştır. Sonuçlar, üç etken maddenin normal kullanım dozlarında (1000 ppm) ve daha düşük dozlarda (80 ppm) etkili olduğunu göstermiştir. Etkinlik farkları, 40 ve 20 ppm dozlarında ortaya çıkmıştır. Buna göre, sırasıyle, Cyprodinil %57.3 ve %53.03, Fenhexamid %72.2 ve %72.6, Pyrimethanil %77.7 ve %30.9 oranında etkili bulunmuştur. Bu tür çalışmaların, önemli fiyat farkları olan fungisitlerin etkililikleri arasındaki farkı belirlemede yararlı olabileceği düşülmektedir. Bu, bitki koruma ürünlerinin seçimi ve kullanımı konusunda çiftçilere ve tarım uzmanlarına rehberlik etmek için yararlı olabilir.Item Bazı bi̇tki̇ akti̇vatörleri̇ni̇n bi̇berde patates Y vi̇rüsüne karşı etki̇leri̇ni̇n beli̇rlenmesi̇(Uludağ Üniversitesi, 2015-07) Şener, Cansu; Arslan, Ümit; Elibüyük, İ. Özer; Fen Bilimleri Enstitüsü; Bitki Koruma Ana Bilim DalıBu çalışma, biberde patates Y virüsü (PVY)'nün biyolojik ve serolojik yöntemler kullanılarak tanısının yapılmasını, bitki aktivatörlerinin (Actigard, Messenger, ISR-2000 ve Crop-Set) simptom çıkış süresi ile bitki gelişimi (bitki boyu, yaprak alanı ve kök uzunluğu) üzerine etkilerinin ve bitkide oluşan tepki mekanizmaları (lignin birikimi ve hidrojen peroksit (H₂O₂))'nın belirlenmesini amaçlamıştır. Messenger, Actigard, ISR-2000 ve Crop-Set'in PVY simptom çıkışını sırası ile 12, 10, 8 ve 3 gün geciktirdiği belirlenmiştir. Ayrıca, Actigard, Messenger ve ISR-2000'nin yaprak alanı ve bitki boyu üzerinde artışa neden olduğu saptanmıştır. Tüm uygulamalar içinde sadece Crop-Set'in 72 saat uygulamasının kök uzunluğunu arttırdığı tespit edilmiştir. Yapılan histokimyasal boyamalar sonucunda, aktivatör uygulanan bitkilerde lignin ve H₂O₂ birikimi saptanmıştır. Aktivatör uygulanan bitkilerde dayanıklılığın teşvik edildiği en iyi uygulama zamanının Messenger için 72 saat; Actigard, Crop-Set ve ISR-2000 için 96 saat olduğu belirlenmiştir.Item Bazı bitki ekstraktlarının fitopatojen funguslara karşı antifungal etkisi(Uludağ Üniversitesi, 2010-09-24) Yavuz, Burcu; Arslan, Ümit; Fen Bilimleri Enstitüsü; Bitki Koruma Ana Bilim DalıBu çalışmada, ayçiçeği (Helianthus annuus L.), biber (Capsicum annuum L.), ceviz (Juglans regia L.), domates (Solanum lycopersicum L.) ve yabani hardal (Sinapis arvensis L.)'ın su ve % 96'lık etil alkol ile hazırlanmış yaprak ekstraktlarının antifungal etkileri önemli fitopatojen funguslara (Botrytis cinerea Pers.: Fr., Fusarium culmorum (Wm. G. Sm.) Sacc., Fusarium solani (Mart.) Sacc., Macrophomina phaseolina (Tassi) Goid. ve Rhizoctonia solani Kühn) karşı in vitro koşullarda ve mısır unu-kum kültüründe araştırılmıştır.Bitki ekstraktlarının fitopatojen fungusların miseliyal gelişimi üzerine antifungal etkileri % 10, % 5, % 2.5 ve %1 dozlarında in vitro koşullarda ve mısır unu-kum kültüründe, spor çimlenmesi ve çim tüpü uzunluğu üzerine antifungal etkileri ise % 5, % 2.5, %1 ve % 0.5 dozlarında in vitro koşullarda araştırılmıştır.Ayçiçeği ve yabani hardalın % 10 ve % 5 dozlarındaki etil alkol ekstraktları R. solani ve F. culmorum'un miseliyal gelişimi üzerine yüksek düzeyde antifungal etki göstermiştir. Ayçiçeğinin % 10 dozundaki etil alkol ekstraktının R. solani'nin miseliyal gelişimine karşı en yüksek antifungal etkiyi gösterdiği belirlenmiştir. Ayçiçeği ve yabani hardalın % 5 dozundaki etil alkol ekstraktları F. culmorum'un spor çimlenmesi ve çim tüpü uzunluğunu tamamen engellemiştir. Yapılan tüm denemelerde antifungal etkinin en düşük olarak belirlendiği fungus F. solani' dir. Etil alkol ektraktlarının antifungal etkisi su ekstraktlarından daha yüksek bulunmuştur. Yabani hardalın % 10 dozundaki ekstraktı mısır unu-kum kültüründe F.culmorum, M. phaseolina ve R. solani'nin miseliyal gelişimini tamamen engellemiştir.Anahtar Kelimeler: Bitki ekstraktları, Antifungal etki, Miseliyal gelişme, Spor çimlenmesi, Çim tüpü uzunluğu, Mısır unu-kum kültürü, Alternatif kontrol.Item Bazı bitki koruma ürünleri (AQ10, NeemAzal, NemGuard ve Proguard)'nin fitopatojen funguslara karşı antifungal etkileri(Uludağ Üniversitesi, 2014) Yaşar, Onur; Arslan, Ümit; Fen Bilimleri Enstitüsü; Bitki Koruma Ana Bilim DalıBu çalışmada, bazı bitki koruma ürünleri (AQ10, NeemAzal, NemGuard ve Proguard)'nin toprak kaynaklı funguslar (Fusarium culmorum, F. nivale, F. solani, Macrophomina phaseolina, Rhizoctonia solani ve Sclerotinia sclerotiorum) ve fasulye pası (Uromyces appendiculatus)'na karşı antifungal etkisi araştırılmıştır. In vitro denemelerde NeemAzal, NemGuard ve Proguard'ın denenen tüm funguslara, in vivo denemelerde ise tüm bitki koruma ürünlerinin U. appendiculatus'a karşı antifungal etkisi araştırılmıştır. In vitro denemelerde, denenen fungusların miseliyal gelişimine karşı en yüksek antifungal etkiyi Proguard'ın gösterdiği, bunu NemGuard'ın izlediği, NeemAzal'ın ise çok düşük etkili veya etkisiz olduğu saptanmıştır. Proguard'ın minimum inhibitör konsantrasyon (MİK) değerlerinin % 1-5, NemGuard'ın minimum fungisidal konsantrasyon (MFK) değerlerinin % 2-5 arasında değiştiği belirlenmiştir. Denenen fungusların spor çimlenmesi ve çim tüpü uzunluğuna karşı en yüksek antifungal etkiyi NemGuard'ın gösterdiği, bunu Proguard'ın izlediği, NeemAzal'ın ise Fusarium spp.'lere karşı etkisiz, U. appendiculatus'a karşı ise etkili olduğu saptanmıştır. Mısır unu-kum kültüründe, en yüksek antifungal etkiyi Proguard'ın gösterdiği bunu NemGuard'ın izlediği, NeemAzal'ın ise etkisiz olduğu saptanmıştır. Kontrollü koşullar altında yürütülen saksı denemelerinde, AQ10 ve Proguard'ın % 0,5'lik dozlarının, U. appendiculatus'un püstül sayısını % 100 oranında, NeemAzal ve NemGuard'ın % 5'lik dozlarının ise sırasıyla % 95,4 ve % 94,1 oranlarında azalttığı bulunmuştur. Proguard'ın % 2'lik dozu fasulye yapraklarında fitotoksik etki göstermiştir. Sonuç olarak, toprak kaynaklı fungusların mücadelesinde NeemAzal hariç diğer bitki koruma ürünlerinin potansiyel adaylar olduğu, fasulye pasının mücadelesinde ise denenen tüm bitki koruma ürünlerinin kullanılabileceği bulunmuştur.Item Bazı bitkisel yağların Bemisia tabaci (Gennadius) (Hemiptera: Aleyrodidae) ve bazı önemli doğal düşmanlarına karşı toksik etkileri üzerine çalışmalar(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2021-07-16) Şen, Emre; Gençer, Nimet Sema; Fen Bilimleri Enstitüsü; Bitki Koruma Ana Bilim Dalı; 0000-0001-9940-7334Beyazsinekler özellikle örtüaltı yetiştiriciliğinde ekonomik düzeyde zarara neden olmaktadırlar. Bu çalışmada, 5 farklı bitkisel yağın beyazsineğin ergin öncesi dönemleri ve onun bazı önemli doğal düşmanlarına karşı etkisi incelenmiştir. Denemede her bir yağın 0,125, 0,25 ve 0,5ml dozları kullanılmış, yağların uygulanmasından sonra 1., 3., 24., 48., ve 72. saatte ölümler kaydedilmiş ve çalışma üç tekerrürlü olarak yürütülmüştür. Deneme sonucuna göre bitkisel yağlardan en fazla etkilenen türler sırasıyla predatörler, beyazsineğin ergin öncesi dönemleri ve parazitioit pupaları olmuştur. Tüm böcek türleri için yüksek dozlarda yağlara maruz kalma süresi arttıkça ölüm oranlarının arttığı gözlemlenmiştir. Bemisia tabaci’nin dönemleri arasında yağlardan en çok etkilenen dönemler sırasıyla yumurta, nimf ve pupa dönemleri olmuştur. 72.saat sonunda at kestanesi ve kakao yağlarının beyazsineğin yumurta dönemlerini %100 ölüm oranıyla yüksek derecede, diğer dozlarının ise orta ve hafif derecede etkilediği saptanmıştır. Denemede yağlardan en çok etkilenen bireylerin predatör erginler olduğu yağların uygulanmasından sonra ilk saatlerde hodan ve at kestanesi yağlarına vermiş oldukları yüksek derecede tepki ile anlaşılmıştır. Uygulamadan 48.saat sonunda ise tüm Nesidiocoris tenuis ve Macrolophus pygmaeus erginlerinin öldüğü saptanmıştır. Yine, 48.saat sonunda tüm Orius laevigatus erginlerinin kakao yağı dışında tüm yağlarda öldüğü, bunun yanısıra 72.saat sonunda ise kakao yağında %96,67 ölüm oranıyla orta derece etkilendiği belirlenmiştir. Parazitioit pupaların denemede yağlardan en az etkilenen bireyler olduğu anlaşılmıştır. Bununla birlikte, yağlara 72 saat süre maruz kaldıktan sonra Encarsia formasa’nın hodan yağında %73,33 ölüm oranıyla hafif derecede, diğer yağlarda ise hafif etkili ve etkisiz olduğu saptanmıştır. Eretmocerus eremicus ise denemede yağlara karşı en az etki gösteren tür olup hodan yağına 72 saat maruz kaldıktan sonra gösterdiği %60 ölüm oranıyla hafif derecede etki göstermiştir. Sonuç olarak, at kestanesi ve kakao yağları beyazsineklerin erginöncesi dönemlerinde yüksek derecede etkili olurken, her iki parazitoit türe hafif derecede etki gösterdiği ancak predatörlere olumsuz etkiler gösterdiği anlaşılmıştır. Buna göre, bu yağların beyazsineklerin entegre mücadele programlarında tavsiye edilebileceği ve parazitoit türlerle birlikte kullanılabileceği düşünülmektedir.Item Bazı bitkisel yağların kestane gal arısı (Dryocosmus kuriphilus) (Hymenoptera: Cynipidae) üzerine etkisi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-08-23) İbiş, Gülben; Gençer, Nimet Sema; Fen Bilimleri Enstitüsü; Bitki Koruma Ana Bilim Dalı; 0000-0001-5138-0929Bu çalışmada, 8 farklı bitkisel yağın (Aleo vera yağı (Aloe barbadensis), At kestanesi yağı (Aesculus hippocastanum), Havuç yağı (Daucus carota), Lavanta yağı (Lavandula angustifolia), Sarımsak yağı (Allium sativum), Kekik yağı (Thymus vulgaris), Okaliptus yağı (Eucalyptus globulus) ve Gül yağı (Rosa damascene) kestane gal arısının ergin dönemine karşı etkisi incelenmiştir. Denemede her bir yağın 0,125, 0,25 ve 0,5ml dozları kullanılmış, yağların uygulanmasından sonra 1., 3., 5., 24., ve 48. saatteki ölümleri kaydedilmiş ve çalışma beş tekerrürlü olarak yürütülmüştür. Deneme sonucuna göre seçilen bu yağlardan özellikle at kestanesi, okaliptüs, sarımsak, lavanta yağları tüm dozları ile kekik yağının 0,5 ve 0,25 dozları izlenen 5 farklı zaman diliminde en yüksek öldürücü etkiyi göstermiştir. At kestanesi, Lavanta, Sarımsak ve Okaliptus yağlarının tüm dozları D. kuriphilus erginlerine karşı 5. saatin sonunda %100 öldürücü etkiye sahip olurken, bu yağları 24. saatin sonunda tüm dozları ile %100 ölüm oranına sahip kekik yağı takip etmektedir. Çalışmada, doz ve maruziyet süresi arttıkça genel olarak öldürücü etkininin de buna paralel olarak yükseldiği tespit edilmiştir. Bu çalışmada kullanılan Aleo vera (Aloe barbadensis), Havuç (Daucus carota) ve Gül (Rosa damascene) yağlarının tüm dozları istatistiksel açıdan toplam 48 saatlik uygulama süresi sonunda D. kuriphilus erginlerine karşı At kestanesi (Aesculus hippocastanum), Lavanta (Lavandula angustifolia), Sarımsak (Allium sativum), Kekik (Thymus vulgaris) ve Okaliptus (Eucalyptus globulus) yağlarına kıyasla daha düşük seviyede öldürücü etkiye sahip oldukları belirlenmiştir. Buna göre, çalışma sonucunda elde edilen umut verici sonuçlar, D. kuriphilus erginlerine karşı mücadelede alternatif bir yöntem olabileceğini göstermektedir.Item Bazı fungisitlerin bağ küllemesine karşı etkinliğinin belirlenmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-01-20) Özyörük, Ahmet; Arslan, Ümit; Fen Bilimleri Enstitüsü; Bitki Koruma Ana Bilim Dalı; 0000-0003-0411-5502; 0000-0001-7698-8244Bu çalışmada, Boscalid+Pyraclastrobin, Isopyrazam ve Triflumizole+Cyflufenamid aktif maddeli fungisitlerin Bağ Küllemesi (Erysiphe necator Schw.)’ne karşı arazi koşullarındaki etkinliği belirlenmiştir. Denemeler, Manisa ili, Sarıgöl ilçesi, Ahmetağa mahallesinde 2017 ve 2018 yıllarında yürütülmüştür. Denenen fungisitlerin 2017 ve 2018 yıllarında sırasıyla %8,0-94,3 ve %3,9-90,9 oranlarında etkili oldukları belirlenmiştir. Her iki yılda da, en yüksek ve en düşük etkili fungisitlerin sırasıyla, Boscalid+Pyraclastrobin (60 g/100 l su) ve Triflumizole+Cyflufenamid (12,5 g/100 l su) olduğu saptanmıştır. Denemeler sonucunda fungisit uygulamalarının, Sultani Çekirdeksiz üzüm çeşidinin verim (salkım ağırlığı) değerlerinde olumlu veya olumsuz bir etkiye neden olmadığı bulunmuştur. Sonuç olarak; bulgularımıza göre, Bağ Küllemesi’ne karşı ruhsatlı olmayan Boscalid+Pyraclastrobin’in 60 g/100 l su dozunun ruhsat alma potansiyeli olduğu düşünülmektedir.Item Bazı mi̇krobi̇yal ve bi̇tki̇sel akari̇si̇tleri̇n i̇ki̇ noktalı kırmızı örümcek [Tetranychus urticae Koch (Acari: Tetranychidae)]’e laboratuvar koşullarında etki̇nli̇ği̇ üzeri̇ne araştırmalar(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-10-29) Keskin, Gizem; Kumral, Nabi Alper; Fen Bilimleri Enstitüsü; Bitki Koruma Ana Bilim Dalı; 0000-0001-8564-5438Bu tez çalışmasında sebzelerin birçok meyve ve süs bitkisinin ana zararlısı konumunda olan iki noktalı kırmızı örümcek (Tetranychus urticae Koch) (Acari: Tetranychidae)’e bazı bitkisel ve mikrobiyal akarisitlerin etkisi laboratuvar koşullarında belirlenmiştir. Bitkisel akarisit olarak, reyhan [Ocimum basilicum L. (Lamiaceae)] yapraklarının su distilasyon işleminden elde edilen uçucu yağ, tesbih ağacı [Melia azedarach L. ( Meliaceae)] tohumlarının soğuk sıkım işleminden elde edilen ham yağ ve neem [Azadiractha indica (A. Juss) (Meliaceae)] ağacının ticari bir ürünü (Nimbecidine) kullanılmıştır. Mikrobiyal ürün olarak Paecilomyces fumosoreus strain PFs-1’in bir ticari formülasyonu kullanılmıştır. Akut toksik etki çalışmalarına göre, Nimbecidine, tesbih ağacı ve reyhanın fasulye yapraklarına kuru rezudi yöntemiyle uygulanmasından 72 saat sonra LC50 ve LC90 değerleri sırasıyla 0,79 ve 1,83 mg/L; %4,04 ve %6,94; %4,85 ve 10,32 olarak belirlenmiştir. Ayrıca, Nimbecidine (1 mg/L), tesbih ağacı (%6) ve reyhan (%8,4)’ınöldürücü zamanları (LT50 ve LT90), sırasıyla 64 ve 108 saat, 41 ve 73 saat, 65 ve 110 saat olarak bulunmuştur. Regresyon analizine göre, bitkisel akarisitlerin konsantrasyonlarındaki artışlar, T.urticae'nin ölüm cevabı üzerinde anlamlı bir etki göstermiştir. Bitkisel akarisitlerden Nimbecidine’in 0,125 – 0,75 mg/L dozu, tesbih ağacının %0,75 -3 ve reyhanın %0,7– 1,4 dozları T.urticae dişilerinde istatistiki anlamda güçlü bir kaçma eğilimi göstermiştir. Yumurtlamayı azaltıcı etki çalışmalarına göre, Nimbecidine (0,03-0,5 mg/L), tesbih ağacı (%0,75-3) ve reyhan (%1,45,6)’ınsublethal konsantrasyonları dişilerin yumurta sayısını önemli seviyede düşürmüştür. Paecilomyces fumosoreus’in önerilen tarla dozu (250x108 koloni/da) uygulanmış ve bunun haricinde farklı dozları T. urticae’ye uygulanmıştır. Akut toksik etki çalışmalarına göre, 48.saatte tüm dozların mortalitesi çok düşük bulunmuştur. Uygulanan en yüksek dozda toksik etki 48. saate %57; 96.saatte %96 olmuştur.Item Bazı üzüm çeşitlerinin bağ mildiyösü (Plasmopara viticola) hastalığına karşı duyarlılıkları(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2021-10-11) Yöntem, Gizem; Tezcan, Himmet; Fen Bilimleri Enstitüsü; Bitki Koruma Ana Bilim Dalı; 0000-0002-6066-7830Türkiye bağ üretim alanı bakımından dünyanın önemli ülkelerinden biridir. Bununla birlikte, üzüm üretiminde hemen hemen her yıl karşılaşılan ve önemli verim kayıplarına neden olan hastalıklardan biri de mildiyö hastalığıdır. Bu çalışmada da Bursa Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi bağ alanlarında üzüm yetiştiriciliğinde kullanılan çeşitlerin bu hastalığa karşı duyarlılık düzeyleri belirlenmiştir. Çeşitlerin mildiyö hastalığına karşı duyarlılık düzeyleri tarla koşullarında doğal inokulumla oluşan hastalık şiddetlerinin 0-4 skalasına göre değerlendirilmesi ile belirlenmiştir. Deneme, tesadüf blokları deneme desenine göre 4 blok ve her blok 4 tekerrür olarak planlanmış ve her tekerrür bir omcadan oluşmuştur. Çalışma’da değerlendirilen çeşitler Michel Palieri, Cardinal, Italia, Trakya İlkeren ve Hamburg Misketi olmuştur. Çalışma, 2020 yılı üretim dönemi boyunca yürütülmüş olup, çeşitler arasındaki hastalık şiddeti farkları, en anlamlı olarak, haziran ayı ortasındaki değerlendirmede bulunmuştur. Çalışmada, Bağ’da mildiyö hastalığının şiddetinin çeşitlere göre farklılıklar gösterdiği ve hastalığa en duyarlı çeşitlerin Trakya İlkeren (%81.87) ve Michel Palieri(%72.81) oldukları saptanmıştır. Diğer çeşitlerin hastalığa duyarlılık düzeyleri ise Cardinal %44,93, Hamburg Misketi %36,43 ve Italia %28,93 olarak belirlenmiştir. Yetiştiricilik dönemi boyunca, herhangi bir fungisit uygulaması yapılmamış ve ayrıca hastalık gelişimine etkili hava koşulları ve yaprak ıslaklık süreleri ile hastalık düzeyleri tartışılmıştır. Hava sıcaklıklarındaki artış ile birlikte, tüm çeşitlerde mildiyö hastalığının oranında ve şiddetinde azalma olduğu saptanmıştır. Hastalık şiddetindeki azalma ile birlikte çeşitler arasındaki duyarlılık farklarının da azaldığı belirlenmiştir. Hasat zamanı yapılan değerlendirmede ise çeşitlerin hastalığa duyarlılık düzeyleri sırasıyla, Trakya İlkeren %19.06, Michel Palieri %18.25, Hamburg Misketi %14,69, Cardinal %12,69 ve Italia %12,25 olarak belirlenmiştir.Item Bitki zararlıları tarafından teşvik edilen bitki kokularının bazı önemli predatör türler üzerine etkisi(Uludağ Üniversitesi, 2011-02-16) Seidi, Melis; Gençer, Nimet S.; Fen Bilimleri Enstitüsü; Bitki Koruma Ana Bilim DalıBirçok doğal düşmanın herbivorların neden olduğu bitki uçucularını (HIPVs) kullanarak avlarını bulduğu bilinmektedir. Araştırmada, Y tüp olfaktometre kullanılarak akarlar tarafından zararlanmış fasulye (Magnum), domates (Rio Grande) ve kavun (Kırkağaç 637) bitkilerine ait HIPV'lerin predatör coccinellid Stethorus gilvifrons'un yönelim davranışları üzerine etkisi çalışılmıştır. Ayrıca bazı sentetik HIPV'lerin S.gilvifrons, Orius laevigatus ve Macrolophus caliginosus gibi predatörler üzerindeki etkisi de Y tüp olfaktometrede denenmiştir. Araştırma sonuçlarına göre S.gilvifrons'un akarla bulaşık olan fasulye (%56,6) ve domates (%53,8) bitkilerini temiz bitkilere göre daha fazla tercih etmiştir. Sentetik HIPV'lerle Y tüp olfaktometrede yapılan denemelerde ise; altı değişik kimyasalda her kimyasal madde için kullanılan dozlarda kokuya (kimyasal madde+hegzan) olan pozitif yönelim ortalamaları ayrı ayrı hesaplanmıştır. Bunların ortalamasından elde edilen yüzdelik değerlerin tüm dozlar arasında en yüksek olanı sırasıyla S.gilvifrons için linalool (%65,5); O.laevigatus için trans-2-hegzenal (%59.3) ve M.caliginosus için MeSA (%52,1)'tır. Bununla birlikte; kimyasal maddelerden trans-2-hegzenal S.gilvifrons ve O.laevigatus türlerinde diğer maddelere göre çekici olduğu belirlenmiştir.Item Böğürtlen pası Kuehneola uredinis (Link) Arth.'e karşı klasik ve organik ilaçlama programlarının etkinliği üzerinde çalışmalar(Uludağ Üniversitesi, 2016-12-01) Karslı, Ayşegül; Tezcan, Himmet; Fen Bilimleri Enstitüsü; Bitki Koruma Ana Bilim Dalıİnsan sağlığı üzerine olumlu etkileri olduğunu ortaya koyan çalışmalar ve ayrıca taşıdığı tat ve aroması nedeniyle son yıllarda hem sofralık olarak tüketim hem de gıda sanayi alanında Böğürtlen (Rubus fruticocus L.) meyvesine olan talep artmaktadır. Ülkemizde de ürüne artan taleple birlikte böğürtlen üretimine eğilimin arttığı görülmektedir. Ülkemizde böğürtlenin yaklaşık % 84'ü Bursa İlinde üretilmektedir. Böğürtlen üretiminde fungal hastalıklar verimi etkileyen en önemli faktör olmakla birlikte ülkemizde bu hastalıkların mücadelesinde ruhsatlı bir fungisit bulunmamaktadır. Bu çalışmada, Bursa İlinde böğürtlen bahçelerinde yaygın olduğu tespit edilen Kuehneola uredinis (Link) Arth. kaynaklı dal ve yaprak pası hastalığının önlenmesine yönelik organik ve klasik mücadele yöntemi geliştirilmeye çalışılmıştır. Çalışma kapsamında, organik ilaçlama programı olarak, bakırlı fungisitler kullanılarak hastalığa karşı etkililiği tespit edilmeye çalışılmıştır. Klasik ilaçlama programı olarak ise; Amerika Birleşik Devletleri'nin Kaliforniya Eyaletinde böğürtlende dal ve yaprak pası hastalığının kontrolü için önerilen IPM programının Bursa'daki böğürtlen bahçelerine uyarlaması yapılmıştır. Bir üretici bahçesinde el ve sırt pülvarizatörleri ile ilaçlama şeklinde tesadüf blokları deneme desenine göre beş blok ve her blokta 10 bitki, her bitki bir tekerrür olacak şekilde deneme planlanmıştır. Bu kapsamda, öncelikle 23 Mart 2016 tarihinde % 20'lik bakır kalsiyum sülfat kullanımı ile başlayan ilaçlama programı daha sonra belli aralıklarla değişmeli olarak myclobutanil ve pyraclostrobin + boscalid etken maddeli fungisitler kullanılarak hasat öncesine kadar devam ettirilmiştir. Değerlendirmeler 0 – 4 skalası kullanılarak yapılmış olup, kontrol parsellerdeki hastalık şiddeti % 26 olarak saptanmıştır. Hasat tarihinden bir ay önceki değerlendirmede, üreticilerin yaptığı şekilde denenen organik ilaçlama programının etkililiği sadece % 7,69 olarak belirlenirken, klasik ilaçlama programının etkililiği % 75 olarak saptanmıştır. Bu çalışmada üzerinde durulan klasik ilaçlama yönteminin iyileştirilerek hastalığın mücadelesinde kullanılabileceği düşünülmektedir.Item Buğday kahverengi pası (Puccinia recondita rob.ex desm.f.sp. tritici )'nin Bursa ilindeki durumu toksonomik ve simptomatolojik özellikleri ile önemli buğday çeşitlerinin reaksiyonları üzerinde çalışmalar(Uludağ Üniversitesi, 1994-09-12) Arslan, Ümit; Baykal, Necati; Fen Bilimleri Enstitüsü; Bitki Koruma Ana Bilim DalıBursa (Merkez), M.Kemalpaşa, Karacabey, Orhaneli, Yenişehir ilçelerinde 1993 yılında gerçekleştirilen bu çalışma ile Buğday Kahverengi Pası (Pııccinia recondha Rob. ex Desm. f. sp. /r/Z/c/^’nın hastalık şiddeti, ırk populasyonu, taksonomik ve simptomatolojik özellikleri ile önemli buğday çeşitlerinin reaksiyonları saptanmıştır. Çalışmada 40 adet Buğday Kahverengi Pası izolatı kullanılmıştır. Elde edilen bulgular aşağıda kısaca özetlenmiştir: Sürvey çalışmaları sonucunda 130 tarla incelenmiş ve bu tarlalardan 47’sinin Buğday Kahverengi Pası ile enfekteli olduğu saptanmıştır. En yüksek hastalık şiddeti Yenişehir (% 9,40) ilçesinde, en düşük hastalık şiddeti ise M.Kemalpaşa (% 4.83) ilçesinde saptanmıştır. Orhaneli, Karacabey ilçeleri ile Bursa (Merkezinin hastalık şiddetleri sırasıyla % 8.75, % 6.61 ve % 5.41'dir. Bursa için hastalık şiddetinin genel ortalama değeri %6.78 olarak bulunmuştur. Irk teşhis çalışmalarında, bulunan ırklar ve oranları şu şekildedir: PGT (% 47.5), PQT (% 27.5), MGT (% 12.5), PST (% 10), MGP (% 2.5). Taksonomik çalışmalarda Urediosporların boyu 26.05± 3.12(20-30) mikron, eni 24.5±2.87 (17.5 - 27.5) mikron, Teliosporların boyu 42.77± 4.54 (25-55) mikron, eni 17.00 ± 2.73 (12.5-22.5) mikron olarak saptanmıştır. Teliosporların spor taşıyıcı (sporophore) uzunlukları ise 13.37 ± 4.11 (5-17.5) mikron olarak tespit edilmiştir. Patojenin ilk simptomlarına 1993 yılı Haziran ayında rastlanmıştır. Yapay inokulasyonlar sonucunda ilk simptomların inokulasyondan 7-8 gün sonra oluşmaya başladığı tespit edilmiştir. Patojenin Urediospor püstüllerinin yaprağın her iki yüzünde ve özellikle de üst yüzünde bulunduğu, bunların küçük, oval ya da yuvarlak olduğu renklerinin portakal sarısından, portakal kırmızısına kadar değişebildiği saptanmıştır. Teliospor püstüllerinin ise daha çok yaprağın alt yüzünde oluştuğu bu sporların uzunlamasına ve yassılaşmış bir şekilde koyu gri ve donuk siyah renkte olduğu tespit edilmiştir. Sürvey alanlarında yapılan çalışmalarda şiddetli enfeksiyonlara rastlanmamış, patojenin sadece yapraklarda zararlı olduğu görülmüştür. Gövde üzerine yapılan yapay inokulasyonlarda patojenin, gövde üzerinde de zararlı olabileceği saptanmıştır. Çalışmada dayanıklı bulunan genler ve oranları şu şekildedir: Lr-2a ve Lr-26 (% 100 dayanıklı), Lr-24 (% 92.5), Lr-9 (% 62.5). Çalışmada, 12 buğday çeşidinden sadece bir tanesi yani MV-17 (Martonvashari- 17) % 100 oranında dayanıklı bulunmuştur. Diğer 11 çeşit (Atilla-12, Çakmak-79, Gönen, Kırkpınar-79, Otholom, Sadova-1, Saraybosna, Cumhuriyet-75, Gediz-75, Kate-A-1, Vratsa) % 100 oranında duyarlı bulunmuştur.Item Bursa ili ayva bahçelerinde elma içkurdu [Cydia pomonella (L.)] ile mücadelede insektisit uygulamaları ile birlikte çiftleşmeyi engelleme tekniğinin kullanılması(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019-09-24) Solak, Koray; Kovancı, Orkun Barış; Fen Bilimleri Enstitüsü; Bitki Koruma Ana Bilim Dalı; 0000-0002-6459-216X; 0000-0003-4959-2943Pestisitlerin bilinçsiz ve yoğun olarak kullanılması nedeniyle sürdürülebilir tarım uygulamalarında kimyasal mücadeleye alternatif olarak biyoteknik mücadele uygulamaları son yıllarda entegre zararlı yönetiminde önemli bir mücadele yöntemi haline gelmiştir. Bu araştırma kapsamında, Bursa’nın Gürsu ilçesi ve Yunuseli mahallesinde Eşme çeşidi ayva bahçelerinde 2017 ve 2018 yıllarında feromon yayıcıların Cydia pomonella ile mücadelede etkinliği değerlendirilmiştir. Her biri 2 hektar olan 4 farklı bahçede, deneme parsellerinin her birinde Isomate-C Plus (Shin- Etsu, Japonya) feromon yayıcıları, hektara 1000 adet düşecek şekilde, ağacın gölge yerlerine, yerden 1,5-2 metre yükseklikte homojen bir şekilde asılmıştır. Tüm parsellerde insektisit uygulaması da yapılmıştır ancak deneme parsellerinde, kontrol parseline oranla insektisit uygulamaları azaltılmıştır. Cydia pomonella’nın Bursa ili Gürsu ilçesi ve Dereçavuş mahallesinde yılda 2 döl verdiği ve bu döllerinde yapılan uygulamalar içerisinde, gerek kontrol tuzaklarında ergin yakalanması gerekse meyve zararlarındaki oranlarında en iyi elde edilmiş başarının Feromon yayıcı uygulanan parsellerde gözlenmiştir. Feromon yayıcı asılan bahçelerde yıl boyunca 5 kez insektisit uygulaması yapılmışken, feromon yayıcı asılmayan bahçelerde yıl boyunca 9 kez insektisit uygulamaları yapılmıştır. Buna rağmen uygulamalar ve yıllar arasında karşılaştırma yapıldığında, her iki yılında sadece ilaçlama yapılmış alanların meyve sayımlarında yaklaşık %20 zarar, her iki yılında feromon yayıcı uygulanan alanlardaki ortalama zarar görmüş meyve sayısı ise %2 olarak gözlemlenmiştir. Feromon yayıcı uygulanan parsellerde yapılan ilaçlamaların sayısının az olmasına rağmen, elde edilen başarı oldukça yüksektir.Item Bursa ili ceviz bahçelerinde elma içkurdu [Cydia pomonella (L.)] ile mücadelede feromon yayıcıları, kaolin ve granulovirüs uygulamalarının etkinliğinin değerlendirilmesi(Uludağ Üniversitesi, 2014) Demir, Pelin; Kovancı, Orkun Barış; Fen Bilimleri Enstitüsü; Bitki Koruma Ana Bilim DalıBu çalışma, 2012-2013 yıllarında Bursa ili Yenişehir ilçesinde Fernor ve Chandler ceviz çeşitlerini içeren iki farklı ceviz bahçesinde yapılmıştır. Elma içkurdu [(Cydia pomonella (L.) (Lepidoptera:Tortricidae)] ile mücadelede Polietilen Feromon Yayıcı, Kaolin ve Granulovirüs uygulamalarının etkinliğinin değerlendirilmesi için bahçeler ikişer dönümlük bloklara ayrılmıştır. Bu bloklar; Granulovirüs, Polietilen Feromon Yayıcı, Granulovirüs+Polietilen Feromon Yayıcı, Polietilen Feromon Yayıcı+İnsektisit, Tam Doz Kaolin, Yarım Doz Kaolin ve şahit olarak İnsektisit uygulamalarından oluşmaktadır. Polietilen Feromon Yayıcı ile muamele edilen bloklarda her ağaca 4 adet ve her biri 190 mg elma içkurdu feromonu (E,E)-8,10-Dodecadienol içeren Isomate C Plus® (Shin-Etsu, Japonya) feromon yayıcılar asılmıştır. Granulovirüs (Madex®, Andermatt Biocontrol, İsviçre) preparatı 100 ml/ha dozunda ve döl başına 3 kez olmak üzere toplam 6 kez uygulanmıştır. Tam Doz Kaolin (Surround®, BASF, Türkiye) uygulaması yılda 3 kez 100 l suya 5 kg ve Yarım Doz Kaolin uygulaması yılda 3 kez 100 l suya 2,5 kg dozunda yapılmıştır. Haftalık ergin sayımları için her bloğa iki adet delta tipi feromon tuzak asılmıştır. Çalışma yapılan ceviz bahçelerinde C. pomonella yılda 2 döl vermiştir. Tuzak başına haftalık en fazla ergin Granulovirüs uygulamasının yapıldığı bloklarda yakalanmıştır. Farklı mücadele uygulamalarının yapıldığı bloklarda meyveler incelenerek zarar oranları belirlenmiştir. Yapılan incelemelere göre 2012 ve 2013 yılında elma içkurdu larvalarının meyvedeki yüzde zarar oranları sırasıyla Granulovirüs bloğunda %3,5 ve %6,25, Polietilen Feromon Yayıcı bloğunda %1,5 ve %1, Granulovirüs+Polietilen Feromon Yayıcı bloğunda %2,15 ve %5,5, Polietilen Feromon Yayıcı+İnsektisit bloğunda %0,9 ve %1,75, Tam Doz Kaolin bloğunda %2,5 ve %1,25, Yarım Doz Kaolin bloğunda %1,1 ve %1,25, İnsektisit bloğunda ise %0,75 ve %2,25 olmuştur. Sonuç olarak, ceviz bahçelerinde elma içkurdu ile mücadelede hem fiyat yönünden hem de yüksek etkinlik göstermesi nedeniyle tek başına Polietilen Feromon Yayıcılarının uygulanması önerilmektedir.Item Bursa ili elma ve armutlarında hasat sonrası görülen fungal kaynaklı hastalıklar üzerinde araştırmalar(Uludağ Üniversitesi, 1998-01-15) Karabulut, Özgür Akgün; Tezcan, Himmet; Fen Bilimleri Enstitüsü; Bitki Koruma Ana Bilim DalıBursa İli Elma ve Armutlarında Hasat Sonrası Görülen Fungal Kaynaklı Hastalıklar Üzerinde Araştırmalar Bu çalışmada Bursa ili soğuk hava depolarında bulunan elma ve armutlardan izole edilen Botrytis cinerea, Penicillivm expansum ve Alternaria sp.'ye karşı bazı fungisitlerin ve 2-deoxy-D-glukoz'un etkileri belirlenmiştir. Çalışmada Benomyl, İprodione, İmazalil, Pyrimethanil, Prochloraz ve Flusilazole etkili maddeli fimgisitler 0.1, 0.3, 1.0, 3.0, 10.0, 30.0 ve 100.0 ug/ml dozlarında kullanılmışlardır. Bir şeker analoğu olan 2-deoxy-D-glukoz ise % Flik konsantrasyonda in vitro ve in vivo koşullarda denenmiştir. Çalışma sonunda Botrytis cinerea'mn PDA ortamındaki miselial gelişmesi 1.0 ug/ml Benomyl, 10.0 ug/ml İprodione ve Flusilazole, 30.0 |ig/ml İmazalil ve 100.0 ug/ml Prochloraz ile tamamen engellenmiştir. Alternaria sp'nün in vitro'da % 100 engellendiği dozlar ise Flusilazole İçin 3.0 ug/ml, İprodione, İmazalil ve Prochloraz için 10.0 ug/ml, Pyrimethanil için 100.0 ug/ml olarak bulunmuştur. Peniciliium expanswri'\m miselial gelişiminin in vitro'da %100 engellendiği dozlar da Flusilazole için 1.0 ug/ml, Prochloraz için 3.0 ug/ml, İprodione ve İmazalil için 10.0 Ug/ml ve Pyrimethanil için 30.0 ug/ml olarak saptanmıştır. Benomyl ise 100.0 ug/ml dozunda bile P. expansum 'a karşı tamamen etkisiz bulunmuştur. Aynca, P. expansum ve B. cinered'yz. karşı % Flik 2-deoxy-D-glukoz'un etkisi in vitro koşullarda % 100 olarak belirlenmiştir. İn vivo koşullarda ise, B. cinerea'ya karşı 7 gün süresince % 100 etkiliyken, P. expansum' & karşı 3 gün süresince % 100 etkili bulunmuştur.Item Bursa ili Gemlik ve Orhangazi ilçelerindeki zeytin üreticilerinin pestisit kullanımına yönelik tutum ve davranışlarının belirlenmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-09-14) İnce, Nermin Başak; Arslan, Ümit; Fen Bilimleri Enstitüsü; Bitki Koruma Ana Bilim Dalı; 0000-0001-8983-0251Bursa ilinin Gemlik ve Orhangazi ilçelerinde 2021 yılında yapılan bu çalışmada, zeytin üreticilerinin pestisit kullanımına yönelik tutum ve davranışlarının belirlenmesi amaçlanmıştır. Araştırma bölgesinde tesadüfi olarak seçilen 134 üretici ile yüz yüze anket çalışması yapılmıştır. Elde edilen sonuçlara göre, üreticilerin %82,2'si 45 yaş ve üzerinde olup %54,5'inin ilkokul mezunu olduğu belirlenmiştir. Üreticilerin son birkaç yıldır en çok fungisit (%59,7) ve insektisit (%40,3) kullandığı, en çok görülen hastalık ve zararlının sırasıyla halkalı leke (%61,9) ve zeytin güvesi (%22,4) olduğu saptanmıştır. Üreticilerin çoğunun tarım ilaçlarının kullanımına yönelik eğitim almadıkları, pestisitleri zirai ilaç bayilerinden temin ettikleri, pestisitlerin dozlarını ilaç etiketine ve ilaç bayilerinin önerilerine göre belirledikleri, ilaçlama zamanını belirlemede tarım il/ilçe müdürlüklerinden yararlandıkları, büyük çoğunluğunun ise son ilaçlama ile hasat arasındaki süreye uydukları bulunmuştur. Üreticiler, bazı pestisitlerin ürünlerde kalıntı bırakabileceğini (%42,5) kalıntıların su ile yıkanırsa temizlendiğini ve pestisitin ürünün içine geçmediğini (%26,1), boş pestisit ambalajlarını yakarak imha ettiklerini (%47) ve çöpe attıklarını (%44) belirtmişlerdir. Üreticilerin %41,8'i, kullanım sonrası artan ve ilaçlama tankını temizlerken oluşan ilaçlı suyu, bahçenin bir kenarına, %29,1'i kanalizasyona döktüklerini belirtmelerine karşın üreticilerin büyük çoğunluğu; pestisitlerin çevre ve diğer canlılara, ürünlerdeki pestisit kalıntılarının ise insan sağlığına zararlı olduğunu ifade etmişlerdir. Çalışma sonucunda elde edilen bulgular değerlendirilmiş ve önerilerde bulunulmuştur.Item Bursa ili Karacabey ilçesinde domates yaprak galeri güvesi [Tuta absoluta (Meyrick) (Lepidoptera:Gelechiidae)]'nin açıkta domates yetiştiriciliği yapılan alanlarda yayılışı, popülasyon değişimi ve kitlesel tuzaklama ile mücadelesi(Uludağ Üniversitesi, 2014) Aksoy, Emre; Kovancı, Orkun Barış; Fen Bilimleri Enstitüsü; Bitki Koruma Ana Bilim DalıTürkiye'de ilk defa İzmir' in Urla ilçesinde 2009 yılında tespit edilen Domates yaprak galeri güvesi Tuta absoluta (Meyrick 1917) (Lepidoptera: Gelechiidae) Güney Amerika, Avrupa, Kuzey Afrika, ve Ortadoğu'da domatesin en önemli zararlıları arasında yer almaktadır. Bu tez çalışması, kimyasal mücadeleye alternatif olarak kitle halinde tuzakla yakalama yönteminin etkinliğinin belirlenmesi amacıyla Bursa İli' nin Karacabey İlçesine bağlı Hotanlı Köyü' nde 2012 ve 2013 yıllarında açıkta sanayi tipi domates yetiştiriciliği yapılan ve her biri en az 12 dekar büyüklüğündeki beş farklı alanda yürütülmüştür. Çalışmada iki yıl boyunca T. absoluta' nın ergin popülasyonlarının izlenmesinde içerisinde 0,5 mg feromon içeren kapsül bulunan üç farklı tuzak tipi (delta tipi tuzak, su tuzağı ve ışık + su tuzağı) kullanılmış ve yalnızca insektisitlerle mücadele yapılan kontrol bahçesindeki delta tipi feromon tuzak ve meyve zarar sayımları ile karşılaştırılarak etkinlikleri değerlendirilmiştir. Hasat öncesi dönemde yapılan inceleme sonuçlarına göre meyve zarar oranları kitle halinde tuzaklamanın yapıldığı alanlarda 2012 ve 2013 yılında sırasıyla ortalama %1,5 ve %1,3 olurken, sadece insektisit uygulaması yapılan kontrol alanlarında ise sırasıyla %3,3 ve %2,9 olmuştur. Bununla birlikte, meyve zarar oranları kitle halinde yakalama için kullanılan tuzak tiplerine göre değerlendirildiğinde 2012 yılında delta tipi feromon tuzakları, su tuzakları ve ışık + su tuzaklarının kurulu olduğu bloklarda %0,6, %2,1 ve %1,9 olurken, 2013 yılında ise zarar oranları aynı bloklarda sırasıyla %0,5, %1,7 ve %1,6 olmuştur. Sonuç olarak, açıkta domates yetiştiriciliğinde T. absoluta' nın kitlesel yakalama ile mücadelesinde kullanılan delta tipi feromon tuzaklarının, tek başına su veya ışık + su kombinasyonundan oluşan feromon tuzak tiplerine göre çok daha etkin olduğu belirlenmiştir. Ayrıca, düşük ve orta popülasyon yoğunluğunda delta tipi feromon tuzaklarının hektara 40 adet uygulama oranında kullanılmasının zararlının kimyasal mücadelesine alternatif olacak başarılı sonuçlar verdiği görülmektedir.Item Bursa ilinde Amerikan beyaz kelebeği (Hyphantria cunea drury, lepidoptera: Arctiidae)' nin biyolojisi üzerinde araştırmalar(Uludağ Üniversitesi, 1992-03-12) Berber, Aysun Kuşdil; Kovancı, Bahattin; Fen Bilimleri Enstitüsü; Bitki Koruma Ana Bilim DalıBursa'da 1988-1989 yıllarında gerçekleştirilen bu çalışma ile Amerikan beyaz kelebeği (Hyphantria cunea Drury)'nin morfolojisi üzerinde bazı incelemeler yapılmış ve esas olarak biyolojisi üzerinde araştırmalar gerçekleştirilmiştir. Elde edilen sonuçlar aşağıda kısaca belirtilmiştir. H. cunea‘nm kolayca tanınması için ergin, yumurta, larva, prepupa ve pupa morfolojisi incelenmiştir. Amerikan beyaz kelebeği kışı, pupa döneminde diyapoz halinde ağaç kovuklarında, ağaç kabukları ve çatlakları arasında ya da toprağın 5-10 cm. derinliğinde geçirmektedir. Kışlayan pupalardan Amerikan beyaz kelebeği ergin çıkışları Nisan ayı sonu ile Mayıs ayı baslarında, ortalama sıcaklığın en az iki pentatta 12°C'nin üzerinde olduğu zaman başlamakta, erginler kısa bir süre dinlenip, kanatlarını kuruttuktan sonra çiftleşmektedir. Yumurtlama başlangıcı iklim koşullarına göre Mayıs ayının ilk haftası ile Mayıs ayı ortasında meydana gelmektedir.Yumurtalar genellikle kümeler halinde, yaprakların alt yüzeyine bırakılmaktadır. Bir yumurta kümesinde bulunan ortalama yumurta sayısı 1988 yılında 640 ± 157. 1989 yılında 492 ± 233 olarak bulunmuştur. Ergin ömrü erkek ve dişide birbirine çok yakın olarak seyretmekte, erkekte 3-8 gün, dişide 4-10 gün arasında değişmektedir. Cinsel oran 1.19:1 (erkek:disi) olarak tespit edilmiştir. H. cunea1 da yumurta açılım süresi Mayıs-Temmuz aylarında en az 8, en fazla 17 gün olarak bulunmuştur. Larvalar birinci dölde ilk kez Mayıs ayının ilk haftası ile aynı ayın ikinci yarısında görülmekte ve Haziran ayının sonlarına doğru kaybolmaktadır. Bursa'da birinci döl larva gelişmesi iklim koşulların bağlı olarak 29-30 günde tamamlanmaktadır. Larvalar ikinci dölde ilk kez Temmuz ayının ikinci yarısında görülmekte. Ağustos ayının sonlarına doğru kaybolmak60 tadır. Bursa’da ikinci döl larva gelişmesi iklim koşullarına bağlı olarak 28-32 günde tamamlanmaktadır. Gelişmelerini tamamlayan larvalar toprağın 5-10 cm. derinliğinde, ağaç kabuklarında veya organik maddeler arasında prepupa olmakta, sonra da gömlek değiştirerek pupa dönemine geçmektedir. Bursa'da Amerikan beyaz kelebeğinin prepupa ve pupa gelişme süreleri yıllara ve iklim koşullarına göre birinci dölde 4-10 ve 6-14 gün arasında değişmektedir. Prepupa ve pupa gelişme sürelerinin toplamı da 10-24 gün arasında değişiklik göstermektedir. H. cunea erginleri Bursa'da iklim koşullarına göre ilk kez Haziran sonu veya Temmuz basında görülmekte ve kısa bir dinlenme periyodundan sonra çiftleşip yumurta bırakmaktadırlar. Yumurtadan çıkan ikinci döl larvaları, gelişmelerini tamamladıktan sonra pupa dönemine girerek ertesi yıl ilkbahara kadar diyapoz halinde kalmaktadırlar. Amerikan beyaz kelebeği Bursa'-da yılda iki döl vermektedir. Yumurtadan çıkan genç larvalar ag örerek bu ağın içinde kalan yapraklarla beslenirler. Son larva döneminde ag kümelerinden çıkarak ağaç üzerinde dağılırlar ve en çok zararı da bu dönemde yaparlar. Larvalar ana damar hariç tüm yaprağı yerler ve ağaçlarda bir tek yaprak bile bırakmazlar. Zararlı, ibreliler dışında, yaprağını döken tüm ağaç ve çalılarda beslenmesini sürdürebilir. Geniş bir konukçu listesine sahip bulunan zararlı, meyve ağaçları, orman ağaçları, süs ağaç ve çalıları üzerinde zarar meydana getirmektedir. H. cunea, Diptera takımına ait Tachinidae familyasından bir larva-pupa paraziti olan Compsilura concinnata (Meig.) tarafından parazit 1 erimektedir. Ayrıca, henüz teşhisi yapılmamış iki adet Hymenopter paraziti de belirlenmiştir.