1986 Cilt 1 Sayı 1
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/16537
Browse
Browsing by Title
Now showing 1 - 20 of 31
- Results Per Page
- Sort Options
Item 1. Izmirer colloquium: bestandsaufnahme und begrİffsklarung(Uludağ Üniversitesi, 1986) Saxer, RobertZum ersten Mal überhaupt wurde eine Veranstaltung dieser Art für Germanisten der gesamten Türkei durchgeführt - als Frucht der Kooperation zwischen der Edebiyat - Fakultat der Universitat ızmir und dem deutschen Generalkonsulat bzw. dem deutschen Kulturinstitut in Izmir. Und sie soU Tradition bekommen, wie die angefangene Zahlung zeigt.Item Ailede çocuk eğitimi(Uludağ Üniversitesi, 1986) Nas, Recep; Uludağ Üniversitesi/Eğitim Fakültesi.Çocuk yetişkinin küçük bir örneği değildir. Kendine özgüdür o. Hareket varlığıdır. Çocuğun bu hareket gereksiniminin karşılanması gerekir. Hareketsizlik ve sessizlik içinde hiçbir yetenek gelişmez. Çocuğun yaşamında ilk altı yıl çok önemlidir. Çocuğun kişiliğinin temel yapısı ilk altı yıl içinde belirlenmektedir. Ayrıca, Bloom'a göre, çocuğun zihinsel gelişiminin % 50 'si dört, % 30 'u sekiz yaşına kadar oluşmaktadır. Zengin bir dil ortamında yetişen çocuğun anlama gücü, düşünme yeteneği gelişir; okulda da başarılı olur çocuk.. Görülüyor ki, ailenin, çocuğun eğitiminde çok önemli bir yeri, payı vardır. Disiplin, çocuğun sağlıklı gelişmesi için gereklidir kuşkusuz. Yalnız, disiplin denilince ceza, dayak, baskı geliyor kimilerinin aklına. Oysa disiplinin özgürlük sağlayıcı yanı da vardı. Çağdaş disiplin kavramı hem otoriteyi, hem de özgürlüğü içerir. Çocuğun sevgiye, saygıya gereksinmesi vardır. Eğitim, çocuğu sevmekle başlar.Item Approche communicative objectifs généraux(Uludağ Üniversitesi, 1986) Gimenez, JeanJean Gimenez, Bildirişimsel Yaklaşım başlıklı yazısında, kavramsal ve işlevsel yaklaşım olarak adlandırılan dil öğretim yöntemlerinden sözcelemeye verdiği önemle ayırt edilen Bildirişimsel Yaklaşımın ortaöğretimde yaygınlık kazanmakla olduğuna değinerek, söz konusu olan yöntemin artık dil öğrencisine dilbilgisi ya da ses bilgisi kurallarını belletmek değil, ama konuşma ortamında beceri kazandırma temeline dayandığını belirtmektedir.Item An area of difficulty adverbial clauses in a translation process(Uludağ Üniversitesi, 1986) Kiper, Tema; Uludağ Üniversitesi/Eğitim Fakültesi.Dil öğretiminde, öğrencinin karşılaşabileceği sorunları önceden bilmek, bunları ortadan kaldıracak şekilde öğretim stratejisi geliştirmek, öğreticinin en başta gelen görevlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Öğrencinin karşılaşabileceği güçlükler, diğer bir deyişle güçlük alanları en belirgin şekli ile, ana dilden erek dile çeviri işlemleri sırasında kendisini göstermektedir. Bu makale ile, bu sorunlardan bir tanesini ele almayı uygun gördüm. Bu konuda hammaddem ise, çeviri derslerine girdiğim öğrencilerimdi. öğrencilerimin en çok, Türkçemizdeki "zarf cümlelerinin" İngilizceye aktarılmasında güçlükler ile karşılaştık/arım gözledim. Aslında, bu alanda gözlediğim güçlükler, genelde gözlenen güçlüklerden pek farklı değildi. Şöyle ki, temelde erek dilin gramerini tam anlamı ile öğrenememe, eksiklikler, aksayan noktalar, zarf cümlelerinin aktarımında da önemli bir aksaklık oluşturuyordu. Dahası, ana dildeki sözcüklerin, deyişlerin, cümle yapılarının erek dilde, bire-bir tam karşılıklarının aranması da bir başka olumsuz noktalardan biriydi. Bu düşünce ile, çalışmamda, Türkçede ve İngilizcedeki zarf cümlelerinin genel hatlarını vermeye çalıştım. Deneyimlerimden faydalanarak, en çok yapılan yanlışları, karıştırılan noktaları örnekleri ile sergilemeye çalıştım. Son olarak ta, İngilizce öğrenen Türklere yol göstermek amacı ile, konuyla ilgili bir takım ipuçları geliştirdim.Item Atatürkçü düşünce(Uludağ Üniversitesi, 1986) Anamur, Hasan; Uludağ Üniversitesi/Eğitim Fakültesi.Değerli öğretim Üyeleri, Sevgili öğrenciler,; Bu konuşmamda, elimden geldiğince kısa bir biçimde, Atatürkçü düşünce üzerinde duracağım. Ancak, konuya girmeden, "Atatürkçü düşünce" deyimiyle ne anladığımızı belirtmek ve bu düşüncenin bir tanımını yapmak gerekecek. Bilindiği gibi, bu konuda pek çok tanımlama girişimleri yapılmıştır ve bunların hemen hepsinde Atatürkçü düşüncenin çağdaş Batı uygarlığı ilkelerinden kaynaklandığı ve Batı uygarlığının bir özümlernesi olduğu ortak görüşüne varılmıştır.Item Bir bilimsel toplantı izlenimi(Uludağ Üniversitesi, 1986) Arda, Zeki CemilEge üniversitesi Edebiyat Fakültesinin kuruluşunun 10. yılı nedeniyle Federal Almanya Cumhuriyeti İzmir Başkonsolosluğunun işbirliği, İzmir Alman Kültür Enstitüsü'nün de katkılarıyla düzenlenmiş olan "1. İzmir Kolokyumunda, " 1945-1985 yılları arasında "Batı Almanya Edebiyatı ve Bunun 'Türkiye'deki Algılanışı" başlıklı çerçeve programına, Ankara, Hacettepe, İstanbul, Marmara, Boğaziçi, Konya Selçuk, Bursa Uludağ, Eskişehir Anadolu ve İzmir Ege, 9 Eylül üniversitelerinden çok sayıda Germanist katıldı. Prof. Dr. Şara Sayın In konuşmasında, 'Türkiye'de Almanca olarak Alman Edebiyatı eserlerinin pek az okunduğuna, ancak çeviriler yoluyla pek çok o kurun almanca konuşulan ülkelerin edebiyat ürünlerini tanıdıklarını sorgulamasından sonra, istatistiki bilgilerle, hangi yıllarda hangi yazarların eserlerinin Türkçeye kazandırdığı belirtildi. Doç. Dr. Nilüfer Kuruyazıcı’ nın Heinrich Böll'ün eserlerinin 'Türkiye'deki durumunu inceleyen konuşmasında, yazarın gene tercüme edilen eserlerinden daha çok tanındığını, bu yüzden çevirmenin bir edebi eserin algılanışındaki rolünün çok önemli olduğu belirtildi.Item Brise Marine çevresinde(Uludağ Üniversitesi, 1986) Dara, Ramis; Uludağ Üniversitesi/Eğitim Fakültesi.Simgeci ozanlardan Mallarme'nin Brise Marine adlı ünlü şiiri birkaç kez çevrilmiş dilimize. Ramis Dara, bu çevirilerden dördünü (Kemalettin Kamu, Orhan Veli Kanık, Can Yücel ve Erdoğan Alkan 'ın çevirilerini) ele alıyor ve karşılaştırarak inceliyor. önce başlığın dilimizdeki karşılıkları (ilk üç çeviride "Deniz Meltemi ", sonucunda "İmbat ") üstünde duruyor. Sonra çeviride sözcük seçimini koşullayan hece ölçüsü açısından yaklaşıyor çevirilere. Tümü de ozan olan çevirmenler, şiirin yalnızca ne söylediğine değil, nasıl söyledi ine ve bu "nasıl" a katılan pek çok biçimsel ayrıntıya da özen gösteriyorlar. Kimi zaman güzel söylem uğruna, Fransızca sözcüklerin en doğru karşılıklarından uzakaşıldığı, kimi zaman hece ölçüsünden bile bile ödün verildiği görülebiliyor. Dara, eleştirisini , gözlemlerini, "şiir çevirisi ve şiir çevirisinde sözcük seçimi üzerinde düşünmek " gerektiğini vurgulayarak bitiriyor.Item Building vocabulary in a foreign language(Uludağ Üniversitesi, 1986) Yıldız, Zübeyde; Uludağ Üniversitesi/Eğitim Fakültesi.Kelime öğretimi, ikinci bir dili öğrenmede önemli bir yer kapsar. Bu başarılı kelime öğretiminde bazı yöntemler ve kelime hakkında belli açıklamalarda bulunan bir makaledir. Kelime öğretimi, ilgisiz kelimelerin bulunduğu bir listeyi öğrenciye verip ezberletmek değildir. Bu konuda yapılması gereken en önemli nokta, kelimenin gerçek anlamını ve kullanımını elde ettiği bir "durum" ve cümle içinde öğretilmesi gerektiğidir. Kelime öğretimi, dersin doğal akışı içinde olmalı, yapılan ders planında ''kelime çalışması" diye ayrı bir bölüm bulunmamalıdır. İngilizcede anlaşılabilir bir şekilde konuşabilmek için kullanılan kelimelerin doğru seçilmesi, telaffuzunun ve vurgusunun çok iyi yapılması gerektiğinden, kelime öğretiminde yalnız anlam ve kullanım değil bu noktalar da sistemli olarak verilmeli ve devamlı pratik yapılmalıdırItem Camus ve tiyatro(Uludağ Üniversitesi, 1986) Özçelebi, Ali; Uludağ Üniversitesi/Eğitim Fakültesi.Zamanla sınırlı bu konuşmada, Camus'nün dört oyununun önemi, güncelliği, ülkemizdeki çevirileri ve sahnelenişleri anımsatıldıktan sonra, oyuncu-insan Camus, Sanatçı-Camus ve düşünür. Camus için tiyatronun ne olduğu, ne olması gerektiği konuları üstünde duruluyor. Tiyatroyla ilişkisi Moliere'inkine benzeyen Camus, yazar ve düşünür olmadan önce oyuncu olarak girmiştir tiyatro evrenine. Onun için tiyatro dünyanın küçültülmüş bir modelidir. Dostluk, arkadaşlık, sevgi, iyimserlik kısaca yaşamın tüm görünümleri bulunabilir, yaşanabilir. Ayrıca tiyatro bir okuldur; yaşamın öğrenildiği bir üniversitedir. Yazar Camus için tiyatro, öteki türlerden çok daha elverişli, çarpıcı, etkileyici, doğal bir anlatım aracıdır. İnsana ulaşılan en kestirme yoldur. Düşünür Camus, roman ve denemelerinde anlattığı düşüncesini, saçmayı ve başkaldırmayı oyunlarında daha somut, gözle görülür biçimde sergileyebilir. Ayrıca, kişileri sahnede yaptıkları ve söyledikleriyle çağdaş insana davranış örnekleri sunarlar. Seçmek seyircinin işidir. Bu açıdan değerlendirildiğinde Camus'nun oyunlarından, oyun kişilerinden bugün de öğreneceğimiz çok şey var.Item Çocuklarda önyargıları belirleyen etkenler(Uludağ Üniversitesi, 1986) Aşkın, Muhittin; Uludağ Üniversitesi/Eğitim Fakültesi.Bu yazıda, çocukların önyargılarını belirleyen bazı faktörler incelenmiştir. Çocuk, kültürel değerleri ve normları sosyalleşme süreci ile kazanır. Çocuk için ilk sosyalleşme kaynağı ailedir. Aile içindeki statüsü çocuğun kişiliğini büyük ölçüde etkilemektedir. önyargılar, sosyal öğrenme ürünüdür. Önyargı çok çeşitli yollardan öğrenilir. Bazı önyargılar, ailenin ve sosyal grubun kültürel değerlerinin eleştirilmeden kabulü ile ortaya çıkar. Bazı önyargılar da, belirli bir grubun üyesi ile hoş olmayan bir yaşantı geçirilmesiyle oluşur. önyargıların çoğu, ana-babaların, öğretmen/erin, akranların veya kitle iletişim araçlarındaki karakterlerin tutum ve davranışlarının taklit edilmesiyle meydana gelmektedir. Önyargıların azaltılmasında tek çıkar yol, insanlar arasında doğrudan kültürel temas kurulmasıdır.Item Eğitim sürecinde iletişimin önemi(Uludağ Üniversitesi, 1986) Ulusavaş, Muallaİnsanlar arasında anlamları ortak kılma süreci' olarak tanımlanan iletişim, eğitim sürecinde önemli bir yere sahiptir. Etkili bir eğitim ortamının gerçekleştirilebilmesi için öncelikle, okulda öğrenci-öğretici-yönetici arasında iletişim kanallarının açık olması gerekmektedir. Yapılan araştırmalar göstermiştir ki, sınıfta öğrencilerin kendi aralarındaki ve her birinin öğretici ile arasındaki tüm olası iletişim kanallarının açık tutulması ve bu açık kanallardan yapıcı bir yarar sağlayacak iklimin yaratılması halinde en etkili öğrenmeler gerçekleşmektedir. Eğitici, öğrencileri savunuculuğa ve tetikte olmaya itecek davranışlardan kaçınmalı, onlara güvenceli ve onay gören bireyler olduğunu hissettirecek teşvik edici ve yüreklendirici bir ortam yaratmaya çalışmalıdır. Sınıfta açık iletişimin sağlanabilmesi için, eğitici, insan ilişkilerinin gelişiminde en zor koşullardan biri olan güven duygusunun temelini oluştura bilmelidir.Item Ergende anti-sosyal davranış nedenleri(Uludağ Üniversitesi, 1986) Çelen, NerminErgenlik çocukluktan yetişkinliğe geçiş dönemidir. Ergenlik dönemi sonunda sadece fizik olgunlaşma değil sosyal, psikolojik, seksüel, entelektüel olgunlaşmaya ulaşılır. Bu devrede ergen hem kendine hem çevresine problem olabilir. Çocuktan beklenilenler bilinen ama yetişkin dünyasına yabancı olunan bu dönemde çatışmalar olağandır. Hangi davranışının onaylanacağı bilinemez. Ergen ikilemler içindedir. Bu döneme "fırtına-stress" dönemi de denilebilir. Çoğu kültürlerdeki seksüel dürtülere konan tabular biyolojik gelişmeyi utanç kaynağı yapabilmektedir. Ergenlik döneminde rastlanan antisosyal davranışların bir nedeni de bu dönemdeki çatışmalar dır. Böyle hassas bir dönemde ekonomik yetersizlikler, düzensiz aile yaşantısı gibi çevre faktörleri de ergenin psikolojik gereksinimlerini engellemektedir. Bu engellemenin sonucu ortaya çıkan agresyon antisosyal davranışlarda kendini gösterir.Item Esquisse de littérature comparée échanges entre les littératures Espagnole et Française(Uludağ Üniversitesi, 1986) İldem, Arzu EtenselAdından da anlaşıldığı gibi bu taslak okuyucunun dikkatini genel olarak karşılaştırmalı edebiyat alanına, özel olarak ise İspanyol ve Fransız edebiyatları arasındaki etkilenmelere çekmek istemektedir.Item Gottfried keller ve 19. yüzyıl İsviçresi(Uludağ Üniversitesi, 1986) Arda, Zeki CemilAlman Edebiyatı Realizm ekolü yazarlarından İsviçre'li Gottfried Keller in eserlerinin oluşmasına etki eden siyasi, toplumsal ve ekonomik sorunların başlıcaları burada incelenmektedir. 1854 'e kadar olan bu olayların başlıcaları dini görüş ayrılıklarından doğan çatışmalar, fabrikalaşma ve buna karşı tutucuların, el zanaatkarlarının davranışları ile ülkenin coğrafi görünümünün ziraatte yarattığı olumsuz etkiler yüzünden - yoksulluk çeken köylüler ve işsizlik nedeniyle özellikle Güney Amerika'ya yapılan göçler gelmektedir. Daha sonra bir bayrak ue bir Anayasa etrafında birleşmenin, düşünce ve inanç hürriyetlerinin sağlanmasının yazarın özellikle "Der grüne Heinrich" Yeşil Heinrich) romanının oluşmasına etkileri gösterilmeye çalışılıyor. Bu olaylar hiç kuşkusuz yazarın 1854 'e kadar yazdığı pek çok kısa hikayesinde de irdelenmiştir.' Bu makale Gottfried Keller In çağdaşı yazarlar üzerinde araştırma yapacak olanlara bir katkıda bulunacak ·bir model metindir.Item Les positions paradigma tioues de la lingustioue et son ideologie essentielle(Uludağ Üniversitesi, 1986) Parret, HermanDr. Parret, Dilbilimin Kipsel Durumları ve Temel İdeolojisi başlıklı bu incelemesinde, "ideoloji" kavramının kullanımındaki karışıklık tan, çağdaş bilimin dışa dönük üç ideoloji tipinden ve içe dönük ideolojinin iki farklı görünümünden söz ettikten sonra, dilbilimin dışa dönük ideolojilerini ele alıp inceliyor. Bunlardan birisi dil bilimi kuramlarından toplumda yararlanılmasını ve uygulamasını ele alıyor. Bir başkası, bilimsel kuramları oluşturan bilim adamlarının ne denli bilinçli olduklarını inceliyor. Üçüncüsü ve en ilginci Chomsky'nin ortaya attığı, "ideologie coöccurrente" diye adlandırılabilecek düşünce. Dr. Parret bu başlık altında, bir bilim adamının, örneğin Chomsky'nin, bilimsel konulardaki savları, kuramları, vb. ile siyasal savları ve kuramları arasında koşutluk ya da örtüşme olup olmadığı sorunsalını ele alır. Dilbilim söyleminin olduğu her yerde bir iç ideolojinin var olduğunu belirttikten sonra, bu ideolojinin iki ayrı görünüşünü ele alacaktır. Bunlardan birisi Dilbilimin Kipsel Durumları, öteki Dilbilimin Temel İdeolojisi başlığını taşıyor. Deneysel bilimlerle toplumsal bilimlerin kipleri ve söylemleri değişiklikler gösteriyor; öte yandan her söylem bir etik sorumluluğu da beraberinde getiriyor.Item Literaturkritik ihre aufgaben und ihr wesen(Uludağ Üniversitesi, 1986) Kudat, Celal; Uludağ Üniversitesi/Eğitim Fakültesi.Bu çalışmamda öncelikle 'Edebiyat', 'Eleştiri' ve 'Edebiyat Eleştirisi' kavramlarının değişik kaynaklara göre tanımlarını belirledikten, edebiyat eleştirisinin işlevlerini açıkladıktan sonra, Heinrich Vormweg, G. Ephraim Lessing, Bertolt Brecht, Ham G. Helms ve Reinhard Baumgart gibi yazar ve eleştirmenlerin 'Edebiyat Eleştirisi' ve eleştiri ile ilgili görüşlerine yer vererek, adı geçen kişilerin eleştirinin hangi yönüne ağırlık verdikleri ve hangi yönlerinin yeterince dikkate aldıklarını açıklamak istiyorum. Bir dilde yazılı olarak ifade edilen eserlerin bütününe edebiyat denilirken, bu çalışmamda estetik ve sanatsal değeri olan eserleri konu edinmek istiyorum. 'Eleştiri' (Kritik) kavramı ile bireyin bir nesne yada kişi e karşı olumlu veya olumsuz tavır takınması, ancak tavrını belirlerken de objektif ve bilimsel olması gerekmektedir. 'Edebiyat Eleştirisi' (Literaturkritik) ise bireyin veya eleştirmenin yazınsal bir eser hakkında objektif bakış açısıyla bilimsel ve sanatsal olarak eleştirmesi yada eseri okuyucuya tanıtmasıdır. Böylece edebiyat eleştirisinin iki işlevi vurgu/anmaktadır: a) Yazınsal eserin bilimsel eleştirilmesi, b) o eserin tanıtılması, yani Edebiyat eleştirisinin aracılık işlevi.Item Öğretmen yetiştirme sorunu ve eğitim fakülteleri(Uludağ Üniversitesi, 1986) Anar, Suat; Uludağ Üniversitesi/Eğitim Fakültesi.Bu makalede; son yıllarda yoğunluk kazanan, eğitim ve öğretimi kaliteli kılmaya yönelik çabaların bir parçasını teşkil eden; özellikle ülkede yaşanan anarşi döneminde açmaza düşen öğretmen yetiştiren kurumların, 2547 sayılı kanuna bağlı olarak, reorganizasyonu sonucu ortaya çıkan, Eğitim Fakülteleri' nin durumunun bir analizi sunulmaktadır. Fakültelerin bugünkü durumları, imkanlar ve imkansızlıklar açısından ele alınmakla; bu hususta ortaya çıkan problemler açıklanmaktadır. Sonuç kısmında ise, genel nitelikli ue çözülebilir bazı önlemler getirilmektedir.Item Orta öğrenim gençliğinin yükseköğrenime geçişte karşılaştığı sorunlar(Uludağ Üniversitesi, 1986) Anar, Suat; Uludağ Üniversitesi/Eğitim Fakültesi.Bu makalede; ortaöğretim gençliğinin yükseköğretime geçişte karşılaştığı sorunlardan genellikle tartışmalarda ele alınmayan kişi üzerinde durulacaktır. Bunlardan birincisi; öğrencinin okuduğu ve dinlediğini anlayabilmesi ve bildiğini rahatlıkla açıklayabilmesi için gerekli becerileri ve bunların kazanılma yollarını açıklayan, yükseköğrenim adaylarından beklenen niteliklerdir. İkincisi ise; yönlendirilmesi söz konusu olan ortaöğretim öğrencilerinin tanınması ve toplumda yönlendirileceği alanların belirlenmesi ve bu işlem için gerekli kriterleri ele alarak analiz edilmesini kapsar. Makalede, ayrıca, konu ile ilişkisi açısından lise ve yükseköğretime geçişteki giriş puanları ile yükseköğretimdeki başarı oranları arasındaki ilişkiler incelenmekte, tartışmaların ışığı altında, yükseköğretime geçişte karşılaşılan sorunların çözümüne yol gösterici öneriler getirilmektedir.Item Özgürlük kavramı(Uludağ Üniversitesi, 1986) Kuçuradi, İoannaBu yazıda "özgürlük" üç ayrı açıdan ortaya koymakta ve üç farklı kavram olarak incelenmektedir. Taşıyıcıları bakımından insan, kişi ve toplum bakımından farklılaştıran "özgürlük", insanın etik bir olanağı, kişinin etik bir özelliği ve toplumsal ilişkilerin düzenlenmesinde bir fikir olarak açıklığa kavuşturulmakta; bu "üç" özgürlüğün kavramsal içeriği belirlenmekte; bu şekilde de "özgürlük nedir?" sorusuna cevap verilmeye çalışılmaktadır.Item Peter Handke - Dil ve davranış biçimleri(Uludağ Üniversitesi, 1986) İpşiroğlu, ZehraBu yazıda alışılagelmiş yazın ve tiyatro anlayışına bir tepkiyi dile getiren Avusturyalı yazar Peter Handke tanıtılıyor. Hantlke'nin yapıtlarının ana temasını dil olgusu oluşturmaktadır. Oyunlarının hemen tümünde kalıplaşmış deyişlerden, sıradan sözcüklerden, alıntılardan, kısaca konuşma dilinin çeşitli biçimlerinden yola çıkarak, dilin davranışlarımızı nasıl etkilediğini, bizi ne denli yönlendirdiğini, biçimlendirildiğini irdeler. Böylece bizlerde dile karşı yeni bir duyarlılık uyandırmaya çalışır.