1986 Cilt 1 Sayı 1
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/16537
Browse
Browsing by Issue Date
Now showing 1 - 20 of 31
- Results Per Page
- Sort Options
Item Sosyal öğrenme kuramı açısından olumlu ve olumsuz sosyal davranışlar(Uludağ Üniversitesi, 1986) Aşkın, Muhittin; Uludağ Üniversitesi/Eğitim Fakültesi.Bu yazıda, olumlu ve olumsuz sosyal davranışlar, sosyal öğrenme kuramı açısından ele alınmıştır. Son on yıldan beri, olumlu sosyal davranışlar (olturistik) davranışlar, sosyal psikolojinin temel inceleme alanlarından biri olmuştur. Sosyal psikologlar olumlu sosyal davranışı, saldırganlığın zıddı bir davranış olarak düşünmüşlerdir. Bu davranış, yardım etme davranışı, paylaşma, hediye verme ve bağışta bulunma gibi değişik eylemleri kapsamaktadır. Sosyal öğrenme kuramcıları, insanın, doğuştan saldırgan ve diğergam olmadığını ve bu tür davranışların sosyalleşmenin bir sonucu olduğunu öne sürer. Sosyal öğrenme kuramları pekiştirmeyi sosyal davranışın temel bir belirleyicisi olarak ele alır. Pekiştirme, sosyal davranışın şekillenmesinde önemli bir vasıtadır ve bir çok sosyal tepkiler sadece diğer insanların davranışlarını izlemekle öğrenilmektedir.Item An area of difficulty adverbial clauses in a translation process(Uludağ Üniversitesi, 1986) Kiper, Tema; Uludağ Üniversitesi/Eğitim Fakültesi.Dil öğretiminde, öğrencinin karşılaşabileceği sorunları önceden bilmek, bunları ortadan kaldıracak şekilde öğretim stratejisi geliştirmek, öğreticinin en başta gelen görevlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Öğrencinin karşılaşabileceği güçlükler, diğer bir deyişle güçlük alanları en belirgin şekli ile, ana dilden erek dile çeviri işlemleri sırasında kendisini göstermektedir. Bu makale ile, bu sorunlardan bir tanesini ele almayı uygun gördüm. Bu konuda hammaddem ise, çeviri derslerine girdiğim öğrencilerimdi. öğrencilerimin en çok, Türkçemizdeki "zarf cümlelerinin" İngilizceye aktarılmasında güçlükler ile karşılaştık/arım gözledim. Aslında, bu alanda gözlediğim güçlükler, genelde gözlenen güçlüklerden pek farklı değildi. Şöyle ki, temelde erek dilin gramerini tam anlamı ile öğrenememe, eksiklikler, aksayan noktalar, zarf cümlelerinin aktarımında da önemli bir aksaklık oluşturuyordu. Dahası, ana dildeki sözcüklerin, deyişlerin, cümle yapılarının erek dilde, bire-bir tam karşılıklarının aranması da bir başka olumsuz noktalardan biriydi. Bu düşünce ile, çalışmamda, Türkçede ve İngilizcedeki zarf cümlelerinin genel hatlarını vermeye çalıştım. Deneyimlerimden faydalanarak, en çok yapılan yanlışları, karıştırılan noktaları örnekleri ile sergilemeye çalıştım. Son olarak ta, İngilizce öğrenen Türklere yol göstermek amacı ile, konuyla ilgili bir takım ipuçları geliştirdim.Item Orta öğrenim gençliğinin yükseköğrenime geçişte karşılaştığı sorunlar(Uludağ Üniversitesi, 1986) Anar, Suat; Uludağ Üniversitesi/Eğitim Fakültesi.Bu makalede; ortaöğretim gençliğinin yükseköğretime geçişte karşılaştığı sorunlardan genellikle tartışmalarda ele alınmayan kişi üzerinde durulacaktır. Bunlardan birincisi; öğrencinin okuduğu ve dinlediğini anlayabilmesi ve bildiğini rahatlıkla açıklayabilmesi için gerekli becerileri ve bunların kazanılma yollarını açıklayan, yükseköğrenim adaylarından beklenen niteliklerdir. İkincisi ise; yönlendirilmesi söz konusu olan ortaöğretim öğrencilerinin tanınması ve toplumda yönlendirileceği alanların belirlenmesi ve bu işlem için gerekli kriterleri ele alarak analiz edilmesini kapsar. Makalede, ayrıca, konu ile ilişkisi açısından lise ve yükseköğretime geçişteki giriş puanları ile yükseköğretimdeki başarı oranları arasındaki ilişkiler incelenmekte, tartışmaların ışığı altında, yükseköğretime geçişte karşılaşılan sorunların çözümüne yol gösterici öneriler getirilmektedir.Item Bir bilimsel toplantı izlenimi(Uludağ Üniversitesi, 1986) Arda, Zeki CemilEge üniversitesi Edebiyat Fakültesinin kuruluşunun 10. yılı nedeniyle Federal Almanya Cumhuriyeti İzmir Başkonsolosluğunun işbirliği, İzmir Alman Kültür Enstitüsü'nün de katkılarıyla düzenlenmiş olan "1. İzmir Kolokyumunda, " 1945-1985 yılları arasında "Batı Almanya Edebiyatı ve Bunun 'Türkiye'deki Algılanışı" başlıklı çerçeve programına, Ankara, Hacettepe, İstanbul, Marmara, Boğaziçi, Konya Selçuk, Bursa Uludağ, Eskişehir Anadolu ve İzmir Ege, 9 Eylül üniversitelerinden çok sayıda Germanist katıldı. Prof. Dr. Şara Sayın In konuşmasında, 'Türkiye'de Almanca olarak Alman Edebiyatı eserlerinin pek az okunduğuna, ancak çeviriler yoluyla pek çok o kurun almanca konuşulan ülkelerin edebiyat ürünlerini tanıdıklarını sorgulamasından sonra, istatistiki bilgilerle, hangi yıllarda hangi yazarların eserlerinin Türkçeye kazandırdığı belirtildi. Doç. Dr. Nilüfer Kuruyazıcı’ nın Heinrich Böll'ün eserlerinin 'Türkiye'deki durumunu inceleyen konuşmasında, yazarın gene tercüme edilen eserlerinden daha çok tanındığını, bu yüzden çevirmenin bir edebi eserin algılanışındaki rolünün çok önemli olduğu belirtildi.Item Yabancı dil öğretim bilgisinde yanlış çözümlemesinin yeri(Uludağ Üniversitesi, 1986) Gülmez, Gülnihal"Yanlış çözümlemeleri" adı altında yaygınlık kazanan araştırmalar uzun süre, öğrencinin öğrendiği dilde yaptığı yanlışları önlemek ve düzeltmek amacıyla yürütüldü. Oysa, öğreneni ve öğrenmeyi merkez alan bir yabancı dil öğretimi yanlışı, öğrenme süreçlerinin doğal ve gerekli belirtisi olarak görür. S.P. CORDER tarafından önerilmiş klasik yönteme göre yapılan geldiği biçimde yanlış çözümlemeleri, öğrencinin dil kullanım örneklerinin, bu arada yanlış biçimlerin dizgesel özellikleriyle ilgilenerek, daha çok "ara dil" kavramıyla karşılanan dil dizgesinin özelliklerini anlamaya çalışır. Bu yazıda, yanlış çözümlemelerinin gelişim çizgisi ve öğrenenin dilinin incelenmesine doğru yönelişinin evreleri gözden geçirilerek, yabancı dil öğretim bilgisi alanıyla ilgili sonuçlar çıkarmaya çalışılmıştır.Item Sanat üzerine(Uludağ Üniversitesi, 1986) Ercan, Merih; Uludağ Üniversitesi/Eğitim Fakültesi/Resim İş Eğitimi Bölümü.Toplumumuzun sanat olaylarıyla içten ilişkiler içerisine girmesi, toplumsal yaşamın ileri düzeyde gelişmesinde önemli bir göstergedir. Tarihsel gelişiminde değişik biçimlerde algılanan sanat kavramı, günümüzde de çeşitli akımlarla karşımıza çıkmaktadır. Var olan sanat yapıtlarını daha iyi değerlendirebilmek için tüm sanat anlayışları 'Figüratif sanat akımları ve Soyut sanat akımları adı altında toplayabiliriz. Natüralist eğilimli figüratif sanat akımlarının· temelinde doğa ile mutlu bir ilişki söz konusudur. Buna karşılık çağımıza damgasını vuran anti-natüralist sanat akımlarının temelinde ise insanın iç-dünyasından kaynaklanan tasarımları görmekteyiz. İlkel toplumlar doğaya güven duymadıkları ve korktuklarından dolayı daha güvenilir, kalıcı soyut sanat biçimleri üretmişlerdir. Klasizm sanatları ise doğa ile mutlu bir ilgiden kaynaklanan natüralist eğilimlidir. Bugün felsefe ve psikoloji bilimlerinin gelişimine paralel olarak· insanın kendi iç-dünyasından kaynaklanan ve tüm natüralist, anti-natüralist eğilimli sanatların ortak ereği ifade (expression) kavramıdır.Item Atatürkçü düşünce(Uludağ Üniversitesi, 1986) Anamur, Hasan; Uludağ Üniversitesi/Eğitim Fakültesi.Değerli öğretim Üyeleri, Sevgili öğrenciler,; Bu konuşmamda, elimden geldiğince kısa bir biçimde, Atatürkçü düşünce üzerinde duracağım. Ancak, konuya girmeden, "Atatürkçü düşünce" deyimiyle ne anladığımızı belirtmek ve bu düşüncenin bir tanımını yapmak gerekecek. Bilindiği gibi, bu konuda pek çok tanımlama girişimleri yapılmıştır ve bunların hemen hepsinde Atatürkçü düşüncenin çağdaş Batı uygarlığı ilkelerinden kaynaklandığı ve Batı uygarlığının bir özümlernesi olduğu ortak görüşüne varılmıştır.Item Türk resminde yeni yönelmeler(Uludağ Üniversitesi, 1986) Yamaner, Hüseyin Avni; Uludağ Üniversitesi/Eğitim Fakültesi.Türkiye'de XVIII. yüzyıl başlarında iki yeni malzeme görülür: "Yağlıboya ue tual" Bu yeni teknik, istanbul'a uğrayan veya bu kente yerleşen Avrupalı ressamlar tarafından Türkiye'ye getirildi. Kesin olarak söylemek gerekirse o zamana kadar bi· ünmeyen yeni bir resim anlayışı Türkiye'ye giriyordu. Denilebilir ki bu ressamlar Türkiye'deki batı resminin ilk öğretmenini yapmış olacaklardı. 1703-1740 dönemi, hazırlık dönemi gibi dikkate alınabilir. 1740'dan 1840'a kadar uzanan dönem doğu anlayışından bah anlayışına geçiş dönemidir. 1840'dan başlamak üzere batı anlayışı konumundaki Türk resmi bundan böyle okullarda öğretilir. 1914 yılı çağdaş Türk resminin başlangıcı olarak düşünülebilir. Bu tarihten başlamak üzere sanatsal eğilimlerin temsilcisi olan grupların ortaya çıkışı görülür. 1929, 1933, 1941 ... yılları Türk resmi için çok önemlidir. Türk resmi, her biri "Konstrüktivizm" "D" grubu ve "Yeniler" olarak ortaya çıkan grupları gördü. Bugün yine Türkiye'de iki yeni sanat anlayışı görülüyor. Bunlar nesnel gerçekçilik (le realism objectif ·l'hyperréalisme) ve kavramsal sanat (l'art conceptuel) dir.Item Literaturkritik ihre aufgaben und ihr wesen(Uludağ Üniversitesi, 1986) Kudat, Celal; Uludağ Üniversitesi/Eğitim Fakültesi.Bu çalışmamda öncelikle 'Edebiyat', 'Eleştiri' ve 'Edebiyat Eleştirisi' kavramlarının değişik kaynaklara göre tanımlarını belirledikten, edebiyat eleştirisinin işlevlerini açıkladıktan sonra, Heinrich Vormweg, G. Ephraim Lessing, Bertolt Brecht, Ham G. Helms ve Reinhard Baumgart gibi yazar ve eleştirmenlerin 'Edebiyat Eleştirisi' ve eleştiri ile ilgili görüşlerine yer vererek, adı geçen kişilerin eleştirinin hangi yönüne ağırlık verdikleri ve hangi yönlerinin yeterince dikkate aldıklarını açıklamak istiyorum. Bir dilde yazılı olarak ifade edilen eserlerin bütününe edebiyat denilirken, bu çalışmamda estetik ve sanatsal değeri olan eserleri konu edinmek istiyorum. 'Eleştiri' (Kritik) kavramı ile bireyin bir nesne yada kişi e karşı olumlu veya olumsuz tavır takınması, ancak tavrını belirlerken de objektif ve bilimsel olması gerekmektedir. 'Edebiyat Eleştirisi' (Literaturkritik) ise bireyin veya eleştirmenin yazınsal bir eser hakkında objektif bakış açısıyla bilimsel ve sanatsal olarak eleştirmesi yada eseri okuyucuya tanıtmasıdır. Böylece edebiyat eleştirisinin iki işlevi vurgu/anmaktadır: a) Yazınsal eserin bilimsel eleştirilmesi, b) o eserin tanıtılması, yani Edebiyat eleştirisinin aracılık işlevi.Item Peter Handke - Dil ve davranış biçimleri(Uludağ Üniversitesi, 1986) İpşiroğlu, ZehraBu yazıda alışılagelmiş yazın ve tiyatro anlayışına bir tepkiyi dile getiren Avusturyalı yazar Peter Handke tanıtılıyor. Hantlke'nin yapıtlarının ana temasını dil olgusu oluşturmaktadır. Oyunlarının hemen tümünde kalıplaşmış deyişlerden, sıradan sözcüklerden, alıntılardan, kısaca konuşma dilinin çeşitli biçimlerinden yola çıkarak, dilin davranışlarımızı nasıl etkilediğini, bizi ne denli yönlendirdiğini, biçimlendirildiğini irdeler. Böylece bizlerde dile karşı yeni bir duyarlılık uyandırmaya çalışır.Item Camus ve tiyatro(Uludağ Üniversitesi, 1986) Özçelebi, Ali; Uludağ Üniversitesi/Eğitim Fakültesi.Zamanla sınırlı bu konuşmada, Camus'nün dört oyununun önemi, güncelliği, ülkemizdeki çevirileri ve sahnelenişleri anımsatıldıktan sonra, oyuncu-insan Camus, Sanatçı-Camus ve düşünür. Camus için tiyatronun ne olduğu, ne olması gerektiği konuları üstünde duruluyor. Tiyatroyla ilişkisi Moliere'inkine benzeyen Camus, yazar ve düşünür olmadan önce oyuncu olarak girmiştir tiyatro evrenine. Onun için tiyatro dünyanın küçültülmüş bir modelidir. Dostluk, arkadaşlık, sevgi, iyimserlik kısaca yaşamın tüm görünümleri bulunabilir, yaşanabilir. Ayrıca tiyatro bir okuldur; yaşamın öğrenildiği bir üniversitedir. Yazar Camus için tiyatro, öteki türlerden çok daha elverişli, çarpıcı, etkileyici, doğal bir anlatım aracıdır. İnsana ulaşılan en kestirme yoldur. Düşünür Camus, roman ve denemelerinde anlattığı düşüncesini, saçmayı ve başkaldırmayı oyunlarında daha somut, gözle görülür biçimde sergileyebilir. Ayrıca, kişileri sahnede yaptıkları ve söyledikleriyle çağdaş insana davranış örnekleri sunarlar. Seçmek seyircinin işidir. Bu açıdan değerlendirildiğinde Camus'nun oyunlarından, oyun kişilerinden bugün de öğreneceğimiz çok şey var.Item Troisième entretien avec A. J. Greimas(Uludağ Üniversitesi, 1986) Vardar, BerkeParis Göstergebilim Okulu'nun büyük kuramcısı A.J. Greimas'la İ.O. Edebiyat Fakültesi öğretim üyelerinden B. Vardar'ın 26 Şubat 1986 tarihinde Paris'te yaptığı bu söyleşide özellikle göstergebilimin son durumu üzerinde duruluyor.1976 ve 1980 yıllarında Prof. Greimas İle yaptığı söyleşilerin metnini Dilbilim dergisinde yayınlamış olan (bak . Dilbilim I, 1976 ve Dilbilim VI, 1981) Vardar bu üçüncü söyleşide önce ilk iki konuşmayı özetler, sonra da göstergebilimin günümüzdeki başlıca ilgi açılarına getirir sözü. Prof. Greimas öncelikle bilim anlayışını açıklar, bilimin bir arayış olduğunu, göstergebilimin de bir "tasarı" niteliği taşıdığını belirtir. J. Courtes İle birlikte hazırladığı semiotique, Dictionnaire de la theorie du langage (1979) adlı sözlüğün yayımını izleyen çalışmalarla yönelişleri gözden geçirdikten sonra, kuramında yer alan "üretici izlem "in (parcours generatif) ne denli önem kazandığını vurgular.Item Yabancı dil öğretiminde yöntemler ve sorunlar(Uludağ Üniversitesi, 1986) Anamur, Hasan; Uludağ Üniversitesi/Eğitim Fakültesi.Bu yazıda "geleneksel" ve "çağdaş" dil öğretim yöntemleri karşılaştırılmakta ve konu çeşitli yönlerden incelenerek öneriler getirilmektedir. Sözcük öğretimi ve dilbilgisi kurallarının ezberletilmesi aşamasından sonra bu sözcüklerin öğrenilen kurallara göre kullanımını öngören geleneksel yöntem yabancı dili sanki bir "ölü dil" sözkonusuymuş gibi ele almakta ve bu yöntemin uygulandığı öğretim kurumlarında başarılı sonuçlar elde edilememektedir. Türkiye'ye genelleştirebilecetimiz bu durumun en çarpıcı kanıtı, bu yöntemle altı yıl yabancı dil öğretimi görmüş öğrencilerin Üniversite 'de yeniden yabancı dil eğitimden geçirilmeleri zorunluluğudur. Buna karşılık, canlı iletisim olayı üzerine kurulu iletişimsel yöntemlerle yabancı dil öğretimi yapan orta ya da yükseköğretim kurumlarında, bir yada iki yıllık hazırlık sınıfından sonra, tüm eğitim izlencesi yabancı dilde yapılabilmekte ve öğrenci anadilinde düşünüp yabancı dil konuşma eğiliminden kurtulduğu için sözlü iletişim de bu öğrenciler için sorun olmaktan çıkmaktadır. Yazıda ayrıca yabancı dil öğretmenlerinin iki yöntemdeki durumları ve iki yöntemin parasal yükleri üzerinde de durulmaktadır.Item La place d’amédée ou comment s'en débarrasser dans le théâtre de ionesco(Uludağ Üniversitesi, 1986) Anamur, Hasan; Uludağ Üniversitesi/Eğitim Fakültesi.Amedee ya da Nasıl Kurtulmalı'nın ionesco'nun Tiyatrosundaki yeri. ionesco kendi yapıtı üzerine en çok yazan tiyatro adamlarından biridir. Bir yazarın kendi yapıtını her uzman gerçek nitelikleriyle değerlendirebilme güçlüklerine karşın lonesco 'nun kendi tiyatrosunu çok açık bir biçimde gördüğü söylenebilir. Bu tiyatronun, "uyumsuzluk tiyatrosu" olarak nitelenmesine karşın kendine özgü bir mantığı, Ionesco'nun deyimiyle "çağın gereklerine uyumlu bir mantığı" ve alışılmış dışı bir ruhbilimsel yaklaşımı vardır. Tüm oyunlarının yapısında bu mantığa göre işleyen bir dizge vardır. Ionesco'nun kişileri de geleneksel davranış bütünlüğü ve kimlik kavramları dışındadırlar. Bu kişiler, çoğu kez, oyun içinde yapısal bir değişim yaratmadan, karşılıklı kişilik değiştirebilirler. Anlatım açısından biçim ve içeriğin ayrılmaz bir bütün oluşturduğu bu tiyatro bir temel karşıtlık üzerine kurulmuştur. Somut düzeyde "gömülme" ve "yükselme" olarak beliren bu kavramlar simgesel olarak "yok olma" ve "kurtulma" anlamlarını içerir. Amedee ya da Nasıl Kurtulmalı' nın bu tiyatroda özel bir yeri vardır; bu oyun bir yeni yönelişin ilk örneğidir: İlk kez bu oyunda bir öykü vardır ; ilk kez bu oyun tiyatro geleneğine uygun olarak ''güldürü" diye nitelenmiştir ; ilk 3 perdeli oyundur; lonesco ilk kez bu oyunla değişik bir yaratıcılık uygulamasına girişmiştir: düşlerden yola çıkmak ve bunları ilk önce öykü biçiminde yazmak. Yine ilk kez bu oyunla lanesco'nun kişileri tinsel içerik ve kimlik kazanmaya başlamışlardır. Ayrıca, iki temel izlekten biri olan "yükselme" izleği ilk kez bu oyunda belir.Item Özgürlük kavramı(Uludağ Üniversitesi, 1986) Kuçuradi, İoannaBu yazıda "özgürlük" üç ayrı açıdan ortaya koymakta ve üç farklı kavram olarak incelenmektedir. Taşıyıcıları bakımından insan, kişi ve toplum bakımından farklılaştıran "özgürlük", insanın etik bir olanağı, kişinin etik bir özelliği ve toplumsal ilişkilerin düzenlenmesinde bir fikir olarak açıklığa kavuşturulmakta; bu "üç" özgürlüğün kavramsal içeriği belirlenmekte; bu şekilde de "özgürlük nedir?" sorusuna cevap verilmeye çalışılmaktadır.Item Esquisse de littérature comparée échanges entre les littératures Espagnole et Française(Uludağ Üniversitesi, 1986) İldem, Arzu EtenselAdından da anlaşıldığı gibi bu taslak okuyucunun dikkatini genel olarak karşılaştırmalı edebiyat alanına, özel olarak ise İspanyol ve Fransız edebiyatları arasındaki etkilenmelere çekmek istemektedir.Item 1. Izmirer colloquium: bestandsaufnahme und begrİffsklarung(Uludağ Üniversitesi, 1986) Saxer, RobertZum ersten Mal überhaupt wurde eine Veranstaltung dieser Art für Germanisten der gesamten Türkei durchgeführt - als Frucht der Kooperation zwischen der Edebiyat - Fakultat der Universitat ızmir und dem deutschen Generalkonsulat bzw. dem deutschen Kulturinstitut in Izmir. Und sie soU Tradition bekommen, wie die angefangene Zahlung zeigt.Item Çocuklarda önyargıları belirleyen etkenler(Uludağ Üniversitesi, 1986) Aşkın, Muhittin; Uludağ Üniversitesi/Eğitim Fakültesi.Bu yazıda, çocukların önyargılarını belirleyen bazı faktörler incelenmiştir. Çocuk, kültürel değerleri ve normları sosyalleşme süreci ile kazanır. Çocuk için ilk sosyalleşme kaynağı ailedir. Aile içindeki statüsü çocuğun kişiliğini büyük ölçüde etkilemektedir. önyargılar, sosyal öğrenme ürünüdür. Önyargı çok çeşitli yollardan öğrenilir. Bazı önyargılar, ailenin ve sosyal grubun kültürel değerlerinin eleştirilmeden kabulü ile ortaya çıkar. Bazı önyargılar da, belirli bir grubun üyesi ile hoş olmayan bir yaşantı geçirilmesiyle oluşur. önyargıların çoğu, ana-babaların, öğretmen/erin, akranların veya kitle iletişim araçlarındaki karakterlerin tutum ve davranışlarının taklit edilmesiyle meydana gelmektedir. Önyargıların azaltılmasında tek çıkar yol, insanlar arasında doğrudan kültürel temas kurulmasıdır.Item Ergende anti-sosyal davranış nedenleri(Uludağ Üniversitesi, 1986) Çelen, NerminErgenlik çocukluktan yetişkinliğe geçiş dönemidir. Ergenlik dönemi sonunda sadece fizik olgunlaşma değil sosyal, psikolojik, seksüel, entelektüel olgunlaşmaya ulaşılır. Bu devrede ergen hem kendine hem çevresine problem olabilir. Çocuktan beklenilenler bilinen ama yetişkin dünyasına yabancı olunan bu dönemde çatışmalar olağandır. Hangi davranışının onaylanacağı bilinemez. Ergen ikilemler içindedir. Bu döneme "fırtına-stress" dönemi de denilebilir. Çoğu kültürlerdeki seksüel dürtülere konan tabular biyolojik gelişmeyi utanç kaynağı yapabilmektedir. Ergenlik döneminde rastlanan antisosyal davranışların bir nedeni de bu dönemdeki çatışmalar dır. Böyle hassas bir dönemde ekonomik yetersizlikler, düzensiz aile yaşantısı gibi çevre faktörleri de ergenin psikolojik gereksinimlerini engellemektedir. Bu engellemenin sonucu ortaya çıkan agresyon antisosyal davranışlarda kendini gösterir.Item Gottfried keller ve 19. yüzyıl İsviçresi(Uludağ Üniversitesi, 1986) Arda, Zeki CemilAlman Edebiyatı Realizm ekolü yazarlarından İsviçre'li Gottfried Keller in eserlerinin oluşmasına etki eden siyasi, toplumsal ve ekonomik sorunların başlıcaları burada incelenmektedir. 1854 'e kadar olan bu olayların başlıcaları dini görüş ayrılıklarından doğan çatışmalar, fabrikalaşma ve buna karşı tutucuların, el zanaatkarlarının davranışları ile ülkenin coğrafi görünümünün ziraatte yarattığı olumsuz etkiler yüzünden - yoksulluk çeken köylüler ve işsizlik nedeniyle özellikle Güney Amerika'ya yapılan göçler gelmektedir. Daha sonra bir bayrak ue bir Anayasa etrafında birleşmenin, düşünce ve inanç hürriyetlerinin sağlanmasının yazarın özellikle "Der grüne Heinrich" Yeşil Heinrich) romanının oluşmasına etkileri gösterilmeye çalışılıyor. Bu olaylar hiç kuşkusuz yazarın 1854 'e kadar yazdığı pek çok kısa hikayesinde de irdelenmiştir.' Bu makale Gottfried Keller In çağdaşı yazarlar üzerinde araştırma yapacak olanlara bir katkıda bulunacak ·bir model metindir.