Browsing by Author "Noyan, Behzat"
Now showing 1 - 20 of 24
- Results Per Page
- Sort Options
Item Aterosklerotik hastalarda fraxiparine tedavisinin trombosit agregasyonuna etkisi(Uludağ Üniversitesi, 1995-11-29) İşbilir, Naciye; Noyan, Behzat; Aydınlar, Ali; Yeşilbursa, Dilek; Özlük, Kasım; Çobanoğlu, Nedim; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Fizyoloji Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kardiyoloji Anabilim Dalı.Çalışmamızda, bir düşük moleküler ağırlıklı heparin (LMWH) olan fraxiparine in aterosklerotik hastalarda trombosit agregasyonu üzerine etkisi incelendi. Deney grubunu oluşturan hastalara fraxiparine (150 I. Ü/kg), tek doz ve yedi gün tekrarlayan dozlar şeklinde subkutan olarak uygulandı. Kontrol ve deney gruplarında trombosit agrega iyonlar incelendi. Aterosklerozlu hasta grubunun trombosit agregasyonunda, kontrol grubuna göre anlamlı bir artış vardı. Hasta grubuna fraxiparine'nin tek doz ve yedi gün uygulanması sonucunda, aterosklerotik hastalarda gözlenen artmış trombosit agregasyonunda azalma gözlendi.Item Bioallethrin (tablet insektisid)'in sıçanların eritrositer parametreleri üzerine etkisinin araştırılması(Uludağ Üniversitesi, 1994-10-13) Noyan, Semiha; Noyan, Behzat; Sırmalı, Şahin A.; Özlük, Kasım; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Histoloji-Embriyoloji Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Fizyoloji Anabilim Dalı.Bu çalışmada, pyrethroid insektisidlerin bir üyesi olan bioallethrin içeren sivrisinek kovucu tabletlerin, sıçanların eritrositer parametreleri üzerine etkisi incelendi. Deney grupları 7, 15, 30 ve 60 günlük sürelerle günde 9 saat inhalasyon yolu ile bioallethrine maruz bırakıldı. Sürelerin bitiminde deney gruplarındaki ve ayrıca kontrol grubu sıçanlar anesteziye edildi ve direkt kalp ponksiyonu ile kanları alındı. Kanda eritrosit sayısı, Hgb, Hct, MCV, MCH, MCHC ölçüldü ve sonuçlar değerlendirildi. Eritrosit sayısında 7 günlük grupta azalma görüldü. Hgb sadece 30 günlük grupta artış gösterdi. Hct değerinde ise 7 ve 15 günlük gruplarda azalma görüldü. MCV'de hiçbir değişim görülmedi. MCH değeri 7 ve 15 günlük gruplarda artarken, MCHC değeri tüm gruplarda artış gösterdi. Bazı değişiklikler gözlenmesine karşın, bioallethrinin eritrositer parametreler üzerinde çok zararlı etkileri olmadığı sonucuna varıldı.Item Bioallethrin (tablet insektisid)'in sıçanların lökositer parametreleri üzerine etkisinin araştırılması(Uludağ Üniversitesi, 1995-11-29) Noyan, Semiha; Noyan, Behzat; Sırmalı, Şahin A.; Özlük, Kasım; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Histoloji ve Embriyoloji Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Fizyoloji Anabilim Dalı.Bioallethrin pyrethroid insektisitlerden birisidir ve sivrisinek kovucu tabletlerin bileşiminde bulunur. Bu çalışmada, biz bioallethrin sıçanların lökositer parametreleri üzerine etkilerini inceledik. Sıçanlar; kontrol grubu ve 7, 15, 30, 60 günlük deney gruplarına ayrıldı. Deney grupları günde 9 saat inhalasyon yolu ile bioallethrin 'e maruz bırakıldı. Kontrol grubu ve surelerin bitiminde deney grubundaki sıçanlar anestetize edildi ve kalp ponksiyonu ile kan örnekleri alındı. Kanda total lökosit sayısı ve lökosit tiplerinin (nötrofil, eozinofil, bazofil, lenfosit, monosit) oranları ölçüldü ve sonuçlar değerlendirildi. Total lökosit sayısı eozinofil, bazofil ve monosit değerlerinde anlamlı değişim görülmedi. Nötrofil sayısında 7 günlük grupta artış görülürken, 30 ve 60 günlük gruplarda azalma görüldü. Lenfosit sayısında ise, 7 günlük grupta azaltma karşılık 30 ve 60 günlük gruplarda artış saptandı. Lökositer parametrelerde gözlenen bu değişimler nedeniyle, insektisit kullanımında daha bilinçli olması gerektiği sonucuna varıldı.Item Deneysel epilepside çinkonun rolü üzerine topiramat tedavisinin etkilerinin araştırılması(Uludağ Üniversitesi, 2008) Sonat, Füsun Ak; Noyan, Behzat; Uludağ Üniversitesi/Sağlık Bilimleri Enstitüsü/Veteriner Fizyoloji Anabilim Dalı.Bu çalışmada, topiramat (TPM) tedavisinin hipokampüsde çinko iyonu translokasyonu üzerine olan akut etkisinin ve nöroprotektif etkilerinin araştırılması amaçlandı. Ayrıca TPM'ın hipokampüsdeki çinko iyonlarına etki ederek antiepileptik etki göstermesinde bir rolünün olup olmadığı saptanmaya çalışıldı.Deneylerde 300-350 g arasında erkek, erişkin Sprague-Dawley sıçanlar kullanıldı. Sıçanlardan elektrokortikografik (ECoG) kayıtların alınabilmesi için deneyler öncesinde tüm sıçanlara anestezi altında (thiopental sodium, 40 mg/kg, i.v.) 5 adet çelik paslanmaz vida elektrod epidural olarak yerleştirildi ve i.c.v. enjeksiyon için sol lateral ventriküllerine kanül yerleştirildi. Pilokarpin HCl enjeksiyonu (380 mg/kg i.p.) ile nöbet oluşturuldu. Pilokarpin HCl enjeksiyonunundan 10 dk. önce 60 mg/kg topiramat (i.p.), CaEDTA (100 mM i.c.v.) ve ZnCl2 (35 mg/kg i.p.) enjeksiyonları yapıldı. Aynı zamanda bu süreçte sıçanların davranışsal değişiklikleri gözlemlendi. Sıçanlar 24 saat sonunda anestezi altında dekapite edilerek hızla beyinleri çıkarıldı ve hipokampal boyamalar yapılarak hipokampüsdeki nöron hasarı ve çinko translokasyonu incelendi. Status Epileptikus (SE) insidansı, SE latansı, 24 saatlik yaşam şansı ve nöbet skorları değerlendirildiğinde, TPM'ın olumlu etkileri belirlendi ancak istatistiksel olarak anlam saptanmadı. TPM'ın, ECoG üzerinde olumlu bir etkisinin olmadığı gözlendi. Ayrıca, çinko histokimyası için yapılan hipokampal boyamada çinko translokasyonuna rastlanmadı. Hipokampüsdeki piramidal nöronlar üzerinde koruyucu etkisinin bulunmadığı gözlendi.Elde ettiğimiz sonuçlar 60 mg/kg dozda uygulanan TPM'ın, Nöbet-TPM, Nöbet-ZnCl2-TPM, Nöbet-CaEDTA-TPM gruplarında davranışsal değişiklikler, yaşam şansı, nöron hasarı ve elektrokortikografik bulgular üzerinde etkili olmadığını göstermektedir. TPM beyindeki çinko translokasyonu üzerinde herhangi bir değişikliğe neden olmadığından, TPM'ın antiepileptik etkisi üzerine daha önce saptanmış olan yolaklarının yanı sıra, beyin çinko iyonları üzerine de etki ederek antiepileptik etki göstermesinde akut olarak rolü olamayacağını düşündürmektedir.Item Do recurrent febrile convulsions decrease the threshold for pilocarpine-induced seizures? Effects of nitric oxide(Elsevier Science, 2001-02-28) Güleç, Güliz Uyar; Noyan, Behzat; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Psikiyatri Bölümü.The aim of the study was to determine whether (1) number of febrile convulsions is a predictor of development of temporal lobe epilepsy, (2) the susceptibility of rats to pilocarpine-induced seizures is increased due to febrile convulsions and (3) nitric oxide is a mediator in the pathogenesis of febrile convulsions. Rat pups were exposed to single or multiple hyperthermic seizures. Subconvulsant doses of pilocarpine (100 mg/kg and 150 mg/kg) were injected intraperitoneally to these rats at 60-70 days of age. Also L-arginine was applied to some rats before a single hyperthermic seizure. We found that risk of future epilepsy increases parallel to the number of febrile convulsions and nitric oxide does not have a pathogenetic role at given doses.Item The effect of catheter use on vein grafting of a peripheral nerve defect: An experimental study(Türk Travma ve Acil Cerrahi Derneği, 2012-09) Bayraktar, Alper Mehmet; Özbek, Serhat; Özcan, Mesut; Noyan, Behzat; Çavuşoğlu, İlkin; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Fizyoloji Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Histoloji Anabilim Dalı.; AAH-5441-2021; 7005245657; 7102067678; 6506333172; 6602910240BACKGROUND: Since vein grafts have been used in the repair of nerve defects, studies regarding this procedure have accumulated, and after coming into clinical use, it was noticed that there is a problem of collapse in the vein graft. METHODS: Forty Sprague-Dawley rats were used, divided into five groups. No surgical intervention was performed in the first group. The defect was created in the sciatic nerve in Group 2 and left unrepaired. In Group 3, the defect was repaired with a nerve graft. In Group 4, the defect was repaired with a vein graft, while in Group 5, the repair was performed using a vein graft with an inserted catheter. In order to evaluate functional recovery and nerve regeneration, walking track analysis, electrophysiologic and histomorphometric analyses were done at the end of the 12th week. RESULTS: Although there were no functional differences between Groups 5 and 4, comparisons regarding nerve conduction velocity demonstrated that the results obtained in Group 5 were better than those in Group 4. When the number of axons on the distal part of the sciatic nerve and mid-segment of the repaired area was taken into account, no significant difference was found between Groups 3 and 5, whereas there was a significant difference between Groups 4 and 5. CONCLUSION: In our study, it was experimentally shown that the problem of collapse of a vein graft occurring after its use in the reconstruction of a nerve defect can be overcome by placing a catheter into the vein graft. Consequently, this method may eliminate the need for the use of a nerve graft in selected cases.Item Effects of L-arginine on prevention and treatment of lithium-pilocarpine-induced status epilepticus(Acad Sciences Czech Republic Institute of Physiology, 2000) Güleç, Süyen Güldal; Noyan, Behzat; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Fizyoloji Anabilim Dalı.; 0000-0003-0863-1547; C-5730-2015; 6506333172; 6602752303The effects of various doses of L-arginine, a nitric oxide substrate, on lithium-pilocarpine-induced seizures were studied in rats. Rats were implanted with chronic, stainless steel screw electrodes epidurally for electrocortical recordings. A control group received 3 mEq/kg LiCl (i.p.) and 24 h later 45 mg/kg pilocarpine HCl (i.p.). Two different experimental procedures were followed: (1) L-arginine was applied in doses of 100 mg/kg, 300 mg/kg or 500 mg/kg (i.p.), 30 min before pilocarpine injection; (2) 100 mg/kg, 500 mg/kg or 1000 mg/kg (i.p.) L-arginine was injected either 5 min or 30 min after the onset of status epilepticus (SE). L-arginine (300 mg/kg) injected 30 min before pilocarpine significantly reduced the percentage of SE, but did not change the latency to SE or 24-hour survival. These parameters were not significantly affected by the 100 mg/kg or 500 mg/kg dose of L-arginine. On the other hand, no dose of L-arginine that was applied after SE had begun, had any significant influence on the seizures. We concluded that L-arginine may prevent seizure activity in some but not all doses, and does not have any effect on the ongoing seizure activity.Publication Electrophysiological comparison of peripheral nerve repair methods: An animal study(Mediterranean Soc Otology & Audiology, 2008-01-01) Basut, Oğuz; Noyan, Behzat; Kasapoğlu, Fikret; BASUT, OĞUZ İBRAHİM; Noyan, Behzat; KASAPOĞLU, FİKRET; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kulak Burun Boğaz-Baş ve Boyun Cerrahisi Anabilim Dalı.; AAI-3877-2021; CFJ-8210-2022; FRE-9096-2022OBJECTIVES: The aim of this study was to increase the experience with N-butyl-2-cyanoacrylate in peripheral nerve anastomosis, to compare this group with primary suture, cyanoacrylate and control groups and to present our results and experience.MATERIALS AND METHODS: In the study, 49 adult male Sprague Dawley species rats were used, in the years 2004 and 2005. The study was planned as 4 groups; control group (n=10), suture group (n=12), cyanoacrylate group (n=14) and N-butyl 2-cyanoacrylate group (n=13). The right sciatic nerves of the rats were operated under general anesthesia in all groups. To measure the nerve conduction velocity (NCV), electrical stimulations were given by a stimulator using electrodes which were placed to the proximal end of the sciatic nerves and then the nerve conduction speeds were calculated by using a computer program.RESULTS: In the control group NCV was 58.6 +/- 0.7 m/s at the beginning and 55 +/- 1.3 m/s three months after the procedure and there was no statistically significant difference between them (p > 0.05). In the suture group, NCV at the beginning of the experiments was 57.1 +/- 0 6 m/s and., after three months, it was found to be 36.2 +/- 0.6 m/s (p < 0.01). In the cyanoacrylate group, the NCV before and three months after the experiments were 58.4 +/- 0.4 m/s and 44.7 +/- 1.1 m/s, respectively (p < 0.01). The NCV in the N-butyl 2-cyanoacrylate group was 58.5 +/- 0.4 m/s at the beginning and, after three months, it was found 47.4 +/- 1.2 m/s (p < 0.01).CONCLUSIONS: Our results support that, in the peripheral nerve repair, it is possible to get better electrophysiologic results by using N-butyl 2-cyanoacrylate and cyanoacrylate compared to the traditional microsuture technique.Item End-to-side nerve coaptation is an additional proximal coaptation useful when available(Lippincott Williams & Wilkins, 2005-09) Özbek, Serhat; Özcan, Mesut; Noyan, Behzat; Kurt, Mustafa Ayberk; Tirelioğlu, Serçin; Bozkurt, Cengiz; Karaca, Kemal; Filiz, Gülaydan; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Plastik ve Rekonstruktif Cerrahi Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Fizyoloji Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Anatomi Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Patoloji Anabilim Dalı.; 0000-0003-3368-8123; AAH-5441-2021; 7005245657; 7102067678; 6506333172; 35603735000; 8671609100; 6602784313; 23988841100; 6602693514The aim of this experimental study was to evaluate the effects of end-to-side coaptation of the proximal end of a severed nerve to the same intact nerve, in addition to traditional end-to-side coaptation of the distal end, with an aim to use the intact nerve as a nerve conduit in a rat model and to compare the functional and histologic results of this modality to those obtained after nerve grafting and traditional end-to-side nerve coaptation. In group A, a peroneal nerve defect measuring I cm was created in the left hind limb, and a nerve graft I cm long was used to bridge the defect. In group 13, only the distal stump of the peroneal nerve was coapted to the intact tibial nerve. In group C, both ends of the peroneal nerve defect were coapted to the intact tibial nerve in an end-to-side fashion 1.5 cm apart from each other, and in group D, the peroneal nerve defect was left unrepaired. Group E was consisted of nonoperated peroneal nerves that were used to obtain normative data. Although significantly higher myelinated axon densities were observed in groups B and C compared with group A and group E, total number of the myelinated axons was significantly higher only in group C. Peroneal functional index assessments demonstrated that nerve recovery in the peroneal nerve was similar in groups A and C, and both were better than those observed in groups B and D. Collectively, these results suggest that end-to-side coaptation of both ends of a severed nerve to an intact nerve, in case of a nerve defect in this length, may serve as an alternative for nerve grafting.Publication Evaluating the efficacy of a sternocleidomastoid flap via galvanic skin responses in superficial parotidectomy(Springer India, 2014-01-01) Basut, Oğuz; Noyan, Behzat; Demirci, Uğur; BASUT, OĞUZ İBRAHİM; Noyan, Behzat; Demirci, Uğur; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Fizyoloji Anabilim Dalı.; CFJ-8210-2022; FRE-9096-2022; GWW-4604-2022In the present study, we evaluated the efficacy of flaps via measurement of galvanic skin responses (GSR) in patients who had undergone superficial parotidectomy either with or without sternocleidomastoid (SCM) muscle flaps. Retrospective study design was used. The setting included University of Uludag School of Medicine Department of Otorhinolaryngology. Eleven patients who had undergone superficial parotidectomy for benign diseases in our clinic between June 2003 and August 2006 were included in the study. SCM muscle flaps were used in four patients. The GSR of the patients were measured using a MP 30 System. The Mann-Whitney U test was used for the analysis of data. There were complaints that resembled Frey's syndrome in three patients in whom flaps had not been performed. Patients with flaps had no complaints. In patients with flaps, no significant GSR changes were observed between the control and operated sides (P>0.05). In patients without flaps, the GSR levels were significantly higher on the operated side compared to the control side (P<0.05). GSR values on the control side did not show any differences between patients with and without a flap. However, there were significantly higher GSR values for the operated side in patients without flaps compared to patients with flaps (P<0.05). Application of a SCM flap is an efficient method by which to prevent Frey's syndrome, and the GSR test is beneficial both in diagnosiing and determining the severity of the disease as well as evaluating the efficacy of surgical techniques used to prevent Frey's syndrome.Item Heparin ve düşük moleküler ağırlıklı heparin fraksiyonlarının trombosit agregasyonuna etkileri(Uludağ Üniversitesi, 1990) Ulutin, Orhan N.; İşbil, Naciye; Noyan, Behzat; Özlük, Kasım; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Fizyoloji Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/İç Hastalıkları Anabilim Dalı.Kollagen ve ADP ile oluşturulan trombosit agregasyonu üzerine heparin (liquemin) ve CY 216 ile CY 222 kodlu düşük moleküler ağırlıklı heparin fraksiyonlarının etkileri araştırıldı. Liquemin, trombosit agregasyonunu arttırırken CY 216 ve CY 222 kodlu düşük moleküler ağırlıklı heparin fraksiyonlarının trombosit agregasyonunu azaltıcı yönde etkileri olduğu, deneylerde gözlendi.Item Hipertiroid ve hipotiroidinin iskelet kası fonksiyonları ve bunun kas kapillerizasyonu ile ilişkisinin araştırılması(Uludağ Üniversitesi, 1994) Noyan, Behzat; Özlük, Kasım; Uludağ Üniversitesi/Sağlık Bilimleri Enstitüsü/Fizyoloji Anabilim Dalı.Bu çalışmada hipertiroidi ve hipotiroidi oluşturulan sıçanların izole M. soleus ve M. extensor digitorum longus kaslarının izometrik kasılma özellikleri, kapillerizasyonları ve bu parametrelerin birbirleriyle olan ilişkisi araştırıldı. Deney üç gruba ayrıldı ve her grupta 20 sıçan kullanıldı. Kontrol grubuna 30 gün i.p. 0.75 ml/gün serum fizyolojik, hipertiroidi grubuna 30 gün i.p. L-Tiroksin ( 40 ug/100 gr vücut ağırlığı/gün ) ve hipotiroidi grubuna da bir defa i.p. 0.75 mCi I131 enjeksiyonları yapıldı. Hipotiroidide enjeksiyondan 3 hafta sonra ve diğer gruplarda da 30 günlük sürelerin sonunda sıçanların her iki taraflı soleus ve EDL kasları izole edildi. Kalplerinden ponksiyonla kan alındı, serumlarında serbest ve total T3, T4 tayinleri yapıldı. Sağ bacağın EDL ve soleus kaslarına, izole organ banyosunda tek ve tetanik uyaranlar verilerek, oluşturdukları izometrik kasılmalar poligraf yardımı ile kaydedildi. Bu kayıtlardan kasılma zamanı, yarı gevşeme zamanı, maksimal kasılma gücü ve tetanik maksimal kasılma gücü parametreleri ölçüldü. Sol bacağın EDL ve soleus kaslarından histolojik preparasyonlar yapılarak, mikroskop altında kasların kapiller yoğunlukları tesbit edildi. İzometrik kasılma ve kapiller yoğunluk parametrelerinin gruplar arasındaki farklılıkları istatistiksel olarak değerlendirildi. Ayrıca gruplarda izometrik kasılma özellikleri ile kapiller yoğunluklar arasında ilişki olup olmadığı da araştırıldı. Serbest ve total Î3, T4 hormon düzeylerinde hipertiroidill grupta anlamlı bir artış ve hipotiroidili grupta da anlamlı bir azalma görüldü. Hipertiroidili grupta @ol©us kasının kasılma ve yarı gevşeme zamanı kısaldı.Maksimal kasılma gücü ve tetanik maksimal kasılma gücü azalırken, kapiller yoğunluğunda artış görüldü. EDL'nin ise, maksimal kasılma gücü ve tetanik maksimal kasılma gücü kontrole göre azalma gösterdi. Hipertiroidide, hem soleus hem de EDL'nin izometrik kasılma özellikleri ile kapiller yoğunlukları birbirlerinden bağımsız değişim gösterdiler. Sadece EDL'nin kasılma zamanı ile kapiller yoğunluğu arasında negatif bir korrelasyon görüldü. Hipotiroidili grupta soleus kasının kasılma ve yarı gevşeme zamanı uzadı. Maksimal kasılma gücü ve -tetanik maksimal kasılma gücü azaldı. Kasın kapiller yoğunluğu ise değişmedi. EDL'nin sadece tetanik maksimal kasılma gücünde azalma görüldü. Hipotiroidide, soleus ve EDL kaslarının izometrik kasılma özellikleri ile kapiller yoğunluğu değişimleri arasında anlamlı bir ilişki yoktu. Sadece soleus kasının tetanik maksimal kasılma gücü ile kapiller yoğunluğu arasında pozitif bir korrelasyon görüldü.Item İmmobilizasyon stresinin plazma lipit ve lipoprotein fraksiyonları üzerine etkisi(Uludağ Üniversitesi, 1997-01-27) Dirican, Melahat; Taş, Sibel; Noyan, Behzat; Kahveci, Nevzat; Güler, Asuman H.; Özlük, Kasım; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Biyokimya Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Fizyoloji Anabilim Dalı.Bu çalışmada 30 gün immobilizasyon stresi uygulanan Wistar türü sıçanların lipit ve lipoprotein fraksiyonları incelendi.Çalışma 3 grupta yapıldı: Kontrol grubu (grup 1), grup 2 ve grup 3. Her grupta 8 sıçan bulunmaktaydı. Grup 2 ve 3 'e 30 gün süresince sırasıyla, günde 5 ve 16 saat immobilizasyon stresi uygulandı. Stres işlemi sonunda plazma total kolesterol (TK), trigliserit (TG), lipoprotein elektroforez fraksiyonları (a, preß ve ß) ve kortikosteron düzeyleri ölçüldü. Grup 2 ve grup 3 kontrol grubu ile karşılaştırıldığında TK düzeyinde anlamlı bir fark gözlenmedi ancak grup 3 'ün TK düzeyleri grup 2 ye göre anlamlı (p < 0. 001) olarak düşük olduğu görüldü. TG düzeyi 2. grupta, kontrol grubuna göre ve 3. gruba göre anlamlı olarak daha düşüktü. Lipoprotein elektroforezi de 3. grup kontrol grubu ile karşılaştırıldığında % a-lipoprotein ve a-lipoprotein -kolesterol (a-Lp-K) 'ün daha düşük; % preß-Lp ve TK/ a-Lp-K oranının daha yüksek olduğu saptandı. Kortikosteron düzeyinin grup 2 'de kontrol grubuna göre anlamlı olarak (p < 0. 001) daha yüksek olduğu bulundu. Kortikosteron plazma tiplerinin korelasyonları incelendi ve kontrol grubunda kortikosteron kolesterol ve aLp-K arasında anlamlı pozitif korelasyonlar (sırasıyla r = 0. 79 ve r = 0. 72) olduğu saptandı. Sonuçta daha uzun süren immobilizasyon stresinin a-Lp-K değerini düşürüp TK/a-Lp-K oranını artırarak lipoprotein metabolizması etkilediği sonucuna varıldı .Item Is standardization of nerve graft groups necessary for experimental studies?(Ortadoğu Yayıncılık, 2011-09-06) Özbek, Serhat; Özyurtlu, Mustafa; Kurt, Mustafa Ayberk; Noyan, Behzat; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Fizyoloji Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Anatomi Anabilim Dalı.; 0000-0003-3368-8123; AAH-5441-2021; AAR-4341-2020; 7005245657; 39962152600; 35603735000; 6506333172Objective: Experimental studies regarding nerve regeneration use a number of methods to compose a nerve graft group for making comparisons among various peripheral nerve repair techniques. It is unclear that whether these methods used interchangeably yield similar functional, physiological and morphological results or not. The aim of this study is to demonstrate functional and morphological results of these diverse nerve grafting techniques, thereby a possible necessity of standardization. Material and Methods: Thirty-two adult male Sprague-Dawley rats were divided into four groups and used. A nerve defect measuring 1.5 cm was created in the sciatic nerve of the rat, and in group one, split ends of the defect were buried into neighbouring muscles (nerve defect group). In groups two and three, resected nerve segment was sutured to its own place in its original direction (orthotopic graft group) or after reversing it 180 degrees (inverted graft group). In group four, a sural nerve graft taken from the same leg was used to bridge the defect (distant graft group). Functional, electrophysiological and histometric results obtained at 21st week were compared among the groups in order to see whether they were similar or not. Results. There were significant differences among the groups. Regarding functional results, orthotopic and inverted graft groups gave superior results compared to nerve defect and distant graft groups. Most importantly, it is clear that different nerve grafting techniques can not be used interchangeably. Conclusion: The results of the present study suggest that the use of a constant method in order to compose a nerve graft group in experimental studies may be convenient to avoid contradictory results among the researches. In other words, standardization of nerve grafting methods in experimental studies is mandatory.Item Kronik immobilizasyon stresi uygulanan sıçanlarda hematolojik değişiklikler(Uludağ Üniversitesi, 1994-10-13) Noyan, Behzat; Özlük, Kasım; Taş, Sibel; Kahveci, Nevzat; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Fizyoloji Anabilim Dalı.Çalışmamızda 30 gün süre ile günde 5 saat ve 16 saat immobilizasyon stresi uygulanan sıçanların hematolojik parametreleri incelendi. Bu amaçla eritrosit sayısı, Hgb, Hct, MCV, MCH, lökosit sayısı ve trombosit sayısı ile lökosit formülü tayinleri yapıldı. Ayrıca sıçanların kortikosteron seviyeleri de tayin edildi. Hem 5 saat hem de 16 saat immobilizasyon stresi uygulanan grupların kortikosteron düzeylerinde kontrol grubuna göre anlamlı seviyede artışlar görüldü. 5 saat immobilizasyon stresi uygulanan grupta kontrol grubuna göre eritrosit sayısı, Hgb, Hct, lökosit sayısı, monosit, lenfasit ve eozinofil sayısında anlamlı değişmeler görüldü. Bu gruptaki sıçanların MCV, MCH, trombosit sayısı, nötrofil ve bazofil sayısındaki değişimler anlamlı bulunmadı. 16 saat immobilizasyon stresi uygulanan grupta kontrol grubuna göre eritrosit, nötrofil, monosit, bazofil ve lenfasit sayıları anlamlı bir şekilde değişirken, Hgb, Hct, MCV, MCH, trombosit, lökosit ve eozinofil sayısında anlamlı değişimler görülmedi.Item The lack of effects of zinc and nitric oxide in initial state of pilocarpine-induced seizures(WB Saunders, 2007-07) Jensen, Morten Skovgaard; Dansher, Gorm; Noyan, Behzat; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Fizyoloji Anabilim Dalı.; 0000-0002-3984-496X; 6506333172In this study we investigated whether intracerebroventricular (i.c.v.) injection Of L-NAME (a nitric oxide synthase inhibitor) or CaEDTA (an extracellular zinc chetator) or the combination of the two could affect the initial phase of pitocarpine induced (2 h) seizures. Two groups of rats were used. Animals from both groups were given with i.c.v. injections of either saline (10 mu), L-NAME (150 mu g/10l), CaEDTA (100 mM/10 mu l) or L-NAME and CaEDTA. One group received pilocarpine HCl (380 mg/ kg i.p.) the other served as control. Pilocarpine HCI. was injected intraperitoneally 10 min later. The behavior of the animals was observed for 2 h and the intensity of their seizures was scored. The rats were then sacrificed and their brains were removed and analyzed for zinc ions by using the immersion autometatlography and the TSQ fluorescence staining. All the animals which received pilocarpine HCl developed seizures. Despite treatment with L-NAME and/or CaEDTA we found that the Latency and the intensity of seizures were similar in both groups investigated. The distribution of stainable zinc ions and the intensity of staining in hippocampus were not affected by pilocarpine and found unchanged after L-NAME and/or CaEDTA injections in both the control animals and the pilocarpine treated animals. The data suggest that the nitric oxide system and zinc ions do not affect pilocarpine-induced seizures in their initial state.Item Sıçanlarda immobilizyon stresinin çeşitli biyokimyasal parametrelere etkisi(Uludağ Üniversitesi, 1995-04-17) Taş, Sibel; Dirican, Melahat; Noyan, Behzat; Kahveci, Nevzat; Özlük, Kasım; Güler, Asuman; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Fizyoloji Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Biyokimya Anabilim Dalı.Bu çalışmada 30 gün immobilizasyon stresi uygulanan Wistar türü sıçanların biyokimyasal parametreleri incelendi. Sıçanlar 3 gruba ayrıldı . Kontrol (grup 1), grup 2 ve 3. Her grup 8 hayvandan şmaktayd . Grup 2 ve 3 'teki sıçanlara 30 gün süresince günde 5 ve 16 saat immobilizasyon stresi uygulandı. Grup 2 kontrol grubuyla yasında, glukoz, üre, ürik asit, aspartat transaminaz (AST), alanın transaminaza (ALT), total protein, albumin, globulin ve kortikosteron değerlerinde anlı değişimler gözlendi. Grup 3 'te yalnız üre, ürik asit, total protein, albumin ve globulin değerlerinde kontrole göre anlamlı değişimler gözlendi. Grup 2 ve 3 birbirleriyle kıyaslandığında grup 2 'de yalnız ürik asit ve ALT düzeylerinin daha düşük olduğu saptandı. Kortikosteron düzeyinde grup 2 ve 3 birbiriyle kıyaslandığında anlamlı fark görülmedi. Sonuçta, stres süresinin uzamasıyla organizmada adaptasyon gelişti sonucuna varıldı.Item Sıçanlarda pilocarpin ile oluşturulan epilepsi modelinde topiramat’ın antikonvulsan etkileri(Uludağ Üniversitesi, 2008-03-05) Noyan, Behzat; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Fizyoloji Anabilim Dalı.Bu çalışmada, topiramat (TPM) tedavisinin antikonvulsan ve hipokampüste çinko translokasyonu üzerine olan etkisinin araştırılması amaçlandı. Bu yolla TPM’ın hipokampusdeki çinko iyonları üzerinden etki ederek antiepileptik etki göstermesinde bir rolünün olup olmadığı araştırıldı. Deneylerde 300-350g. arasında erkek, erişkin Spraque-Dawley sıçanlar kullanıldı. Sıçanlardan elektrokortikografik (ECoG) kayıtların alınabilmesi için deneyler öncesinde tüm sıçanlara anestezi altında (thiopental sodium, 40 mg/kg, i.v.) 5 adet çelik paslanmaz vida elektrod epidural olarak yerleştirildi ve i.c.v. enjeksiyon için sol lateral ventriküllerine kanül yerleştirildi. Pilokarpin HCl enjeksiyonu (380 mg/kg i.p.) ile nöbet oluşturuldu. Pilokarpin HCl enjeksiyonunundan 10 dk. önce 20, 60 ve 100 mg/kg topiramat (i.p.), CaEDTA (100 mM i.c.v.) ve ZnCl2 (35 mg/kg i.p.) enjeksiyonları yapıldı. Aynı zamanda bu hayvanların davranışsal değişiklikleri gözlemlendi. Pilokarpin enjeksiyonundan iki saat sonra diazepam enjeksiyonu ile nöbetler sonlandırıldı. Sıçanlar 24 saat sonunda anestezi altında dekapite edilerek hızla beyinleri çıkarıldı. Hipokampal boyama (TSQ) ile çinko iyonlarının postsinaptik nöronlara geçip geçmediği incelendi. Status epileptikus (SE) insidansı, 24 saatlik yaşam şansı ve nöbet skorları değerlendirildiğinde, TPM’ın antikonvulsan etkileri saptandı. Tüm TPM gruplarında ECoG kayıtlarda sivri dalgaların amplitüd ve frekanslarının daha düşük olduğu gözlendi. 100 mg/kg dozda uygulandığında TPM’ın hipokampüste çinko translokasyonu üzerine etkili olduğu yani çinko iyonlarının yosunsu liflerin presinaptik terminallerinden postsinaptik nöronlara geçişini engellediği görüldü.Item Statistical shape analysis of the rat hippocampus in epilepsy(Springer, 2009-12) Ak, Füsun; Ercan, İlker; Özdemir, Senem; Özkaya, Güven; Noyan, Behzat; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi/Fizyoloji Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Biyoistatistik Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Anatomi Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Fizyoloji Anabilim Dalı.; 0000-0003-0297-846X; 0000-0002-2382-290X; AAA-8734-2021; A-4421-2016; AAG-8396-2021; 26428428000; 6603789069; 18038353400; 16316866500; 6506333172In this study, we aimed to (1) propose landmarks for the hippocampus in a rat brain using an experimental study and (2) investigate hippocampus shape changes in a rat brain with epilepsy using the statistical shape analysis method. We have used the statistical shape analysis method to illustrate hippocampal shape deformation due to epilepsy. Statistical shape analysis is of increasing interest to the neuroimaging community because of its potential for locating morphological changes. Nineteen rat brains (ten healthy and nine epileptic) with hematoxylin and eosin images of the hippocampus were used. The results strongly indicated that the normalized hippocampal shape of the epileptic group was different from the nonepileptic group; deformation was seen most significantly in the medial regions of the cornu ammonis (CA1 and CA3) of the hippocampus. In conclusion, our landmark-based methodology detected regional differences in the hippocampus in epilepsy. This study may serve as an initial reference for future studies on shape alteration of the hippocampus associated with certain medical conditions.Item Stresin fibrinolitik aktiviteye etkisi(Uludağ Üniversitesi, 1992) Ulutin, Orhan N.; Taş, Sibel; Noyan, Behzat; Özlük, Kasım; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Fizyoloji Anabilim Dalı.Çalışmamızda sıçanlara 5 dakika, 5 saat ve 16 saat süreli immobilizasyon stresi uygulandı. 5 dakikalık stresler akut olarak, 5 ve 16 saat süreli stresler ise hem akut hem de kronik olmak üzere iki şekilde uygulandı. Stres uygulaması bitiminde 5 dakikalık strese tabi tutulan sıçanlardan hemen, 5 ve 16 saat akut ve kronik stres uygulanan sıçanlar ise iki gruba ayrılarak, bir gruptan stres bitiminden hemen sonra, diğer gruptan ise stres bitiminden dört saat sonra başlayan giyotinle kesilerek kan alındı. Alman kan örneklerinde fibrinolitik aktiviteyi saptamak için E.E.Z. Fibrin plak ve Fibrinojen miktar tayin edildi. Sonuç olarak, 5 dakikalık stres sonucunda fibrinolizisin aktive olduğu 5 ve 16 saat akut ve kronik stres uygulamasından 4 saat sonra fibrinolizisin inhibisyona uğradığı gözlendi.