1989 Cilt 16 Sayı 2
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/22046
Browse
Browsing by Issue Date
Now showing 1 - 20 of 28
- Results Per Page
- Sort Options
Item Enjekte edilebilen hormonal gebelik önleyicilerin dişi sıçanların genital sistemleri üzerine etkileri(Uludağ Üniversitesi, 1989) Tolunay, Şahsine; Tıp Fakültesi; Patoloji Ana Bilim DalıBu deneysel çalışma, dişi sıçanlara yüksek dozda gebelik önleyici madde uygulandığında genital sistemlerinde oluşabilecek histopatolojik değişiklikler gözlemek amacıyla yapılmıştır. Deney sırasında toplam 42 sıçan kullanılmış olup, deney grubundaki 30 sıçana yüksek doz östradiol valerat ile 17 hidroksi progesteron kapronat dört hafta ara ile altı kez enjekte edilmiştir. Kontrol grubundaki 12 sıçana hiçbir madde enjeksiyonu yapılmamıştır. Son enjeksiyondan dört hafta sonra tüm sıçanlara otopsi yapılarak genital sistemleri incelendiğinde, deney grubu sıçanlarda kontrol grubundaki sıçanlardan daha yüksek oranda olmak üzere overlerde basit seröz kist, germinatif epitel proliferasyonu, korpus luteum sayısında azalma, endometriumda skuamöz metaplazi, polip, endometrial guddelerde kistik genişleme, servikste skuamöz metaplazi saptanmıştır. Elde edilen bu bulgular daha önce yapılan deneysel çalışmalar sonuçlan ile uygunluk göstermekte olup, östrojen ve progesteronun yüksek dozda kullanılması ile sıçanların genital sistemlerinde bazı değişiklikler oluştuğunu ortaya çıkmaktadır. Meydana gelen lezyonlar tümü benign olup, malignite olmamasının nedeni östrojen ve progesteronun birlikte kullanılmasını koruyucu bir etkiye sahip olması olabilir.Item Epileptik hastalarda EEG anormalitesi oranı(Uludağ Üniversitesi, 1989) Sadıkoğlu, Sadık; Balkır, Nihat; Onat, Fehmi; Tıp Fakültesi; Nöroloji Ana Bilim DalıBu çalışmada 106 epilepsili hastada EEG çekilmiş ve vizüel olarak değerlendirilmiştir. Sonuçlar bu konuyla ilgili literatür ışığında tartışılmıştır.Item Küçük çocuklarda salmonella enfeksiyonları(Uludağ Üniversitesi, 1989) Ildırım, İbrahim; Okan, Mehmet; Tıp Fakültesi; Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim DalıAralık 1986 - Mart 1988 tarihleri arasında kliniğimize değişik yakınmalarla başvurarak salmonellozis tanısı alan yaşları 2-24 ay arasında değişen 73 olgu incelendi. Olguların başvuru yakınmaları başvurudaki fizik muayene bulguları, laboratuvar bulgular, kültür antibiyogram sonuçları ve tedaviye verdikleri yanıtlar gözden geçirildi. Olgularımızda aile içi enfeksiyon araştırıldığında 14 (% 19.1)'inin anne, baba ve kardeşlerinde hastalık olduğu öğrenildi. Olguların 55 (% 75.4)'inin başvuru yakınmaları arasında ishal mevcuttu. Gaitada üretilen mikroorganizmalar ise 40 (% 54.8) olguda salmonella typhimurium, 23 (% 31.5) salmonella paralifo B iken 10 (% 13.7) olguda salmonella grubu basil üretilmesine rağmen olanaksızlıklar nedeni ile tiplendirme yapılamadı. En iyi sonucu Cefotaxim + Amikasin uyguladığımız gruptan alırken (% 86. 7), Kloramfenikol uygulanan grupta iyileşme oranı % 22.0 ve Ampisilin grubunda ise bu oran % 18.7 olarak bulundu. Olgularımızın kültür antibiyogram sonuçlan incelendiğinde mikroorganizmaların % 77.5'inin Amikasin'e, % 59.2 sinin Cefotaxime, % 40.2 sinin Ceftriaxona, % 9.7'sinin Kloramfenikol'e ve % 5.5'inin Ampisilin'e duyarlı olduğu görüldü.Item Posterior üretral valv(Uludağ Üniversitesi, 1989) Oktay, Bülent; Şimşek, Ümit; Özyurt, Mustafa; Tıp Fakültesi; Üroloji Ana Bilim DalıOn günlük bir erkek çocuğunda idrar yapma zorluğu yanında böbrek işlevlerinin bozukluğu, genel durum düşkünlüğü ve sepsis tablosu ile kendini gösteren "tip I posterior üretral valv dolgusu ve cerrahi tedavi sonrasındaki mükemmel klinik iyileşme sunulmuştur.Item Deri malign melanomları(Uludağ Üniversitesi, 1989) Tolunay, Şahsine; Yerci, Ömer; İnce, İbrahim; Erol, Oktan; Karaca, Ali Rıza; Tıp Fakültesi; Patoloji Ana Bilim DalıMalign melanoma, metanin oluşturan hücrelerden gelişen malignite derecesi yüksek olan tümörlerdir. Bu çalışmamızda 1975-1987 yılları arasında Anabilim Dalımızda Malign Metanoma tanısı alan olgular yeniden gözden geçirilerek deride yerleşim gösterenler lokalizasyon, yaş, cinsiyet, histopatolojik özellikleri yönünden incelenmiş ve kaynaklardaki olgularla karşılaştırılmıştır. Bu inceleme sonucunda 12 yıllık periyotta kliniğimizde malign melanoma tanısı alan olguların çoğunluğunda lezyonların deride yerleştiği ve erkeklerde görülme oranının belirgin bir şekilde yüksek olduğu saptanmıştır. Deri malign metanaması tanısı alan hastaların çoğunluğu, kadın ve erkeklerde benzer şekilde olmak üzere 60-80 yaşındadır. Deride yerleşim en sık yüzde olup, bu lokalizasyonu üst ve alt ekstremiteler izlemektedir. Bütün deri malign melanomların en kötü prognoza sahip olan, nodüler malignant melanoma tipindedir. Ayrıca Clark'ın Level tespitine göre tümörlerin deri katlarındaki yayılımı fazla olup, 11 olguda subkutan yağ dokusu, 10 olguda retiküler dermis ve 7 olguda subpapiller damarlar seviyesindedir. Bu bulgular kaynaklardaki bulgularla karşılaştırıldığında bizim serimizde deri malign melanomların erkeklerde ve yüzde yerleşme oranı daha yüksek olup, hastaneye başvurduğunda lezyonlar ilerlemiş durumda ve tümü kötü prognoza sahiptir. Prognozu daha iyi olan histopatolojik tipler ve deri katlanan yayılımı az olan malign melanomaya hiç rastlanılmamıştır.Item Posterior uretral valv cerrahisi komplikasyonlarında urodinamik bulgular(Uludağ Üniversitesi, 1989) Doğruyol, Hasan; Tıp Fakültesi; Çocuk Cerrahisi Ana Bilim DalıPosterior üretral valv ameliyatı geçiren çocuklarda görülen postoperatif miksiyon bozukluklarının tipini ve yerini saptayıp ileriki tedavileri ona göre düzenlemek amacıyla planlanan ürodinamik çalışmalar, 9 hasta üzerinde yapılmıştır. Bu hastaların hepsine serbest voiding hızı, sistometrogram, voiding arasındaki basınç değişiklikleri, üretra kapanma basınç eğrisi çizimi yapılmıştır. Ürodinamik inceleme sonunda bu çocuklarda akış zamanında uzama, ortalama akım hızında düşme, miyojenik yetersizlik, inhibe edilemeyen detrüsör kontraksiyonu, intraabdominal açılma ve maksimum intravezikal basınçlarda artma, internal sfinkter basıncında artma ve azalma, eksternal sfinkter basıncında artma gibi patolojik ürodinamik paternler ortaya konmuştur. Bu paternlerin değerlendirilmesiyle bu hastalarda görülen postoperatif aşağı idrar yolu bozukluklarının, mesane, mesane boynu ve eksternal üretral sfinkter düzeyinde olduğu ve atonik mesane, internal sfinkter yetersizliği, internal sfinkter düzeyinde strüktür, eksternal sfinkter düzeyinde strüktür gibi bozukluklar içerdiği anlaşılmıştır. Bu diagnostik paternlerin daha sonraki tıbbi ve cerrahi tedavilere yol gösterebileceği vurgulandı.Item Sıçanlarda, uterus arterinin kısmı obstrüksiyonu sonucu şekillenen fetal gelişme geriliği(Uludağ Üniversitesi, 1989) Tüfekçi, Mehpare; Ünal, E. Fatih; Tıp Fakültesi; Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim DalıUteroplasental kan akımının azalmasının fetusun intrauterin gelişmesi üzerine etkisini araştırmak amacıyla gebe sıçanların a. uterina'lan, gebeliklerinin 16. gününde kısmi olarak ligatüre edildi. Gebeliklerinin 21. gününde laparotomi yapılarak çıkarılan fetuslar ve plasental tartıldı. İstatistiki analizler kısmi arter oklüzyonunun üstünde kalan fetusların, gerek total vücut ve gerekse plasenta ağırlıklarının, ligatüre edilmeyenlere göre bariz olarak düşük olduğunu ortaya koydu.Item Menengiomların BT bulguları(Uludağ Üniversitesi, 1989) Savcı, Gürsel; Sadıkoğlu, M. Yurtkuran; Ömeroğlu, Alp; Parlak, Müfit; Tuncel, Ercan; Tıp Fakültesi; Radyoloji Ana Bilim DalıPrimer beyin tümörlerinin erişkinlerde % 10-20'sini, çocuklarda % 1-2 sini oluşturan menengiomların tanısında BT değerli bir tanı yöntemidir. Bu çalışmada BT ile meningiom tanısı konan ve opere edilerek histopatolojik tipleri saptanan toplam 20 olgunun BT bulguları gözden geçirilmiş ve bu bulguların tanı değerleri araştırılmıştır.Item Kol kas alanı ve kol yağ alanı ölçümlerine dayanarak Bursa çocuklarında protein ve kalori malnütrisyonu oranlarının belirlenmesi(Uludağ Üniversitesi, 1989) Sapan, Nihat; Günay, Ünsal; Salih, Celal; Doğruyol, Hasan; Özeke, Turgut; Tıp Fakültesi; Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim DalıSon yıllarda kol kas ve kol yağ alanı değerlerinin sırasıyla vücudun protein ve kalori rezervlerini daha iyi yansıttıkları kabul edilmektedir. Bursa çocuklarında protein ve kalori malnütrisyonu oranlarının belirlenmesi amacıyla yapılan bu çalışmada Bursa İlkokullarındaki 3168 çocuğun kol kas, kol yağ alanı değerleri saptandı. Amerikan standartları referans alarak kol kas ve kol yağ alanı değerlerine göre protein ve kalori malnütrisyonlu çocuklar belirlendi. Protein malnütrisyonların oranı kızlarda % 10, erkeklerde % 11.5 olarak bulundu. Kız ve erkek çocuklar arasında protein malnütrisyonu yönünden anlamlı farklılık bulunamadı. Kalori malnütrisyonluların oranı ise kızlarda % 22. 7, erkeklerde % 11. 7 olarak bulundu. Bu iki oran arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı idi (p < 0.001). Ayrıca erkek çocuklarda protein ve kalori malnütrisyonu görülme oranları arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmazken, kız çocuklarında kalori malnütrisyonu görülme oranı protein malnütrisyonu görülme oranına göre anlamlı olarak yüksek bulundu (p < 0.001).Item Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Kliniğinde 1980-1986 yılları arasında yatan milyer tüberkülozlu olguların incelenmesi(Uludağ Üniversitesi, 1989) Aksel, Nilüfer Çakanlar; Özyardımcı, Nihat; Gözü, R, Oktay; Ege, Ercüment; Yüksel, Eser Gürdal; Tıp Fakültesi; Göğüs Hastalıkları Ana Bilim DalıKliniğimizde 1980-1986 yılları arasında yatan 1147 akciğer tüberkülozlu hastadan 12 tane Milyer Tüberkülozulu olgu saptanmıştır. Klinik ve radyolojik olarak Milyer Tüberküloz tanısı konan olgularının toplam akciğer tüberkülozlu hastalara oranı, klinik, radyolojik, biyokimyasal özellikleri, diğer organ tüberkülozları ile birlikte görülme ilişkisi incelenerek sunulmuştur.Item Kutanöz kriptokokkozis(Uludağ Üniversitesi, 1989) Yerci, Ömer; Erol, Oktan; Gücin, Zuhal; Tıp Fakültesi; Patoloji Ana Bilim DalıKriptokokosis, kapsüla maya benzeri bir mantar olan Cryptococcus Neofonnans ile meydana gelen enfeksiyondur. Sıklıkla subakut ya da kronik olan hastalığın ilk önce respiratuar sistem de görüldüğü ve buradan kan yoluyla yayıldığı düşünülmektedir. Kriptokokkal cellulitis ise generalize hastalığın nadir kutanöz bir görünümüdür. Sistemik kriptokokkozis hastaların % 10-15'inde tespit edilmiştir. Yayınlarda bildirilen hastaların tümünde çeşitli hastalıklar nedeniyle sistemik immunsupresif ilaçların kullanıldığı dikkati çekmektedir. Olgumuzda da Juvenil Romatoid Artrit nedeniyle kortikosteroid kullanımı söz konusu idi. Böyle kişilerde antibiyotik tedavisine yanıt vermeyen bir cellulitis, kriptokokal selüliti düşündürmelidir.Item Ritodrin HCl tedavisine bağlı akut kalp yetmezliği (olgu raporu)(Uludağ Üniversitesi, 1989) Esmer, Ahmet; Sezgen, Melih; Tıp Fakültesi; Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim DalıUludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalında 1987 yılında, erken doğumun durdurulması amacıyla uygulanan Ritodrin HCl tedavisi sırasında ortaya çıkan akut kalp yetmezliği olgusu sunulmuş ve literatür gözden geçirilmiştir.Item Bilateral müsinöz kistadenom(Uludağ Üniversitesi, 1989) Erdoğan, Eftal; Esmer, Ahmet; Erol, Oktan; Tıp Fakültesi; Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim DalıMüsinöz kistadenom tüm benign over tümörlerinin % 25'ini teşkil ederler. Sıklıkla 30-40 yaş grubunda görülürler. Bu yazımızda 17 yaşında bir bilateral müsinöz kistadenom olgusu sunulmuş ve literatür gözden geçirilmiştir.Item Ektopik gebelikler(Uludağ Üniversitesi, 1989) Tolunay, Şahsine; Yerci, Ömer; Gücin, Zuhal; İnce, İbrahim; Tıp Fakültesi; Patoloji Ana Bilim DalıEktopik gebelik, fertilize ovumun uterus dışında bir yere yuvalanması sonucunda meydana gelen ve anne ölümlerine yol açan önemli bir sağlık sorunudur. Son iki dekatta dünyadaki ektopik gebelik sayısı hızla artmaktadır. Bu çalışmada 1978-1988 yılları arasında hastanemizde mikroskopik olarak ektopik gebelik tanısı alan olgular yeniden incelenmiştir. ll yıllık periyotta 17.443 canlı doğum yanında 117 ektopik gebelik saptanmıştır. Her 149 canlı doğuma karşı 1 ektopik gebelik görülmüştür. Bizim serimizde ektopik gebelik olguları en fazla 27 yaşın üzerindeki kadınlarda meydana gelmiş olup, % 52.5 unun 2 veya daha fazla sayıda doğum yapmış olduğu ve % 44.5 unda düşük hikayesi bulunduğu saptanmıştır. Ektopik gebeliğin en fazla tuba uterinada yerleştiği (% 88.88) bunu sırasıyla ovaryan (% 5.12), servikal (% 2.56), abdominal (% 2.56) ve komual (% 0.88) gebeliklerin izlediği görülmüştür. Bu sonuçlar kaynaklardaki bulgularla karşılaştırıldığında ektopik gebelik sayısının canlı doğum sayısına oranının düşük olduğu, buna karşın ovaryal, servikal, abdominal ve komual gebelik oranlarının kaynaklardaki alanlardan daha yüksek olduğu görülmüştür. Hastaların yaşları, doğum ve düşük hikayeleri gibi diğer özellikler ise kaynaklarla uyumludur.Item Obstrüktif sarılıkta morbidite ve mortalitenin incelenmesi(Uludağ Üniversitesi, 1989) Korun, Nusret; Kılıçturgay, Sadık; Zorluoğlu, Abdullah; Tatlıkazan, Levent; Kızıl, Ayhan; Tıp Fakültesi; Genel Cerrahi Ana Bilim DalıBu çalışmada malign veya benign sebeplerle obstrüktif anlık olan 106 olgu incelenmiştir. 40-70 yaş arası popülasyonu kapsayan olguların, % 35.8'i malign, % 64.2'si benign sebeplerle ameliyat edilmiştir. Olgulardan toplam % 3.7'si hastanede ölmüştü . Morbiditeye yol açan en önemli sebep enfeksiyon olarak bulunmuştur. Olgularda mortalite ve morbidite, yapılan cerrahi girişimler literatür verileriyle tartışılmıştır.Item Gebelik dermatozları(Uludağ Üniversitesi, 1989) Çobanoğlu, Ömer NicatBu makalede gebelikle görülen çeşitli deri bozukluklarının ve bunların tedavisinin bir tartışması yapılmaktadır. Bu deri hastalıkları 3 gruptur. I. Gebelikte görülen normal deri değişiklikleri. II. Gebeliğe has deri hastalıkları. III. Gebelikte görülen diğer deri değişiklikleri.Item Timpanoplasti ameliyatlarında sodyum nitroprussid ile kontrollü hipotansiyon(Uludağ Üniversitesi, 1989) Çoltu, Nesrin; Önerci, Metin; Okan, Suat; Kan, İsmet; Tıp Fakültesi; Biyoistatistik Bilim DalıTimpanoplasti ameliyatindan sodyum nitroprussid (SNP) kullanmaktaki amacımız, greftin yerleştirilmesi sırasında ameliyat sahasındaki kan sızıntılarını engelleyerek operatöre mümkün olan en uygun çalışma ortamını sağlamak ve girişimin süresini kısaltmaktı. Greftin yerleştirilmesi esnasında sodyum nitroprussid ile sağladığımız kontrollü hipotansiyon sayesinde zamandan ortalama % 54 tasarruf ettik. Sistolik kan basıncı (SKB) 50-70 mmHg. arasında olduğunda greftin yerleştirilmesi için optimal bir ortam sağlandığını gördük.Item Bursa bölgesindeki 6-12 yaş grubundaki çocuklarda anemi sıklığının ve beslenme bozukluğu ile anemi arasındaki ilişkinin belirlenmesi(Uludağ Üniversitesi, 1989) Günay, Ünsal; Sapan, Nihat; Carıllı, Oya; Tıp Fakültesi; Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim DalıBursa Bölgesindeki 6-12 yaş grubundaki çocuklarda anemi sıklığı ve beslenme bozukluğu ile anemi arasındaki ilişkinin belirlenmesi amacıyla Bursa ilkokullarındaki 1497 kız ve 1671 erkek olmak üzere toplam 3168 öğrencinin ağırlık ve boy ölçümleri yapıldı ve hemoglobin, hematokrit değerleri saptandı. Bu yaş grubunda normalin alt sınırını 11.5 g/dl olduğuna göre Bursa çocuklardaki anemi sıklığı % 16.6 olarak bulundu. Ağırlık ve boy ölçümleri ile beslenme bozukluğu saptanan çocukların hemoglobin ve hematokrit düzeyleri, bütün çocukların ortalama hemoglobin ve hematokrit düzeylerinden istatistiksel olarak anlamlı derecede düşük bulundu (p < 0.001).Item Omuz periartritlerinin tedavisinde ultrason(Uludağ Üniversitesi, 1989) Kahraman, Zeliha; Yurtkuran, Merih; Tıp Fakültesi; Rehabitasyon Ana Bilim DalıÇalışmamızda omuz periartritlerinin tedavisinde ultrasonun etkisini araştırdık. 42 hasta iki gruba ayrılarak birinci gruba ultrason + egzersizler, ikinci gruba plasebo ultrason + egzersizler uygulandı. Çalışmada parametre olarak ağrı, basmakla duyarlılık, el kavrama gücü ve omuz hareketlerini kullandık. Çalışma sonucunda her iki tedavi şeklinin omuz periartritlerinde etkili olduğu kanısına vardık.Item Üçüncü ventrikül kolloid kistlerinin BT görünümü(Uludağ Üniversitesi, 1989) Sadıkoğlu, M. Yurtkuran; Parlak, Müfit; Tuncel, Ercan; Korfalı, Ender; Safi, İmran; Tıp Fakültesi; Radyoloji Ana Bilim Dalılll. Ventrikül kolloid kistleri nadir görülen intrakranial neoplazmalardandır. Tüm intrakranial tümörlerin % 1'inden azını oluştur. Foramen, Monro seviyesinde sferik veya ovoid şekili keskin konturlu ve büyük çoğunluğu hiperdens yapıda lezyonlardır. Büyüklükleri birkaç milimetreden dokuz santimetreye kadar değişebilir. Kontrastlı kesitlerde minimal yoğunluk artışı görülür. Klinik bulgular spesifik değildir. Tanı radyolojik olarak konur. Çalışmamızda üçü opere edilen beş kolloid kisti olgusu sunulmuştur. Büyüklükleri 9-21 mm arasında değişen olgularımızın BT özellikleri çoğunlukla literatür verilerine uymaktadır. Hiperdens olan bir olgumuzun şant operasyonundan sonra hiperdens görünüm alması ilginç bir bulgu olarak değerlendirilmiştir. Olgularımızın diğer özellikleri literatür verileri ile karşılaştırılmış ve sonuçlar tartışılmıştır.