2009 Cilt 18 Sayı 1
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/14996
Browse
Browsing by Issue Date
Now showing 1 - 20 of 28
- Results Per Page
- Sort Options
Item Bireyselden toplumsala geçişte din(Uludağ Üniversitesi, 2008) Kurt, Abdurrahman; Uludağ Üniversitesi/İlahiyat Fakültesi.“İman” kavramı, İslami terminolojide dinî inancı ifade eder. Bununla birlikte kelimenin tüm uzantıları, aynı zamanda sosyal anlam içeriğine de sahiptir. İmanın oluşumu organize bir süreci izler. Duygu, bilgi, mantık, sevgi, istek, iyimserlik, bazen şüphe bu sürecin temel taşlarıdır. Ancak, imanın oluşumu ve muhafazası için bahsedilen kognitif işlemler kendi başına yeterli olmaz. İman edimi, metafiziğin ilgi alanı içerisinde olan akıl ve vahyin devreye girmesiyle tamamlanır. İçeriğinin yapısı mantık, bilgi, metafizik, ahlâk ve estetikle ilişkili olması nedeniyle iman, kişinin duygu, düşünce ve dünyevi hareket tarzlarının motor saiki olarak etkinlikte bulunabilir. Bütün dinler, inanç, düşünce ve tasavvurlar üzerinde şekillenmekle birlikte, genellikle, sadece bunlarla sınırlı kalmaz, aksine her din, dış dünyaya bir inanç, renk, duygu, tavır ve davranış biçimleri olarak yansıma imkânı bulurlar.Item Televizyonda misyonerlik(Uludağ Üniversitesi, 2008) Kurt, Abdurrahman; Uludağ Üniversitesi/İlahiyat Fakültesi.Organize Hıristiyan grupların bugünkü misyonerlik faaliyetleri, klasik yöntemlerin yanı sıra son yıllarda gittikçe artan bir hızla elektronik medya yoluyla da küresel ölçekte gerçekleştiriliyor. Özellikle televizyon alanında Hıristiyan misyonerler halen rakipsiz görünüyor. İslam dünyasına yönelik yayın yapan Kanalhayat ve Al-Hayat isimli Hıristiyan televizyon kanallarının, bir taraftan Hıristiyanları bilinçlendirmeyi diğer taraftan da İslam’ı şiddet ve şehvet düşkünlüğünü teşvik eden bir din gibi göstermek suretiyle Hıristiyanlıktan İslam’a geçişleri asgariye indirmeyi ve kendilerine yeni müntesipler bulmayı hedeflediği anlaşılıyor.Item İbn Hazm ve Eş’arilik eleştirisi(Uludağ Üniversitesi, 2009) Karadaş, Cağfer; Uludağ Üniversitesi/İlahiyat Fakültesi.Bu makalede Zahirî mezhebine mensup Endülüs’ün önde gelen alimlerinden İbn Hazm’ın Sünnî-Kelamî bir mezhep olan Eş’ariliğe yönelik değerlendirme ve eleştirisi ele alındı. Makalenin muhtevası, İbn Hazm ve Eş’arî mezhebinin kısaca tanıtıldığı bir giriş ile iman-küfür, Allah’ın isim ve sıfatları, nübüvvet ve yaratma noktasında Eş’arîliğe getirdiği eleştiriler ve eleştirilerin değerlendirmesinden oluşur.Item Didaktik şiirin Abbasiler döneminde ortaya çıkışı ve gelişimi üzerine bir inceleme(Uludağ Üniversitesi, 2009) Yıldırım, KadriArap edebiyatı araştırmacıları Abbasiler dönemini dil ve edebiyat açısından birinci ve ikinci olmak üzere ikiye ayırırlar. Didaktik şiirin ortaya çıkışı birinci dönemin; bu şiirin gelişme göstermesi de ikinci dönemin önemli edebî özelliklerinden biridir. Fabl, dil, edebiyat, din, astronomi, tarih ve ahlâk gibi değişik konuların ezberlenmesini kolaylaştırmak için nazmedilen öğretici şiirlere didaktik şiir denir. Arap edebiyatında bu şiir türüne genellikle “eş-şi’ru’t-ta’lîmî” adı verilir. Bu makalenin amacı didaktik şiirin Abbasiler döneminde ortaya çıkışı ve gelişimini, bu şiiri temsil eden ünlü şair ve ediplerin kimler olduğunu ve araştırmacılar tarafından bunların şiirlerinden hangilerinin didaktik sayıldığını tespit etmektir.Item Kuran’ın latince tercümeleri: Kısa bir genel bakış(Uludağ Üniversitesi, 2009) Bobzin, Hartmut; Öztel, Yusuf; Uludağ Üniversitesi/İlahiyat Fakültesi.Ortaçağ Avrupa bilginlerini büyüleyen ve Avrupa biliminin gelişmesi için genellikle çok etkili olacak bir dizi Latince tercümeyi ortaya çıkaran Arapça ilmî literatürdür. Arapça dinî literatür için durum tam anlamıyla böyle değildir. Başından beri bu tür İslami literatür Arapça bilim ve kültür ile ilgilenen her Hıristiyan bilgin için nefret uyandırıcı gibi görünmüştür.Item İslami Arap şiiri ve Hz. Peygamber(Uludağ Üniversitesi, 2009) Yalar, Mehmet; Uludağ Üniversitesi/İlahiyat Fakültesi.Bu çalışmada, genelde Arap edebiyatında özelde de Arap şiirinde önemli bir yeri olan İslamî Arap şirinin geçmişten günümüze nasıl bir seyir izlediğini ortaya koymak üzere önce ortaya çıkışı ve tanımı üzerinde durulmuştur. Ardından İslamî Arap şiiriyle ilgili görüşler ortaya konulduktan sonra Hz. Peygamber’in İslamî Arap şiirinin teşekkülündeki yeri kapsamında bu şiire bakışı, şiire yüklediği misyon ve Arapların şiirle olan güçlü duygusal bağları açıklanmıştır. Devamla tema olarak Hz. Peygamber’in bu şiirdeki yeri, tarihsel ve duygusal nedenleri ışığında ele alınmıştır. Çalışma, zaman içerisinde ortaya çıkan bediiyât ve nazirelere özetle değinildikten sonra, sonuç bölümüyle bitirilmiştir.Item Üsküp’te müslümanlar: Dînî ve etnik kimlik bağlamında sosyolojik bir inceleme(Uludağ Üniversitesi, 2009) İdriz, Enes; Uysal, Enver; Uludağ Üniversitesi/İlahiyat Fakültesi.Üsküp, 1991 yılında Sosyalist Federal Yugoslavya Cumhuriyeti’nden ayrılıp bağımsızlığını kazanan Makedonya Cumhuriyeti’nin başkentidir. Balkanların en eski şehirlerinden biri olup, bölgede gerek coğrafî konumu, gerekse demografik yapısı ve kültürel zenginliği itibariyle büyük öneme sahiptir. Farklı etnik kökene ve kültürlere mensup milletleri barındırması bakımından adeta Balkanların minyatürü görünümündedir. Bu etnik ve kültürel farklılıklar, tarih boyunca bazen kültürel bir zenginlik olarak algılanmış, bölge sakinlerinin barış ve hoşgörü ortamı içinde yaşamasına zemin hazırlamış, bazen de bir ayrılık ve farklılık unsuru olarak kabul edilip sancılı süreçlerin yaşanmasına yol açmıştır. Geçen asra ve yakın dönemlere bakıldığında her iki yansımanın da örneklerini bulmak mümkündür. Her hâlükârda bölgenin barındırdığı bu renkli ve zengin etnik yapının bölge için büyük bir değer ve zenginlik olduğunu söylemek mümkündür. Bölge, kendi kaderine bırakıldığında ve dışarıdan müdâhaleler olmadığında bu renkliliği her zaman bir kültürel zenginlik olarak kullanmasını bilmiştir.Item Endülüs bilim hayatında Yahudiler(Uludağ Üniversitesi, 2009) Yıldız, Şevket; Uludağ Üniversitesi/İlahiyat Fakültesi.VIII. asrın başlarında İslam ordusunun İber yarımadasını fethettiği esnada bölgede yaşayan halklardan birisi de Yahudilerdi. Hıristiyan hâkimiyeti altında iken oldukça zor şartlarda yaşayan Yahudiler, Endülüs Müslümanlarının hoşgörülerinden oldukça memnun olmuşlar ve kimliklerini rahatlıkla ifade edebilmişlerdir. Kısa sürede Endülüs kültürüne adapte olan Yahudiler Endülüs medeniyetinin bir parçası olarak, yaptıkları bilimsel çalışmalarla Avrupa’nın İslam ve bilimle tanışmasına yardımcı olmuşlardır. Süryani mütercimlerin Yunan mirasını İslam medeniyetine aktarmada oynadıkları rolün bir benzerini Endülüslü Yahudi mütercimler oynamış ve yaptıkları çevirilerle İslam bilgi birikimini Avrupa’ya taşımışlardır. Ortaçağ Batı dünyası, bir yandan tercüme edilen felsefe ve bilim eserleri ile özgür düşünce ve bilimsel çalışmayı öğrenmiş, diğer taraftan da şerhler vasıtasıyla Müslüman düşünürlerin teoloji ile metafiziği birleştirme metodunu öğrenmiştir.Item XV. yüzyılda Bursa’da hayırsever bir çift: Hoca Ece ve Ayşe Hatun’un vakıfları(Uludağ Üniversitesi, 2009) Maydaer, Saadet; Uludağ Üniversitesi/İlahiyat Fakültesi.Osmanlı toplumunda vakıf kurumu hem sosyal yardımlaşma ve dayanışmanın göstergesi hem de imar faaliyetlerinin en büyük destekçisi olmuştur. Bursa’da XV. yüzyılda yaşamış olan Hoca Ece ve hanımı Ayşe Hatun, bu destekleme kervanına kurdukları vakıflarla katılmışlardır. Hoca Ece, yaşadığı mahalledeki çocukların eğitimini sağlamak için bir mekteb kurmuş, bir mescidin ihyasına katkıda bulunmuş, ayrıca Bursa’nın en büyük camisi olan Ulucami’nin hasır ihtiyacı için para vakfetmiştir. Hanımı Ayşe de eşinin izinden giderek mahallesindeki halkın eğitimi için kitap okunmasını sağlamak üzere bir evin gelirini vakfetmiştir. Onları ve daha adı çoktan unutulmuş nice hayırseveri günyüzüne çıkarmak bir çeşit vefa borcudur.Item Fıkhî hadislerin rivâyet değeri bağlamında “Müstehâza hadisi”nin tahric ve tenkidi(Uludağ Üniversitesi, 2009) Kahraman, Hüseyin; Uludağ Üniversitesi/İlahiyat Fakültesi.Abdest, dinî bir temizliktir. Bu temizlik, el-Mâide Suresi 5/6’da emredilmiştir. Bu âyet aynı zamanda abdestin, farzlarına da işâret etmektedir. Ancak bu konu mezhepler arasında ihtilâflıdır. Abdesti bozan şeyler konusunda da ihtilâf vardır. Bu ihtilâflardan biri de, vücudun herhangi bir yerinde kan çıkması ve çıktığı yerin etrafına dağılmasıdır. Diğer üç mezhebin aksine Hanefîler bu durumun abdesti bozduğu kanaatindedir. Hanefîler bu konuda en-Nisâ 4/43 ve el-Mâide 5/6 âyetlerini delil getirmişlerdir. Hanefîler bu konuda çeşitli hadislerden de istidlâlde bulunmuşlardır. Bunların başında, sürekli istihâza kanı gören Fâtıma bnt. Ebî Hubeyş'in yaşadığı bu problemi Hz. Peygamber'e iletmesinin anlatıldığı hadis gelmektedir. Bu makâlede “Müstehâza Hadisi” ismiyle bilinen bu hadisin tahric ve tenkidi üzerinde durulacaktır.Item XVII. yüzyılda melâmî şeyhlerinden Sunullah Gaybî’nin bakışı ile tarîkat âdâbı(Uludağ Üniversitesi, 2009) Tek, Abdurrezzak; Uludağ Üniversitesi/İlahiyat Fakültesi.XII. Tasavvufî terbiyede önemli bir yer teşkil eden âdâb konusu, tarîkata girişin ardından manevî yolculuk sürecinde uyulması gereken kurallar, mürşid ve ihvâna karşı göz önünde bulundurulması istenen tavırları ifade etmiştir. Bu manada dervişlere yol gösteren tavsiyeler âdâb ve erkân başlığı altında ya müstakil risâleler halinde veya tasavvufa dair genel bilgiler veren eserlerin içinde bir bölüm olarak ele alınmıştır. Bu çalışmanın amacı, Osmanlı döneminde etkin bir rol oynayan Bayramî-Melâmîliği’nin temsilcilerinden Sunullah Gaybî’nin konuya bakışını ortaya koymak ve adâb açısından bu anlayış ile diğer tarikatlar arasındaki benzerliği veya farklılığı göstermektir.Item Kitap Tanıtımı: Mezhepler tarihine giriş(Uludağ Üniversitesi, 2009) Kutlu, Sönmez; Gömbeyaz, Kadir; Uludağ Üniversitesi/İlahiyat Fakültesi.İslam Mezhepleri Tarihi sahasında nitelikli çalışmalarıyla tanınan Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Mezhepleri Tarihi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sönmez Kutlu tarafından kaleme alınan, İlahiyat Fakültelerinde lisans düzeyinde öğrenim gören öğrenciler için bir ders ve sahaya giriş kitabı niteliği taşıyan bu eser, Değerler Eğitimi Merkezi tarafından 2008 yılında okuyucuların teveccühüne sunuldu. Eser, hem bir sahaya giriş hem de bir başvuru eseri olma özelliğini ve kullanışlılığını bir el kitabı boyutuyla da temin etmiş durumda. Eserin kapağında yer alan köklerini toprağa güçlü bir şekilde salmış, sağlam tek bir gövdeye, dallarında ise çok sayıda yaprağa sahip bir ağaç resmi, İslam gövdesinden çıkmış birçok mezhep yaprağını simgeleyerek, mezheplerin ortak bir kaynaktan çıkan zenginlikler olarak algılandığı fikrini ihsas ediyor. Gerek anlamlı resmiyle gerekse de güzel seçilmiş renkleriyle eser, başarılı bir dış kapağa sahip. Kitabın arka kapağında, Giriş bölümünün baş tarafından seçilmiş, İslam Mezhepleri Tarihi sahasının tanımının 630 yapıldığı bir pasaj aktarılmış. Bu tanımda sahanın tarihinin İslami bilimler tarihinin başlangıç dönemlerine kadar gittiği vurgulanarak, bu sahayı Kelam veya İslam Tarihi gibi bazı ilimlerin altında kabul eden birtakım anlayışlara da sanki üstü kapalı bir cevap verilmiş. Eser, DEM Yayınları’na ait iki sayfalık sunuş metninde de belirtildiği gibi, herhangi bir bilim disipliniyle uzmanlık derecesinde temas kurmamış fakat onlara karşı ilgi duyan bir kitleye ön okuma sağlamak amacıyla yayımlanması düşünülen Giriş Kitaplığı serisinden çıkmış.Item Kitap tanıtımı: The battle for god: A history of fundamentalism(Uludağ Üniversitesi, 2009) Armstrong, Karen; Aydınalp, Halilİrlandalı bir ailenin çocuğu olarak İngiltere’de dünya gelen Armstrong ilk gençlik yıllarını Katolik bir rahibe olarak geçirmiş, daha sonraki dönemlerde önce Oxford’da İngiliz edebiyatıyla meşgul olmuş, sonra İngiltere’deki çeşitli televizyonlarda dini konulu programlara danışmanlık yapmıştır. Katolik kilisesinde yaşadıklarından hareketle, temelde, verilen skolastik eğitimi tenkit eden 1982’de kaleme aldığı Through the Narrow Gate isimli eseriyle dikkatleri üzerine çekmiştir. Özellikle karşılaştırmalı dinler tarihi çalışmalarıyla adından söz ettiren Armstrong’un, yüzeysel sayılabilecek farklılıklar bir tarafa, bütün monoteist dinlerin özde aynı mesajı verdiği fikrini işlediği görülmektedir.1 Kendisini formel dini sınırların ötesinde sadece monoteist olarak nitelendiren Armstrong’un 11 Eylül 2001 saldırıları sonrasında, İslam konusunda Amerika ve Avrupa’da en çok müracaat edilen yazarlardan birisi haline geldiği görülmektedir. Çeşitli Müslüman kamuoyu önderleri tarafından da, kendisi, İslam’ın Batıdaki en nesnel yorumcularından birisi olarak kabul edilmektedir.Item Dindarlık ile benlik saygısı arasındaki ilişki: Yetişkinler üzerine ampirik bir araştırma(Uludağ Üniversitesi, 2009) Koç, MustafaGelişim dönemlerinden yetişkinlik döneminde dindarlık ile benlik saygısı arasındaki ilişkiyi incelemeyi amaçlayan bu çalışma, din psikolojisi bilim dalında yapılan bir saha araştırmasıdır. Bu ampirik çalışmada, kurgulanan bağımlı ve bağımsız değişkenleri ölçmek için Türk toplumu ve kültürü üzerinde psikometrik açıdan geçerlik ve güvenirlik testleri yapılmış ‘Her Yaş İçin Uygun Dinsel Eğilim Ölçeği’ ile ‘Yetişkinlerin Benlik Saygısı Kaynakları Envanteri’ olmak üzere toplam iki adet ölçme aracı kullanılmıştır. Araştırmada kullanılan anket formu, Bursa’da çeşitli meslek gruplarına mensup yetişkinlerin seçildiği evreni temsilen, yine Bursa il sınırları içerisinde beş farklı türden meslek grubuna sahip kamu ve özel kurum ve kuruluşlarında çalışan 600 yetişkin denek üzerinde rastsal örnekleme yoluyla uygulanmıştır. Anket aracılığıyla deneklerden alınan ham verilere, Pearson Moment Korelasyon Analizi, t Testi ve Tek Yönlü Varyans Analizi gibi parametrik istatistiksel analiz teknikleri uygulanarak, dindarlık ile benlik saygısı arasındaki ilişki ve farklılıklar betimlenmiştir. Dolayısıyla bu araştırma üzerinden operasyonel biçimde çalışılan dindarlık ile benlik saygısı arasındaki ilişkiye bakıldığında; genel olarak içgüdümlü dindarlık ile benlik saygısı arasındaki ilişkilerde pozitif yönde bir ilişki saptanırken; dışgüdümlü dindarlık ile benlik saygısı arasında ise pozitif veya negatif anlamlı bir ilişki tespit edilememiştir.Item Kitap tanıtımı Ehl-i sünnet’e giden yolda ibn küllâb ve küllâbiyye mezhebi(Uludağ Üniversitesi, 2009) Yücedoğru, Tevfik; Önal, Recepİslam düşünce tarihinde oldukça önemli bir yeri bulunan ve Ehl-i Sünnet ilm-i kelâmının oluşmasında birçok katkıları olan İbn Küllâb ve Küllâbiyye Mezhebi, ilim ve kültür dünyasına pek çok alanda yeni yaklaşımlar kazandırarak önemli bir rol oynamıştır. Dolayısıyla İslam düşüncesine yaptıkları katkılardan istifade etmek ve bu katkıları günümüz ilim dünyasına sunmak büyük önem arz etmektedir. Günümüzde Ehl-i Sünnet ilm-i kelâmının oluşum sürecinin çok iyi kavranabilmesi için özellikle Küllâbî anlayışın bilimsel anlamda incelenmesi gerekmektedir. Ehl-i Sünnet’in teşekkül etmesine vesile olan Küllâbiyye Mezhebi ve kurucusu kabul edilen İbn Küllâb’ın görüşleri ve hayatının ele alındığı bu eserin, Küllâbiyye Mezhebi’nin özelliklerini yansıtmanın yanı sıra, İbn Küllâb’ın tanınmasına da büyük bir katkı sağlayacağı kanaatindeyiz. Tevfik Yücedoğru tarafından kaleme alınan ve Ehl-i Sünnet’e Giden Yolda İbn Küllâb ve Küllâbiyye Mezhebi adını taşıyan bu çalışma önsöz, giriş, üç temel bölüm ve sonuç kısmından oluşmaktadır.Item Beyzâvî tefsîrinde işârî yorumlar ve muhtemel kaynakları(Uludağ Üniversitesi, 2009) Kiraz, Celil; Uludağ Üniversitesi/İlahiyat Fakültesi.Beyzâvî, tefsirinde ayetleri zâhiren açıkladıktan sonra çok az da olsa işârî yorumlara yer vermektedir. Müfessirimiz, bu yorumları yaparken bazı tasavvufî ıstılahlar da kullanmaktadır. Ayrıca o, sûfîlerin sıkça kullandığı, fakat genel olarak hadisçilerin sahih görmediği "Nefsini bilen Rabbini de bilir", "Küçük cihaddan büyük cihada döndük" gibi bazı hadislere de yer vermektedir. Onun zikrettiği işârî yorumlar, yaptığımız karşılaştırmalar sonucu anlaşıldığı üzere, genel olarak işârî tefsir geleneğinde kendine yer bulmuş yorumlardır. Müfessirimiz, bu yorumların çok az bir kısmını Zemahşerî’den, bir-iki tanesini Isfehânî’den, bunlardan biraz daha fazlasını Râzî’den, diğerlerini de kendinden önce yaşamış olan Sülemî, Kuşeyrî ve Baklî gibi sûfî müfessirler tarafından yazılmış işârî tefsirlerden veya başka tasavvufî kaynaklardan ve şeyhinin sohbetlerinden istifade ederek eserinde zikretmiş gibi görünmektedir.Item Emevîlerin Irak siyaseti(Uludağ Üniversitesi, 2009) Apak, Adem; Uludağ Üniversitesi/İlahiyat Fakültesi.Emeviler devleti, başkenti Dımaşk olan dünyanın beşinci büyük imparatorluğudur. İlk halife Muaviye, yönetim sürecini iç problemlerle ve genişleme hareketleriyle tamamladı. Nitekim Kuzey Afrika’da ve Orta Asya’da hakimiyet kurdu. Ancak onun halifeliğinin başlangıcında Irak’ta Hz. Ali’nin torunlarının yönetimde hak sahibi olduğunu inananlar tarafından Hucr b. Adi liderliğinde bir isyan başlatıldı. Bu sebeple Muaviye Irak üzerine şiddet uygulamayı adet edinen Ziyad b. Ebu Süfyan’ı vali tayin etti. Muaviye’nin halefleri de Irak üzerine onun şiddet politikasını sürdürdüler. Ubeydullah b. Ziyad, Haccac b. Yusuf ve Halid b. Abdullah Irak’ta yönetim muhaliflerine karşı mücadele eden en meşhur idarecilerdir. Bununla birlikte Emevîler devleti Iraklıların desteğini alan Abbâsî hanedanı tarafından yıkılmıştır.Item İzmirli İsmail Hakkı’nın cehennemin sonluluğu hakkındaki risalesi(Uludağ Üniversitesi, 2009) Kaya, Veysel; Uludağ Üniversitesi/İlahiyat Fakültesi.Genelde ahiret hayatının, özelde ise inanmayanlar için Cehennem hayatının sonlu olup olmadığı meselesi, kelâmın ilk temsilcileriyle beraber İslâm düşüncesinde yerini bulmuştur. Bu noktada Kur’ân-ı Kerîm’de ahiret hayatına ve bunun niteliğine sıkça yapılan vurguları göz önünde bulundurmak gerekir. Genel olarak, gerek sünnî çizgiye mensup olanların gerekse diğer fırkaların inanmayanlar için azabın sonsuz olacağına inandıkları bilinmektedir. Ancak tarih içerisinde farklı düşünen alimler ortaya çıkmış ve belli bazı dönemlerde bu konu daha bir önem kazanmıştır. Bu makalede, söz konusu genel kanaatten ayrı yaklaşımların, bu konu özelinde de bir örneğini teşkil eden İbn Teymiyye ve İbn Kayyım el-Cevziyye’nin “hümanist” diye nitelenebilecek bir bakış açısı sundukları, İzmirli İsmail Hakkı gibi modern dönemdeki İslâmcı düşünürlerin de, makalenin konusunu oluşturan risalede görüleceği üzere, Batılı değerler karşısında bu bakış açısını tekrar gündeme getirdikleri gösterilmeye çalışılacaktır.Item Kindi Felsefesinde Cevher Kavramı(Uludağ Üniversitesi, 2009) Uysal, Enver; Uludağ Üniversitesi/İlahiyat Fakültesi.Cevher, felsefenin önemli kavramlarından biridir. Öz, zât, mahiyet anlamında kullanılan bu kavram, varlık açısından bir şeyin özünü, hakikatini ve ne olduğunu gösterir. Bu makale Kindî’nin cevher anlayışını incelemeyi amaçlamaktadır. Ona göre cevher, müstakil varlığı olan, kendi başına varlığını sürdürebilen, varlığını devam ettirmede başka bir şeye ihtiyaç duymayan, birtakım niteliklerle nitelenen, oluş ve bozuluşa tâbî olmayan şeydir. Kindî’nin cevher anlayışında zaman zaman Platoncu, zaman zaman da Aristocu yaklaşımın etkilerini görmek mümkündür.Item Sa‘dîlik ve Sa‘diyye kültürünün Bursa’daki temsilcileri(Uludağ Üniversitesi, 2009) Tek, Abdurrezzak; Uludağ Üniversitesi/İlahiyat Fakültesi.XII. yüzyılda Şam bölgesinde oluşan Sa‘diyye kültürünün Osmanlı topraklarına aynı yüzyılda Kastamonulu Şeyh Osman tarafında getirilmiş, İstanbul’da temsil edilmesi ise altı asır sonra, yani III. Mustafa döneminin sonlarında (1673-1736) Abdüsselam eş-Şeybânî ile olmuştur. İstanbul’da otuz civarındaki Sa‘dî tekkesi arasında Abdüsselam (Kovacıdede) Tekkesi, Etyemez (Mirza Baba) Tekkesi, Yağcızâde (Balabânî) Tekkesi, Taşlıburun (Lagarî) Tekkesi ile Hasîrîzâde Tekkesi önde gelen tekkelerdir. Bursa da ise Vefâiyye kolunun temsil edildiği Zincirî Ali Tekkesi, merkez tekke olarak ön plana çıkmaktadır. Bu makâlenin amacı, Anadolu ve İstanbul’daki Sa‘dî tekkelerinden ziyade, tasavvuf kültürü ve tarihi açısından Sa‘diyye tarikatının Bursa’daki etkisini ve nasıl temsil edildiğini ortaya koymaktır.