2003 Cilt 22 Sayı 1-2-3
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/13141
Browse
Browsing by Language "tr"
Now showing 1 - 20 of 22
- Results Per Page
- Sort Options
Item Adnan Menderes Üniversitesi (ADÜ) Veteriner Fakültesi Cerrahi Kliniğine getirilen hastalara toplu bir bakış (1999-2003)(Uludağ Üniversitesi, 2003-12-28) Sarıerliler, Murat; Kılıç, NuhBu çalışmada 1999-2003 yılları arasında ADÜ Veteriner Fakültesi Cerrahi Kliniğine getirilen hastaların değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Kliniklerimize başvuran 1918 hastanın % 54,64’ünü köpek, % 26,53’ünü sığır, % 9,38’ini kedi, % 3,64’ünü At, % 2,5’ini kanatlı, % 1,82’sini koyun-keçi ve % 1,45’ini ise deve oluşturmuştur. Hayvan türlerine göre en sık karşılaşılan hastalıklar; köpek, kedi, sığır, at, koyun-keçi ve kanatlılarda kemik doku ve iskelet sistemi lezyonları, develerde ise kas-tendo ve tendovagina hastalıkları (% 21,42) ile eklem hastalıkları (% 21,42) olarak belirlenirken buzağılarda doğmasal anomalilerin önemli derecede yüksek (atresia ani et recti % 11,01, arqure-bouleture % 14,68, atresia coli % 6,21 ve diğer doğmasal anomaliler % 6,77) olduğu görülmüştür.Item Akut ve kronik böbrek yetmezliğine sahip köpeklerde lipid profilinin değerlendirilmesi(Uludağ Üniversitesi, 2003-04-24) Şentürk, Sezgin; Çetin, Meltem; Gölcü, Esin; Udum, Duygu; Bursa Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.İnsanlarda serum lipid ve lipoprotein konsantrasyonları böbrek yetmezliği ile ilişkilendirilmiştir. Bu çalışmada total kolesterol, trigliserid, HDL-C, LDL-C’yi kapsayan serum lipidleri ile böbrek yetmezlikleri (akut ve kronik renal yetmezlik) arasındaki ilişkinin araştırılması amaçlanmıştır. Kronik böbrek yetmezliğine sahip olan köpeklerin akut renal yetmezlikli ve sağlıklı köpeklerle karşılaştırılmasında, serum total kolesterol, trigliserid ve LDL-C seviyelerinin istatiksel olarak daha yüksek düzeyde olduğu bulundu (p<0.001). Bununla birlikte serum HDL-C seviyesinin kronik böbrek yetmezliği bulunan köpeklerde akut böbrek yetmezlikli ve sağlıklı köpeklere göre daha düşük düzeyde olduğu belirlendi (p<0.001). Sonuç olarak; köpeklerde total kolesterol, trigliserid, HDL-C, LDL-C’yi kapsayan serum lipidleri ile kronik böbrek yetmezliği arasında ilişki olduğu belirlendi.Item Beyaz Yeni Zelanda ırkı tavşanların kimi spermatolojik özellikleri(Uludağ Üniversitesi, 2003-11-14) Öztemel, Sadettin; Doğan, İbrahim; Soylu, M. Kemal; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Bu çalışmada Beyaz Yeni Zelanda ırkı tavşanların kimi spermatolojik özellikleri araştırıldı. Yaşları 12-18 ay arasında değişen 10 adet erkek tavşan materyal olarak kullanıldı. Her tavşandan sun’i vajen ile iki günde bir olmak üzere toplam beş ejakülat alındı. Alınan ejakülatlarda ortalama hacim, pH, spermatozoon yoğunluğu, motilite, ölü, anormal ve akrozom defektli spermatozoon oranları sırasıyla 0.37±0.02 ml, 7.72±0.04, 287.20±13.73x106 /ml, %81.30±0.92, %10.17±0.68, %27.68±1.95 ve %12.07±0.91 olarak saptandı.Item Biyojen aminler - süt ve süt ürünlerindeki varlığı ve önemi(Uludağ Üniversitesi, 2003-09-04) Aygün, OsmanBiyojen aminler hayvan, bitki ve mikroorganizmaların normal metabolizmasında rol alan düşük molekül ağırlıklı organik bazlardır. Ancak, çiğ veya işlenmiş gıdalarda da oluşabilen biyojen aminler, gıdalarla yüksek miktarda vücuda alındıklarında zararlı etkiler ortaya çıkmaktadır. Ortaya çıkan bazı gıda zehirlenmelerinin, histamin ve tiramin ile ilişkili olduğu bilinmektedir. Biyojen aminler, süt ürünleri içerisinde en çok peynirde bulunmaktadır. Bu derlemede biyojen aminlerle birlikte, bunların süt ve süt ürünlerinde bulunuşu ve önemi hakkında bilgi verilmektedir.Item Dondurulmuş-çözündürülmüş köpek spermasının boyama ve fikzasyon işlemlerinden sonra değerlendirilmesi(Uludağ Üniversitesi, 2003-06-10) Günay, Ülgen; Nur, Zekiye; Soylu, M. Kemal; Bursa Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Bu çalışmada dondurulmuş-çözündürülmüş köpek spermasındaki morfolojik bozuklukların saptanmasında iki farklı boyama yöntemi ve bir sıvı-fikzatif solusyonun etkileri ve bu yöntemlerin karşılaştırılması amaçlanmıştır. Bulgular incelendiğinde boyama grupları ve fikzatif solusyon arasında akrozomal ve toplam morfolojik bozukluklar arasında istatistiksel fark saptanmamıştır. Sonuç olarak morfolojik bozuklukların belirlenmesinde Hancock solusyonu yanında diğer boyama yöntemlerinin de kullanılabileceği sonucuna varılmıştır.Item Donmuş boğa spermasında plazma membran sağlamlığının morfolojik bulgularla karşılaştırılması(Uludağ Üniversitesi, 2003-09-29) Nur, Zekariye; Soylu, M. Kemal; Bursa Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Hypo-ozmotik ortamda bekletilen spermanın kuyruk kısmında oluşan şişme ve kıvrılmaların hücre membranının fonksiyonel durumunun önemli bir göstergesi olduğu çok sayıda çalışma ile gösterilmiştir. Bu çalışmada rutin sperma analizleri ile elde edilen sonuçların Hypo-ozmotik swelling test (HOST/HOS test) ile karşılaştırılması ve bu testlerle birlikte kullanılıp kullanılamayacağı araştırıldı. Çalışmada payet metoduna göre dondurulmuş 6 baş boğanın sperması kullanıldı. Motilite ve spermatozoon morfolojisi (akrozom, baş, orta kısım ve kuyruk anomalileri) ve plazma membran bütünlüğü (HOST) 37°C’lik su banyosunda 30 saniyede eritme sonrasında incelendi. Yapılan araştırmada plazma membran bütünlüğüne sahip spermatozoa oranı ile motilite arasında yüksek bir korelasyon olduğu görülmüştür (P<0.01). Membran bütünlüğüne sahip spermatozoon ile kuyruğa ait morfolojik bozukluk oranları arasında daha düşük bir korelasyon olduğu (P<0,05), fakat akrozoma ait morfolojik bozukluk oranı (P>0,05), başa ait morfolojik bozukluk oranı (P>0,05) ve orta kısma ait morfolojik bozukluk oranları (P>0,05) ile membran bütünlüğüne sahip spermatozoa oranları karşılaştırıldığında aralarında herhangi bir korelasyon olmadığı saptanmıştır. Bu çalışmada HOST’nin basit ve uygulanabilir bir test olduğu, rutin semen analizleri ile birlikte kullanılması ile spermanın fonksiyonel bütünlüğü hakkında fikir sahibi olunabileceği sonucuna varıldı.Item Donmuş spermanın saklanması ve eritilmesi(Uludağ Üniversitesi, 2003-03-17) Nur, Zekariye; Ak, Kemal; Bursa Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Günümüzde genetik kaynakların saklanarak gelecek yıllara aktarılması önemli bir konudur. Hayvancılık, biyoteknoloji, türlerin soyunun korunması ve klinik uygulamaları gibi geniş bir kullanıma sahip spermanın dondurularak saklanması süt sığırcılığı alanında büyük bir potansiyele sahiptir. Donmuş spermanın uygun koşullarda saklanması ve eritilmesi üzerine sun’i tohumlama alanında çalışanlar tarafından çok sayıda çalışma yapılmıştır. Bu derlemede donmuş spermanın saha koşullarında saklanması ve eritilmesi sırasında fertiliteyi düşürebilecek hatalı uygulamaların önüne geçmek için dikkat edilmesi gereken kritik noktalara değinilmiştir.Item Eqvalan® (ivermectin) ve equimax® (ivermectin + praziquantel)’ın doğal enfekte atlarda strongylidae türlerine etkileri(Uludağ Üniversitesi, 2003-10-20) Yıldırım, Fikret; Durmaz, Murat; Çırak, Veli Y.; Güleğen, Ender; Bursa Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Bu çalışmada Eqvalan® (ivermectin) ve Equimax® (ivermectin + praziquantel)’ın Strongylidae türleri ile doğal enfekte atlarda etkinliklerinin ve etki sürelerinin karşılaştırılması yapılmıştır. Bu amaçla, 20 at iki gruba ayrılmış, birinci gruptaki atlar 0.2 mg/kg dozda ivermectin (Eqvalan®), ikinci gruptaki atlar ise 0.2 mg/kg ivermectin + 2.5 mg/kg praziquantel (Equimax®) kombinasyonu ile tedavi edilmişlerdir. Tedavi sonrası 3., 5., 7., 9. ve 11. haftalarda alınan dışkı numunelerinde McMaster yöntemiyle gram dışkıdaki yumurta sayıları (EPG) belirlenmiştir. İlaç etkinliği, dışkıda yumurta sayısı azalım testi (FECRT)’ne göre hesaplanmıştır. İki antelmentik de 7 hafta boyunca >%97 etki göstermiş, 9. haftadan itibaren ise EPG değerleri artmaya başlamıştır. Tedavi öncesi ve sonrası yapılan dışkı kültürlerinden elde edilen 3.dönem larvaların Cyathostominae alt familyasına ait olduğu teşhis edilmiştir. İlaç uygulanan hayvanların hiçbirinde yan etki gözlenmemiştir. Sonuç olarak, atları Strongylidae enfeksiyonlarından koruma amaçlı yapılacak Eqvalan® veya Equimax® tedavileri 7 hafta arayla uygulanmalıdır.Item Farklı enerji ve protein içeren rasyonların pharaoh bıldırcınlarının besi performansları üzerine etkisi(Uludağ Üniversitesi, 2003-12-10) Gezen, Ş. Şule; Petek, Metin; Bursa Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Bu araştırma, farklı enerji ve protein düzeyine sahip üç rasyonun Pharaoh bıldırcınlarının besi performansı ve karkas randımanı üzerine etkilerini belirlemek amacıyla yürütüldü. Araştırmada toplam 825 adet günlük Pharaoh bıldırcın (Coturnix Coturnix Coturnix) civcivi kullanıldı. Her birinde 275 civciv bulunan 3 ana grup düzenlendi. Grupların herbiri 55 civciv içeren 5 tekrar grubuna ayrıldı. Deneme süresince 1, 2 ve 3. grupların metabolik enerji (Kkal/kg) ve ham protein (%) düzeyleri sırasıyla 2900-24; 3200-23; 3200-26.5 olacak şekilde düzenlendi. Deneme 35 gün sürdürüldü. Araştırma sonunda, 3. grubun ortalama canlı ağırlık kazancı 1. gruptan yüksek bulundu (P<0.001). Bir kilogram canlı ağırlık artışı için tüketilen yem miktarları 1., 2., 3. gruplarda sırasıyla 2.93, 2.65, 2.61 kg olarak tespit edildi. Karkas randımanı bakımından gruplar ve cinsiyetler arasında farklılıklar görülmedi. Sonuç olarak, Pharaoh bıldırcınlarının ham protein ve metabolik enerji gereksinimlerinin NRC (1994)’de Japon bıldırcınları için verilen standartlardan daha yüksek olabileceği kanısına varıldı.Item Köpeklerde fertilitenin değerlendirilmesinde seminal plazma içeriğinin önemi(Uludağ Üniversitesi, 2003-04-10) Günay, Ülgen; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Erkek hayvanlarda fertilitenin değerlendirilmesinde ve reprodüktif hastalıkların tanısında seminal plazmanın biyokimyasal değerlendirilmesi önemli bir kriterdir. Seminal plazmanın biyokimyasal bileşiminde anormallik olması, erkek köpeklerdeki infertilite problemini anlamak için seminal plazma içeriği üzerindeki çalışmalara daha fazla yoğunlaşılması gerektiğini göstermektedir. Seminal plazmada kalsiyum, magnezyum gibi iz elementlerin anormal düzeyleri spermatozoa üretimini, olgunlaşmasını, motilitesini, fertilizasyon kapasitesini ve spermatogenezisi etkileyebilmektedir. Sonuç olarak, bu derlemede erkek köpeklerde infertilite problemlerinin saptanmasında seminal plazma içeriğinin de araştırılması gerekliliği üzerinde durulmuştur.Item Kuru dönemde levamizol uygulanan ineklerden doğan buzağıların immun düzeylerinin belirlenmesi(Uludağ Üniversitesi, 2003-02-19) Şentürk, Sezgin; Polat, Ümit; Kennerman, Engin; Bursa Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Buzağılarda neonatal enfeksiyoları yüksek mortaliteye neden olur. Yüksek mortalitenin oranının temel nedenini kolostrumdaki immun globulin yetersizliği olabilir. Levamizol immunmodülator ve stimülasyon özelliği olan anthelmintik bir ilaçtır. Bu çalışmada levamizolün kolostrol immunoglobinler üzerine olan etkisini saptamak amaçlanmıştır. Çalışmada toplam 30 buzağı kullanılmıştır. Kuru dönemin son 2 haftasına kadar 15 ineğe haftada bir kez 2.5 mg/kg dozda kas içi levamizol uygulandı. Bu ineklerden doğan buzağılar çalışma grubunu oluşturdu. Diğer 15 ineğe plesobo olarak izotonik NaCl solusyonu uygulandı. Bu ineklerden doğan buzağılarda kontrol grubunu oluşturdu. Doğumu takiben 2 saat içersinde buzağıların kolostrum alması sağlandı. Doğumda sonraki 3. günde serum GGT ve total protein konsantrasyonları ölçüldü. Ayrıca glutaraldehyde koagulasyon testi yapıldı.Çalışma grubunu oluşturan buzağılarda serum GGT ve total protein seviyeleri kontrol göre daha yüksek bulundu. Glutaraldehyde koagulasyon testi süresi çalışma grubundaki buzağılarda daha düşüktü. Bu bulgular temelinde, levamizolün immunomodülator etkilerine bağlı olarak yeni doğan buzağıların neonatal enfeksiyonlara karşı direncini yükselttiği sonucuna varıldı.Item Kuzularda büyümenin çok boyutlu ölçekleme yöntemi ile değerlendirilmesi(Uludağ Üniversitesi, 2003-09-09) Doğan, İsmet; Bursa Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Büyümeyi karakterize eden özellikler doğum ağırlığı ve çeşitli dönemlerdeki canlı ağırlıklardır. Bir canlının doğum ağırlığı ile çeşitli dönemlerindeki canlı ağırlıkları genotip ve çevresel faktörlerin etkisi ile şekillenir. Çalışmanın amacı, büyümeye etki eden faktörlerden cinsiyet ve doğum tipi faktörlerine göre elde edilen dört farklı durum ayrı ayrı dikkate alınarak bu iki faktörün hangi kombinasyonlarındaki büyümenin birbirine benzediğinin çok boyutlu ölçekleme tekniği ile incelenmesidir. Çalışmada, Türkiye’de bilimsel bir dergide yayımlanan çalışmadan3 elde edilen bilgiler kullanılmıştır. Stress ölçüsünün değeri, Morkaraman kuzular için 0.01310 olarak Akkaraman kuzular için ise 0.03141 olarak elde edilmiştir. Elde edilen Stress ölçüşü değerleri dikkate alındığında iki boyutlu uzayda elde edilen sonuçların orijinal veri ile uyumunun mükemmel olduğu ve kuzularda büyümenin iki boyutlu uzayda görüntülenebileceği ve bu görüntüden yararlanarak büyüme ile ilgili yorumlar yapılabileceği sonucuna varılmıştır. Büyüme üzerine etkili olduğu düşünülen faktörlerden yalnızca doğum tipi ve cinsiyetin dikkate alındığı bu çalışmada, elde edilen sonuçlara bakılarak Morkaraman ırkı kuzularda büyümede doğum tipinin ön plana çıktığı, Akkaraman ırkı kuzularda ise cinsiyetin daha etkili olduğu söylenebilir.Item Memeli embriyolarının kriyoprezervasyonu(Uludağ Üniversitesi, 2003-08-01) Bağış, Haydar; Sağırkaya, Hakan; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Memeli embriyolarının dondurularak saklanması 1970’li yılların ilk yarısından günümüze değin bilim adamlarınca çalışılan önemli konulardan birisidir. Beşeri alanda ve sığırcılık alanında embriyoların kriyoprezervasyonu rutin olarak uygulanmaktadır. Son yıllarda özellikle vitrifikasyon yöntemi ile ilgili yoğun araştırmalar yapılmaktadır. Bu derlemede embriyoların dondurulmasıyla ilgili yöntemler (özellikle vitrifikasyon), kriyoprezervasyonun mekanizması, kullanılan kriyoprotektif maddeler, ve kriyoprezervasyona etki eden faktörler açıklanacaktır.Item Pastırma üretim teknolojisini geliştirme çabaları(Uludağ Üniversitesi, 2003-04-03) Kök, FilizPastırma kendine has üretim teknolojisiyle asırlardan beri üretilen Türklere özgü kurutulmuş bir et ürünüdür. Pastırma üretim teknolojisini geliştirmek amacıyla bir çok çalışma yapılmıştır. Bu derlemede, pastırma ve üretim teknolojisini geliştirmeye yönelik çalışmalar hakkında bilgi verilmiştir.Item Sakarya yöresi süt sığırlarında neosporosis caninum(Uludağ Üniversitesi, 2003-02-22) Öncel, Taraneh; Bıyıkoğlu, GülayBu çalışma Sakarya yöresinde Şubat-Temmuz 2003 tarihleri arasında Neospora caninum’un varlığının araştırılması amacı ile yapılmıştır. Süt sığırlarında toplanan serumlar Neospora caninum antikorları yönünden competetive ELİSA (cELİSA) kiti ile test edilmiştir. Bu yöntem ile 92 sığır serumunun 10’unde (%9.2), seropozitiflik saptanmıştır.Item Sıfat sezonuna geçiş döneminde ve sıfat sezonunda koç spermasının dondurulabilirliğinin araştırılması(Uludağ Üniversitesi, 2003-12-23) Günay, Ülgen; Nur, Zekariye; Doğan, İbrahim; Başpınar, Burcu; Soylu, M. Kemal; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Bu çalışmada koç spermasının sezona geçiş döneminde ve sezonda dondurulabilirliğinin araştırılması amaçlandı. Çalışmada, alınan koç spermaları Tris- yumurta sarısı sulandırıcısı ile 1:1 oranında sulandırılarak 0.25 ml.lik payetlerde finalde %5 gliserol içerecek şekilde hem sezona geçiş döneminde hem de sıfat sezonunda donduruldu. Sıfat sezonuna geçiş döneminde ve sezonda alınan taze sperma öneklerindeki yoğunluk, kitle hareketi, motilite ve toplam morfolojik bozukluk değerleri karşılaştırıldığında istatistiksel fark saptanmıştır. Çözüm sonrası motilite sıfat sezonunda sezona geçiş döneminden daha yüksek bulunmuştur (P<0.01). Çözüm sonrası akrozomal ve toplam morfolojk bozukluk oranları ise sezona geçiş döneminde sıfat sezonundan daha yüksek bulunmuştur (P<0.01). Sonuç olarak; sunulan çalışmada sıfat sezonunda koç spermasının dondurulabilirliği daha üstün bulunmuştur.Item Süt ve süt ürünlerinde aflatoksin M1 (AFM1) ive Türkiye’deki durumu(Uludağ Üniversitesi, 2003-06-25) Oruç, H. Hüseyin; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Aflatoksinler, bazı Aspergillus türleri tarafından üretilen, çeşitli tarım ürünlerinde bulunabilen, potansiyel olarak karsinojenik ve teratojenik etkiye sahip bir mikotoksin grubudur. Aflatoksin M1 (AFM1), Aflatoksin B1 (AFB1) ile kontamine yemleri tüketen laktasyondaki hayvanların sütlerinde bulunur, AFB1’in karaciğerde biyotransformasyonu sonucu oluşan temel metabolitidir ve meme bezlerinden süte geçer. Süt ve süt ürünlerinde AFM1 bulunması; bu ürünleri daha çok tüketen bebek ve çocuklar açısından oldukça önemlidir. Çünkü, bebek ve çocuklar mikotoksinlerin olumsuz etkilerine karşı oldukça hassastır. Bu nedenle, bir çok ülke, AFM1’e maruz kalma riskini azaltmak için çeşitli araştırma ve kontrol programları uygulamıştır. Her ülke kendi şartlarını göz önünde tutarak, yemlerdeki AFB1 düzeyine sınırlama getirmiş, süt ve süt ürünlerinde, maksimum bulunabilecek AFM1 düzeylerini belirlemiş veya önermiştir. Türkiye’de, süt ve süt ürünlerinde bulunan AFM1 ile ilgili çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Türkiye’de, süt ve peynirlerde, insan sağlığı için risk oluşturabilecek düzeylerde AFM1 bulunabilmektedir.Item Teke spermasının morfolojik değerlendirilmesinde farklı boyama metotlarının kullanılması(Uludağ Üniversitesi, 2003-09-29) Nur, Zekariya; Günay, Ülgen; Doğan, İbrahim; Başpınar, Burcu; M. Kemal, Soylu; Bursa Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Bu çalışmada Saanen ırkı teke spermasının değerlendirilmesinde Eozin-nigrozin (EN), Gimza ve ikili boyama yöntemi olan Eozin-nigrozin sonrası Gimza (EN-G) boyama metotlarının kullanılabilirliği araştırıldı. EN, Gimza ve EN-G boyama yöntemlerinde akrozomal bozukluk (AB) oranları sırasıyla; %3.5±0.4, %7.2±0.4 ve %9.1±0.4; Diğer Morfolojik Bozukluk (DMB) oranı 2.8±0.2, 2.4±0.2 ve 2.8±0.2, Toplam Morfolojik Bozukluk (TMB) oranı ise sırasıyla 6.3±0.4, 9.6±0.4 ve 11.9±0.4 olarak saptandı. En yüksek AB ve TMB oranı EN-G boyama metodunda elde edildi (P<0.05). EN ve EN-G boyama metotları arasında ölü spermatozoon oranları arasında istatistiksel bakımdan fark bulunmadı. Sonuç olarak EN-G metodu kullanılarak yapılan boyama sonucunda ölü spermatozoon oranı, AB, DMB ve TMB morfolojik bozukluk oranlarının tek bir preparattan daha ayrıntılı olarak değerlendirilebileceği sonucuna varıldı.Item Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi İç Hastalıkları Kliniğine getirilen sığır ve koyunların değerlendirilmesi (1990 - 2000)(Uludağ Üniversitesi, 2003-04-24) Kennerman, Engin; Yılmaz, Zeki; Şentürk, Sezgin; Bursa Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Bu çalışmada 1990 - 2000 yılları arasında Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Kliniklerine getirilen sığır ve koyunların değerlendirilmesi amaçlandı. 1990 - 2000 yılları arasında 1646 sığır ve 677 koyun muayene ve tedavi edildi. Sığır (% 39.1) ve koyunlarda (% 36.05) hastalıkların en yaygın görüldüğü dönemin 0 - 6 aylar arasında olduğu belirlendi. Sığırlarda en çok sindirim sistemi (% 34.45), solunum sistemi hastalıkları (% 25.46) saptandı, bu hastalıkları enfeksiyon hastalıklar (% 22.96), metabolizma hastalıkları (% 4.0), üriner sistem hastalıkları (% 2.79), deri hastalıkları (% 2.68) ve dolaşım sistemi hastalıkları (% 2.31) izledi. Koyunlarda da benzer şekilde en çok sindirim sistemi hastalıkları (% 30,1) gözlendi. Bu hastalıkları enfeksiyon hastalıklar (% 25.12) ve solunum sistemi hastalıkları (% 21,8), metabolizma hastalıkları (% 5.32), deri hastalıkları (% 2.67), üriner sistem (% 2.52) ve dolaşım sistemi hastalıkları (% 0.3) izledi. Sonuç olarak 1990 - 2000 yılları arasında Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Kliniklerine getirilen sığır ve koyunlarda hastalıkların en çok görüldüğü dönemin 0-6 aylık dönem olduğu, tüm hastalıklar arasında sindirim, solunum sistemi ve enfeksiyon hastalıkların görülme oranının daha fazla olduğu belirlenmiş ve özellikle 0-6 aylık dönemde profilaktik önlemlerin alınmasıyla insidensin azaltılabileceği kanısına varılmıştır.Item Wistar ratlarda gebe kısrak serum gonadotrophini (pmsg) ve insan korionik gonadotropini (hcg) ile uyarılan folliküler gelişimin vaginal smear bulguları üzerine etkileri(Uludağ Üniversitesi, 2003-03-17) Musal, Beyazıt; Erdoğan, Güneş; Tuna, BilginerBu çalışmada 25 erişkin dişi Wistar ratta siklus dönemlerine bakılmaksızın farklı doz ve aralıklarla gebe kısrak serum gonadotropini (PMSG) ve İnsan korionik gonadotropini (HCG) ile süperfollikülasyon ve süperovulasyon gerçekleştirildi. Ratlar dört deneme ve bir kontrol grubu olmak üzere beş gruba ayrılarak 0. saatten başlayarak sırasıyla I., II., III., IV. Gruplar ve Kontrol grubuna şu uygulamalar yapıldı: Grup I: 40 IU PMSG, 24. saatte 20 IU HCG; Grup II: 20 IU PMSG, 24. saatte 20 IU HCG; Grup III: 40 IU PMSG, 48. saatte 20 IU HCG; Grup IV: 20 IU PMSG, 48. saatte 20 IU HCG; Kontrol: Yalnız 4 IU PMSG. Bütün hayvanlarda 0. saatten başlayarak 12 saat ara ile 72. saate kadar vaginal smear örnekleri alınarak seksüel siklusların seyri ve vagina epitelinin egzojen gonadotropinlere duyarlılığı incelendi. Alınan smearlarda bazal/parabazal, intermedier, süperfisiyel ve keratinize süperfisiyel hücreler sayılarak yüzdeleri belirlendi. Çalışmada süperovulasyon dozlarında uygulanan PMSG’nin neden olduğu hiperöstrojenik etkinin vagina epitelinde, normal östrusta beklenenden daha hızlı değişimlere yol açtığı ve özellikle proöstrus aşamasının kontrol grubunda olduğundan daha hızlı şekillendiği görüldü. Ratlarda ovulasyonun göstergesi olarak sayılan kornifiye hücrelerin sayısındaki artışın PMSG ve HCG uygulamalarıyla uyum içerisinde şekillenmediği, bunun yerine tüm smearlarda 12 ila 60 saatlik bir döneme yayıldığı görüldü. Bu olgunun PMSG’nin uzun serum yarılanma ömrü nedeniyle şekillendiği kanısına varıldı.