1988 Cilt 15 Sayı 3
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/22043
Browse
Browsing by Issue Date
Now showing 1 - 20 of 56
- Results Per Page
- Sort Options
Item Yerel vazokonstriktörlerin burun mukozasında oluşturdukları kan akımı değişiklerinin incelenmesi(Uludağ Üniversitesi, 1988) Hızalan, M. İbrahim; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı.Burun hemodinamiğin inceleme yöntemlerinden biri olan Reorinografi'nin, yerel nazal dekonjestan ilaçların klinik değerlendirmelerinde kullanımını sınamak amacıyla yapılan bu çalışmada, 14 normal denekte, bir burun boşluğuna Xylomethazoline (Otrivine) püskürtüldükten önce ve sonraki 1., 3., ve 5. dakikalardaki retinogram amplitüd değerleri saptanmış ve karşılaştırılmıştır. Reorinogramlarda ortaya çıkabilecek değişikliklerin Xylomethazoline 'e bağlılığını araştırmak için B olguya ayrıca % 0.9 'luk NaCl solüsyonu (plaşebo) püskürtülmüş ve elde edilen reorinogramın amplitüd değerleri uygulama öncesindeki değerler ile karşılaştırılmıştır. Sonuçlar, Xylomethazoline 'in burun kan akımı üzerindeki etkisini ve reorinografi yönteminin nazal dekonjestan ilaçların klinik değerlendirmelerinde kullanılabileceğini göstermektedir.Item Bursa yöresinde omurilik yaralanmalarının rehabilitasyonunun sonuçları(Uludağ Üniversitesi, 1988) Özcan, Orhan; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı.Bu çalışma Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon kliniğine başvuran omurilik yaralanması olan 35 hastada gerçekleştirildi. Yaralanmanın esas nedeni yüksekten düşmeye bağlıdır (15 olgu, % 42.9). 11 olgu motorlu taşıt kazalarında yaralanmıştır. Hastaneden çıkışta 9 hastada basınç yarası vardı. Hastaneden çıkışta 32 hasta (% 91.4) orthotics (breys) kullanmaktaydı, ancak 8 hasta sonradan bres kullanımını tümden bırakmıştı.Item Kapalı kafa travmalarında EEG'nin yeri(Uludağ Üniversitesi, 1988) Turan, Faruk; Sadıkoğlu, Sadık; Balkır, Nihat; Oğul, Erhan; Korfalı, Ender; Bora, İbrahim; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Nöroloji Anabilim Dalı.Bu çalışmada kapalı kafa travmalı 74 hasta EEG ile incelenmiştir. Çalışmanın sonuçları literatür bulguları ile karşılaştırılmış ve kapalı kafa travmasında seri EEG çekimlerinin gerekli olduğu sonucuna varılmıştır.Item Odituar yollar üzerine alkol ve gürültü etkilerinin değerlendirilmesi(Uludağ Üniversitesi, 1988) Onart, Selçuk; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı.Günümüzde alkol, içki şeklinde sık kullanılan bir maddedir. Son yıllarda alkol tüketiminin hala arttığı bildirilmekte ve alkolün organizma üzerinde olumsuz etkilerinin araştırılması devam etmektedir. Bu nedenlerle alkol alan deneklerde alkolün santral ve periferik odituar yollar üzerine etkisini göstermek üzere bu çalışma yapılmıştır . Seçilen 10 normal denekte Alkol Almadan önce (A .A .Ö.) ve Alkol Aldıktan Sonra (A .A .S.), saf ses eşik odyogramı, konuşmayı ayırt etmeleri ve gürültülü ortamda konuşmayı ayırt etmeleri araştırıldı. Bu amaçla deneklere 1.5 gr/ kg 45° lik viski verildi. Klinik AC-3 interacoustic odyogram aygıtı kullanıldı . Oluşturulan cevapların odyolojik kayıtları, hava ve kemik yolu saf ses ortalamaları, çift hoparlöre aynı anda iki kulak ile, sağ sol kulakların ayrı ayrı konuşmayı ayırt etmeleri ve test yapılan kulağa işitmeyi en rahat algıladı seviyede tek heceli fon emirle birlikte, işitme eşikleri üstünde 40 dB maske sesi (beyaz ses) verilerek elde edilen konuşmayı ayırt etme değerleri ölçüldü. Bulgularımızı şöyle özetleyebiliriz: 1- Etil alkolün işitme sinirine etki etmediğini, saf ses eşik odyogramı , kemik ve hava yolu saf ses ortalama değerlerinde bir değişme yapmayacağı sonucuna varılmıştır . 2- Deneklerimizde A.A.Ö. ve A.A.S. ayrı zamanlarda yapılan çalışmada, aynı anda her iki kulağın çift hoparlör ile, sağ ve sol kulağın ayrı ayrı konuşmayı ayırt etmelerinde anlamlı fark bulunması, nöral impulsların kortekse doğru yayılmaları esnasında karşılaştıkları güçlüklerle konuşmayı ayırt etme kabiliyetini azalttığı kanısına varılmıştır. 3- Alkolün, gürültülü ortamda, deneklerin konuşmayı ayırt etmelerini etkilediği görülmüştür. 4- Çalışmamız bize alkol suçlarının tayin ve tespitinde, bireylerin konuşmayı ayırt etme yeteneklerinin de tamamlayıcı önemli bilgiler verebileceği göstermektedir.Item Yerel steroidlerin deri kalınlığı ve bazı sistemik parametreler üzerindeki etkileri(Uludağ Üniversitesi, 1988) Tunalı, Şükran; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Deri Hastalıkları Anabilim Dalı.Yaygın psoriasis vulgarisli hastalara güçlü fluorlu steroidli merhem sürülerek ne gibi yan etkilere neden olabileceği araştırıldı. Tedaviden önce ve tedavinin 1., 3., 5. ve 21 . günü alınan kan örneklerinde insulin, açlık kan şekeri, kortizol düzeyleri, lökosit, mutlak lenfosit ve mutlak nötrofil değerleri incelendi. Çalışmamızda herhangi bir yan etki saptanamadı . Tedavi amacıyla kullanılan fluorlu steroidli merhem sağlam deride herhangi bir yan etkiye neden olmadığı, ancak psoriasis plaklarında , plakların iyileşmesine bağlı olarak anlamlı bir atrofiye neden olduğu gözlendi.Item Otoimmun poliglanduler sendrom (vaka takdimi)(Uludağ Üniversitesi, 1988) İmamoğlu, Şazi; Saltuklar, Güler; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/İç Hastalıkları Anabilim Dalı.U.Ü.T.F. Endokrinoloji seksiyonunda otoimmun poliglandüler sendrom tanısı ile yatarak tetkik ve tedavi edilen 14 yaşında bayan bir olgu nedeni ile literatür incelenmiş ve olgu sunulmuştur.Item Tonsillektomi sonrası ekstübasyon ile birlikte sıklıkla görülen öksürük ve laringospazm'ın intravenöz yapılan lidokain ile baskılanması(Uludağ Üniversitesi, 1988) Özcan, Berin; Onart, Selçuk; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı.Çalışmamızda genel anestezi sonu uyanma döneminde öksürük ve laringospazma karşı lidokain 'in koruyucu etkisi araştırılmış, elde edilen bulgular tartışılmıştır.Item Sigara'nın serum lipidleri üzerindeki etkisi(Uludağ Üniversitesi, 1988) Tunçbilek, Sevgi; Güler, Asuman H.; Özmen, Hacı; Özkan, Kemal; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Biyokimya Anabilim Dalı.Bu çalışmada ateroskleroz (As) ve koroner arter hastalıkları (KAH)nda primer risk faktörlerinden olan sigaranın, diğer bir primer risk faktörü olan serum lipidleri üzerindeki etkisi incelendi. Sigara içenlerde (n = 17 olgu), içmeyenlere (n = 60 olgu) kıyasla trigliserit (TG), total kolesterol (TK), düşük dansiteli lipoprotein-kolesterol (LDL-K) de artış , yüksek dansiteli lipoprotein kolesterol (HDLK) de ise belirgin azalma gözlendi. Sonuçta sigaranın endotel hücrelerinde harabiyete ve göreceli olarak hiperlipidemiye yol açarak As olayını hızlandırdığı fikrine varıldı.Item Yeni doğanda anne sütü ve hypernatremik dehidratasyon(Uludağ Üniversitesi, 1988) Özeke, Turgut; Okan, Mehmet; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/ Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı.Bebek beslenmesinde anne sütünün üstünlüğü tartışılmaz bir gerçektir: Son yıllarda, anne sütü alan bazı yenidoğanlarda; iştahsızlık, kilo alamama gibi bulguların eşlik ettiği hipernatremik dehidratasyon dikkatleri çekmiştir. Bu yazıda, anne sütü alan bir yenidoğanda gördüğümüz hipernatremik dehidratasyon anlatılmış, literatür bilgileri gözden geçirilmiştir.Item Makat prezentasyonları ve doğum şekli(Uludağ Üniversitesi, 1988) Daregenli, Ömer; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı.Makat prezantasyonlarında perinatal mortalite ve morbidite verteks prezentasyonlarına göre daha yüksektir. Bu nedenle makat prezentasyonunda, gebeliğin sectio cesarean ile sonlandırılmasını tercih eden hekim sayısı giderek artmaktadır. Oysa, sectio cesar beraberinde getireceği maternal mortalite ve morbidite küçümsenemez; makat prezentasyonlarında doğum şekline karar verilirken, olgunun dikkatle değerlendirilmesi gerekir. Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalında, 1983-1988 yılları arasını kapsayan retrospektif çalışmanın ışığı altında, makat prezentasyonlarında hekimin tutumu değerlendirilmiştir.Item Bronş kanserli olgularda akciğer perfüzyon sintigrafisi bulguları(Uludağ Üniversitesi, 1988) Yüksel, Eser Gürdal; Özyardımcı, Nihat; Gözü, Oktay; Ege, Ercüment; Yalın, Ahmet; Aksel, Nilüfer Çakanlar; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı.Bu çalışmada 1986 yılı içinde kliniğimize müracaat etmiş, "Bronş Ca" tanısı konmuş ve tanı bronkoskopik ve patolojik olarak teyid edilmiş, 7 erkek hastada akciğer perfüzyon sintigrafisi bulguları incelenerek akciğerlerdeki perfüzyon bozukluğu ile kanser dokusunun yerleşim yeri arasındaki uygunluk tartışıldı.Item Lipidlerin kan pıhtılaşması üzerindeki etkileri(Uludağ Üniversitesi, 1988) Güler, Asuman H.; Özkan, Kemal; Kan, İsmet; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Biyokimya Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Biyoistatistik Bilim Dalı.32 hiperlipidemik, 45 normolipidemik olgu üzerinde gerçekleştirilen bu çalışmada hiperlipidemi 'nin kan pıhtılaşması üzerindeki etkilerini incelemek istedik. Hiperlipidemi olgularda, noromlipidemiklere kıyasla kanama, protrombin ve pıhtılaşma zamanlarında kısalma, plazmada fibrinojen ve trombosit değerlerinde ise artış bulunması, bunlarda pıhtılaşmanın hızlandığını ve tromboz riskinin yüksek olduğunu gösterdi. Hiperlipidemi tiplendirmesi sonucunda en yüksek tromboz riskinin, öncelikle tip Il b hastalarında, sonra da tip Il a ve IV de bulunduğu gözlendi.Item Kontrol altına alınamayan pelvik kanamalarda intraarteryel embolizasyon(Uludağ Üniversitesi, 1988) Daregenli, Ömer; Cengiz, Mete; Tüfekçi, Mehpare; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Göğüs Kalp Damar Cerrahisi Anabilim Dalı.Operasyon ya da doğum sonrası oluşan ve çoklukla hayatı tehdit eden, hipogastrik arter orijinli pelvik kanamaların kontrolü amacıyla çeşitli yöntemler uygulanmaktadır. Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalında, histerektomi sonrası pelvik kanama nedeniyle uyguladığımız ve tek ya da çift taraflı hipogastrik arter bağlanmasına göre daha etkin ve daha az komplikasyonlu olduğunu düşündüğümüz otojen intraarteryel embolizasyon olgusu sunulmuş ve yöntem tanıtılmıştır.Item Bromokriptinin adrenal gland ve simpatetik ganglionlarda tirozin hidroksilaz aktivitesine etkisi(Uludağ Üniversitesi, 1988) Ulus, İsmail Hakkı; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Farmakoloji Anabilim Dalı.Bu çalışmada ergot bileşiklerinden güçlü bir dopaminerjik agonist bromokriptinin adrenal gland ve çok sayıda simpatetik ganglionda tirozin hidroksilaz aktivitesine etkisi incelenmiştir . Dişi sıçanlara 3 gün süreyle mide sondası yoluyla bromokriptin (50 mg/ kg) verilmiştir . Dördüncü gün öldürülen sıçanlardan adrenal gland ve simpatetik ganglionlar (2 servikal, 10 torakal, 6 lumbar ve söliak ganglion) çıkarılmış ve bunlarda tirozin hidroksilaz aktivitesi ölçülmüştür. Bromokriptin adrenal glandda tirozin hidroksilaz aktivitesini belirgin olarak (kontrolün % 153) ve anlamlı (p < 0.02) olarak arttırmıştır. Bromokriptin, lumbal bölgedeki ilk üç ganglionda da tirozin hidroksilazı arttırmıştır. Bunlardan yalnız a 2. lumbar ganglion etki anlamı (p < 0.01) ve adrenal glandda gözlediğimiz etki kadardı . Bromokriptin söliak ganglionda etkisiz bulundu. Bromokriptin verilen sıçanlarda tirozin hidroksilaz aktivitesi üst servikal ganglionda (% 121), alt servikal ganglion (% 124) ve 1. torasik ganglionda (% 131) artmış bulundu. Bunun dışında kalan ganglionlarda ise enzim aktivitesi değişmemiş bulundu. Bu bulgular bromokriptinin simpato-adrenal sistemde seçici olarak merkezi yolla uyarılma yaptığını göstermektedir.Item Mol hidatidiform(Uludağ Üniversitesi, 1988) Daregenli, Ömer; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı.Trofoblastik hastalıklar spektrumunun bir bölümünü oluşturan mol hidatiform günümüzde birçok sorunları beraberinde taşımaktadır. Dünyanın her yerinde tanı, tedavi, takip yönünden değişik yöntemler kullanılmaktadır. Biz de bunu göz önüne alarak, 5 yıllık süre içerisinde (1983·1988) kliniğimize başvuran ve komplet mol (mol hidatidiform) tanısı konulan 34 olguyu inceledik. Amacımız klinik olarak riskli olanları diğerlerinden ayırabilmek ve daha etkin bir takip ve tedavi türü saptayabilmek.Item Servikal spinal kanal yer kaplayan lezyonlarında klinik-direkt radyolojik-ENMG-myelografi ve komputerize tomografi bulgularının karşılaştırılması(Uludağ Üniversitesi, 1988) Saraç, Burhan; Sadıkoğlu, Sadık; Korfalı, Ender; Balkır, Nihat; Oğul, Erhan; Aksoy, Kaya; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Nöroloji Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Nöroşirürji Anabilim Dalı.Bu çalışmada 14 servikal diskli ve 6 servikal spinal tümörtü hastada klinik, direkt radyolojik, ENMG fik, myelografik bulgularla CT bulguları karşılaştırılmıştır. Çalışmanın sonuçları literatür bulguları ışığında tartışılmıştır. Servikal vertebral CT nin servikal bölge yer kaplayan lezyonlarında diğer tanı metodlarından daha faydalı olduğu sonucuna varılmıştır.Item 1986 yılında hastanemizin aktivitesi(Uludağ Üniversitesi, 1988) Özeke, Turgut; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/ Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı.1986 yılında , hastanemiz polikliniklerine 117.755 hasta müracaat etmiş, 13.666 hasta yatırılmış, 562 hasta vefat etmiştir. ölüm nedenlerinin çoğunun, çocukluk döneminde enfeksiyon, yaşlılıkta böbrek, kalp ve damar hastalıklarından olduğu saptanmıştır.Item İkiz gebelikte bir fetusun intrauterin ölümü(Uludağ Üniversitesi, 1988) Erdoğan, Eftal; Esmer, Ahmet; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı.Bir ikiz gebelikte fetuslardan birisinin intrauterin ölümü olgu ve ilgili literatür gözden geçirilerek sunulmuştur.Item Sıçan tiroid bezinin innervasyonu(Uludağ Üniversitesi, 1988) Yardımoğlu, Melda; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Morfoloji Anabilim Dalı/Histoloji Embriyoloji Bilim Dalı.Sıçanlarda tiroid bezinin innervasyonu ışık mikroskobu düzeyinde incelendi. Cinsiyete göre herhangi bir histolojik fark bulunmadı. Tiroid bezi loplarının üst uçlarından ve isthmus düzeyinden alınan kesitlerden laryngeus superior ve n. laryngeus recurrens ait ganglionar bulundu. Aksonları demonstre etmek için Bielschowsky ve Holmes'un ürüne yöntemleri kullanıldı. Siyah renkte boyanan akson kesitleri, foliküler çevresinde görüldü. Ancak tiroid bezi içinde ganglion hücresine rastlanmadı . Gomori'nin gümüşleme yöntemi ile foliküller arasında görülen siyah renkli retiküler fibriller bir ağ görünümündeydi. Ayrıca bu yöntemle parafoliküler hücre granülleri de siyah boyandı. Farklı gümüşleme yöntemleri sayesinde sinir fibrilleri ile retiküler fibrillerin ayrımı yapıldı.Item Tüberküloz plörezilerinde plevra biyopsisi ve plevra sıvı sitolojisi arasındaki ilişki(Uludağ Üniversitesi, 1988) Gözü, R. Oktay; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Göğüs Hastalıkları ve Tüberküloz Anabilim Dalı.Tüberküloz tanısı konulan 125 olgunun Plevra sıvı patolojileri, plevra biyopsileri ve tüberküloz tedavi sonuçları karşılaştırıldı. Tüberküloz sıvılarının lenfositten zengin olduğu saptandı . Plevra biyopsisi negatif olduğu halde klinik bulgular ve lenfositten zengin sıvı görüldüğü takdirde olgunun tüberküloz olarak kabul edilmesi gerektiği vurgulandı.
- «
- 1 (current)
- 2
- 3
- »